Dokuzuncu ve onuncu yuzyıllarda Irak'ta yaşayan buyuk velîlerden. Dînever'de doğup buyuduğu icin Dîneverî nisbesiyle meşhûr olmuştur. Doğum tÂrihi bilinmemektedir. 911 (H.299) senesinde Dînever'de vefÂt etti.

Kucuk yaştan îtibÂren doğum yeri olan Dînever'de ilim tahsîl eden MimşÃ‚d ed-Dîneverî; Cuneyd-i BağdÂdî, Ruveym bin Ahmed ve SufyÂn-ı Sevrî gibi buyuk velîlerle aynı yıllarda yaşadı. Pekcok Âlim ve velînin sohbet ve ilim meclislerinde bulunarak zÂhirî ve mÂnevî ilimlerde ilerledi. Yahy el-CelÂ, Sırrî-yi Sekatî ve MÂrûf-i Kerhî hazretleriyle goruşup, sohbetlerinde bulundu. Hubeyretu'l-Basrî hazretlerine talebe oldu.

Hubeyret-ul-Basrî hazretlerinin derslerine devÂm ederken bir gun kendisine; "Git abdest alıp gel." buyruldu. Soyleneni yaptıktan sonra hocasının yanına geldi. Hocası elinden tutup; "Y Rabbî! MimşÃ‚d ed-Dîneverî'yi dervişlik makÂmına eriştir." diye du etti. Bu duÂnın tesiri ile MimşÃ‚d ed-Dîneverî hazretleri kırk def bayılıp ayıldı. Sonunda kendisine gelip ayağa kalktı. Hocasının ellerini optu. Hubeyre hazretleri; "Arzu ettiklerine kavuştun mu?" diye sordu. CevÂbında; "Otuz senedir bunun icin uğraşırım. Elhamdulillah sizin himmetinizle arzuma bugun kavuştum." dedi. Kendisine icÂzet verilip, talebe yetiştirmekle vazîfelendirildi.

Uzun muddet Hubeyretu'l-Basrî hazretlerinin hizmet ve sohbetlerinde bulunan MimşÃ‚d ed-Dîneverî buyuk velîlerden oldu. Gittiği yerlerde İslÂmiyetin emir ve yasaklarını anlatmaya başladı. İnsanlara nasîhat ettiği gibi bÂzan da kendinden ustun velîlerin sohbetlerinde bulunup nasîhat aldı.

Bir seyÂhatinde yaşlı bir zÂttan aldığı nasîhatı şoyle anlatır: Bir yolculuğumda, yaşlı bir zÂt gordum. Hayrı yuzunden okunuyordu. "Bana nasîhat et." dedim. Bunun uzerine; "Himmetini koru. Himmet, niyet; butun işlerin başlangıcıdır. Himmeti temiz olanın, gayreti iyiye yonelen kimsenin, yaptığı işleri de temiz olur. Halleri ve amelleri de duzelir."

Hocası Hubeyretu'l-Basrî hazretlerinin vefÂtından sonra yerine gecerek talebelerine ilim oğretip nasîhatlerde bulundu. İnsanların kalplerine Allahu teÂlÂnın sevgisini yerleştirmek, onlara doğru yolu gostermek ve oğretmek icin calışan MimşÃ‚d ed-Dîneverî bircok talebe yetiştirdi. En tanınmış talebesi Ebû İshak ŞÃ‚mî-i Ceştî hazretleridir.

Omrunun buyuk bir kısmını oruc tutarak geciren MimşÃ‚d ed-Dîneverî tekkede ders verirdi. Tekkesinin kapısını devamlı kapalı tutardı. Kapıya birisi gelse, misÂfir misin, mukîm misin diye sorardı. "Eğer kalıcı isen iceri gir, şÃ‚yet misÂfir isen, burası senin yerin değildir. Cunku birkac gun kalır kendine bizi alıştırırsın da, sonra ayrılığına dayanamayız." derdi.

MimşÃ‚d ed-Dîneverî cok mal-mulk sÂhibi idi. Allahu teÂlÂnın sevgili kullarıyla tanıştıktan sonra, butun varlığını fakirlere dağıttı. Sonra hac icin yola cıktı. Oradan ayrılırken de; "Y Rabbî! Âilem ve cocuklarımı sana emÂnet ettim" diye du etti. Mekke-i mukerreme yolunda giderken colde bir adam gordu. Başında bir tepsi yemek vardı. MimşÃ‚d ed-Dîneverî bunu ne yapacağını sordu. Adam da; "Ben ehl-i gÂipten bir kişiyim. Her gun senin evine boyle bir tepsi yemek gotururum. Allahu teÂl bana boyle emretti." dedi.

Kendisi şoyle anlatır: "Bir zamanlar borcum vardı. Kalbim hep bu borc ile meşgûl olurdu. Bir gun ruyÂmda birinin bana; "Ey cimri! Yaptığın bu borc bize aittir. Bize guven, borcundan dolayı hic korkma. Senin gorevin, borcunu bize havÂle etmek, bizim gorevimiz ise borcunu odemektir." diye soylediğini gordum. Bundan sonra hicbir zaman, kasap, bakkal ve manav gibi yerlerdeki borcları duşunmedim. Zîr bunlar hep odeniyordu."

MimşÃ‚d ed-Dîneverî'ye: "Ac kalan velî ne yapar?" diye sorduklarında; "Namaz kılar." diye cevap verdi. "Peki onu yapacak gucu yoksa?" diye sorduklarında; "Uyur." cevÂbını verdi. Ya uyuyamazsa?" diye sorduklarında: "Allahu teÂl velî kuluna şu uc şeyi verir. Ya gıdÂ, ya guc veya ecel!" buyurdu.

MimşÃ‚d ed-Dîneverî buyurdu ki: "Hak teÂlÂya ulaşmanın yolu uzundur, o yola sabretmek zordur."

"Talebenin edebi, hocasına hurmet, kardeşlerine hizmet, duny bağlarını kesmek ve dînin ÂdÂbına gore kendini korumaktır."

"SÂlih kimselerle berÂber olan sÂlih, fÂsıklarla bulunan da fÂsık olur."

MimşÃ‚d ed-Dîneverî vefÂtı yaklaştığında ona; "Hastalıktan ne cekiyorsun?" dediklerinde; "Benden ne cektiğini, gidin de hastalığa sorun." dedi. "Gonlunu nasıl buluyorsun?" diye sorduklarında; "Gonlumu kaybedeli otuz sene oldu, onu tekrar ele gecirmek istedim ama bulamadım. Bu sure icinde gonlumu bulamayınca, butun sıddîkların gonullerini kaybettikleri şu hÂl icinde, ben onu nasıl bulacağım?" dedi ve rûhunu teslim etti.

GONUL BAĞI

MimşÃ‚d Dîneverî buyurdu ki:

"İnsanın tapındığı, yÂni omrunu kendisi icin harcayıp, cok sevdiği şeyler ceşit ceşittir. İnsanların bir kısmı, nefsine, bir kısmı cocuğuna, bir kısmı malına, bir kısmı parasına, bir kısmı hanımına, bir kısmı, makam ve mevkiye tapar. Herkes gonlunu bunlardan birisine bağlamıştır. Bunların bağından kurtulmak cok zordur. Bunlara tapınmaktan sadece; kendine, malına, makamı ve mevkiine guvenmeyip, her şeyin sÂhibi ve yaratıcısı Allahu teÂlÂya hakkıyla kulluk yapamadığını bilip, yaptıklarını hep kusurlu ve noksan gorerek, nefsini ayıplayanlar kurtulabilir."

"Bir kimse yalnız Allahu teÂlÂyı duşunurse, ona hicbir şey ve kimse zarar veremez."

"Tevekkul, kalbinin ve nefsinin meyl ettiği her şeyden uzaklaşmaktır."

"SÂlihlerle sohbet etmek, onlarla berÂber bulunmak kalpte iyilik meydana getirir. Bozuk kimselerle sohbet etmek ve onlarla berÂber bulunmak kalpte fesÂd ve kotuluk meydana getirir."

"Hocalarımın huzûruna girdiğim zaman, onları gormenin ve sohbetlerinde bulunmanın bereketini istediğim icin duny duşuncelerini tamÂmen unuttum. Cunku bir kimse hocasının huzûruna dunyÂ, mal ve makam duşuncesiyle girerse onu gormenin ve onunla bulunmanın bereketini bulamaz ve sozlerinden istifÂde edemez."

1) Sefînetu'l-EvliyÂ; s.110
2) TabakÂtu'l-EvliyÂ; s.288
3) CÂmiu KerÂmÂt-il-EvliyÂ; c.2, s.268
4) SıfÂtu's-Safve; s.73
5) Hilyetu'l-EvliyÂ; c.10, s.353
6) NefehÂtu'l-Uns; s.144
7) Tezkiretu'l-EvliyÂ; c.2, s.133
8) İslÂm ÂlimleriAnsiklopedisi; c.3, s.261
__________________