Konya'da yetişen velîlerin buyuklerinden. MevlĂ‚nĂ‚ CelĂ‚leddîn Muhammed Rûmî'nin ortanca oğludur. 1226 (H.623) senesinde Karaman'da dunyĂ‚ya geldi.

MevlĂ‚nĂ‚ CelĂ‚leddîn Muhammed Rûmî hazretlerinin, bu oğluna şefkati ve merhameti cok fazla idi. Geceleri teheccud namazına kalktıklarında, cocuk olan Sultan Veled ağladığı zaman, annesini uyandırmaz, oğlunu kucağına alırdı. Cocuk, hikmet-i ilĂ‚hî kucağa alınır alınmaz ağlamayı keser, teskin olurdu. Sultan Veled, cocukluk yıllarında bile babasını cok sever, onun yanında kalmayı annesine tercih ederdi. MevlĂ‚nĂ‚ da onu cok sever ve dîn-i İslĂ‚ma hizmet eden buyuk Ă‚limlerden olması icin cok duĂ‚ ederdi.

MevlĂ‚nĂ‚, bir gun oğullarından Sultan Veled'i sağ tarafına,AlĂ‚eddîn Muhammed'i sol tarafına almış oturuyordu. Bu sırada yeşil elbiseli nûr yuzlu iki kişi gelip, selĂ‚m verdiler. MevlĂ‚nĂ‚'dan izin alarak, Sultan Veled'i alıp goturduler. Bir saatten sonra, tekrar gelip Sultan Veled'i teslim ettiler ve; "YĂ‚ hazreti MevlĂ‚nĂ‚! Bu guzel yavrunuz, neslinizi devĂ‚m ettirecektir. DunyĂ‚da pekcok kimselerin hidĂ‚yete gelmesine, doğru yola kavuşmasına sebeb olacak, dîn-i İslĂ‚ma uzun yıllar hizmet edecektir." deyip, ayrıldılar.

MevlĂ‚nĂ‚, Sultan Veled'e kucuk yaşından îtibĂ‚ren ilim oğretmeye başladı. Onu zĂ‚hirî ve bĂ‚tınî ilimlerde yetiştirdi. Tasavvuf yolunda mĂ‚rifet, Allahu teĂ‚lĂ‚nın zĂ‚tı ve sıfatlarına Ă‚it bilgiler sĂ‚hibi eyledi. SultanVeled gencliğinde, her ilimde pek yuksek derecelere kavuştu. Bununla ilgili olarak MevlĂ‚nĂ‚, oğluna buyurdu ki: "Ey oğlum SulanVeled! Benim dunyĂ‚ya gelmemin sebebi, senin dunyĂ‚ya gelmen icindir. Kalbim mĂ‚rifetler, Allahu teĂ‚lĂ‚nın zĂ‚tı ve sıfatlarıyla ilgili bilgilerle doludur. Bu bilgilerin cumlesini sana oğretmekle vazifeliyim." Bir defĂ‚ da; "Oğlum Sultan Veled, cok tĂ‚lihli ve bahtiyĂ‚r biridir. Omrunun, hep rahat ve huzûr icinde gececeğini umîd ediyorum." buyurdu.

Sultan Veled, her bakımdan babasına cok benzerdi. Onu tanımıyanlar, MevlĂ‚nĂ‚'nın kardeşi zannederler, oğlu olduğunu tahmin edemezlerdi.

Sultan Veled anlatır: "Babam hazret-i MevlĂ‚nĂ‚, birini gondererek beni yanlarına istemişler; hemen huzûr-i şerîflerine cıktım. Bana, tepemden ayağıma kadar dikkatle bakarak, oyle bir teveccuh buyurdular ki, bir hoş olup kendimden gectim. Bir muddet sonra kendime geldiğimde, tekrar nazar edip teveccuh buyurdular. Bu defĂ‚ olecek gibi oldum. Yine kendimden gectim. Ayıldığımda tekrar teveccuh ettiler. Kendimden gectim. Ayıldığımda babam; "Ey Sultan Veled! Onceki teveccuhumde, sende oyle bir guzellik ve ustun mertebe gordum ki, şu Ă‚nda hic kimsede boyle bir mertebe goremiyorum. İkinci teveccuhumde başında gĂ‚yet guzel SuleymĂ‚nî tac gordum. Son teveccuhumde, kulağında kupe gordum ki, ay ve guneş gibi etrĂ‚fa ziyĂ‚ veriyordu." buyurdu. Birinci nazarlarının îzĂ‚hı; bana ihsĂ‚n ettiği, tasavvuf yolunda kavuşturduğu yuce mertebelerdir. İkinci nazarlarının îzĂ‚hı; kendilerinin, bizim ve butun talebe arkadaşlarımızın başında bulunmasıdır. Ucuncu nazarlarında gordukleri kulağımızdaki kupe ise; oğlumuz Ârif Celebi'nin buyuk bir Ă‚lim ve velî olacağına işĂ‚retti."

Sultan Veled anlatır: "Daha beş yaşında idim. Bir gun babamın, talebelerine şoyle dediğini duydum: "Ben yedi yaşında iken, nefsim tamĂ‚miyle rûhuma tĂ‚bi oldu. Nefsî isteklerimden kurtuldum." Bunu dinleyen talebelerden biri; "Efendim! Biz, sizi devamlı nefsinizle mucĂ‚hede eder hĂ‚lde goruyoruz. Bu sozunuzu nasıl anlamak îcĂ‚beder?" dedi. Bu suĂ‚le; "Nefs, yaratıkların icinde en ahmak olanıdır. Hep kendi zararını ister. Onun yakasını bırakmağa gelmez. Cunku, en buyuk duşman nefstir. Buyuklerimiz, olunceye kadar nefsle mucĂ‚dele etmiştir. Biz de onlara ittibĂ‚ edip uyarak, son nefesimize kadar riyĂ‚zet ve mucĂ‚hedeye devĂ‚m ederiz." diye cevap verdi.

Sultan Veled, evlenme cağına geldiğinde, babası ona, en cok sevdiği talebelerinden SelĂ‚haddîn-i Zerkûb'un kerîmesi, FĂ‚tıma HĂ‚tunu nikĂ‚h etti. FĂ‚tıma HĂ‚tun dahî, MevlĂ‚nĂ‚ hazretlerine cok hurmeti olan, cok sĂ‚liha, keşf ve kerĂ‚met sĂ‚hibi bir hanım idi. Onlardan, evliyĂ‚nın buyuklerinden Ulu Ârif Celebi gibi bir muhterem zĂ‚t dunyĂ‚ya geldi.

Sultan Veled'in gencliğinde, Konya'ya Şems-i Tebrîzî hazretleri gelerek, MevlĂ‚nĂ‚ ile tanıştılar. Tasavvufla ilgili ilimlerde MevlĂ‚nĂ‚ ile pekcok sohbet ettiler. Oyle ki, bĂ‚zan sabahlara kadar sohbetin devĂ‚m ettiği gunler olurdu. Başbaşa yaptıkları bu sohbetlerde, SultanVeled de bulunur, onlara hizmet ederdi. BerĂ‚ber oldukları zaman, onların odasına Sultan Veled'den başka hic kimse giremezdi. Bu hĂ‚l, gunlerce devĂ‚m etti. BĂ‚zı hasedcilerin sozlerinden dolayı, Şems-i Tebrîzî Konya'yı terkedip Şam'a gitti. Onun ayrılığına dayanamayan MevlĂ‚nĂ‚, oğlu Sultan Veled'i Şam'a gondermeye karar verdi. Oğlunu cağırıp; "Suratle Şam'a varıp, filanca hana gidersin. Şems-i Tebrîzî hazretlerinin o handa bir genc ile sohbet ettiğini gorursun. O genci kucumseme sakın! O, Allahu teĂ‚lĂ‚nın sevdiği evliyĂ‚nın kutublarından biridir. SelĂ‚mımı ve duĂ‚ isteğimi kendilerine bildir. İcinde bulunduğum şu vaziyetimi, hasretimi dile getir. Buraya acele teşriflerini tarafımdan istirhĂ‚m et!" dedi. Sultan Veled, hemen hazırlıklarını tamamlayıp yola cıktı. Şam'da babasının tĂ‚rif ettiği handa, Şems-i Tebrîzî'yi bir gencle konuşuyor buldu. Durumu, dilinin donduğu kadar anlattı. Konya'da bu hĂ‚diseye sebeb olanların tovbe ettiğini ve MevlĂ‚nĂ‚'dan ozurler dilediklerini de sozlerine ekledi.Bunun uzerine Şems-i Tebrîzî, tekrar Konya'ya gitmeye karar verdi.Hemen yola cıktılar. SultanVeled, Şems hazretlerini ata bindirdi, kedisi de arkasından yaya olarak yuruyordu. Şems-i Tebrîzî, Sultan Veled'in ata binmesi icin ne kadar ısrĂ‚r ettiyse de, o; "SultĂ‚nın yanında hizmetcinin ata binmesi, bizce yakışık almaz. Hizmetcilerin, efendisinin arkasında yurumesi gerektiğini oğrendik." diyerek, ata binmedi. Sultan Veled, Konya'ya yaklaştıklarında babası MevlĂ‚nĂ‚'ya haberci gonderip, Konya'ya girmek uzere olduklarını bildirdi. MevlĂ‚nĂ‚ hazretleri mujdeyi getirene o kadar cok hediye verdi ki, o kimse zengin oldu. Konya'da tellĂ‚llar bağırtılarak, Şems'in Konya'yı teşrif etmek uzere olduğu bildirildi. Konya'nın başta sultan olmak uzere, ileri gelen vezîrleri, hĂ‚kimleri, zenginlerinin yanı sıra, butun halk yollara dokuldu. Buyuk bir bayram havası icinde, mubĂ‚rek velî Şems-i Tebrîzî hazretlerini karşılamaya cıktılar. Oğleye doğru Şems-i Tebrîzî ileSultan Veled gorunduler. Sultan Veled, atın yularından tutmuş, Şems de atın uzerinde, başı onunde ağır ağır ilerliyorlardı. Bu manzarayı seyredenler buyuk bir heyecĂ‚na kapıldılar. MevlĂ‚nĂ‚ koşarak ilerledi, atın dizginlerine yapıştı. Goz goze geldiler. Şems'in attan inmesine yardım eden MevlĂ‚nĂ‚, ustĂ‚dının ellerini sevinc gozyaşları arasında doya doya optu. Bu arada yanık sesli hĂ‚fızlar, Kur'Ă‚n-ı kerîmi okuduktan sonra, sıra ile Şems-i Tebrîzî hazretlerinin ellerini optuler, sonraMevlĂ‚nĂ‚'nın medresesine geldiler. Şems-i Tebrîzî, SultanVeled'in kendisine gosterdiği hurmeti ve yaptığı hizmetleri MevlĂ‚nĂ‚'ya anlattı. Bundan cok memnun olduğunu bildirerek; "Benim bir serim (başım), bir de sırrım vardır. Başımı sana fedĂ‚ ettim. Sırrı mı da oğlun Sultan Veled'e verdim. Eğer Sultan Veled'in bin yıl omru olsa da hepsini ibĂ‚detle gecirse, ona verdiğim sırra yĂ‚nî evliyĂ‚lıkta ilerlemesine sebeb olduğum derecelere kavuşamaz." dedi.

Sultan Veled, bir gun babası MevlĂ‚nĂ‚'ya, halvete girmek, yalnız ibĂ‚dete cekilmek istediğini arz etti. Babası ise; "Benim cektiğim riyĂ‚zet ve mucĂ‚hedeler, nefsin istediklerini yapmamak ve nefsin istemediklerini yapmak hep sizin icindir. Siz zahmet cekmeyin." buyurdu. Sultan Veled de, musĂ‚ade olursa bu işi yapmak istediğini tekrarladı. Bu ısrĂ‚ra karşı babası musĂ‚ade etti. Bunun uzerine Sultan Veled, bir odaya girerek, kapıyı kilitledi. İceride gunlerini; namaz kılmak, Kur'Ă‚n-ı kerîm okumak veAllahu teĂ‚lĂ‚yı zikretmek ile vakit gecirmeye başladı.Her uc gunde bir, MevlĂ‚nĂ‚ ileSelĂ‚haddîn Konevî, halvet odasının kapısına gelip, SultanVeled'in hĂ‚lini kapıyı acmadan murĂ‚kabe ederler, kalb yoluyla durumunu anlarlardı. Bu şekilde tam kırk gun gecti. Kırk gun sonra halvetten cıkardılar. MevlĂ‚nĂ‚ oğluna, halvet esnĂ‚sında muşĂ‚hede ettiği şeylerden suĂ‚l edince, Sultan Veled; "Halvete girdiğim ucuncu gunden îtibĂ‚ren, onumden dağlar gibi azametli nûrlar durmadan gecerdi. Bu nûrların icinden "....Allah (şirk ve kufurden başka dilediği kimselerden) butun gunahları magfiret buyurur" meĂ‚lindeki Ă‚yet-i kerîmesi okundu (Zumer-53). Ayrıca kırmızı, yeşil ve beyaz levhalar gorurdum. Uzerinde "Şirkden başka her gunah affedilir yazılıydı." diye anlattı.

MevlĂ‚nĂ‚ hazretleri vefĂ‚t ettikten bir hafta sonra, onun halîfesi, vekîli olan HusĂ‚meddîn Celebi, talebeleriyle birlikte Sultan Veled'e gelerek; "Artık bizleri irşĂ‚d etmeye, ilim oğretmeye başlamanızı istirhĂ‚m etmeye geldik. ZîrĂ‚, mubĂ‚rek hocamızMevlĂ‚nĂ‚'ya lĂ‚yık halîfe olacak ancak siz varsınız. Bizler, gece ve gunduz cĂ‚n-u gonulden calışıp, size hizmet etmekle şereflenelim." dedi. Bu şekilde hocasına ve oğluna sadĂ‚katını ve muhabbetini arzeyledi. Babasının halîfesinden bu gozyaşartıcı sozleri işiten Sultan Veled hazretleri; "CĂ‚nım efendim! Siz, muhterem babamın sağlığında onun halîfesi idiniz. VefĂ‚tından once sorulduğunda, sizi, kendisine halîfe bıraktığını buyurmuştu. Bu sebeple siz, bizim hocamızsınız. Bu vazife size verilmiştir. Başta kendim ve oğlum Ârif Celebi size tĂ‚biyiz, ne emrederseniz yapmaya hazırız" dedi.

HusĂ‚meddîn Celebi, 1284 senesine kadar talebeleri irşĂ‚d eyledi. Onlara doğru yolu gosterdi. Ehl-i sunnet îtikĂ‚dını her tarafa yaydı. 1284 (H.683) senesinde vefĂ‚t edince, yerine Sultan Veled halîfe, vekîl olup, bu vazifeyi ustlendi. HayĂ‚tının sonuna kadar sunnet-i şerîfi yayıp, bid'atleri ortadan kaldırmaya calıştı.

Sultan Veled zamĂ‚nında, Mustafa isminde zĂ‚lim bir kimse vardı.Malı, mulku ve akrabĂ‚larının cok olmasından istifĂ‚de ederek, bĂ‚zı kimselere eziyet ederdi. Bunu Sultan Veled'e şikĂ‚yet eylediler. Sultan Veled onu huzûruna cağırıp nasîhat ettiğinde, kaba sozlerle îtirĂ‚z etti. Mustafa'nın bu kaba sozlerine sukût eden Sultan Veled hazretleri, o cıkınca; "Bunun bir hafta omru kaldığı hĂ‚lde, hĂ‚lĂ‚ yiğitlik taslayıp sıhhatine guveniyor." buyurdu. Mustafa, dergĂ‚htan cıkıp evine giderken, nereden geldiği belli olmayan bir ok, goğsune saplandı. Bir hafta sonra oldu.

Sultan Veled hazretlerinin oğlu Ulu Ârif Celebi anlatır: "Babam bir gun hastalandı.Hastalığın ağırlığından, sık sık vefĂ‚t edeceğini soylerdi. Bir gun vĂ‚lideme vasiyetini yazıp verince, vĂ‚lidem; "Efendim! MubĂ‚rek hatırınızı hoş tutunuz, bu hastalıktan siz vefĂ‚t etmezsiniz. Âhirete sizden once ben giderim. Beni kendi elinizle toprağa verdikten sonra, iki defĂ‚ daha evlenirsiniz. İkisinden uc oğlunuz olur." dedi. VĂ‚lidem kerĂ‚met ehli bir kadındı. Soylediği gibi oldu."

Sultan Veled, 1312 (H.712) senesinde seksen dokuz yaşında iken olum hastalığına yakalandı. Hastalığı sırasında, yedi gun Konya'da zelzele oldu. Herkesin telĂ‚şa duştuğunu gorunce onlara; "Uzulmeyiniz ve telĂ‚ş etmeyiniz. Bu, benim vefĂ‚t edeceğimin haberidir. ZĂ‚hiren aranızdan ayrılacağım fakat bĂ‚tınen sizinle berĂ‚ber olacağımdan hic şupheniz olmasın. Allahu teĂ‚lĂ‚nın velî kulları, vefĂ‚t ettikleri hĂ‚lde, rûhları ile izin verilen her tarafı dolaşır, darda kalanlara, dost ve yakınlarına yardımda bulunur." buyurdu.Receb ayının onuna rastlıyan Cumartesi gecesi, Kelime-i şehĂ‚det getirerek fĂ‚nî hayĂ‚ta vedĂ‚ etti.

Sultan Veled hazretlerinin vefĂ‚tından sonra, nereye defnedileceği hakkında goruş ayrılığı cıktı.Celebi CelĂ‚leddîn; "Bunun icin MevlĂ‚nĂ‚'nın rûhĂ‚niyetinden yardım isteyelim. Nasıl işĂ‚ret buyurulursa, o şekilde hareket edelim." dedi. HĂ‚l ehli olan velîler, mĂ‚nĂ‚ Ă‚leminde Sultan Veled'in, babasıMevlĂ‚nĂ‚ ile yanyana yattıklarını gorduler. Bunun uzerine kabrini MevlĂ‚nĂ‚'nın hemen yanına kazarak, defneylediler. Onun defninden sonra, turbenin uzerinde yedi gun kaybolmadan duran, minĂ‚re gibi goklere uzanan buyuk bir nûr hĂ‚sıl oldu. Herkes, bu nûru hayretle muşĂ‚hede etti.

SultanVeled buyurdu ki: "Tasavvuf yoluna girmiş olan kimse nefsine sahib olup, ona muradını, isteklerini vermemeli ki, ahiretde murĂ‚dı olan Allahu teĂ‚lĂ‚nın nasıl olduğunu bilemediğimiz cemĂ‚l-i ilĂ‚hîsini gormek nasib olsun. Bu yolda bulunanlar, kotu huylarını bırakıp, iyi guzel huylarla bezenerek, Allahu teĂ‚lĂ‚dan feyz ve bereketlere kavuşur."

SEN KENDİNİ YOLA GETİR

Sultan BehĂ‚eddîn Veled anlatır: "Babam ile bir gun HusĂ‚meddîn Celebi'nin bağına gidiyorduk. Babam beni bir katıra bindirdi. Kendisi, diğer talebelerle yaya gidiyordu. Ben babamın tam arkasında idim. Bir ara babam MevlĂ‚nĂ‚ hazretlerinin mubĂ‚rek vucûdunu, Allahu teĂ‚lĂ‚nın izniyle buyuk bir nûrun kapladığını gordum. EtrĂ‚fa guneş gibi ışık sacıyordu. Hemen aklıma, babamın buyukluğunu inkĂ‚r edenler geldi. "Boylelerine şaşıyorum, nicin kotu duşunuyorlar?" diye duşunurken, babam geriye donerek; "Ey BehĂ‚eddîn! Sen babanı inkĂ‚r edenleri bırak da, kendi nefsini yola getir. Sakın ucb ve kibir hastalığına yakalanmıyasın. Herkes yaya yururken, sen binek uzerindesin. Bu kadarcık gonul yuksekliği, insanı ucba, kendini beğenmeye goturur, nefsinin ve şeytanın eline duşurur. Onlara hizmet ettirir." buyurdu.

1) VelednÂme
2) MenĂ‚kıb-ul-Ârifîn; c.2, s.784
3) RisÂle-i Sipahsalar; s.132
4) CevÂhir-ul-Mudiyye; c.2, s.120
5) MevdûĂ‚t-ul-Ulûm; c.1, s.747
6) NefehÂt-ul-Uns; s.525
7) History of Turkish poetry; c.1, s.150
8) İslĂ‚m ÂlimleriAnsiklopedisi; c.11, s.38
__________________