Tefsîr, hadîs, tĂ‚rih ve Hanbelî mezhebi fıkıh Ă‚limi, buyuk velî. Kunyesi, Ebu'l-Ferec; ismi, AbdurrahmĂ‚n; babasınınki Ali'dir. Nesebi hazret-i Ebû Bekr'e ulaşır. Ebu'l-Ferec, buyuk dedesi CĂ‚fer-ul-Cevzî'ye Ă‚it "El-Cevzî" lakabından dolayı, "İbn-i Cevzî" diye meşhûr oldu. El-Kuraşî, Et-Teymî, El-Bekrî, El-BağdĂ‚dî nisbeti de kendisine isnĂ‚d olunan sıfatlardandır.

İbn-i Cevzî'yi, İbn-i Teymiyye'nin talebesi olan İbn-i Kayyim el-Cevziyye ile karıştırmamalıdır. İbn-i Kayyim 1292-1350 (H.691-751) tĂ‚rihleri arasında yaşamıştır. Aralarında bir bucuk asırlık bir zaman farkı vardır. Ayrıca îtikĂ‚d ve fikrî bakımdan farklı şahsiyetlerdir. Ebu'l-Ferec Ehl-i sunnet, diğeri ise aşırı goruşleri dolayısıyla Ehl-i sunnetin başına ciddî gĂ‚ileler acmış bid'at ehli biridir.

İbn-i Cevzî hazretlerinin doğum tarihi ihtilaflıdır. Kendisi bir yazısında şoyle demektedir: "Doğum tarihimi araştırmadım. Ancak, babam 1120 (H.514) senesinde vefĂ‚t etmişti. Annem, babamın vefĂ‚tında benim uc yaşlarında olduğumu soyledi." Bu acıklamayla İbn-i Cevzî'nin doğumu 1117 (H.511) senesi olmaktadır.

İbn-i Cevzî BağdĂ‚t'ın Habîb Sokağında dunyĂ‚ya geldi. Babası vefĂ‚t ettiğinde, kendisi cok kucuktu. Ona annesi ve halası baktı. Beş yaşına basınca, halası, Ebu'l-Fadl bin NĂ‚sır Mescidine goturdu. İbn-i Cevzî burada vĂ‚z dinlemeye başladı. Kucuk yaşta Kur'Ă‚n-ı kerîmi ezberledi.

Kendisi şoyle anlatır: "Hocam İbn-i NĂ‚sır, beni kucukluğumde bircok Ă‚lime goturdu. Onlardan ilim dinletti. Dinlediğim Ă‚limlerin hepsinden bana icĂ‚zet (diploma) aldı. Hocalarımın buyukluklerini bilen, onların hĂ‚llerine vĂ‚kıf olan arkadaşlarıma, hocalarımın herbirinden bir soz soyledim. Ders aldığım hocalarımın sayısı seksen yediydi."

Ebu'l-Ferec, Ebû HĂ‚kim NehrivĂ‚nî'nin yanında yardımcıydı. İbn-us-Senihal'in yaptırdığı medresede Ebû HĂ‚kim, Ebu'l-Ferec'e fıkıh ve ferĂ‚iz okuttu. BĂ‚b-ul-Ozc'de Ebû HĂ‚kim'in ders verdiği bir medrese vardı. Daha sonra Ebû HĂ‚kim, bu medresede ders vermeyi tamĂ‚men Ebu'l-Ferec'e bıraktı. Halîfe Mustadî, Ebu'l-Ferec'e cok hurmet ederdi. Ebu'l-Ferec halîfe icin El-Mesbah-ul-Mudî' fî Devlet-il-Mustadî adlı eseri yazdı. Ayrıca En-Nasru alĂ‚ Mısr adlı eseri de yazıp, halîfeye sundu. Bunun uzerine halîfe ona, BĂ‚b-ı Bedr'de kendi huzûrunda vĂ‚z etmesi icin, 1172 (H.568) senesinde izin verdi. Ayrıca pekcok hediye gonderdi.

Ebu'l-Ferec, daha sonra Darb-i DinĂ‚r'da bir medrese yaptırdı. Orada ilk dersi 1174 (H.570) senesinde verdi. Medresenin acıldığı ilk gun, ceşitli ilimlerden on dort ders verdiği bildirildi. Aynı sene kursude Kur'Ă‚n-ı kerîmi tefsîr etmesi son buldu. Binefşa'da bulunan medreseyi Ebû CĂ‚fer bin SabbĂ‚g'dan teslim aldı. Vakıf defterine şoyle yazdı: "Burası İmĂ‚m-ı Ahmed bin Hanbel'in talebeleri icin vakfedilmişti. Şimdi bana teslim edildi."

Medresede ders verdiği zaman, KĂ‚dı'l-KudĂ‚t, Hacîb-ul-BĂ‚b ve BağdĂ‚t fukahĂ‚sı hazır bulundu. Kendisine hilĂ‚t giydirildi. Ebu'l-Ferec'in derslerini dinlemeye gelen halk, medresenin kapısında birikti. O da, usûl ve furû' hakkında bircok ders verdi. Anlatmasındaki guzellik, iknĂ‚ etme ve senetleri ortaya koymadaki ustunluğu, bid'at ehli ve îtikĂ‚dı bozuk olanların kalplerine buyuk bir uzuntu verdi.

Bir ara EshĂ‚b-ı kirĂ‚m duşmanlığı coğaldı. Mahzen sĂ‚hibi (Hazîne bakanı) halîfeye mektup yazdı. Mektupta; "Eğer sen İbn-i Cevzî'den yardım istemezsen, EshĂ‚b-ı kirĂ‚m duşmanlarıyla mucĂ‚dele edemezsin." diye bildirdi. Halîfe de İbn-i Cevzî hazretlerine yardım etmesi icin mektup yazınca, o da vĂ‚z kursusunden insanlara şoyle hitĂ‚b etti. "Emîr-ul-Mu'minîn'e EshĂ‚b-ı kirĂ‚m duşmanlarının coğaldığı haberi ulaşmış. Bid'at ehli olanları yok etmek icin fermĂ‚n cıkardı. Size soyluyorum. Halktan SahĂ‚beye dil uzatanları duyarsanız bana haber verin. Onun evini başına yıkayım. Omur boyu hapse attırayım. Eğer vĂ‚izlerden birisi de SahĂ‚beyi zemmederse, onlara da aynı şekilde zemmetmeyi yasaklıyorum." Bu vĂ‚zın tesiri buyuk oldu.Halk, EshĂ‚b-ı kirĂ‚m duşmanlarından uzaklaştı.

1178 (H.574) senesi Âşûre gunu, İbn-i Cevzî, halîfenin de hazır bulunduğu bir cemĂ‚ate vĂ‚z verdi. VĂ‚z esnĂ‚sında halîfeye hitĂ‚ben "Allahu teĂ‚lĂ‚ seni insanların başına Ă‚mir olarak vazifelendirdi. Birinin sana teşekkur eden olmasını istemez misin?" deyip, hapistekilerin durumunu imĂ‚ edince, halîfe butun tutukluları serbest bıraktı.

Ebu'l-Ferec beş medresede ders verdi. Yuz binden fazla kişi onun vĂ‚zları sebebiyle tovbe etti. Binlerce kişi EshĂ‚b-ı kirĂ‚ma duşmanlığı bıraktı. VĂ‚zlarında o kadar insan toplanırdı ki, başka hicbir Ă‚limin vĂ‚zında boyle kalabalığa rastlanmazdı. VĂ‚z meclislerinde halîfe, vezîr, sahib-ul-mahzen (hazîne bakanı) ve buyuk Ă‚limler bulunurdu. Ebu'l-Ferec ibni Cevzî'nin vĂ‚z meclislerinin benzeri yoktu. Onun verdiği vĂ‚zlar buyuk faydalar sağladı. GĂ‚filleri uyandırdı. CĂ‚hiller onun sozlerinden cok şeyler oğrendiler. GunahkĂ‚rlar onun meclisinde tovbe ettiler. Bircok muşrik, orada musluman oldu.

İbn-i Cevzî hazretleri, her yedi gunde bir, Kur'Ă‚n-ı kerîmi hatm ederdi.CumĂ‚ namazı ve vĂ‚z vermek hĂ‚ric, evinden hic cıkmazdı. AslĂ‚ kimse ile şaka yapmazdı. HelĂ‚l olduğu kesin olarak bilinmeyen şeyi yemezdi. Bu Ă‚detini omrunun sonuna kadar devĂ‚m ettirdi.

İbn-i Cevzî'nin sûreti latîf, gorunuşu tatlı, sesi yumuşak, hareketleri olculu, latîfeleri cok guzel idi. Zamanını boşa gecirmezdi. Bir gunde dort forma yazardı. Bir senede elli veya altmış cild kitap ortaya cıkardı. Her ilimden bilgisi vardı. Fakat tefsîrde a'yĂ‚ndan (buyuklerden), hadîste hĂ‚fızlardan, tĂ‚rihte geniş bilgisi olanlardandı. Hanbelî fıkıh ilminde imĂ‚mdı. VĂ‚zlarında cok guzel kĂ‚fiye yapması, kendisine has bir alışkanlığıydı. Kitaba bakmadan konuşursa cok guzel, rivĂ‚yetle konuşursa cok edebli idi. Sıhhatini korumağı gozetirdi. Mizacı latîf idi. Aklında kuvvet, zihninde keskinlik ifĂ‚desi vardı. Daha cok pilic yerdi. Meyve yerini tutan iceceklerden icerdi. Kıymetli elbiseler giyerdi. Elbiseleri, beyaz yumuşak kumaştan ve guzel kokuluydu. Yetim olarak buyudu. Hazır cevap olan İbn-i Cevzî, tatlı espiriler yapardı."

İbn-i Cevzî, Rukn AbdusselĂ‚m isminde bir zĂ‚tın iftirĂ‚sıyla VĂ‚li tarafından hapse atıldı ve bir gemi ile VĂ‚sıt'a getirildi. VĂ‚li, İbn-i Cevzî icin Derb-i DinĂ‚r'da bir hucre ayırttırdı ve oraya hapsettirdi. İbn-i Cevzî, bu hucrede beş sene mahbus kaldı. Ona inanan halktan bir kısmı hucresine gelir, ondan vĂ‚z dinlerlerdi. İbn-i Cevzî onlara bĂ‚zı şeyleri yazdırırdı.

İbn-i Cevzî hapisteyken elbisesini kendi yıkar, yemeğini kendi pişirirdi. Suyu kuyudan kendisi cekerdi. Hamama gitmeye veya başka bir şey icin yanında bekci olduğu hĂ‚lde dışarı cıkmasına izin verilmezdi. Yaşı sekseni gecmişti. Hapiste zamanını Kur'Ă‚n-ı kerîm okuyarak ve Allahu teĂ‚lĂ‚ya ibĂ‚det ederek gecirirdi. Akşam ile yatsı arasında uc-dort cuz Kur'Ă‚n-ı kerîm okurdu.

İbn-i Cevzî'nin cok sevdiği oğlu Yûsuf, o hapisteyken buyudu ve vĂ‚z vermeye başladı. Babası gibi cok guzel vĂ‚z veriyordu. VĂ‚zlarının guzelliğini halîfe NĂ‚sır'ın annesi de duydu. Kendinin de bulunacağı bir mecliste vĂ‚z vermesini, İbn-i Cevzî'nin oğlundan istedi. O da; "Babam, oğlunuz halîfe NĂ‚sır tarafından hapsettirildi. Eğer onu serbest bıraktırırsanız, biz de sizin isteğinizi yerine getiririz." diye halîfenin annesine haber gonderdi. Bunun uzerine halîfenin annesi, halîfe NĂ‚sır'dan İbn-i Cevzî'yi serbest bırakmasını istedi. O da İbn-i Cevzî'nin serbest bırakılmasını emretti. İbn-i Cevzî, hapisten kurtulunca BağdĂ‚t'a dondu. BağdĂ‚t halkı onu buyuk bir sevinc icinde karşıladı. Cumartesi gunu Ummul Halîfe Turbesinin yanında vĂ‚z vereceği halka duyruldu. Halk CumĂ‚ namazından sonra turbenin etrĂ‚fında yer tutmaya başladı. O gece cok yağmur yağdı. Yollar su ile doldu. Halk, gece yağmur dinince hemen yerleri temizlediler. Kirec ve toprak serpip, yaygılar yaydılar. İbn-i Cevzî hazretleri, sabah erkenden vĂ‚z kursusune cıktı. Medreselerde ders veren Ă‚limler ve buyuk evliyĂ‚ da orada hazır bulundular. İbn-i Cevzî'nin sesi Allahu teĂ‚lĂ‚nın bir lutfu olarak kalabalığın en sonundakine kadar gidiyordu.

İbn-i Cevzî, 1201 (H.597) senesi RamazĂ‚n-ı şerîf ayının yedisinde Cumartesi gunu, Ummul Halîfe Turbesinin yanında son vĂ‚zını verdi. Bu vĂ‚zdan sonra beş gun hasta yattı. CumĂ‚ gecesi akşam ile yatsı arasında evinde vefĂ‚t etti. İbn-i Cevzî'yi ZiyĂ‚eddîn bin Sekîne ve ZiyĂ‚eddîn bin el-Cubeyr seher vaktinde yıkadılar. Sabahleyin, butun BağdĂ‚t halkı evin onune toplandı. DukkĂ‚nların hepsi kapatıldı. TĂ‚butu vĂ‚z verdiği yer olan Ummul Halîfe Turbesinin altına goturuldu. Oğlu İbn-i KĂ‚sım namazını kıldırdı.

Sonra Mensûr CĂ‚miine goturuldu. Burada da cenĂ‚ze namazı kılındı. Cok kalabalık vardı. Gorulmemiş bir gundu. Ahmed ibni Hanbel'in kabrinin yanında kazılmış mezara, ancak CumĂ‚ namazı vakti ulaşıldı. O sene Ramazan ayı Temmuz'a rastladığı icin cok sıcaktı. İbn-i Cevzî'nin vefĂ‚tına insanlar cok uzuldu ve ağladılar. Ramazan ayı boyunca kabri yanında hatimler okuyarak geceleyenler oldu.

Pegamber efendimizin hadîs-i şerîflerini yazdığı kalemleri acarken cıkan kucuk yonga parcacıklarını topladı ve kendisi: "Ben olunce, beni yıkayacağınız suyu bunlarla ısıtınız." diye vasiyet etti. İbn-i Cevzî hazretlerinin vasiyeti yerine getirildi. Yonga parcacıkları suyun ısınmasına yettiği gibi, bir mikdĂ‚r da arttı."

İbn-i Cevzî buyurdu ki: "Kim kanĂ‚at ederse, gecimi iyi olur. Kim tama' ederse (dunyĂ‚ lezzetlerini haram yollardan ararsa), gecim sıkıntısı ceker."

"HÂin korkak, sÂlih cesur olur."

"İyi niyetle mal kazanmak, mal kazanmamaktan iyidir."

"DunyĂ‚ arzuları olmayan kimsenin sultanlarla goruşmesinde zarar yoktur."

"DunyĂ‚, Allahu teĂ‚lĂ‚nın evidir. sĂ‚hibinin izni olmadan bu evde tasarrufta bulunan hırsızdır."

Bir gun munĂ‚cĂ‚tında buyurdu ki: "YĂ‚ İlĂ‚hî! Senden haber veren dile azĂ‚b etme! Sana delĂ‚let eden ilimlere bakan goze de azĂ‚b etme! Senin hizmetinde yuruyen ayağa, Resûlunun hadîslerini yazan ele de azĂ‚b etme! İzzetin hakkı icin beni Cehennem'e atma! Cehennem ehli de, dunyĂ‚ da biliyordu ki, ben senin dînini muhafaza etmeğe calıştım.

YĂ‚ Rabbî! Senin icin dokulen goz yaşlarına rahmet et! Sana kavuşamadığı icin yanan ciğere rahmet et! Sana karşı Ă‚cizim, yalvarırım."

İbn-i Cevzî'nin bir hayli eseri vardır. Kendisi, uc yuz kırktan fazla olduğunu soylemektedir. Hadîs ve hadîsin bolumlerine dĂ‚ir yazdığı kitaplar gibi kimse tasnif yapmamıştır. Bir eser yazarken, kitĂ‚bın tertîbini, bĂ‚blara ayrılmasını guzel yapardı. Toplama ve yazma konusunda cok kĂ‚biliyetliydi.

Kendisi "İlk tasnif ve telif ettiğim eser, on uc yaşındayken Kur'Ă‚n-ı kerîm ilimleri ve Kur'Ă‚n-ı kerîm ilimleriyle ilgili tasniflerin tesbiti kitabıdır." demektedir.

Bilinen eserlerinin bazıları şunlardır:

1) ZĂ‚d-ul-Mesîr fî İlm-it-Tefsîr: Dort cildlik bir eserdir. 2) Teysîr-ul-BeyĂ‚n fî Tefsîr-il-Kur'Ă‚n, 3) Teysîr-ul-BeyĂ‚n fî Tefsîr-il-Garîh, 4) Garîb-ul-Garîb, 5) Nuzhet-ul-Uyûn, 6) El-İşĂ‚retu ilel KırĂ‚at-il-MuhtĂ‚re, 7) Tezkiret-ul-Muntebihi fî Uyûn-il-Muştebeh, 8) Funûn-ul-EfnĂ‚n fî Uyûni Ulûm-il-Kur'Ă‚n, 9) Vird-ul-EgsĂ‚n fî Funûn-il-EfnĂ‚n, 10) Umdet-ur-RĂ‚sih fî Ma'rifet-il-Mensûh ven-NĂ‚sih, 11) El-MusaffĂ‚, 12) Sebt-ut-TesĂ‚nif fî Usûl-id-Dîn, 13) MuntekĂ‚d-ul-Mu'temed, 14) MinhĂ‚c-ul-Vusûl ilĂ‚ İlm-il-Usûl, 15) BeyĂ‚n-u Gaflet-ul-KĂ‚il bi Kademi Ef'Ă‚lil İbĂ‚d, 16) GavĂ‚mid-il-İlĂ‚hiyyĂ‚t, 17) Meslek-ul-Akl, 18) MinhĂ‚c-u Ehl-i İsĂ‚be, 19) Es-Sirr-ul-Masûn, 20) Def'u Şubhe-tit-Teşbîh, 21) Er-Reddu alel Muteassıbil Anîd, 22) Telbîs-ul-İblîs, 23) El-Mugnî, 24) El-VefĂ‚.

KIZI O'NUN NİKAHI ALTINDA BULUNANDIR

BağdĂ‚t'ta Ehl-i sunnet ile bid'at fırkaları arasında mucĂ‚dele cıktı. Hangi tarafın haklı olduğu hakkındaki konuşma uzadı. İki taraf da İbn-i Cevzî'nin cevĂ‚bına rĂ‚zı olup, hukmunu, gecmişi kapatacak bir belge olarak kabûl edeceklerdi. İclerinden birisi İbn-i Cevzî'ye; "Âlemlere rahmet olarak gonderilen Resûlullah efendimizden sonra, insanların, yĂ‚ni ummetin en ustunu kimdir?" diye sordu. İbn-i Cevzî hic duşunmeden; "Kızı, O'nun nikĂ‚hı altında bulunandır." dedi. İki taraf da bu soze rĂ‚zı oldular. Cunku hazret-i Ebû Bekr'in kızı, Peygamber efendimizin nikĂ‚hı altında ve Resûlullah efendimizin kızı da hazret-i Ali'nin nikĂ‚hı altında idi. Bu cevĂ‚bı her iki taraf da kendilerine cektiler.

1) Mu'cem-ul-Muellifîn; c.5, s.157
2) Zeylu TabakĂ‚t-ıHanĂ‚bile; c.1, s.399
3) Tezkiret-ul-HuffÂz; c.4, s.1342
4) MiftÂh-us-Se'Âde; c.1, s.254
5) VefeyÂt-ul-A'yÂn; c.3, s.140
6) TabakĂ‚t-ul-Mufessirîn; (DĂ‚vûdî c.1, s.270
7) TabakĂ‚t-ul-Mufessirîn (Suyûtî s.17
8) Tam İlmihĂ‚l SeĂ‚det-i Ebediyye; (49. Baskı) s.1089
9) İslĂ‚m Âlimleri Ansiklopedisi; c.6, s.180
__________________