Meşhur Osmanlı Ă‚limi ve kerĂ‚metler sĂ‚hibi velî. İsmi, Abdulganî bin İsmĂ‚il bin Abdulganî en-Nablusî ed-Dımeşkî'dir. 1640 (H.1050) senesinde Şam'da doğdu. 1731 (H.1143) senesinde Şam'da vefĂ‚t etti. Kabri Şamda'dır.

Abdulganî Nablusî'nin annesi ona hĂ‚mile iken, babası İsmĂ‚il binAbdulganî İstanbul'a gitmişti. O zaman, Şam'da bulunan evliyĂ‚dan Şeyh Mahmûd adında bir zĂ‚t, İsmĂ‚il bin Abdulganî'nin hanımına bir dirhem gumuş hediye gonderip, bir erkek cocuğu olacağını mujdeledi ve; "Bu cocuğun ismini Abdulganî koysun. Cunku o, Allahu teĂ‚lĂ‚nın ihsĂ‚nına ve iltifĂ‚tına kavuşacaktır." diye haber verdi.

Şeyh Mahmûd, bu cocuğun doğumundan once vefĂ‚t etti. Doğduktan sonra, ona bu zĂ‚tın soylediği isim kondu. Babası, kucuk yaşta iken ona Kur'Ă‚n-ı kerîmi okutup oğretti. 1652 senesinde babası vefĂ‚t etti. On iki yaşında yetim kaldı. İlim tahsîline ara vermedi. Fıkıh ve usûl-i fıkıh ilimlerini; Hanefî Ă‚limi Şeyh Ahmed-i Ka'îden; nahiv, meĂ‚nî, beyĂ‚n ve sarf ilimlerini, Şam'da Şeyh Mahmûd-i Kurdî'den; hadîs ve ona Ă‚it ıstılahları, Hanbelî mezhebi Ă‚limlerindenAbdulbĂ‚ki'den; tefsîr ve nahvi, Şeyh Mahmûd-ı MehĂ‚sinî'den okudu. Butun bu hocaları, ona icĂ‚zet (diploma) verdiler. Ayrıca Necmuddîn-i Gazzî'nin dersine de devĂ‚m edip, ondan da icĂ‚zet aldı. Bunlardan başka, Şeyh Muhammed bin Ahmed el-UstuvĂ‚nî, Şeyh İbrĂ‚him bin Mensûr el-FettĂ‚l, Şeyh AbdulkĂ‚dir bin Mustafa es-Safîrî, Şam'daNakîb-ul-eşrĂ‚f Seyyid Muhammed bin KemĂ‚leddîn el-Huseynî el-Hasenî bin Hamza, Şeyh Muhammed el-AysĂ‚vî, Huseyin bin İskender er-Rûmî, Şerh-ut-Tenvîr kitabının muellifi Şeyh KemĂ‚leddîn-i Arabî ve Muhammed bin BerekĂ‚t el-KevĂ‚fî gibi pek cok Ă‚limden ders alıp, ilim tahsîl etti. Mısır'daŞeyh Ali ŞebrĂ‚melisî de ona icĂ‚zet vermişti. Tasavvufta, KĂ‚diriyye yolunu Seyyid AbdurrezzĂ‚k el-Hamevî el-GeylĂ‚nî'den, Nakşibendiyye yolunu da, Şeyh Ahmed-iYekdest hazretlerinin halîfesi olan Şeyh Saîd el-Belhî'den tĂ‚lîm eyledi. Bu iki yolun feyz ve mĂ‚rifetlerine kavuştu. EvliyĂ‚lıkta yuksek derecelere erişti.

Resûlullah efendimizi sallallahu aleyhi ve sellem medheden, oven cok guzel bir şiir yazdığında, bĂ‚zıları bu şiirin kendisinin olmadığını iddiĂ‚ edip, ona şerh yazmasını teklif ettiler. O da bu teklifi kabûl edip, bir ay icinde bu şiirine bir cild hĂ‚linde cok guzel şerh yazdı. Bundan başka bir şiir daha yazdı. Boyle olan meşgûliyeti bir muddet devĂ‚m etti.

Abdulganî Nablusî hazretleri sabahleyin erkenden CĂ‚mi-i Emevî'ye gidip, ceşitli dersler okutur ve ikindiden sonra da CĂ‚mi-i Sağîr'de devĂ‚m ederdi. Sonra da,İmĂ‚m-ı Nevevî'nin, Hadîs-i Erba'în, EzkĂ‚r ve başka eserleri okuturdu. Sonradan bu hĂ‚lini terk ederek yedi sene muddetle, Şam'daki Emeviyye CĂ‚mii yakınında bulunan evinden dışarı cıkmadı. Evinde, Muhyiddîn-i Arabî'nin veAfifuddîn-i TilmsĂ‚nî'nin tasavvufla ilgili eserlerini tetkîk ve mutĂ‚laa etti. Bu yuksek zĂ‚tların feyz ve bereketlerine kavuştu. Devamlı ibĂ‚det ve istiğfĂ‚r ile meşgûl olunca, kendisini yuksek haller kapladı. Şaşılacak haller icinde kaldı.ZĂ‚hirî ve bĂ‚tınî ilimlerde cok yukseldi.Rabbinin ihsĂ‚nları, yağmur gibi uzerine sacıldı.Kalb gozu acıldı, Şamlılardan onun bu hĂ‚lini cekemeyenler, aleyhinde uygunsuz sozler soylemeye başlayınca, tekrar ortaya cıkıp, kendisine murĂ‚caat edenlere kapısını actı. Yeniden ilim oğretmeye, vĂ‚z ve nasîhata, insanlara hak yolu anlatmaya başladı. İkbĂ‚li ve şohreti o kadar yukseldi ki, evi, feyz ve bereketlerine kavuşmak isteyenlerle dolup taştı. Uzaktan ve yakından, boluk boluk insanlar ona geldiler. Herkes ondan ilim oğrenmeye ve makbûl olan duĂ‚sından istifĂ‚de etmeye calışıyordu. İlim talebeleri ve tasavvuf yolcuları, onun evini sığınak yapmışlardı.

Abdulganî Nablusî, 1664 senesinde İstanbul'a gelip, bir muddet burada kaldı ve ders okuttu. 25 yaşlarında ikenBağdĂ‚t'a gittiği ve orada da kaldığı kaynaklarda zikredilmektedir. Daha bu yaşlarında, tasavvufta yuksek derecelere kavuşması, onu cok meşhûr etti. ZamĂ‚nının meşhûr evliyĂ‚sını tanımak ve sohbetlerinde bulunmak, bir de onceki evliyĂ‚nın kabirleri ile mukaddes makamları bulup ziyĂ‚ret etmek niyeti uzerine bircok yerlere gidip, bilhassa kendi memleketi dĂ‚hilinde seyahatler yaptı. 1688 senesinde BikĂ‚'ya, bir sene sonra Lubnan'a, Kudus'e ve HalîlurrahmĂ‚n'a, 1693 senesinde Mısır'a, 1696'da Hicaz ve 1700 senesinde Trablus'a gitti. 1702 senesinde yeniden Şam'a gelerek, eski yeri olan SĂ‚lihiyye'ye yerleşti. Bu ziyĂ‚retlerini ve seyahatlerini kitap hĂ‚linde yazdı.

Nablusî, 1707 senesinde, Şam'daki Selimiyye CĂ‚mi-i şerifinde, Şeyh-i Ekber Muhyiddîn-iArabî hazretlerinin mezĂ‚rı yanında,BeydĂ‚vî Tefsîri'ni okutmaya başlamıştı. O, kendisini guzel ahlĂ‚k, beğenilen sıfatlar ve huylar ile suslemişti. Herkese iyilik etmek icin elinden geleni yapardı. TorunlarındanKemĂ‚luddîn Muhammed el-Gazzî el-Âmirî, tercume-i hĂ‚lini anlatan mustakil bir kitap yazmıştır.

Omru ilim oğrenmek, oğretmek, kitap yazmak, irşad, doğru yolu gostermek ve ibĂ‚detle gecmiştir. 1143 senesinin ŞĂ‚ban ayının on altısında Cumartesi gunu ikindi vakti vefĂ‚t etti. CenĂ‚zesindeki cemĂ‚at otuz bin kişiden fazlaydı.

Dedelerinden Şeyh Ebû Omer, İbn-i KudĂ‚me hazretlerinin SĂ‚lihiyye'de yaptırdığı Medrese-i Omeriyye yanındaki kutuphĂ‚nede bir kabir kazılıp oraya defnedildi.

Daha sonra burası torunu Şeyh Mustafa tarafından turbe hĂ‚line getirildi.

Yûsuf-i NebhĂ‚nî CĂ‚miu KerĂ‚mĂ‚t-il-EvliyĂ‚ adındaki eserinde diyor ki: "Abdulganî Nablusî hazretleri, Hanefî mezhebi Ă‚limlerinin buyuklerinden, mĂ‚rifet sĂ‚hibi evliyĂ‚nın meşhurlarındandır. HĂ‚rika ve kerĂ‚metler sĂ‚hibidir. Sayılamayacak kadar cok kitap yazması en buyuk kerĂ‚metidir. Eserlerinin hepsi de guzeldir."

Abdulganî Nablusî hazretleri İslĂ‚m Ă‚leminde en cok kitap yazanlardandır. Kitaplarından yuz seksenden ziyĂ‚desinin ismi, KĂ‚mûs-ul-A'lĂ‚m'ın dorduncu cildinin 3081-3083'uncu sahifelerinde, Silk-ud-Durer, CĂ‚miu KerĂ‚mĂ‚t, EsmĂ‚-ul- Muellifîn ve ÎzĂ‚h-ul-Meknûn kitaplarında yazılıdır. Başlıcaları şunlardır: 1) Tahrîr-ul-HĂ‚vî bi-Şerh-i Tefsîr-il-BeydĂ‚vî: Uc cildlik bir eserdir. 2) BevĂ‚tın-ul- Kur'Ă‚n ve MevĂ‚tın-ul-İrfĂ‚n: Manzum bir tefsîrdir. 5000 beyt kadardır. 3) Kenz-ul-Hakk-ıl-Mubîn fî EhĂ‚dîs-il-Murselîn, 4) El-Hadîkat-un-Nediyye Şerh-ut-Tarîkat-il-Muhammediyye: Birinci cildi İstanbul'da İhlĂ‚s Holding A.Ş. tarafından neşredilmiştir. 5) CevĂ‚hir-un-Nusûs fî Hall-i KelimĂ‚t-il-Fusûs liş- Şeyh Muhyiddîn İbn-il-Arabî, 6) Keşf-us-Sirr-ıl-GĂ‚mid fî Şerh-i DîvĂ‚n-ı İbn-i FĂ‚rıd, 7) Zehr-ul-Hadîka fî Tercemet-i RicĂ‚l-it-Tarîka, 8) Ez-Zıll-ul-Memdûd fî Ma'nĂ‚ Vahdet-il-Vucûd, 9) RĂ‚ihat-ul-Cennet, 10) MiftĂ‚h-ul-Ma'iyye fî Şerhir-RisĂ‚let-in-Nakşibendiyye, 11) El-CevĂ‚b-ut-Tam an Hakîkat-il-KelĂ‚m, 12) EnvĂ‚r-us-Sulûk fî EsrĂ‚r-il-Mulûk, 13) El-FutûhĂ‚t-ul-Medeniyye-fil- HadarĂ‚t-il-Muhammediyye, 14) El-Feth-ul-Mekkî vel-Lemh-ul-Melîki, 15) El-HĂ‚mil fil-Mulk vel-Mahmûl fil-Felek fil AhlĂ‚k-ın Nubuvveti ver-RisĂ‚leti vel-HilĂ‚feti vel-Mulk. Şam matbaasında ilk basılan eserdir. 16) Keşf-un-Nûr an EshĂ‚b-il-Kubûr; İstanbul'da İhlĂ‚s Holding A.Ş. tarafından neşredilmiştir. 17) El-Kavl-ul-Âsım fî KırĂ‚et-i Hafs, Bu eserini, "Kaf" kĂ‚fiyesi uzerine nazm hĂ‚linde yazmış ve bu nazmı şerh etmiştir. 18) Ta'tîr-ul-EnĂ‚m fî Ta'bîr-il-MenĂ‚m, 19) KitĂ‚b-ul-MetĂ‚lib-il-Vefiyye Şerh-ul-FerĂ‚id-is-Seniyye, 20) CevĂ‚bu Su'Ă‚lin Verede min Taraf-i Batrik-in-NasĂ‚rĂ‚, 21) VesĂ‚il-ut-Tahkîk fî FedĂ‚il-it- Tedkîk; İlmî mektuplardır. 22) HulĂ‚sat-ut-Tahkîk fî BeyĂ‚ni Hukm-it-Taklîd vet-Telfik İhlĂ‚s Holding A.Ş. tarafından neşredilmiştir. Mezheblerin birleştirilmeyeceğini ve bir mezhebe uymanın lĂ‚zım olduğunu bildirmektedir. 23) Es-Sulhu Beyn-el-İhvĂ‚n fî Hukmi İbĂ‚heti Şurb-id-DuhĂ‚n; Bu eserinde tutunun mubah olduğunu delîllerle isbĂ‚t etmektedir. Bu kitap, SuleymĂ‚niye ve Nûr-ı OsmĂ‚niye kutuphĂ‚nelerinde mevcuttur.

İLK LÂZIM OLAN ŞEY

Abdulganî Nablusî hazretleri buyurdu ki: "Ehl-i sunnet îtikĂ‚dını, farzları ve haramları oğrenmek farzdır. Bunları oğretmek, kendine lĂ‚zım olandan başka fıkıh bilgilerini oğrenmek ve Kur'Ă‚n-ı kerîmin tefsîrini ve hadîs ilmini oğrenmek farz-ı kifĂ‚yedir. Fıkıh bilgileri, Kur'Ă‚n-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden oğrenilmesi farz olan bilgilerdir. Fıkıh kitabı okuyan mukallidler, Ă‚yetten ve hadîsden hukum cıkarmak ihtiyĂ‚cından kurtulur. Farz-ı kifĂ‚ye olanları bilen, yapan var iken, bunları oğrenmek mustehĂ‚b olur. Bunları yapmak nĂ‚file ibĂ‚det olur. Namaz kılacak kadar Kur'Ă‚n-ı kerîm ezberleyen kimsenin, boş zamanlarında daha cok ezberlemesi, nĂ‚file namaz kılmasından daha cok sevĂ‚b olur. İbĂ‚detlerinde ve gunluk işlerinde lĂ‚zım olan fıkıh bilgilerini oğrenmesi ise, bundan daha cok sevĂ‚b olur. Luzûmundan fazla fıkıh bilgilerini oğrenmek de, nĂ‚file ibĂ‚detlerden daha sevĂ‚bdır. Luzûmundan fazla fıkıh bilgisi oğrenirken, tasavvuf bilgilerini ve hakîmlerin yĂ‚ni Allahu teĂ‚lĂ‚ya Ă‚rif olanların sozlerini ve hayatlarını oğrenmesi de mustehĂ‚b olur. Bunları okumak, kalbde ihlĂ‚sı arttırır. Derin Ă‚limler, fıkıh bilgilerini, Ă‚yet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden cıkarmışlardır. Bunlar, ancak fıkıh kitaplarından ve fıkıh Ă‚limlerinden oğrenilir."

1) Mu'cem-ul-Muellifîn; c.5, s.271
2) Silk-ud-Durer; c.3, s.30-38
3) AcĂ‚ib-ul-ÂsĂ‚r; c.1, s.154
4) EsmĂ‚-ul-Muellifîn; c.1, s.590
5) TĂ‚rihu ÂdĂ‚b-ıLugat-il-Arab; c.3, s.348
6) El-A'lÂm; c.4, s.32
7) Sefînet-ul-EvliyĂ‚; c.1, s.94
8) CÂmiu KerÂmÂt-il-EvliyÂ; c.2, s.85
9) KĂ‚mûs-ul-A'lĂ‚m; c.4, s.3080, 3083
10) TabakĂ‚t-ul-Usûliyyîn; c.3, s.125
11) Tam İlmihĂ‚l SeĂ‚det-iEbediyye; (49. Baskı) s.1040
12) Rehber Ansiklopedisi; c.1, s.24
13) ÎzĂ‚h-ul-Meknûn; c.1, s.8, 9, 13, 19, 20
14) FĂ‚ideli Bilgiler; (6. Baskı) s.163
15) KıyĂ‚met ve Âhiret; (5. Baskı) s.191
16) Herkese LĂ‚zım Olan ÎmĂ‚n; (10. Baskı) s.48
17) Brockelmann Sup-2, s.473
18) İslĂ‚m Âlimleri Ansiklopedisi; c.17, s.146
__________________