Aklî ve naklî ilimlerde derin Ă‚lim, tasavvuf ehli ve velî. İsmi, Muhammed bin Mustafa bin ÎsĂ‚'dır. 1784 (H.1198) senesinde Konya'nın Bozkır kazĂ‚sının Alicerci koyunde dunyĂ‚ya geldi. Annesi Halîme hanımdır. Hocası Odemişli Hasan Kudsî Efendiye nisbetle, Kudsî denildi. Kudsî lakabını ona MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid-i BağdĂ‚dî hazretlerinin verdiği de rivĂ‚yet edilmiştir. Halk arasında Memiş Efendi lakabıyla tanındı. 1852 (H.1269) senesi Muharrem ayının on ucunde, Salı gunu, yetmiş bir yaşında iken Seydişehir yakınlarında Cavuş koyunde vefĂ‚t etti. Aynı yerde defnedildi. Turbesi bu koyde olup ziyĂ‚ret edilmektedir.
İlim ve irfĂ‚n ile meşgûl olan bir Ă‚ilenin cocuğu olarak dunyĂ‚ya gelen Muhammed Kudsî Efendi, kucuk yaşta Bozkır'ın Karacahisar koyune gitti. Orada akrabĂ‚larından İbrĂ‚him Efendi adında Ebû Saîd HĂ‚dimî hazretlerinin talebelerinden ilim sĂ‚hibi bir zĂ‚t vardı. Onun terbiyesinde buyudu. İbrĂ‚him Efendi vefĂ‚t edince, oğlu Muhammed Efendinin huzûrunda tahsîline devĂ‚m etti. Sonra Kayserî'ye, bilĂ‚hare İstanbul'a, Trakya'da Tırhala'ya, HĂ‚dim ve Antalya'ya gitti. Gittiği yerlerde ilim oğrenip tahsîlini tamamladı. Aklî ve naklî ilimlerde yetişip, her ilimde soz sĂ‚hibi oldu. Memleketine geri geldi. Karacahisar koyunde yerleşip evlendi. TĂ‚liblerine ilim oğretmekle meşgûl oldu.
Bu sıralarda MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid-i BağdĂ‚dî hazretleri, halîfelerinden Odemişli Hasan Kudsî Efendiyi Konya'ya gondermişti. Hasan Efendi, Konya'nın etraf ve havĂ‚lisini dolaşarak, MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid-i BağdĂ‚dî'den (r.aleyh) aldığı feyzleri sacmaya başladı. HĂ‚dim'i ziyĂ‚ret etti. SonraKaracahisar'a geldi.Karacahisar'da ilim oğretip talebe yetiştirmekle meşgûl olan MuhammedKudsî Efendi, Hasan Kudsî hazretlerinin kendi taraflarına doğru yola cıktığını duyunca, talebelerini toplayıp karşılamaya cıktı. O mubĂ‚rek zĂ‚tı birkac gun koyunde misĂ‚fir etti. İlim ve feyzinden istifĂ‚de etti. Hasan Efendiye hayran kaldı. Dersi ve talebeyi bırakıp, muhabbet sarhoşluğu ile HasanKudsî'nin peşisıra Seydişehir'e gitti. Seydişehir'e varınca, Hasan Efendi; "Muhammed Efendi, senin hĂ‚tırın icin Seydişehir'de on gun kalıp, tĂ‚lim ve terbiyen ile meşgûl olacağım. Sonra sen geri don. Meclis ve taleben dağılmasın. Dersler kesildiği zaman Konya'ya gel!" buyurdu. On gun orada kaldı. Sonra, talebelerinin başına dondu. Dersler kesilince Konya'ya gidip, beş ay Hasan Efendinin sohbetinde bulundu. EvliyĂ‚lığın yuksek derecelerine kavuştu. Kalbinden Allah sevgisinden başka her şeyi attı. Bin yıl duşunse, Allah sevgisinden ve Allah rızĂ‚sından başka bir şey aklına gelmezdi. KemĂ‚le gelip icĂ‚zet, diploma aldı. Hocalarından aldığı ilim ve feyzi yaymak, Allahu teĂ‚lĂ‚nın kullarınıO'nun rĂ‚zı olduğu yola kavuşturmak vazifesi ile, Hasan Efendinin; "Memleketine git, irşĂ‚d ile halkı Hakk'a dĂ‚vet eyle!" emri uzerine, Karacahisar'a dondu. Orada ilim ve feyz sacmak, Allahu teĂ‚lĂ‚nın emir ve yasaklarını oğretmekle meşgûl olurken, MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid'i gorup, sohbetine kavuşmak arzusu dayanılmaz bir hĂ‚l aldı. Her şeyi bırakıp Şam'a doğru yola cıktı. Allahu teĂ‚lĂ‚nın rızĂ‚sı icin cıktığı bu yolculukta, cok sıkıntı cekip pekcok mĂ‚nevî nîmetlere kavuştu. Şam'a varınca, MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid hazretlerinin sohbetleri ile şereflendi. Kırk gun sohbetlerinde bulunup, feyzlere mazhar olarak, bizzat HĂ‚lid-i BağdĂ‚dî hazretlerinin icĂ‚zeti ile şereflendi. Yine memleketine gidip, akrabĂ‚ ve hemşehrilerini Hakk'ın rızĂ‚sına kavuşturmakla vazifelendirildi.
Karacahisar'a geri donup yeniden insanlara feyz sacmaya başladı. Allahu teĂ‚lĂ‚nın emir ve yasaklarını insanlara tebliğ etti. O belde insanlarının kendisine cok alĂ‚ka gostermesi, bĂ‚zı kimselerin hasedine yol actı. HattĂ‚ kendisini tufekle oldurmeye kalkıştılar. Ama Allahu teĂ‚lĂ‚nın izniyle, bir kerĂ‚met olarak kendisine doğru tutulan tufek yana cevrildi. Bu kerĂ‚meti meşhûr olunca, Karacahisar'da duramaz oldu. O zaman HĂ‚ce koyu nĂ‚mıyla meşhûr olan Ucpınar kasabasına hicret etti. Burada da on yedi sene kalıp tĂ‚liblerine ilim ve feyz sactı. Ancak orada da fitne ve fesat ateşi koruklendi. BĂ‚zı kendini bilmez cĂ‚hil kimselerin muhĂ‚lefetine mĂ‚ruz kaldı. Oradan Seydişehir'e hicret etti. Seyyid HĂ‚run Velî hazretlerinin şehri olan Seydişehir'de, Ă‚detĂ‚ bir guneş gibi doğdu. Cevreye ışık sactıklarını iddiĂ‚ eden bĂ‚zı kimselerin yıldızları sondu. HattĂ‚ kendi talebelerinden Abdullah Efendi adında birisi bile, onun bu ihtişĂ‚mına dayanamayıp hased etti. Muhammed Kudsî Efendi, bu hĂ‚le cok uzuldu. Onların affedilmeleri ve hidĂ‚yete kavuşmaları icin duĂ‚ etti. Bu sırada Ucpınarlılar, hatĂ‚larını anlayıp, iclerinden beş yuz kimseyi secerek, ozur dilemek ve Muhammed Kudsî Efendiyi tekrar memleketlerine dĂ‚vet etmek uzere Seydişehir'e gondermişlerdi. Muhammed Kudsî Efendi, Seydişehir yakınlarında Cavuş koyunde bulunduğu bir sırada, Ucpınarlılar geldiler. Hemşehrilerinin dĂ‚vetini kendisine bildirdiler. Ancak Muhammed Kudsî Efendinin buyukluğunu ve kıymetini takdir ve tasdik eden Cavuş koyu ahĂ‚lisi, onun Ucpınar'a gitmesine rızĂ‚ gostermediler. Her iki taraf da inleyerek, sızlayarak gece yarılarına kadar yalvardılar. Hangi tarafa meyletse obur taraf kırılacaktı. Muhammed Kudsî Efendi, zor durumda kaldı. Teheccud namazını kılıp, Allahu teĂ‚lĂ‚ya el actı. Allahu teĂ‚lĂ‚nın rızĂ‚sı icin kendisini dĂ‚vet eden bu muslumanların hicbirini kırmak istemiyordu. DuĂ‚ edip, bu dunyĂ‚dan gocmenin, zorluktan kurtulmanın en kısa yol olduğunu gordu. Allahu teĂ‚lĂ‚ya duĂ‚ etti. "Biliniz ki, Allahu teĂ‚lĂ‚nın evliyĂ‚sı icin azĂ‚b korkusu, nîmetlere kavuşmamak uzuntusu yoktur" meĂ‚lindeki Yûnus sûresi altmış ikinci Ă‚yet-i kerîmesini okuyup gozlerini yumdu.Sabahtan kuşluk vaktine kadar "Allah... Allah..." dedi. Kuşluk vakti rûhunu RahmĂ‚na teslim edip, bu sıkıntılı dunyĂ‚dan ebedî guzellikler Ă‚lemine gocup gitti. CenĂ‚ze namazı Cavuş koyunde kılındı. Aynı koyde defnedildi. Kabr-i şerîfi onun buyukluğunu bilenler tarafından ziyĂ‚ret edilip, feyzinden istifĂ‚de edilmektedir.
Muhammed Kudsî Efendi vefĂ‚t edince; Muhammed BehĂ‚eddîn, Ubeydullah, HĂ‚lid, Zeynel'Ă‚bidîn, Abdullah, Sıddîk ve Hasan adlarında yedi oğlu dort kızı kaldı. Anadolu'nun pekcok kasaba ve koylerine dağılan talebeleri, hocaları vĂ‚sıtasıyla aldıkları feyzleri her tarafa yaydılar. Bu mubĂ‚rek kimselerin yetiştirdiği talebeler, Doksan uc harbine, Balkan, Canakkale, Birinci Cihan ve İstiklĂ‚l harbine katılıp, bu vatanın bize mîrĂ‚s kalmasında buyuk emek sarfettiler. Bircokları, bu uğurda canlarını fedĂ‚ edip, şehîdlik şerbetini ictiler. Oğullarından Muhammed BehĂ‚eddîn Efendi tarafından, tercume edilen Şems-uş Şumûs kitabında Muhammed Kudsî Efendinin hayĂ‚tı ve dîn-i İslĂ‚ma hizmetleri uzun anlatılmaktadır.
Muhammed Kudsî Efendinin halîfelerinin başlıcaları şunlardır: Bozkır-Kayapınar koyunden Velî HĂ‚fızEfendi, Hisarlık koyunden Mustafa Efendi, İstanbul'da Hacı Feyzullah Efendi, Ahıska'dan Hacı Halîl Efendi, Sivas'dan Hacı Mustafa Efendi, Bozkır-Otan (EvtĂ‚n) koyunden Muhammed Efendi, Kovanlık koyunden Velî HĂ‚fız Efendi, Yalıhoyuk koyunden İbrĂ‚him Efendi, Ahırlı koyunden SuleymĂ‚n Efendi, Akseki kazĂ‚sı Cemi koyunden Hacı Muhammed Efendi, Alanya Kızılağac koyunden Ahmed Efendi, Elmalı'dan Hacı Huseyin Efendi, Seydişehir'de Hacı Abdullah Efendi, Rûşenbe kazĂ‚sının Senir koyunden olup Yalvac'ta oturan Hacı Hasan Efendi, Burdur'da Abdullah Efendi, BuhĂ‚rĂ‚'dan gelip Taşkent'te yerleşen FĂ‚dıl Efendi, Alanya'da Ali Efendi, Ermenek Lafza koyunden Ali Efendi, Tavas (Davdas) koyunden Mustafa Efendi, Uregil'de Ali Efendi, Antalyalı Ali Efendi, Niğde'deAbdulkĂ‚dir Efendi, Konya'da HĂ‚fız Ahmed Efendi ve Nûrî Efendi, Alibeyhoyuğu koyunde Hacı Ahmed Efendi, Tarsus'ta Gonluku Hacı İbrĂ‚him Efendi, Akseki-ManĂ‚val koyunden SuleymĂ‚n efendiler (aynı isimden iki kişi), Seydişehir-Karaviran koyunden Abdullah Efendi, Cavuş koyunden turbedĂ‚r MûsĂ‚ Efendi, Beyşehir'de Hacı Ahmed Efendi, Guzelhisar'daHacı Efendi, Bozkır'da Ahırlı koyunden Hasan Efendi, Kırımlı Hacı Efendi, Isparta'da Osman Efendi, Manisa'da Ali Efendi, Tekeli'de Ali Efendi, HĂ‚dim-Purluğu koyunden Ali Efendi, Belviran-Kanka koyunden Huseyin Efendi, Manisa civĂ‚rında İsmĂ‚il Efendi, Duşenbe kazĂ‚sı Senir koyunde Hacı Efendi, Bayır koyunde AbdurrahmĂ‚n Efendi, yine Bayır koyunde Muhammed Efendi, Trabzonlu Muhammed Efendi, Aladağ-Yağcılar koyunden AbdulkĂ‚dir Efendi, Konyalı Hacı Omer Efendi, Şebinkarahisar'dan Nûrî Efendi, Bozkır'da Mire koyunden Mustafa Efendi.
Muhammed Kudsî Efendi, orta boylu, esmere yakın buğday tenli, acık alınlı, kaşlarının arası acık, ince uzun kaşlı, gozleri siyĂ‚h, burnunun ucu yuksekce, ağzı buyukce, sakalı sık bir zĂ‚t idi. İri ve kuvvetli kemikliydi. Alnında vilĂ‚yet nûru parlar, Ă‚niden goreni heybet kaplardı. Vakar ve sekîne sĂ‚hibi idi. AslĂ‚ kahkaha ile gulmezdi. BĂ‚zan tebessum ederdi. Gulec yuzlu, dili cok fasîh, yuzu pek melîh idi. Goren ayrılmak istemezdi. Hep mĂ‚rifetten ve hakîkatten konuşurdu. Hic fuzûli konuşmazdı. Hep hayırlı nasîhat ederdi. DunyĂ‚ veya bir başka bakımdan gonul sıkıntısı ile huzuruna gelen, hakîmĂ‚ne sozlerini dinleyince, gonlu acılır, ici rahatlar, dunyĂ‚ ve dunyĂ‚lık sevgisinden ve arzusundan kurtulur, bir anda, butun kalbi ile Allahu teĂ‚lĂ‚ya yonelirdi. Garîblere, yetimlere, miskinlere acır, yardım ederdi. Comertlikte zamĂ‚nının bir tĂ‚nesiydi. Borcluların borclarını oderdi. DunyĂ‚ değil, Ă‚hiret zenginiydi. DĂ‚hilî ve hĂ‚ricî, nafaka ve giyeceklerini uzerine aldığı yirmiden cok cemĂ‚ati vardı. Gelen giden misĂ‚firi sayısızdı. Taşlık bir koyde oturduğu hĂ‚lde, hepsini yedirir ve giydirir, herkesi dunyĂ‚dan uzaklaştırır, Ă‚hirete yaklaştırırdı. "Rızk icin uzulen kimse, insan defterinden hĂ‚ricdir" buyururdu. Dînin ahkĂ‚mına riĂ‚yette canını fedĂ‚ ederdi. "Bir kimsenin dînimizin emir ve yasaklarına uymada ne kadar noksanı varsa, tasavvuf yolunda da o kadar noksanı vardır" buyururdu.
KerĂ‚met gostermekten cok sakınırdı. Talebesinin ihlĂ‚sına sebeb olacaksa izhĂ‚r ederdi. KĂ‚biliyeti az olan bir talebesi, uc saatlik mesĂ‚fedeki bir koyde kendi kendine; "Ne icin bir hocaya bağlanayım ve bir takım sıkıntılar cekeyim, bundan sonra diğer insanlar gibi dunyĂ‚ işimle meşgûl olayım?" diye duşunup, o hazretin huzûruna geldi. Ama icinden geceni hic kimseye soylememişti. Muhammed Kudsî Efendi; "HacıEfendi, yol gostericisi olmayana şeytan yol gosterir değil mi? Doğru yoldan cıkmağa akıllı kimse nasıl cesĂ‚ret edebilir?" buyurup, onu bozuk duşuncelerden kurtarmış, hak yolda devĂ‚m etmesine vesîle olmuştu.
Vazife verdiği bir talebesi rahatsızlanarak verilen vazifeyi yapmaya dayanamadı, memleketine gitmek istedi. "Gitme, vazifeyi tamamla, korkma, olmezsin" buyurdu ise de, îtimĂ‚d edemeyip gitti. Memleketinde, hasta ve umîdsiz hĂ‚lde yatarken, bir gece o hazreti yanında gordu. Elinde bir kazma vardı. Karnında ağrıyan yere, o kazma ile, bir defĂ‚ kuvvetle vurup, oradan bir şey cıkarırken uyandı. Hastalıktan eser kalmadığını gordu. Tekrar gidip hocasına teslim oldu.
Kendisini imtihĂ‚n icin, yemekleri helĂ‚lden olmayan bir ziyĂ‚fete cağırdılar. Yemekleri gorunce, Allahu teĂ‚lĂ‚nın izniyle helĂ‚lden olmadıklarını anladı. Ev sĂ‚hibinden ozur dileyip, yemeklerden yemedi. Ev sĂ‚hibi, onun buyukluğunu anlayıp, tovbe etti. HĂ‚lis talebesi oldu.
Cebinde para olmadığı hĂ‚lde, para isteyenlere, elini cebine sokar cıkarır para verirdi. Bu kerĂ‚met kendisinde cok sık gorulurdu.
Ders okumak, ilim tahsîl etmek icin uzaklara gitmiş bir talebesi, bir meseleyi anlayamayınca, ruyĂ‚sına girer, ona oğretir, gelince de latîfe yollu ona takılırdı.
VefĂ‚tından on uc sene sonra turbesi yapılırken, lahdi acıldı. Vucûdu, hayattaki gibiydi. Kefeni ve teni hic bozulmamış, yeni defnolunmuş gibiydi.
OSMAN KULUNU BAĞIŞLA
Derin Ă‚limlerden olan Osman Efendi, Muhammed Kudsî'nin bĂ‚zı talebeleriyle sohbet ederken, bu buyukler yoluna inanmadığını soyler, onlara dil uzatırdı. "Seni ustĂ‚dımıza goturelim" diye zorladılar. "Gelirim, fakat elini opmem" dedi. Muhammed Kudsî hazretlerinin huzûruna geldiler. OsmanEfendi, iceri girer girmez, feryĂ‚d edip, birden duşup bayıldı. Ağzından kopukler gelmeğe başladı. Bir saat sonra ayıldı. Sağına soluna baktı. Muhammed Kudsî Efendi kendisine; "Gorduğunuz burada var mıdır?" buyurdu. "Yoktur" dedi. "Sizin irşĂ‚dınız bizden değildir" buyurdu. Talebeler, bu hĂ‚le hayret ettiler. Sonra elini opup cıktılar. Dışarı cıkınca Osman Efendiye; "Nicin bayıldın?" dediler. Şoyle anlattı: "İceri girip hoca efendiyi gorunce, bana bir hĂ‚l geldi. FeryĂ‚d ettim. Kendimi, kıyĂ‚met kopmuş, arasatta amellerimi tartarlarken gordum. Hic bir hayırlı amelim cıkmayınca, emr-i ilĂ‚hî gelip; "Bu kulumu Cehennem'e atın!" dendi.ZebĂ‚nîler tuttular. "YĂ‚ Rabbî! Ben senin Kur'Ă‚n-ı azîmini oğrendim ve oğrettim. Bu kadar hadîs ezberledim. Şu kadar tefsîr aklımdadır. Benim hic hayırlı amelim yok mudur?" diye yalvardım. "Hicbiri ilĂ‚hî dergĂ‚hda makbûl olmadı" emri geldi. Umudum kalmadı. Yardım dileyeceğim yer kalmadı. Âniden buyuk bir zĂ‚t gorundu. Uzunca boylu, iri yapılı, yeşil cubbeli, buyuk sarıklı olup, guneş gibi parlıyordu. "YĂ‚ Rabbî! Osman kulunu bana bağışla" buyurdu. Uyandım. EtrĂ‚fıma bakındım. Boyle bir zĂ‚t aradım. Goremeyince, Muhammed Kudsî buyurdu ki: "Sizin irşĂ‚dınız bizden değildir. YĂ‚ni benden değil, benim de hocam olan MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid hazretlerindendir."
Osman Efendi cok ağladı. Ettiklerine pişmĂ‚n oldu. İstiğfĂ‚r etti. Butun mulkunu ve kitaplarını fakirlere ve talebeye hediye edip, doğruŞam-ı şerîfe gidip, hazret-i MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid'in huzûru ile şereflendi. Osman Efendiye, kırk gun ibĂ‚det etmesini emir buyurdu. Kırk gun tamamlanınca, hucresinden bircok sesler duyuldu. Hizmetcilerden biri, MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid hazretlerine; "Efendim, Osman Efendinin hucresinden sesler geliyor" deyince, MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid hazretleri; "Osman Efendi, evliyĂ‚nın reîsi oldu. Duyulan sesler, evliyĂ‚nın rûhlarının sesleridir." buyurdu.
1) Şems-uş-Şumûs Tercumesi; s.98
2) Terceme-i Hal-i Muhammed Kudsî Bozkırî, İbn-ul-Emîn (Universite) KutuphĂ‚nesi No: 449 v.116 vd.
3) İslĂ‚m ÂlimleriAnsiklopedisi; c.18, s.134
__________________
Muhammed Kudsî Bozkırî
Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler0 Mesaj
●51 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eđitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler
- Muhammed Kudsî Bozkırî