KAYNAKLAR

Kuran-ı Kerim ve tefsirleri
Sahih Hadisler
İnciller

= = =

FAYDALANDIĞIMIZ ESERLER

Abdullah Aydemir=İslami kaynaklara gore peygamberler
Ahmet b.Hanbel=Musned
Ahmet Cevdet Paşa= Kısas-ı Enbiya
BelÂzuri=Ensabu'l Eşraf
Beyhaki=Delailin Nubuvve
Beyhaki=Sunen
Bunyamin Ateş= Peygamberler tarihi
Buhari=Sahih
Buyuk İslam Tarihi (Kurul)
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
Ebul Ferec ibn.Cevzi=El Vefa
Ebul Fida=Elbidaye vennihaye
Ebu Nuaym=Delailun Nubuvve
Diyarbekri=Hamis
Halebi=İnsanuluyun
İbn.Abdulberr=İstiab
İbn. Esir=KÂmil
İbn. Haldun=Tarih
İbn.İshak-İbn. Hişam= Sîre
İbn.Kayyım=Zadulmead
İbn. Kesir= Kuran tefsiri
İbn. Sa'd=Tabakat
İbn. Seyyid=Uyûnul Eser
İmam-ı Gazali= İhya
Kastalani=Mevahibulleduniyye
Maurice Bucaille=Musbet ilim yonunden Tevrat, İnciller ve Kuran
Muhammet Hamdi Yazır=Hak dini, Kuran dili
M.Asım Koksal=İslam Tarihi
M.Asım Koksal=Peygamberler tarihi
Muslim=Sahih
Taberi=Tarih
Yakubi=Tarih
Zehebi=Tarih-ul İslam

= = =

Gonlunun Allah ve Peygamber sevgisiyle dolu, dolu olduğunu iyi bildiğim ve bu konu da pek cok kişiyle birlikte şahadette bulunabileceğim dunyalar guzeli, Cennetmekan pek sevgili anneciğime ithaf olunur.

Lutfen onun ve ahrete intikal etmiş diğer Musluman kardeşlerimizin ruhlarına bir FATİHA okuyunuz.

Hudai CAKMAK

= = = =


[IMG]http://img528.**************/img528/3577/adszmzy.png[/IMG]

Hz. Zekeriya'nın (a.s) turbesi bu camide bulunuyor.

= = = =

ZEKERİYYA (a.s.) – YAHYA (a.s.) – İSA (a.s.)

Uzeyr’den (a.s.) sonra Museviliğin icinde eskiden beri mevcut olan bolunmelerin, catlakların daha da coğaldığı, daha da belirginleştiği bir donem başladı.

İsrail oğullarının Filistin dışında ceşitli kavimlerle temasta bulunmaları neticesinde dini anlayışlrında buyuk değişiklikler olmuş, bunun neticesinde bircok mezhepler meydana gelmiştir.

Bu mezheplerin sayısı zamanımızda yuzun ustundedir. En onemlileri şunlardı:

1-Sadûkîler : Sadûkî mezhebi İ.O 248 yılında Sadûk ismindeki bir haham tarafından kurulmuştur. Bu nedenle taraftarlarına Sadûkîler denilmektedir.

Sadûkîler; kaderi, ahreti, cennet ve cehennemi, melek ve cin gibi varlıkları inkÂr ederler.

Haşir ve neşri, ruhların ebediyeti fikrini, oldukten sonra mukÂfat ve ceza goruleceğini kabul etmezler.

Onlara gore insanın saadet ve felÂketinin tek nedeni sadece kendisidir. Bunun dışında haricî bir iradenin tesiri yoktur.

Sadûkîlere gore imanın esası Allah’a (c.c.) olan sevgidir. Allah’a (c.c.) sevgiyle bağlanmadır.

Tevrat ve peygamberlerin eserleri dışında her hangi bir kitap kabul etmezler.

Saadeti dunya nimetlerinden arayan Sadûkîler mureffeh ve zengin sınıf arasında kabul gormuş ve yayılmıştır.

2- Ferisîler : Ferisî mezhebi İ.O 80 yılında Yahudi din bilgini Hilel tarafından kurulmuştur. Hilel Hz İsa’nın (a.s.) mÂnevi hocası sayılmaktadır.

Torunu Gamaliel ise Hıristiyanlığın kurucusu Saint Paul’un hocasıdır.

Ferisîler Sadûkîlerin aksine ruhun ebediliğine, kadere, haşir ve neşre, ahret hayatına, olumden sonraki mukafat ve cezaya inanırlar.

Mute’zile fırkası gibi Tevrat’ın kelime ve harflerinin iclerinde gizli ilimlerin, hikmetlerin bulunduğunu kabul ederler, bunlardan anlamlar cıkarmaya calışırlardı.

Onlara gore melekler insanlar ile Allah (c.c.) arasında irtibatı kuran nurani yaratıklardır.

Ferisî mezhebine gore ruhun ebediliği bir nevi tenasuh iledir.

İyi ve doğru insanların ruhları Allah’ın (c.c.) izniyle başka bedenleri canlandırmakta, kotulerin ruhları ise karanlıklarda lÂyık oldukları cezayı cekmektedirler.

Onlara gore dine dayanmayan, din kanunlarının hÂkim kılınmadığı devletlerin varlıkları luzumsuzdur.

3-Essenîler : Bu mezhep İ.O 50 yıllarında ferisî mezhebinden olup da ahlÂka daha fazla onem verenler tarafından kurulmuştur.

İnancları ferisîlerin inanclarıyla aynıdır.

Onlara gore ahlÂksızlık insanlardan insanlara gecen bulaşıcı bir hastalıktır.

Essenîler tam bir sosyal dayanışma icinde olup, bir arada yaşarlardı. Kazancları ortaktı.
Mevcutla yetinmek, fazlasını aramamak en buyuk ozelliklerindendi.

Bu nedenle Essenîler arasında zengin, fakir ayırımı yoktur.

Essenîlerin bir kısmı ziraatla, bir kısmı da zanaatla uğraşırlar, bir ihtiras sebebi gorduklerinden ticaret yapmazlardı.

Zekeriya (a.s.) ve Yahya (a.s.) bu mezheptendiler.

4-Terapotler : Daha cok İskenderiye Yahudileri arasında yayılmış olup, inanc yonunden Essenîlere cok benzerler.

Terapotler kendilerine Allah’ın (c.c.) hizmetkÂrları adını verirler.

Bu mezhebe tabi olanlar evlenmezler, kendilerini tamamen zuht ve riyÂzata verirler, hayatlarını bu şekilde gecirirlerdi.

5-Talmudcular ve karaîler : Tevrat’ın tefsiri olan Talmud’u din ve şeriat kitabı olarak kabul edenlere Talmudcular, kabul etmeyenlere ise Karaîler adı verilir.

Karaîler Tevrat’ın ana metninden başka hic bir metni kabul etmezler.

Karaîlere gore hahamların ictihatları ve bu yonde verdikleri kararları gecersizdir.

Museviliğin mezhepleri konusunda bilgi verdikten sonra konumuza geciyoruz.

= = =

Zekeriya b. Berahya’nın (a.s.) soyu Suleyman b. Davut’a (a.s.) gelip dayanmaktadır.

Zekeriya (a.s.) kendini Beytulmakdisin hizmetine vakfetmiş, İsrail oğullarının onde gelen bilgin kişilerinden, ulemÂlarından biriydi.

Kudus-u Şerif’te bulunan Mescid-i Aksa’da Yahudiye kralı Hirodes zamanında Benî İsrail’in dini işler başkanı olan Zekeriya (a.s.) Cenab-ı Hak (c.c.) tarafından peygamberlikle şereflendirildi.

Zekeriya (a.s.), Benî İsrail’in dini işler başkanı, Tevrat yazan, kurban kesen reisi, tapınağın buhurdanlıklarını yakan ulu kişisiydi.

Ayrıca dulgerlik mesleğini de cok iyi bilir, ailesinin mÂişetini bu yolla kazanır, din işleriyle ilgilendiği, buna başkan olduğu icin bir ucret talep etmez, gecimini bu meslekle sağlardı.

Zekeriya (a.s.) Hz. İşa (Elizabet) isminde bir kadınla evliydi. Her ikisi de Tanrı katında makbul kişilerdi.

Hz. İşa’nın kız kardeşi Hz. Hanne, Hz. İmran b. MÂsÂn ile evlenmiş, aradan uzun muddet gectiği halde kız kardeşi Hz. İşa gibi onunda cocuğu olmamıştı.

Artık yaşlanmaya da başlamışlardı. Hz. Hanne’de ablası gibi bu konu da umitlerini ağır, ağır yitiriyordu.

Hz. Hanne bir gun bir ağacın altına oturmuş, etrafı seyrediyordu.

Ağacta bir kuş yuvası vardı.

Anne kuş sık, sık gidip geliyor, yuvadaki yavrularını beslemek icin cırpınıp duruyordu.

Onun bu rikkÂt dolu cırpınışları Hz. Hannen’in hemen dikkatini cekmiş, anne olma arzusunu depreştirmiş, harekete gecirmişti.

Zamanla bu arzu oylesine guclenmişti ki Hz. Hane hemen orada, ağacın altında, uc kere secdeye vardıktan sonra:

-Ya Rabbi!

Şuncağız kuşların bile besleyip buyuttukleri, sevgiyle uzerlerine titredikleri yavruları var. Fakat benim bir cocuğum yoktur.

Ya Rabbi!

Bana bir cocuk ihsan eyle. O cocukla gonlum şenlensin, dunyam aydınlansın. Ben de şu kuşcağızlar gibi yavrum icin cırpınayım, hayatımı doldurup mutlu olayım.

Şuphesiz ki Sen her şeye kÂdirsin. İstediğini istediğine verensin diye gozyaşları dokerek buyuk bir ihlÂsla Rabbinden bir cocuk nasip etmesi icin dua etmeye başladı.

Cenab-ı Hak (c.c.) Onun bu hÂlisÂne duasını kabul buyurdu ve Hz. Hanne hÂmile kaldı.

Hz. Hanne hÂmile kaldığını anlayınca buna cok sevindi. Bu oylesine coşkun bir sevincti ki Rabbinin bu buyuk lutfuna karşılık olarak karnındaki bebeği doğduktan sonra Beyt-i Makdisin hizmetine vermeyi adadı.

Bu konu da şoyle dua etti.

-Ya Rabbi! Yarattıkların adedince hamd-u senalar, şukurler ederim.

Ey her şeye kÂdir olan, istediğini istediğine veren Allah’ım!

Karnımdaki şu cocuğu dunya işlerinin hepsinden azÂde olarak sadece Senin ibadetine ve Beyt-i Makdis’in hizmetine verdim.(Al-i İmran 35)

Ya Rabbi!

Karnımdakini azatlı bir kul olarak Sana adadım. Bu adağımı kabul buyur.

Zira Sen kullarının dua ve nezirlerini işitir ve niyetlerini bilirsin.

Devamı var.
__________________