TĂ‚biîn devrinde Kûfe'de yetişen muctehid imamların buyuklerinden. İsmi Saîd bin Cubeyr bin Hişam el-Esedî, kunyesi Ebû Muhammed'dir. Ebû Abdullah-ı Kûfi de denir. Esed bin Huzeymeoğullarından VĂ‚bile bin HĂ‚risoğullarının Ă‚zadlı kolesiydi. Doğum tĂ‚rihi bilinmemektedir. Aslen Kûfeli olup, bir muddet İsfehan'da kaldı. Sonra Irak'ın SunbulĂ‚n koyune cekildi. VefĂ‚tında 49 yaşında olduğu tahmin edilmektedir. 713 (H.95) senesinde VĂ‚sıt şehrinde vefĂ‚t etti. Şehir dışındaki kabri, ziyaretgahtır.

Saîd bin Cubeyr, yuksek bir Ă‚lim ve buyuk velîdir. Kendisine Ă‚limlerin hazinesi denirdi. Cok ibĂ‚det eder, cok ağlardı. RamazĂ‚n-ı şerîf gecelerinde, akşam namazını kıldıktan sonra, Kur'Ă‚n-ı kerîmi hatmeder, sonra yatsı namazını ve terĂ‚vihi kılardı. Bir defĂ‚KĂ‚be'nin icine girdi ve orada kıldığı namazın bir rekatında Kur'Ă‚n-ı kerîmi hatmetti. Ayrıca her iki gecede bir hatim okurdu.

Zamanındaki Ă‚limlerin en buyuklerindendi. Fıkıh ilminde yuksek bir mertebeye ulaşmıştı. Zamanındaki Ă‚limler, fıkıh ilminin bir kolunda ihtisas sĂ‚hibi iken, bu zĂ‚t dînî hukumlerin butun meselelerinde mutehassıs ve muctehid idi.

Abdullah ibni AbbĂ‚s'tan, Abdullah bin Zubeyr'den, Abdullah bin Omer'den, Ebû Saîd-i Hudrî'den, Ebû Hureyre'den, Ebû MûsĂ‚ el-Eş'arî'den ve daha bircok EshĂ‚b-ı kirĂ‚mdan ilim almış, onların ders halkalarında yetişmiş buyuk ve kĂ‚mil bir zĂ‚ttır. Kendisine her meselede suĂ‚l edilen ve ictihadına başvurulan bir muctehiddi.

Abdullah ibni AbbĂ‚s ve Abdullah bin Omer'den cok ilim almıştır. Hadîs, fıkıh, tefsir ve kırĂ‚at ilimlerinde, onlardan cok rivĂ‚yette bulunmuştur. Bir defasında Abdullah ibni AbbĂ‚s kendisine şoyle buyurdu: "Ey Saîd! Sen de dînî meselelerde, soranlara cevap ver. Hatalı bir hukumde bulunursanız tashih eder, duzeltiriz. O da; "Ey İbn-i AbbĂ‚s, sizin huzurunuzda dînî işlere karışmak benim haddim değildir" diye tevĂ‚zularını bildirmiştir. Ancak İbn-i AbbĂ‚s hazretlerinin gozleri Ă‚mĂ‚ olup, goremez hĂ‚le gelince, Saîd bin Cubeyr fetvĂ‚ işlerini uzerine aldı ve muslumanların dînî meselelerdeki muşkullerini halletmeye başladı. Onun ilminin cokluğunu butun Ă‚limler ittifakla bildirmişlerdir. Hadîs ilminde rivĂ‚yetleri cok meşhur olup, sika, guvenilir, sağlamdır. Kutub-i Sitte'de rivĂ‚yet ettiği hadîs-i şerîfler vardır.

Kûfeliler, Abdullah ibni AbbĂ‚s'a bir meselede fetvĂ‚ sormaya geldiklerinde, onlara; "Sizin aranızda İbn-i ummu DihĂ‚mĂ‚, yĂ‚ni Saîd binCubeyr yok mu?" derdi.Amr bin Meymûn onun ilmine olan ihtiyacı bildirmek icin şoyle dedi: "Yeryuzunde Saîd bin Cubeyr gibisi yoktur. Kendisinin ilmine herkes muhtac olduğu bir zamanda vefĂ‚t etti."

İbn-i HibbĂ‚n, KitĂ‚bus-SikĂ‚t'ında: "O, fakih, cok ibĂ‚det eden, Ă‚bid, fazileti cok, verĂ‚ ve takvĂ‚ sahibi birisiydi." buyurdu.

Onceleri Kûfe kĂ‚dılarındanAbdullah ibni Utbe bin Mesûd'un kĂ‚tibiydi. SonraEbû Burde bin MûsĂ‚ el-Eş'arî'nin yanında bir sure kĂ‚tiplik yaptı. Bir ara Fırat Nehrinin suladığı arazinin oşurlerini toplamakla gorevlendirildi.

Saîd bin Cubeyr cok Kur'Ă‚n-ı kerîm okurdu. BĂ‚zan bir Ă‚yet-i kerîmeyi tekrar tekrar okuyarak sabahlardı.Bir gece namazında YĂ‚sîn sûresinin 59'uncu; (Ey gunahkĂ‚rlar! Bugun muminlerden ayrılın!) meĂ‚lindeki Ă‚yetiyle sabahlamıştır.

Omrunu insanlara vĂ‚z ve nasihat ile gecirmiştir. Gunde iki kere, sabah ve ikindi namazından sonra mescidde vĂ‚z ederdi. Buyururdu ki: "VĂ‚z ve nasihatı, her bakımdan kusursuz olan kimselerin yapması lĂ‚zım gelirse, kimsenin birşey anlatmaması icabederdi". Kimsenin yuzune karşı kusurunu soylemez, nasihatı umûmî yapardı.

Hikmetli sozleri coktur. İhlĂ‚s ile soyledikleri icin kalblere tesir ediyordu. Buyurdu ki: "Yapılması emredilen her vazife buyuktur."

"DuĂ‚ yapılırken, mĂ‚nevî bir zevk veriyorsa, kabul olacak demektir."

"Allahu teĂ‚lĂ‚ya itĂ‚at edip, emirlerini yerine getiren, O'nu zikr ediyor demektir. O'nun verdiği emirlere gore hareket etmeyen, ne kadar tesbih cekerse ceksin, ne kadar Kur'Ă‚n-ı kerîm okursa okusun, zikir etmiyor sayılır.""İnsanların en cok ibĂ‚det edeni, kalbini gunahla yaralayıp, sonra tovbe eden ve bir daha yapmıyan, hatĂ‚lı işlerini her hatırladıkta, iyi amellerini az ve eksik bulandır."

"DunyĂ‚ hayatından kaybettiğim hicbir şeye uzulmem. Yalnız secde edemeden gecirdiğim vakitlerime uzulurum."

Emevî vĂ‚lilerinden HaccĂ‚c guvendiği bir kimseyi on kişi ile Saîd bin Cubeyr'i cağırmaya gonderdi. Bir rĂ‚hibin kilisesine geldiler. Saîd bin Cubeyr'i o rĂ‚hipten sordular. RĂ‚hip onlara yol gosterdi. Saîd bin Cubeyr'i secdede buldular. SelĂ‚m verdiler. Başını secdeden kaldırdı. Namazını bitirip selĂ‚mlarını aldı. HaccĂ‚c seni cağırıyor dediler. Allahu teĂ‚lĂ‚ya hamd ve senĂ‚, Resûlune salevĂ‚t getirip on kişiyle beraber HaccĂ‚c'a gitmek uzere yola cıktı. RĂ‚hibin bulunduğu kiliseye geldiler. RĂ‚hip onlara kilisenin etrafında arslan ve başka yırtıcı hayvanlar olduğundan yukarı cıkmalarını soyledi. Saîd bin Cubeyr cıkmadı. RĂ‚hip, herhalde kacmak istiyorsun? dedi. Hayır, kacmak istemiyorum. Yalnız musluman olmayanların evine girmek istemem, buyurdular. Yırtıcı hayvanlar seni parcalar dediler. Allahu teĂ‚lĂ‚, beni onların zararından muhafaza etmeye kĂ‚dirdir. Sabaha kadar burada kalacağım buyurdu. RĂ‚hip on kişiye:"Siz yukarı geliniz ve yaylarınızı kurup da salih kulu muhafaza etmek icin bekleyiniz" dedi. Gece oldu. RĂ‚hip ve on kişi, canavarların gelip Saîd bin Cubeyr'e surunup gidip bir yerde oturduklarını, sonra aslanların da gelip aynı hareketi yaptığını gorduler. RĂ‚hip sabahleyin aşağı inip musluman oldu.

Saîd bin Cubeyr, hapiste iken, bir gece sabaha karşı, boynu vurulacağı haberini verdiler. Bekcilere: "Sabaha olacak, işin haberi geldi. Beni şimdi salın, gideyim. Olum icin hazırlığımı yapayım. Gelmez diye korkmayın, sabah erkenden gelirim" dedi.Bekciler, kacar diye korkmuşlardı. Aralarında ihtilĂ‚fa duştuler; sonra, doğruluğuna inananlar galip geldi, bıraktılar. Gitti, sabah erkenden geldi. Olum meydanına goturduler. Vurulunca, başın uzerine duşeceği deriyi yaydılar. CellĂ‚tlar geldi. CellĂ‚tlardan musĂ‚de alıp şu duĂ‚yı yaptı: "Allah'ım, benden sonra HaccĂ‚c'ı kimseye musallat etme!" O mubĂ‚rek başı yere duştuğu zaman, iki defa "LĂ‚ ilĂ‚he illallah" dedi. Ucuncusunu demeye başladı, ama bitiremedi. Hasan-ı Basrî hazretleri, Saîd bin Cubeyr'in katledildiğini duyunca, "Eyvah! Doğudan batıya kadar, ilmine, irfanına butun muslumanların muhtac olduğu değerli Ă‚limi kaybettik" dedi.Daha sonra olacak oldu.HaccĂ‚c, Ă‚kile denen yiyici hastalığına tutuldu. Uyuyamıyordu. Uyuyacağı sırada sıcrayıp kalkıyordu. HĂ‚line bakıp şaşanlara: "Saîd bin Cubeyr ile hĂ‚lim ne olacak? Uyuyacağım anda, ayağımı cekip sarsıyor ve beni uyandırıyor" dedi. Bu acıklı durumuyla ancak on beş gun yaşayabildi. Saîd bin Cubeyr şehîd edildikten on beş gun sonra HaccĂ‚c da oldu.

Saîd bin Cubeyr hazretlerinin bildirdiği hadîs-i şerîflerden bĂ‚zıları:

"Ağızlarınız Kur'Ă‚n-ı kerîm'in yollarıdır. Onları misvak ile temizleyiniz."

"Musluman bir kadın, hamileliği boyunca, doğum yaptığı esnada ve cocuğunu emzirdiği surece, Allah yolunda cihad edenler gibidir. Bu esnĂ‚da vefĂ‚t ederse şehîd sevĂ‚bı alır."

ASLANDAN KORKMADI

Saîd ibni Cubeyr ki, cok ilim sĂ‚hibiydi,
İlmiyle Ă‚mil olan, bir mubĂ‚rek velîydi.

Gunahını duşunup, cok ağlardı, huzunden,
Gozlerinin gormesi, azalmıştı bu yuzden.

Okurken rastlasaydı, bir azĂ‚b Ă‚yetine,
Tekrar edip ağlardı, tĂ‚ ki sabah vaktine.

Bir gece cok ağladı, şu Ă‚yet tesîrinden:
"Ey mucrimler, ayrılın, bu gun sevdiklerimden."

Kimsenin kusûrunu, soylemezdi yuzune,
Hep ortaya ederdi, nasîhati o yine.

Derdi: "İslĂ‚miyete, tam uyarsa bir kişi,
Hepsi zikir sayılır, işlediği her işi.

Ve şĂ‚yet yaşamazsa, İslĂ‚mın emri ile,
Zikretmiş sayılmaz hic, cok tesbîh cekse bile."

O zamĂ‚nın vĂ‚lisi, salıp memurlarını,
Huzûruna cağırttı, bu Allah adamını.

Onlar geldiklerinde, o namaz kılıyordu,
Bitirince, "Ne icin, geldiniz?" diye sordu.

Dediler ki: "VÂlimiz, emir verdi ki bize,
Seni teslîm edelim, goturup vĂ‚limize."

Peki dedi onlara, îtirĂ‚z etmeksizin,
Cıktılar sonra yola, vĂ‚liye gitmek icin.

Yolda bir kiliseye, rastladılar bir ara,
"İceriye giriniz", dedi rĂ‚hip onlara.

Girdiler o on kişi, kiliseden iceri,
Ve lĂ‚kin İbn-i Cubeyr, girmeyip kaldı geri.

RĂ‚hip dedi: "Ey Saîd, sen nicin girmiyorsun?
Yoksa geri kalıp da, kacmak mı istiyorsun?"

Buyurdu ki: "Ey rĂ‚hip, hayır, sen bak işine,
KĂ‚fir kilisesinde, muslumanın işi ne?"

RĂ‚hip dedi: "Dışarda, yırtıcı hayvanlar var,
İceriye girmezsen, parcalar seni onlar."

Buyurdu: "Rabbim beni, onlardan korur elbet,
Onlar dahî Rabbimin, mahlûkudur nihĂ‚yet."

RĂ‚hip diğerlerine, dedi ki: "Siz giriniz,
Oklarınızı gerip, bu zĂ‚tı bekleyiniz."

RÂhip boyle deyince, onlar girdi iceri,
Heyecanla gozlerken, gece, İbn-i Cubeyr'i.

Baktılar hakîkaten, bir cok vahşî hayvanlar,
Gelip İbn-i Cubeyr'in, yakınında durdular.

Sonra ona surunup, oturdular yanına,
Hic bir şey yapmadılar, bu Allah adamına.

RĂ‚hip bunu gorunce, dedi: "Aman yĂ‚ Rabbî,
Omrumde bir hÂdise, gormedim bunun gibi.

Demek ki yeryuzunde, varmış boyle buyuk zĂ‚t."
ŞehĂ‚deti getirip, îmĂ‚n etti o sĂ‚at.

Vardılar ertesi gun, en nihĂ‚yet vĂ‚liye,
Hapsetti sucu yokken, onu hapishÂneye.

Bir gece ruyĂ‚sında, denildi ki: "Ey Saîd,
Hazırlan, yĂ‚rın sabah, olacaksın sen şehîd."

Cıkardılar o sabah, hucreden kendisini,
Getirdiler yanına, cellĂ‚tlardan birini.

Onlardan musÂade, istiyerek son defÂ,
Ellerini kaldırıp, duĂ‚ ettiAllah'a.

Dedi ki: "YĂ‚ İlĂ‚hî, bu vĂ‚liyi, sen yine,
Musallat etme artık, benden başka birine."

Peşinden katlettiler, bu mubĂ‚rek velîyi,
Soyledi kesik başı, kelime-i tevhîdi.

1) TabakĂ‚t-ı İbn-i Sa'd; c.6, s.256
2) VefeyÂt-ul-A'yÂn; c.2, s.371
3) Hilyetul-EvliyÂ; c.4, s.272
4) Tehzîbu't-Tehzîb; c.4, s.11
5) Tezkiret-ul-HuffÂz; c.1, s.76
6) MeşĂ‚hir-i EshĂ‚b-ı Guzîn; s.71
7) Tam İlmihĂ‚l Se'Ă‚det-i Ebediyye; (49. Baskı) s.1137
8) İslĂ‚m Âlimleri Ansiklopedisi; c.2, s.25
__________________