FAYDALANDIĞIMIZ ESERLER

Abdullah Aydemir=İslami kaynaklara gore peygamberler
Ahmet b.Hanbel=Musned
Ahmet Cevdet Paşa= Kısas-ı Enbiya
BelÂzuri=Ensabu'l Eşraf
Beyhaki=Delailin Nubuvve
Beyhaki=Sunen
Bunyamin Ateş= Peygamberler tarihi
Buhari=Sahih
Buyuk İslam Tarihi (Kurul)
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
Ebul Ferec ibn.Cevzi=El Vefa
Ebul Fida=Elbidaye vennihaye
Ebu Nuaym=Delailun Nubuvve
Diyarbekri=Hamis
Halebi=İnsanuluyun
İbn.Abdulberr=İstiab
İbn. Esir=KÂmil
İbn. Haldun=Tarih
İbn.İshak-İbn. Hişam= Sîre
İbn.Kayyım=Zadulmead
İbn. Kesir= Kuran tefsiri
İbn. Sa'd=Tabakat
İbn. Seyyid=Uyûnul Eser
İmam-ı Gazali= İhya
Kastalani=Mevahibulleduniyye
Maurice Bucaille=Musbet ilim yonun-den Tevrat, İnciller ve Kuran
Muhammet Hamdi Yazır=Hak dini, Kuran dili
M.Asım Koksal=İslam Tarihi
M.Asım Koksal=Peygamberler tarihi
Muslim=Sahih
Taberi=Tarih
Yakubi=Tarih
Zehebi=Tarih-ul İslam

= = =


ABDULMUTTALİB (ŞEYBE) B. HAŞİM
Ve
HZ. ABDULLAH B. ABDULMUTTALİB



Peygamberimizin soy direği olan dedesi Adbulmuttalib’in pek cok isimleri vardır.

Bunlardan birisi de Şeybe, Şeybetulhamd idi.

Saclarının tepesinde bir miktar aklık olduğu icin kendisine bu isim verilmişti.

Abdulmuttalib’in diğer isimlerinden biride Âmir’dir.

Abdulmuttalip, babası Haşim Gazze’de vefat ettiği sırada annesi ile beraber Yesrib’te, anne tarafından dedesi Amr b. Zeyd’in yanında idi.

Abdulmuttalib’in cocukluğu burada, Yesrib’te gecti. Burada buyudu, burada gelişti.

Abdulmuttalib’in alnında peygamberimizin nuru vardı.

Babası Haşim’den kendisine gecmişti.

Yuzu nurlu bir kişi idi.

Benî Haris b. Abd-i Menaflardan bir adam bir iş icin Yesrib’e gelmişti.

O sırada bazı cocuklar bir alanda toplanmışlar ok atışıyorlar, yarışıyorlardı.

Ok atışan cocukların iclerinden birisi; iclerinde en kucuk, en guzel olanı attığı oku isabet ettirdikce:

-Ben Haşim’in oğluyum.

Ben Batha seyidinin, ulu kişisinin oğluyum.

Benim babam yoksulları doyuran, zayıfları koruyandır
der, boyle ovunurdu.

Onun bu sozleri Harisî adamın dikkatini cekti. Onun yanına gelerek:

-Ey soyuyla oğunen cocuk! Sen kimsin? Kimlerdensin? Diye sordu.

Abdulmuttalib’te:

-Ben Şeybe b. Haşim b. Abd-i Menaf’ım. Ben Harem-i Şerif’in seyidi ve ulusu olan bir kişinin oğluyum dedi.

Harisî işini bitirip Mekke’ye donunce doğruca Abdul- muttalib’in amcası Muttalib’in yanına gitti.

Muttalib o sırada Mekke’nin Hıcr mevkiinde oturuyordu.

Ona:

-Ey Ebu Haris!

Biliyorsun ki ben Yesrib’ten yeni gelmiş bir kişiyim.

Orada ok atışan, okla yarışan bazı cocuklar gordum. İclerinde oyle bir cocuk vardı ki oku her isabet ettirişinde:

“-Ben Haşim’in, Batha seyidinin oğluyum diye ovunurdu.

Ben onun kadar guzel, onun kadar akıllı bir başka cocuk daha gormedim.

O giyinişiyle, yuzuyle, davranışlarıyla Haşim’e cok benzemektedir.

O senin oz yeğenin olmalıdır.

Onun gibi bir cocuğu gurbette yalnız bırakmak doğru, layık ve iyi olmaz
dedi.

Muttalib, kardeşi Haşim’in Selma hatundan bir oğlu ve bir kızının olduğunu,
onlarında Yesrib’te bulunduklarını biliyordu. Fakat ne zamandır gormemişti.

Bir kac gun sonra Muttalib’e yakın dostu olan peygamberimizin şairlerinden Hassan b. Sabit’in (r.a.) babası Sabit b. Munzir geldi ve onun evine indi.

Kendisi Yesrib’te oturuyordu.

Sohbet sırasında Muttalib ona Şeybe’yi ve kız kardeşi Şifa’yı sordu.

Sabit b. Munzir Muttalib’e:

-Kardeşin Haşim’in oğlunu bir gorseydin sende şaşar kalırdın.

Kardeşini yuz ve huy guzelliğiyle oğlunda canlanmış gorurdun.

Sanki o; heybeti, şerefi ve soyluluğu ile oğlundadır.

Oğlu, Haşim’in kendisidir.

O Yesrib’in cocuklarıyla yarışır, onlarla ok atışır. O oklarını hedeflerine şu avucumun icine sokar gibi sokar.

Okunu her isabet ettirişinde; ben Amr’il’ulÂnın oğluyum, ben Bahta seyidinin ve ulusunun soyundanım diye ovunur dedi.


Muttalib’in gonlune Şeybe’nin sevgisi duştu.

Kendi kendine:

-Ben orada olduğunu bilip dururken ne diye onu ihmal ettim? Onunla ilgilenmedim.

Vallahi onu hemen gidip getirmedikce ev halkımın yanına donmeyeceğim, onlarla akşamlamayacağım
dedi.

Muttalib’in yeğenlerini getirmek uzere hareketlendiğini goren Sabit b. Munzir:

-Gorduğum kadarıyla yeğenini, kardeşinin oğlunu annesinden alıp gelmek uzere hareketlenmektesin.

Fakat ben ne Selma’nın, ne de dayılarının onu sana vereceklerini sanmıyorum.

Selma ve dayıları onlara cok duşkundur
dedi.

Bunun uzerine Muttalib:

-Ey Evs’in babası!

Ben onu orada nasıl bırakabilirim?

Eğer o orada kalırsa babasının kavminden ona miras kalan guzel eserlerini, yadigÂrlarını, seckinliğini, soyunu ve şerefini geride bırakacağını, bunlardan mahrum kalacağını bilmez misin?

O burada, babasının kavminin arasında bulunmalıdır ki bunlardan istifade etsin
dedi.

Sabit b. Munzir bir muddet duşundukten sonra:

-Şuphesiz ki doğrulardansın. O cocuk burada; soyunun, kavminin yanında, icinde bulunmalı, burada yetişmelidir.

Genc fidanlar kokunde daha iyi buyurler.

O zaman sen hic durma.

İşte devem şuradadır. O genc ve hızlı bir devedir.

Sen ona bin ve git. Giderken de acele et
dedi.

Muttalib vakit gecirmedi. Hemen deveye binip Yesrib’e doğru yola cıktı. Bir akşamuzeri Yesrib’e vardı, bir kenara indi.

Yeğeninin bulunduğu yeri bilmiyordu. Sorup oğrendi, doğruca oraya gitti.

Devamı var.
__________________