Velî ve Hanbelî mezhebi fıkıh Âlimlerinden. İsmi Muhamed, kunyesi Ebû Omer’dir. İbn-i KudÂme ismiyle de tanınmıştır. Babasının adı Ahmed’dir. 1134 (H. 528) senesinde doğdu. 1210 (H.607) yılında Dımeşk’da vefÂt etti.

Kucuk yaşta tahsîle başlayan İbn-i KudÂme, once Kur’Ân-ı kerîmi ezberledi. Ebû Amr’dan, babasından ve bircok Âlimden hadîs-i şerîf dinledi. Sonra Mısır’a gitti. Orada Hanbelî mezhebi fıkıh bilgilerini oğrendi ve Ali ibni Berî’den nahiv ilmini okudu. Kendi hattı, yazısı ile cok kitabı yazıp coğalttı. Bunlardan bÂzıları şunlardır. Ebû Nuaym İsfehÂnî’nin Hilyet-ul-EvliyÂ’sı ile, Tefsîr-i Begavî, El-Mugnî, El-İbÂne, El-Hırakî ve Kur’Ân-ı kerîmi defÂlarca yazdı. Bunları yazdığından dolayı hicbir ucret almadı. Yazısı cok serî olduğundan, bir gunde formalarca yazı yazardı. HÂfız Abdulganî bin AbdulvÂhid el-Makdisî onun rivÂyetlerinden olan kırk hadîs-i şerîfi toplamıştır.

İbn-i KudÂme, fıkıh, ferÂiz, nahiv ilimlerini kendinde toplamış, ilmiyle amel eden, insanların ihtiyÂcını karşılayan, zÂhid bir zÂt idi. İşittiği her duÂyı ezberler ve yazardı. Dîne Âit ne oğrendiyse, mutlaka oğrendiği ile amel ederdi. İhtiyar olduğu hÂlde devÂm ettiği cemÂatin en dinc olanı idi. Gencliğinden îtibÂren gece yarısı kalkıp teheccud namazı kılmış, hic terk etmemiştir. Hanımı şoyle demiştir: “Geceleri ibÂdet icin kalkardı. Uyku bastırınca, yanında bulunan bir as ile ayaklarına vurarak uykusunu dağıtırdı.” Cok oruc tutmaktan zayıflamıştı.

Bir cenÂze olduğunu işitse, hemen namazını kılmaya, birinin hasta olduğunu duysa, hemen ziyÂretine giderdi. Dine bir hizmet olsa, mutlaka giderdi. Her gece, Kur’Ân-ı kerîmin yedide birini, tertîl uzere, yavaş yavaş okurdu. Gunduzleri de, oğle ile ikindi arasında Kur’Ân-ı kerîmin yedide birini okurdu. Sabah namazını kılınca, tesbîhleri cektikten sonra, Kur’Ân-ı kerîmden şif Âyetleri denilen Âyet-i kerîmeleri okurdu. Bunları ayrıca bir forma hÂlinde de yazıp mihrÂba asmıştı. Uyku bastırmaması icin alıp, cok def okurdu. Sabah namazından sonra, guneş iyice yukselinceye kadar Kur’Ân-ı kerîm okurdu. Sonra kuşluk namazı kılardı. Biri gece, biri de gunduz olmak uzere iki def secde yapar, bu secdelerde uzun muddet durur, du ve tesbîh ederdi.

Her Cum mutlaka sadaka verirdi. BerÂber bulunduğu kimselerin sıkıntılarını giderir, yardım ederdi. Uzakta olanların cocuklarını sorar, ilgilenir, ihtiyaclarını karşılar, yardım ederdi. AkrabÂsına ve diğer fakirlere yardım eder sadaka verirdi. Elbisesinden fazla olanları dağıtır, kendisi, zarûret mikdÂrı ile kalırdı. BÂzan elbisesiz ve gomleksiz kaldığı da olurdu. kuru ekmek yer, hasır uzerinde yatardı. Cok kere kendi ihtiyÂcı olan şeyleri de muhtaclara sadaka verirdi.

Bir defÂsında, bulunduğu belde halkından bir kısmına devamlı yiyecek vererek sıkıntılarını gidermişti. Evine bir şey geldiği zaman, gelen şeyi herkese paylaştırırdı. “SÂhibi ile kabre girmeyen, sÂhibinin kabirde faydasını gormediği ilim, ilim değildir.” ve “Siz sadaka vermezseniz, size de verilmez. İsteyene siz vermezseniz, başkaları verip, sevÂbını alır.” derdi.

İnsanlara hitÂb edip konuştuğu zaman, kalbleri rikkat ve incelik tarafına ceker, cok tesirli konuşurdu. Sohbetinde insÂnlar ağlayıp, goz yaşı dokerdi. Son derece heybetliydi. Bir talebe ondan bir mesele sormak istese, heybet ve vekarı karşısında toparlanırdı. O, mescide girdiği zaman, talebeler susup, kısık sesle konuşurlardı. Yolda oynayan cocuklar onu gorseler, heybetinden, ona olan sevgi ve hurmetten dolayı kenara cekilirlerdi. Bir şey emredince derhal yerine getirilirdi.

DunyÂya duşkun olmaktan ve luzumsuz işlerden cok uzak dururdu. DuÂsı makbul bir zÂttı. DuÂsı ile hastÂlar şif bulurdu.

VÂlilere ve devlet adamlarına mektuplar yazıp, muhtaclara yardım etmelerini isterdi. Kendisine bir muhtac gelse, bir mektup yazıp vÂliye gonderirdi. Bir gun vÂlilerden biri ona; “Sen bize, yardım etmek istemediğimiz kişileri de gonderiyorsun, fakat senin mektubunu geri cevirmek istemediğimizden yardım ediyoruz.” deyince, vÂliye; “Biz, bize gelen hickimseyi geri cevirmiyoruz. Siz gonderdiğim mektubu ya kabûl edersiniz veya hic gondermem.” Bunun uzerine vÂli; “Sizin gonderdiğiniz hicbir mektubu asl geri cevirmeyeceğiz” dedi.

Bir zÂt şoyle anlatmıştır: “Bir defÂsında İbn-i KudÂme hazretlerinin huzûruna gittik. Uc kişi idik ve cok acıkmıştık, yiyecek bir şeyler istedik. Bize, ici sut dolu kucuk bir tabak getirdi. İcine ekmek doğranmıştı. Ondan yedik ve doyduk. Yerken bakıyordum, tabaktakiler hic eksilmiyordu.”

Muhammed bin Ebî Bekr bin Amr şoyle anlatmıştır: “Bir defÂsında beni yanına cağırdı. Rahatsızlığımdan perhiz yapıyordum. Beni yemeğe başlattı ve bir kimse yemekten once; “Şehidallahu ennehu l ilÂhe illÂhu” (Âl-i İmrÂn: 18) Âyet-i kerîmesini ve “Kureyş” sûresini okursa ve sonra yerse, o yemek ona zarar vermez.” buyurdu.

Ebû Bekr Abdullah bin Hasan bin NuhhÂs şoyle anlatmıştır: “Babam onu cok severdi. Bir Cum gunu bana, Cum namazını onun arkasında kılacağım dedi. Ben de berÂber aynı cÂmiye gittim. Benim mezhebimde FÂtiha'dan once Besmele cekilir. Onun tÂbi olduğu mezhebde cekilmez. Acab bundan namazıma bir zarar gelir mi diye duşunmuştum. Mescide vardık. Muhammed bin Ahmed hazretleri orada idi. Babama selÂm verip, sarıldı. Sonra; "Kardeşim namazını kıl, kalbini hoş tut. Cunku ben, insanlara imÂm olduğum gunden beri her namazda FÂtiha’dan once Besmele cekiyorum. Babam bana donup, bunu unutma!" dedi.”

Kabir ziyÂreti icin veya başka bir sebeple bulunduğu dağlık bolgeden indiği zaman, hurma toplayıp goturur, kimsesiz ve yetimlere dağıtırdı. Geceleri kim olduğu bilinip, tanınmayan kimseler ona para ve un getirirdi. Kimseyi azarlamaz geri cevirmez ve hic kimsenin kalbini kırıp, incitmezdi. Haramlardan son derece sakınırdı.

Sultan SelÂhaddîn Kudus’e geldiğinde, onu ziyÂret icin yanına gitmişti. O sırada namazda idi. Namazını ve duÂsını tamamlamadıkca sultan ile ilgilenmedi. Sultan SelÂhaddîn ile savaşlara katıldı, cihÂd etti.

Muhammed bin Ahmed hazretlerinin Cebel denilen yerde bir medresesi vardı. Bu medreseyi Kur’Ân-ı kerîmin ve fıkıh ilminin oğretilmesi icin vakfetmişti. Pekcok talebe o medresede ilim oğrenip, Kur’Ân-ı kerîmi ezberlemişti. VefÂtından once gunlerce hasta yattı. Hastalığı sırasında, onceki gibi namazlarını kıldı, nÂfile ibÂdetlerini, Kur’Ân-ı kerîm okumayı, zikir ve duÂları terk etmedi.

VefÂt edeceği sırada yakınlarını yanına topladı. Kıbleye dondu. Onlara takvÂyı, Allahu teÂlÂnın emirlerine uyup, yasakladıklarından sakınmalarını, Allahu teÂlÂnın kendilerini her Ân gorduğunu ve yaptıklarını bildiğini, ona gore hareket etmelerini, dosdoğru olmalarını tavsiye etti. Sonra başında YÂsîn-i şerîfi okumalarını soyledi. Son nefesinde; “Şuphe yok ki Allah, rÂzı olduğu İslÂm dînini sizin icin secti. O hÂlde ancak musluman olarak can verin.” meÂlindeki Bekara sûresi 132. Âyet-i kerîmeden bir kısmını okurken vefÂt etti. VefÂtında hic malı ve parası yoktu. Şam'da Kasyun dağında Sefh denilen yere defnedildi.

Abdulmevl bin Muhammed’den şoyle nakledilmiştir: “Muhammed bin Ahmed hazretleri kabre konulunca, kabri başında Kur’Ân-ı kerîm okuyordum. Bir yerinde yanlış okumuşum. Kabirden seslenip, yanlışımı duzeltti. Sesini duyunca korkup, titremeye başladım.”

Yine şoyle anlatılmıştır: “Kabri başında Kehf sûresi okunuyor, o da kabirden: “LÂ ilÂhe illallah” diye sesleniyordu.”

İbn-i KudÂme hazretlerinin bir şiirinin tercumesi şoyledir:

“Ne zaman oyalanmaktan ve boş şeylerden vaz gececeksin? Sacın ağardı, zayıflık, ihtiyarlık ve elem geldi, olum yaklaştı. Başa gelen bu işten ve gafletten dolayı hayÂtım boyunca ağlasam ve goz yaşım bitseydi, bundan dolayı kınanmazdım!”

KECİ BOYNUZU

Ebû Muzaffer şoyle anlatmıştır: “Bir defÂsında kulunc hastalığına yakalanmıştım. Ağrıların şiddetinden cok sıkıntı cektim. Bir gun yanıma Ebû Amr Muhammed bin Ahmed hazretleri geldi. Elinde kucuk parcalar hÂline getirilmiş harnûb (keci boynuzu) vardı. Bana bundan ye dedi. Yanımda bulunanlar, o kulunca zararlıdır, arttırır dediler. Ben onların sozune aldırmayıp, alıp yedim ve hastalıktan kurtuldum.”

1) Zeyl-i TabakÂt-ı HanÂbile; c.2, s.52
2) Zeyl-i Ravdateyn; s.71
3) El-BidÂye ven-NihÂye; c.13, s.58
4) ŞezerÂt-uz-Zeheb; c.5, s.27
5) El-A’lÂm; c.5, s.319
6) İslÂm Âlimleri Ansiklopedisi; c.9, s.139
__________________