İran'da yetişen evliyÂnın buyuklerinden ve fıkıh Âlimi. İsmi Ahmed, Kunyesi Ebu'l-Feth, lakabı Arif'tir. Babasının ismi Muhammed'dir. Buyuk Âlim İmÂm-ı GazÂlî'nin kardeşidir. Et-Tûsî ve el-GazÂlî nisbeleri verildi. Ahmed GazÂlî'nin nerede ve ne zamanda doğduğu belli değildir. 1126 (H.520) senesinde Kazvin'de vefÂt etti.
Ahmed GazÂlî hazretleri kucuk yaşta ilim oğrenmeye başladı. ZamÂnındaki Âlimlerin bir coğu ile goruştu ve onların sohbetlerinde bulundu. İlim oğrenmek icin bir cok memleket dolaştı. Pek cok tasavvuf ehlini ziyÂret edip, hizmetlerinde bulundu. İlim ve fazîlette yuksek derecelere kavuştu. Irak'a gittiği zaman ilmi ve fazîleti sebebiyle halk, sohbetlerine koştu. Sonra BağdÂt'ta vÂz meclisi kuruldu ve sayısı seksen uce yakın ders meclisinde vÂzlar verdi.
Ahmed GazÂlî'nin vÂzları gonulleri alıcı ve tesirliydi. KerÂmetler sÂhibi, guler yuzlu bir zÂttı. Fıkıh ilmi ile meşgul olmasına rağmen, daha ziyÂde insanlara vÂz u nasîhatları ile meşhur oldu. İmÂm-ı GazÂlî hazretlerine vekÂleten, bir sure NizÂmiyye Medresesinde ders okuttu.
Ahmed GazÂlî hazretleri vÂzlarının birinde LÂ ilÂhe illallah lafzının faziletini şoyle anlattı:
Allahu teÂl hadîs-i kutsî'de; "La ilÂhe illallah benim kal'amdır. Kim benim kal'ama girerse, azÂbımdan emîn olur." buyuruyor. L ilÂhe illallah Allahu teÂlÂyı bildiren yuce bir sozdur. Kim onu kendine kal'a edinirse ebedî saÂdeti ve nîmetleri elde eder. Kim bu mubÂrek, kelimeyi kendisine kal'a edinmezse, ebedî azÂba uğrar. Fakat insanlar L ilÂhe illallah kelimesinden uzaklaştılar. Onlarda sadece dilin kelime-i tevhîdi soylemesi kaldı. Boylece insanlar sÂdece kal'ayı soylemiş oldular. Nasıl ki ateşin ismini soylemek insanı yakmadığı, suyun ismi insanı boğmadığı, kılıcın ismi insanı kesmediği gibi, kal'anın ismi de insanı duşmandan korumaz. Bunlar gibi Kelime-i tevhîdin sÂdece lafzını soyleyip, mÂnÂsından haberdÂr olmamak da insanı Âhiret azÂbından korumaz.
Gorulmuyor mu, insanlar L ilÂhe illallah diyor, fakat nefsinin arzu ve isteklerine, paraya ve dunyÂya tapıyor. Yarın kıyÂmet gununde Allahu teÂlÂ; "Ey kulum! Olmayan şeyi nicin soyluyorsun?" buyurup, "Yalan soyledin." deyince ne cevap vereceksin. Halbuki sen, duny malına ve paraya kulluk ediyorsun. Ey insanoğlu! Nicin lezzeti ilÂhî yerlerde aramıyorsun? Halbuki butun her şey Allahu teÂlÂnın elindedir. O, butun bu mulklerin sÂhibidir. Mulkunde istediği gibi tasarruf eder. Âlemde, ancak O'nun dilediği ve O'nun irÂde ettiği şey olur. Onun icin, O'ndan başkasıyla lezzet alma. Rahmetinden umit kesme. Cunku O'nun rahmetinden, ancak kÂfirler umit keserler.
LÂ ilÂhe illallah oyle bir kelimedir ki, Allahu teÂlÂnın vahdÂniyetini tanımayı sağlar. Onun meyvesi, Allahu teÂlÂnın bir olduğunu ikrÂrdır.
Ey insanoğlu! Allahu teÂl seni, tevhîdini, birliğini bilmen icin yarattı. Âlemdeki her şeyi de, senin icin yarattı. Ve bunlar arasındaki hayvanları, bitkileri sana hizmetci kıldı. Yer senin ikÂmet etmeni sağlar. Melekler seni muhÂfaza eder. Guneş sana ışık verir. Hepsi senin icin yaratılmıştır. Sen, sÂdece Allahu teÂlÂyı bir bilip, O'na kulluk icin yaratıldın. Oyleyse butun mahlûkÂt, Allahu teÂlÂnın vahdÂniyetini ve bir olduğunu kabûl edip, bunu ikrÂr icin yaratılmıştır.
Ey insanoğlu! Allahu teÂl butun eşyÂyı senin icin yarattı. Seni de kendisi icin yarattı. Sen ise, Allahu teÂlÂnın senin icin yarattığı şey ile meşgûl oldun, nîmetin sÂhibini unuttun. Sana gelen bağış ve lutuflarından faydalandın. Vereni hatırlamadın. Boylece nîmetin şukrunu ed etmedin. Sana verdiği ihsÂn ve lutuflarının hurmetine riÂyet etmedin. Nîmet sÂhibine şukur, O'nun verdiği nîmete şukur etmektir. Bu da, kendisine verdiği nîmetten dolayı O'na senÂda bulunmakla olur.
Ey insanoğlu! SÂdece Allahu teÂl verir. Oyleyse, sÂdece O'nunla meşgûl ol ve O'na yonel, Bu hÂsıl olursa, senin icin butun nîmetler hÂsıl olur.
Ey insanoğlu! Allahu teÂlÂdan başkasına yoneldiğin, onlara iltifÂt ettiğin muddetce de LÂ ilÂhe illallah kelimesini soylemeye devÂm et. Cunku o, sendeki iyi olmayan şeyleri yok eder. Sana ovulen iyi hasletleri getirir."
Ahmed GazÂlî hazretleri cok tevÂzu sÂhibiydi. Sık sık; "VÂz ve nasîhat husûsunda kendimi ehil gormuyorum. VÂz Âlimlerin, ilim nisÂbının zekÂtıdır. NisÂbı olmayan nasıl ve nereden zekÂt verir? Eğri ağacın golgesi hic duzgun olur mu?" buyururdu.
Ahmed GazÂlî hazretleri bir muşkille karşılaştığı zaman, ruyÂsında Peygamber efendimizi gorur, zor olan meseleyi arz eder bu şekilde işin doğrusunu oğrenirdi.
Talebenin ilim tahsîl ederken ne gibi hususlara dikkat etmesi gerektiği sorulduğunda şoyle buyurdu:
"İlim isteyen ilk once nefsini kotu ahlÂk ve huylardan temizlemelidir. Cunku ilim oğrenmek, kalbi îmar etmekle olur. ÂzÂların vazîfesi olan namaz, nasıl necÂsetten temizlenmeden olmuyorsa, kalbin ilim ile tÂmiri de, ancak kalbi her turlu kotu sıfat ve vasıflardan, fena huylardan temizledikten sonra olur.
İkinci olarak duny meşgûliyetlerinden alÂkayı kesmelidir. Zîr duny meşgalesi insanı ilimden alıkoyar. İnsan bir anda iki şeyle meşgûl olamaz.
Ucuncu olarak hocaya karşı kibirli olmamalı ve ona ukalÂlık etmemelidir. Bilhassa hastanın tabibe teslim olduğu gibi hocaya teslim olmak lazımdır.
Dorduncu olarak ilmin başında ister bu ister oteki duny icin olsun Âlimlerin ihtilaflarına kulak asmamalıdır. Cunku bu zihni zorlar doğru duşunceden uzaklaştırır. Meseleler idrÂk edilmez olur.
Beşinci olarak, insanın okumaktan gÂyesi kalbini kotu huylardan temizleyip, fazîletlerle suslemek, gelecekte ise Allahu teÂlÂya yakın olmak ve yakınlık mertebesine kavuşmak olmalıdır. Bilgisiyle; riyaset, servet, makam, duşuk adamlarla mucÂdele ve akranlarına ustunluk gÂyesi gostermemelidir."
Ahmed GazÂlî kardeşinin yazdığı İhyÂ-u Ulûm adlı eserini bir cilde kısaltarak LubÂb-ul-İhy ismini verdi. Ayrıca SevÂnih-ul-Uşşak, Zahîre fi İlm-i Basîre, BevÂrik-ul-İlm, Et-Tecrid fî-Tercemet-it-Tevhîd, Sırr-ul-EsrÂr ve Teşkîl-ul-EnvÂr ve HavÂss-ut-Tevhîd adlı eserleri vardır.
ÂHİRET TİCÂRETİ
Ahmed GazÂlî hazretleri zamÂnını hep vÂz u nasîhat veya Allahu teÂlÂya ibÂdetle gecirirdi. İnsanlara sık sık vakitlerini boş gecirmemeleri ile ilgili olarak şoyle nasîhat ederdi. Buyururdu ki:
Şunu iyi bilin ki, insanlar bu Âlemde yolculuk halindedirler. Onların ilk konakları beşik, sonuncusu ise kabirdir. Hakîkî vatan, ya Cennet veya Cehennem'dir. İnsanın omru, sefer mesÂfesini teşkil eder. Yıllar konak yerleri, aylar fersahlar, gunler kilometreler, nefesler metrelerdir. Yapmış olduğu iyilik, tÂat ve ibÂdetler azığıdır. Omrunun en kıymetli sermÂyesi vakitleridir. Şehveti ve şehevî arzuları, yolunu kesen eşkıyÂdır. Kazancı ve kÂrı; Cennet'i ve oradaki ebedî nîmetleri elde etmek, Allahu teÂlÂnın rızÂsına ve cemÂline mazhar olmaktır. Zarar ise; Cehennem'de ceşitli azaplara mÂruz kalmak, Allahu teÂlÂnın rahmet ve cemÂlinden uzaklaşmaktır.
Kim hesapsız Cennet'e girmek isterse, vakitlerini Allahu teÂlÂnın beğendiği şeylerle gecirsin. Kim Âhirette, hasenÂt kefesinin ağır gelmesini isterse, vakitlerinin coğunu ibÂdet ve tÂatla gecirsin. Kim sÂlih bir amel işler, sonra da gunÂh işlerse, onun durumu tehlikelidir. Fakat umit kesilmiş de değildir. Af, Allahu teÂlÂnın keremindendir. Umulur ki, Allahu teÂl onu affeder.
Zannetmeyin ki, guneşin ve ayın seyrinden maksat, sıralı ve duzenli bir hesaptır. Golgenin, nûrun ve yıldızların yaratılmasından maksat, sÂdece insanların duny işlerinde yardımcı olmak icindir. Bilakis insanların, vakitlerini ve zamanlarını onlar vÂsıtasıyla bilip, Âhiret ticÂreti ve tÂatlerle meşgûl olmaları icindir. Allahu teÂl Furkan sûresi altmış ikinci Âyet-i kerîmesinde meÂlen; "Duşunup ibret almak veya şukretmek isteyen kimseler icin, gece ile gunduzu birbiri ardınca geciren yine O'dur." buyuruyor.
__________________
Ahmed GazÂlî
Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler0 Mesaj
●40 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eðitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler
- Ahmed GazÂlî