Mısır evliyÂsından, fıkıh Âlimi. İsmi Ahmed, babasınınki SuleymÂn'dır. ZÂhid diye tanındı. Doğum tÂrihi ve yeri belli değildir. 1417 (H.820) senesinde vefÂt etti. Ders verdiği cÂminin bahcesine defn edildi.
Ahmed ZÂhid kucuk yaşta ilim oğrenmeye başladı. Şeyh Hasan Şusteri ve zamÂnında bulunan buyuk velîler ile goruşup onların sohbetlerinde yetişti. Birgun mektebe giderken, yolda Allahu teÂlÂnın evliy kullarından sÂlih bir zÂt ile karşılaştı. O zÂt Ahmed ZÂhid'den yiyecek bir şey istedi. Maksadı bir şey istemek değil, onunla konuşmak idi. Kahvaltıda yiyeceğini o zÂta verdi. O zÂt da; "Ey Ahmed! Allahu teÂlÂnın izni ile sen kısa zamanda yetişerek, zamÂnının buyuk velîlerinden olursun. Comerdliğin, eli acık bir kimse olman sebebiyle Allahu teÂl yuksek dereceler ihsÂn eder. ZÂhid lakabıyla anılırsın. Maksem bolgesinde senin icin bir cÂmi inşÃ‚ edilir. Bu cÂminin inşÃ‚sı sırasında seni anlayamayan bÂzı zavallılar sana îtirazları yuzunden Allahu teÂl tarafından cezÂlandırılırlar. Sen Mısır'ın her tarafında parmakla gosterilen buyuklerden olursun. Senin vÂsıtan ile cok kimse, Âlî derecelere, yuksek makamlara kavuşurlar." buyurdu. Bu zÂtın soyledikleri zamanla cıktı. Bundan sonra Ahmed ZÂhid o zÂtla ne kadar goruşmek istedi ise de nasîb olmadı.
Ahmed ZÂhid, kÂbiliyeti ve ustun gayretleri ile kısa zamanda yetişerek kemÂle geldi. İlmi ile Âmil olan Âlimlerin buyuklerinden, tasavvuf yolunda bulunan yuksek derece sahiplerinin ustunlerinden oldu. Tasavvuf ehli arasında kendisi icin, zamÂnında bulunan evliyÂnın Cuneyd-i BağdÂdî'si denirdi.
Ahmed ZÂhid hazretlerinin ders verip sohbet etmesi, insanlara dînimizin emir ve yasaklarını anlatması icin bir cÂmi yapılmasına karar verildi. Bu hazırlıklar yapılırken, sultanın yakın adamlarından CemÂleddîn isimli birisi, Ahmed ZÂhid'e karşı uygun olmayan duşunceler icinde idi. CÂminin inşÃ‚sına mÂni olmak istedi. Ahmed ZÂhid buna cok uzuldu. Diğer taraftan bir sebepten dolayı CemÂleddîn sultan tarafından hapsedildi. İnşÃ‚ata devam eden ustalar, CemÂleddîn'in hapisten cıkıp, tekrar inşÃ‚ata engel olmasından cekiniyorlardı. Ahmed ZÂhid onlara iltifat edip; "Merak etmeyin. Onun cezÂsı hususîdir. CÂminin inşÃ‚atı bitmedikce cıkamaz." buyurdu. Daha boyle îtiraz edenler oldu ise de hepsi cezÂlarını buldular. CÂmi tamamlandıktan sonra Ahmed ZÂhid hazretleri uzun seneler bu cÂmide yuzlerce talebe yetiştirdi. Binlerce kişi sohbetlerinden istifÂde etti. "Ehl-i sunnet îtikÂdında olan sÂlih biri; benim bu mescidime gelip iki rekat namaz kılsa ve bu îtikÂd uzere vefÂt etse, bana kıyÂmet gununde elinden tutmam, kendisini muşkilÂttan korumam ve ona şefÂat etmem icin izin verildi." buyururdu.
Cok kerÂmetleri goruldu. O ise, bu yuksek hallerini gizler, anlatılması îcab ettiğinde, başka bir kimseden naklediyor gibi anlatırdı.
Ahmed ez-ZÂhid hazretlerinin en onde gelen talebelerinden olan Muhammed Gamravî, bir ara, KÂhire'ye yuz doksan kilometre mesÂfede bulunan DimyÂt bolgesine gitmişti. Donuşunde hediye olarak yanına bir kova pekmez aldı. Gemiye binmek uzere Nil Nehrinin sÂhiline geldi. Pekmez kovası da yanında idi. Orada beklerken, oradan gecen birisi kovaya takıldı, kova da yuvarlanıp nehre duştu. Muhammed Gamravî, KÂhire'ye hocasının yanına geldiğinde, hocası;
"Hediyen nerede?" diye sordu. O da mahcûb bir şekilde;
"Efendim, size getirmek uzere bir kova pekmez almıştım. Getiremedim. Birisi takılıp, kova nehre yuvarlandı." dedi. Bunun uzerine Ahmed ez-ZÂhid hazretleri, buna iltifÂt ederek;
"Sen gelmeden evvel hediyen gelip bize ulaştı." buyurdu ve kendisini başka bir odaya goturdu. Muhammed Gamravî o odada rafta, nehre yuvarlanmış olan pekmez kovasını gordu. Kovadan hÂl sular damlıyordu. Bu hÂlin hocasının bir kerÂmeti olduğunu anlayıp cok sevindi.
Bir defÂsında kendisine kucuk bir cocuk getirip, bunun icin du etmesini istediler. O da;
"Y Rabbî! Bu cocuğu, duny hayÂtında şan ve şohret Âfetinden muhÂfaza et!" buyurdu. O cocuk, bu du bereketiyle sÂlihlerden, velî bir zÂt olarak yetişti.
__________________
Ahmed Ez-Zahid
Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler0 Mesaj
●41 Görüntüleme