CezÂyir'de yetişen buyuk velîlerden. İsmi Ahmed bin Mustafa, kunyesi Ebu'l-AbbÂs, nisbesi Alevî'dir. 1874 (H.1291) senesi MustegÂnim şehrinde doğdu. 1934 (H.1353) senesi, doğum yeri olan MustegÂnim şehrinde vefÂt etti.
Ebu'l-AbbÂs, iyi bir Âile terbiyesi gordu. SÂlih bir zÂt olan babası Mustafa Efendinin terbiye ve himÂyesinde yetişti. İlim ve edeb oğrendi. Annesi de sÂlih bir hanım idi. HÂmile iken ruyÂsında Peygamber efendimizi gormekle şereflenmiş ve Peygamber efendimizin mujdesine kavuşmuştu.
FÂtımaHanım anlatır: "Bir gece ruyÂmda Âlemlerin efendisi olan Peygamber efendimizi gormekle şereflendim. MubÂrek ellerinde bir demet nergis ciceği vardı. Tebessum ederek cicek demetini bana attılar. Ben de onu buyuk bir hay ve edep icerisinde yakaladım ve uyandım. Buyuk bir sevinc icerisinde ruyÂmı zevcime, kocama anlattım. O da buna cok sevinip; "Bu ruyÂn, Allahu teÂlÂnın bizlere sÂlih bir erkek evlÂd ihsÂn edeceğine alÂmettir." diye tÂbir etti. Yedi ay sonra bir oğlum dunyÂya geldi. Allahu teÂl bizi, ruyÂmdaki mujdeye kavuşturmuştu."
Ebu'l-AbbÂs Ahmed, kucuk yaşta Kur'Ân-ı kerîmi ezberledi. MustegÂnim'deki ilim sÂhibi zÂtlardan istifÂde icin derslerine iştirÂk etti. EvliyÂnın onde gelenlerinden Şeyh Muhammed Bûzidî'nin sohbetlerinde kemÂle gelip, olgunlaştı. O hocasıyla olan goruşmesini şoyle anlatır: "Bir gun dukkanımıza Şeyh Muhammed Bûzidî hazretleri gelmişti. Bir ara bana; "Senin yılanlardan korkmadığını duydum. Eline alıp onları tutarmışsın." dedi. Ben de; "Evet efendim doğrudur." dedim. Yine o; "PekÂlÂ! Şimdi bir yılan bul getir de huzûrumuzda ona dokun gorelim." dedi. Ben de; "Kolay." dedim ve oradan ayrıldım. Şehir dışında bir yerden kucuk bir yılan yakalayıp onune koydum. Elimde onu evirip cevirmeye başladım. Muhammed Bûzidî dikkatle benim hareketlerime bakıyordu. Sonra bana; "PekÂl bundan buyuğunu getirebilir misin?" dedi. Ben de; "Buyuğu kucuğu benim icin birdir." dedim. O zaman bana; "Ben sana buyuk bir yılan soylesem acaba onu tutabilir, onunla başa cıkabilir misin? Onu tutup, zararından korunabilirsen, sana gercekten hakîm derim." dedi. Ben hayretler icinde; "O nerede?" dedim. Bunun uzerine; "O, senin nefsindir. Onun zehrinin şiddeti yılanın zehrinden daha coktur. İşte bu yılanı tutarsan, onu hÂkimiyetin altına alırsan, sen o zaman yetişmiş sayılırsın." dedi ve şoyle ilÂve etti: "EvlÂdım şimdi Âdetin olan şeyleri bu soylediğim şey icin yap. Şayet yapabilirsen." buyurdu. Sonra oradan ayrıldım. Nefsi ve nefs yılanının zehrinden daha şiddetli olan zehrin ne olduğunu duşunuyordum. Daha sonra gidip Şeyh Muhammed Bûzidî'ye talebe oldum. Onun yardımıyla yılandan daha zararlı ve şiddetli zehiri olan nefsimin kotuluklerinden korundum. RiyÂzet, nefsimin istediği şeyleri yapmamakla onu ıslah etmeye calıştım."
Ebu'l-AbbÂs MustegÂnimî hocasının terbiyesi altında yetişti. VefÂtından sonra yerine gecti. Tunus, Trablus, Hicaz, Şam, İstanbul gibi bircok yerleri dolaştı. Gittiği yerlerdeki ilim sÂhipleriyle sohbetlerde bulundu. Donuşunde MustegÂnim ve başka yerlerde bircok dergÂh inşÃ‚ etti. Cok talebe yetiştirdi. Aleviyye adı verilen tasavvuftaki yolu her yere yayıldı. KerÂmetleri goruldu. Cok ibÂdet ederdi. Uzun boylu ve cok heybetli idi. Allah icin sever, Allah icin duşmanlık ederdi. Hilmi, yumuşaklığı coktu. İyiyi emreder kotulukten sakındırırdı.
Şeyh Muhammed bin Habîb el-Bûzidî vefÂtı Ânında yerine acıkca kimin gececeğini bildirmedi. LÂkin talebelerinin ve sevdiklerinin gordukleri sÂlih ruyÂlar, Ebu'l-AbbÂs MustegÂnimî'nin yerine gectiğini tasavvuftaki yolunu gosterdiğini işÃ‚ret etmişti.
Ebu'l-AbbÂs MustegÂnimî anlatır: "Hocamın vefÂtından bir gece evvel ruyÂmda, yerde oturuyordum. Hocam cıkageldi. Ona hurmet icin derhal ayağa kalktım. Heybetinden titredim. Oturmamı emretti. Huzûrunda oturdum. Sonra onun Peygamber efendimiz olduğunu anladım. Nasıl anlayamadım diye kendime sitem ettim. Zîr O'na gereken hurmeti gosterememiştim. Başım yerde olarak kalakaldım. Az sonra efendimiz; "Sana nicin geldim biliyor musun?" buyurdular. Ben de; "Bilmiyorum y Resûlallah!" diye cevap verdim. O zaman; "Bir sevdiğimiz vefÂt etti. İnşÃ‚allah onun yerine sen gececeksin. Bu hususta ne dersin?" buyurdular. Ben; "Ey Allah'ın resûlu! Boyle bir makÂma gecince bana kim yardım eder, beni kim kabûl edip tÂbi olur." diye arzettim. O zaman Resûlullah efendimiz; "Ben seninle berÂberim. Ben sana yardım ederim." buyurdular ve sukût ettiler. Sonra ayrıldılar. Ben de ruyÂmdan buyuk bir ferah icinde uyandım. Benim, hocamın yerine gececeğimi mujdelemişlerdi."
İsmÂil MustegÂnimî anlatır: "Şeyh Muhammed el-Bûzidî hazretlerinin vefÂtından sonra onu seven ve yolunda gidenler olarak, Ebu'l-AbbÂs MustegÂnimî'nin sohbetinde ve hizmetinde bulunuyorduk. O gunun gecesinde bir ruy gordum. RuyÂmda Muhammed Bûzidî hazretleri neşeli bir şekilde yanıma geldi ve; "Sizi tebrik ederim. Yaptığınızı beğendim. Sizler onun sohbetine devÂm ediniz." buyurdu. Sonra uyandım. Anladım ki El-Bûzidî hazretleri, yolunun edebi ve gizliliği bakımından acıkca değil de mÂnen onu yerine vekil bırakmıştı."
AbdulkÂdir bin KonÂvî anlatır: "Muhammed el-Bûzidî'nin vefÂtından sonra bir ruy gordum. RuyÂmda bÂzı kimseler onun yerine gececek olan hakkında konuştular. Netîcede aralarında munÂkaşa cıktı. Onlardan birisi; "Şehrin kadısına gidelim aramızda o hukum versin." dedi. Beraberce gittik. KÂdı bizi heybetle karşıladı ve; "İşiniz nedir?" diye sordu. Meseleyi anlatınca, bizi bir odaya aldı ve; "Uzun soze hÂcet yok. Ebu'l-AbbÂs MustegÂnimî bu makÂmın sÂhibi, ehliyetli bir zÂttır. Başkasının hakkındaki meşveretine ihtiyÂcı yoktur." dedi. Herkes bu sozu kabûl etti."
AbdulkÂdir bin AbdurrahmÂn anlatır: "Muhammed Bûzidî'nin vefÂtı bizim icin cok acı oldu. Kalplerimiz mahzûn kaldı. VefÂt ettiği gunun gecesi ruyÂmda onu gordum. Cok sevindim. Ona hÂlinden, Allahu teÂlÂnın ne muÂmele yaptığından sordum. O; "Şu anda Allahu teÂlÂnın rahmeti deryÂsında yuzuyorum." buyurdu. Ben; "Efendim! Sizi sevenlere yolunuzu devÂm ettirecek, onlara rehberlik edecek kimi bıraktınız?" diye sordum. O zaman bana; "Fidan, benim diktiğim fidandır. Ahmed MustegÂnimî onu korur ve gozetir." buyurdu."
Muhammed Sûsî anlatır: "Bir gece ruyÂmda evimizin kapısı calındı. Gidip baktığımda, kapının acık olduğunu gordum. Halbuki kapı kilitli idi. Karşımda Şeyh Muhammed el-Bûzidî'yi gordum. Arkasında uzun boylu, heybetli bir zÂt duruyordu. Sonra onun Ebu'l-AbbÂs Ahmed MustegÂnimî olduğunu anladım. İceri girip bir muddet kaldılar. Şeyh el-Bûzidî hazretleri gitmek istediğinde ona; "Efendim, siz Âhirete gidince bize kimi bıraktınız." dedim. Bunun uzerine o; "Sevdiklerimize bunu, bunu bıraktım." buyurarak eliyle Şeyh Ahmed MustegÂnimî'yi işÃ‚ret etti."
İbrÂhim bin Felih anlatır: "Hikmet-i İlÂhî ruyÂmda EshÂb-ı Kehfi gordum. Yanlarında Kıtmîr adlı kopekleri de vardı. Onlara kabirlerinden kalkıp buralara gelmelerinin sebebini sorunca, bana; "Allahu teÂlÂnın izniyle Ahmed MustegÂnimî ve talebelerine yardım ederiz. DevÂm ettirdiği yolunu korumak icin diriltildik." dediler."
Ahmed bin Muhammed Dahman anlatır: "RuyÂmda hazret-i Hasan ve hazret-i Huseyin'i gordum. Resûlullah efendimizin huzûr-ı şerîflerinde konuşuyorlardı. Onlara yaklaşıp; "Ey Resûlullah efendimizin mubÂrek torunları! Bize şefÂat edin. Sizin anneniz hazret-i FÂtıma'dır." dedim ve şefÂat etmeleri icin ısrar ettim. O zaman bana; "Sen Ahmed Ebu'l-AbbÂs'ın hizmetinde bulunmakla arzuna kavuşursun. Zîr o bize hizmet eder, yolumuzda bulunur." buyurdular."
VESVESE
Ebu'l-AbbÂs hazretlerini sevenlerden birisi şoyle anlatır: Abdest alırken bende cok def vesvese meydana gelirdi. Bu durum Ebu'l-AbbÂs'a ulaştı. Bir gun bana dedi ki: "Duyduğumuza gore, abdest alırken sende vesvese olurmuş." Ben de; "Evet oyledir." dedim. O zaman bana; "Bu tÂife (ehl-i tasavvuf) şeytanla oynar, yoksa şeytan onlarla oynayamaz." dedi. Sonra aradan epeyce zaman gecti. Tekrar huzûruna girdim. Bana; "Vesvese durumun nasıl oldu?" deyince; "Aynen devÂm ediyor." dedim. Bunun uzerine bana; "Eğer bu vesveseyi terk etmezsen, bize gelmeyeceksin." dedi. Bu soz bana ağır geldi. Cok korktum. Ondan sonra Allahu teÂlÂnın izni ile vesvese benden kayboldu.
HOCAMIZA OLU DEME!
Munevver bin Tunus anlatır: "Bir gece ruyÂmda kendimi Şeyh Muhammed el-Bûzidî hazretlerinin dergÂhında gordum. Ebu'l-AbbÂs MustegÂnimî de onun kabri yanında oturuyordu. Kabri de acıktı. O sırada el-Bûzidî hazretleri kefeni ile kabrinden cıkıverdi. Ebu'l-AbbÂs MustegÂnimî ona dondu ve yuzundeki kefeni actı. NûrÂnî cehresi daha da guzelleşmiş bir şekilde ortaya cıktı. Sonra Ahmed Ebu'l-AbbÂs MustegÂnîmî'den icmek icin su istedi. Ebu'l-AbbÂs hemen bir kÂse su getirdi. O da alıp icti. Sonra bana da icirdi. O zaman ben; "Kapta kalan bu su sevdikleriniz icin de şif olur." dedim. Şeyh el-Bûzidî hazretleri bu esnÂda Ebu'l-AbbÂs MustegÂnimî ile konuşmaya başladı. Ona ilk sozu; "Ey Ebu'l-AbbÂs! Nerede olursan ol ben seninle berÂberim. Korkma. Duny ve Âhiretin hayırlarını topladığına dÂir seni mujdelerim." buyurdu. Sonra Ebu'l-AbbÂs bana doğru dondu ve; "Hocamıza olu deme. O gorduğun gibidir. O yapması gereken vazîfeyi yerine getirmiştir." dedi."
1) Min KitÂbı Ravd-us-Seniyye; s.7
2) Mu'cem-ul-Muellifîn; c.2, s.179
3) El-A'lÂm; c.1, s.258
__________________
Ebu'l-AbbÂs MustegÂnimî
Peygamberler ve Evliyalar0 Mesaj
●42 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaþam & Danýþman
- Eðitim Öðretim Genel Konular - Sorular
- Peygamberler ve Evliyalar
- Ebu'l-AbbÂs MustegÂnimî