On ucuncu ve on dorduncu yuzyıllarda Anadolu'da yaşamış olan Ă‚lim ve velîlerden. İsmi, Şemseddîn Ahmed olup, Ahî Natur'un oğludur. İlm-i nucûm yĂ‚ni astronomi ve felekiyyĂ‚t ilminde meşhûr olduğu icin EflĂ‚kî, hocası Ârif Celebi'ye nisbetle de Ârifî nisbeleriyle tanınmıştır. Doğum yeri ve tĂ‚rihi bilinmemektedir. 1360 (H.761) senesinde Konya'da vefĂ‚t etti. Kabri MevlĂ‚nĂ‚ CelĂ‚leddîn-i Rûmî hazretlerinin turbesi civĂ‚rındadır.

Doğum yeri ve yılı kesin bilinmemekle berĂ‚ber on ucuncu yuzyılın sonlarında ve Turkistan taraflarında doğduğu tahmin edilen Ahmed EflĂ‚kî gencliğinde memleketinde iyi bir tahsil gordu. İlim oğrenmek icin bircok seyahatler yaptı. ZamĂ‚nının onemli ilim merkezlerini dolaştı. Pek cok Ă‚lim ve velî ile goruşup onların ilim meclisleri ile sohbetlerinde bulundu. ZamĂ‚nının bircok ilim dalında soz sĂ‚hibi, mutehassıs oldu. O devrin onemli ilim merkezlerinden Konya'ya geldi. EvliyĂ‚nın buyuklerinden MevlĂ‚nĂ‚ CelĂ‚leddîn-i Rûmî'nin oğlu Sultan Veled'i ziyĂ‚ret edip, duĂ‚sını aldı. Bedreddîn Tebrizî'den ders aldı. İlm-i nucûmda yĂ‚ni astronomide mutehassıs olup "EflĂ‚kî" mahlasıyla anılmaya başlandı. SirĂ‚ceddîn MesnevîhĂ‚n, Abdulmu'min TokĂ‚dî ve NizĂ‚meddîn ErzincĂ‚nî gibi Ă‚limlerden ders aldı. Astronomi ile ilgili bircok rasatlar ve gozlemler yaptı. AttĂ‚rlıkla da meşgûl olan Ahmed EflĂ‚kî, Sultan Veled'in oğlu Ulu Ârif Celebi'nin talebesi oldu. Boylece onun mĂ‚nevî terbiye ve himĂ‚yesine girdi. Omrunun sonuna kadar sĂ‚dık bir talebe olarak hizmette bulundu ve cok istifĂ‚de etti. Hocasına nisbetle Ârifî lakabıyla anıldı. Hocasıyla birlikte butun Anadolu'yu gezip ilim ve edep yaydılar.

Bir gun Kayseri'den Sivas'a giderlerken, yolda birisi, kendisine, babasının Saray şehrinde Ozbek Hanın sarayında vefĂ‚t ettiğini, mîrĂ‚s olarak geriye buyuk servet bıraktığını ve bu mîrĂ‚sın, oğlu EflĂ‚kî gelinceye kadar muhĂ‚faza edilmesini vasiyet ettiğini bildirdi. Ahmed EflĂ‚kî Sivas'a gidince bu işle yakından ilgileneceğini, mîrĂ‚s kalan mallarla, babasının kitaplarını almak uzere Saray şehrine gideceğini soyledi. Fakat hocası Ulu Ârif Celebiden ayrılmaya dayanamadığı icin gidemedi.

İlhanlı hukumdarlarından Olcaytu HudĂ‚bende'yi ziyĂ‚rete giden hocası Ulu Ârif Celebi ile birlikte Konya'dan Âzerbaycan'daki SultĂ‚niye şehrine kadar gitti. Bu yolculuğu sırasında Kayseri, Sivas, Bayburt, Ahlat ve Tebriz'e, donuşte de Ladik şehrine uğradı. Bu uzun geziden sonra, seyahati sırasında insanlara hak ve hakikatı anlatmayı cok seven hocası Ulu Ârif Celebi ile birlikte Kutahya'ya gitti. Bu yolculuğunda ağır hastalandı. Hocasının isteği uzerine MevlĂ‚nĂ‚ CelĂ‚leddîn-i Rûmî ve onun yolundakilerin hayat ve menkıbelerini anlatan MenĂ‚kıbu'l-Ârifîn ve MerĂ‚tibu'l-KĂ‚şifîn adlı eserini yazmaya başladı. Hocası Ulu Ârif Celebi ona "Şeyh" diye hitab ederek halîfelik verdi. Mesnevî okuması yanında yuksek vilĂ‚yet derecesine ulaştı.

Ulu Ârif Celebinin 1319 senesinde vefĂ‚tından sonra, onun oğlu Âbid Celebiye intisĂ‚b edip talebesi oldu. Bir muddet MevlĂ‚nĂ‚ hazretlerinin turbedĂ‚rlığını yaptı. Eretna Beyin ısrĂ‚rı uzerine de uc beylerinin bulunduğu bolgeye giden Âbid Celebi ile birlikte bulundu. Hocası Ulu Ârif Celebinin emri ile tekrar yazmaya başladığı MenĂ‚kıbu'l-Ârifîn ve MerĂ‚tibu'l-KĂ‚şifîn adlı eserini bitirdi. Âbid Celebinin vefĂ‚tından sonra da sırasıyla VĂ‚cid, ŞehzĂ‚de ve Emir Âdil Celebilere intisĂ‚b edip onların hizmet ve sohbetlerinde bulundu. Bu arada daha once yazdığı menĂ‚kıb kitĂ‚bını sĂ‚dece MenĂ‚kıbu'l-Ârifîn adıyla genişletti.


HayĂ‚tını MevlanĂ‚ CelĂ‚leddîn-i Rûmî hazretlerinin yolunu, hayĂ‚tını, sevenlerini tanımaya ve onların yolunda yaşamaya vakf eden Ahmed EflĂ‚kî sık sık menkıbeler anlatıp, Allah adamlarına karşı olan sevginin artması icin calıştı. Bir defĂ‚sında şu menkıbeyi anlattı:

Bir gun Selcuklu Sultanı AlĂ‚eddîn KeykûbĂ‚d buyuk bir toplantı tertib edip Şeyh BahĂ‚eddîn Veled hazretlerini de saraya dĂ‚vet etti. Şehrin butun Ă‚lim, evliyĂ‚ ve ileri gelen kimseleri bu toplantıda hazır bulundular. BahĂ‚eddîn Veled kapıdan iceri girince, Sultan AlĂ‚eddîn ayağa kalkarak onu karşıladı. Saygı gostererek, tahta oturmasını istedi ve; "Ey dînin pĂ‚dişĂ‚hı! Ben kulum. Bugunden sonra senin subaşın olmak ve efendimin de sultanlık etmesini istiyorum. ZîrĂ‚ butun gorunen ve gorunmeyen sultanlık eskiden beri sizindir." dedi. BahĂ‚eddîn Veled de ona karşı guzel muĂ‚melede bulunup gozlerinden optu. Mecliste bulunanlar SultĂ‚nın, Ă‚lim ve velî bir zĂ‚ta boyle muĂ‚melede bulunmasına cok sevinip onu methedici sozler soylediler. Bu sırada soze başlayan BahĂ‚eddîn Veled hazretleri; "Ey melek huylu, mulk sĂ‚hibi hukumdar! DunyĂ‚ ve Ă‚hiret mulkunu kendine mĂ‚l ettiğine hic kuşkusuz emîn ol." buyurdu. Sultan AlĂ‚eddîn şevkle ve sevinerek ayağa kalktı. BahĂ‚eddîn Veled'in muridi, talebesi oldu. PĂ‚dişĂ‚ha uyan butun kumandanlar ve askerler de BahĂ‚eddîn Veled'e talebe oldular. Sultan AlĂ‚eddîn ihtiyĂ‚cı olan kimselere sadakalar dağıtılmasını ve ihsĂ‚nlarda bulunulmasını emretti.

Tasavvufun inceliklerine ve mevlevîliğin sırlarına vĂ‚kıf olan, Allahu teĂ‚lĂ‚nın, Resûlullah efendimizin ve MevlĂ‚nĂ‚ CelĂ‚leddîn-i Rûmî hazretlerinin aşkıyla dolu bir omur geciren Ahmed EflĂ‚kî, MevlanĂ‚ dergĂ‚hının hizmetleri yanında, etrafında toplanan insanlara İslĂ‚m dîninin emir ve yasaklarını anlatarak, iki cihĂ‚n seĂ‚detine kavuşmalarına vesîle oldu. 1360 (H.761) senesi Haziran ayının on altıncı gunu Konya'da vefĂ‚t etti. MevlĂ‚nĂ‚ CelĂ‚leddîn-i Rûmî hazretlerinin turbesinin doğu tarafında defnedildi.

ZamĂ‚nın gecmesiyle kaybolan ve yapılan istimlĂ‚klar sırasında bulunarak MevlĂ‚nĂ‚ muzesinde muhĂ‚faza altına alınan mezar taşındaki Arapca kitabının tercumesi şoyledir:

"Buyuk Ă‚lim, her şeyi gereğince bilip haber veren, zamĂ‚nın eşsiz, asrının tek Ă‚limi, rahmete mazhar olmuş, sucları ortulup, bağışlanmış olan Ârif'e mensûb bulunan EflĂ‚kî yedi yuz altmış bir senesi Recebinin sonuncu Pazartesi gunu, yokluk evinden, varlık yurduna goctu. Allah onu rahmetine kavuştursun ve suclarını bağışlasın."

Ahmed EflĂ‚kî'yi meşhûrlaştıran, asırlardan asırlara, nesillerden nesillere intikĂ‚l ederek anılmasını sağlayan en onemli eseri MenĂ‚kıbu'l-Ârifîn'dir. MevlĂ‚nĂ‚ hakkında yazılan eserlerin ve Mevlevîliğin kaynaklarının başında gelen, doğu ve batı dillerine cevrilmiş olan bu eser, o devri gosteren bir aynadır. SultĂ‚n-ul-UlemĂ‚ BahĂ‚eddîn Veled, BurhĂ‚neddîn et-Tirmizî, MevlanĂ‚ CelĂ‚leddîn-i Rûmî, Şemseddîn-i Tebrîzî, SalĂ‚haddîn-i Zerkûbî, Celebi HusĂ‚meddîn, Sultan Veled, CelĂ‚leddîn Celebi, Emir Ârif Celebi, Emir Âbid Celebi ve onların oğullarının, halîfelerinin zikir silsilelerini ve menkıbelerini anlatan eser on bolumden meydana gelmiştir. MevlĂ‚nĂ‚ ve Mevlevîlik hakkında en onemli ve en eski kaynak olan eserde SultĂ‚n-ul-UlemĂ‚ BahĂ‚eddîn'e, MevlĂ‚nĂ‚ hazretlerine ve Şemseddîn-i Tebrîzî'ye ait husûsî bolumler vardır. Eser Anadolu tĂ‚rihinin bilhassa on uc ve on dorduncu yuzyıllardaki toplum hayĂ‚tına, dînî ve medenî yaşayışa yer vermesi bakımından muhim bir kaynaktır.

Ahmed EflĂ‚kî, bu eseri yazmaya, ilk olarak 1318-19senesinde hocası Ulu Ârif Celebi'nin emriyle başladı. İlk defĂ‚ Menakıbu'l-Ârifîn ve MekĂ‚tibu'l-KĂ‚şifîn adını verdiği bu eserini, uzun yıllar derlediği yeni bilgileri de ilĂ‚ve ederek hazırladı. İkinci redaksiyonu 1353 senesinde tamamlandı. SĂ‚dece MenĂ‚kıbu'l-Ârifîn adını verdiği bu eserde kendi muşĂ‚hedelerine ait bilgiler bulunduğu gibi, başka şahıs ve kaynaklardan derlediği bilgiler de vardır. SĂ‚de ve akıcı bir Farsca ile yazılmış olan eser, yazarın anlatma gucunu de ortaya koymaktadır.

Ahmed EflĂ‚kî'nin bu eserinden başka bilinen dort Turkce gazeli vardır. Bu onun Turkce şiir yazmakta başarılı bir şĂ‚ir olduğunu gostermektedir.
__________________