Ebû Hafs-ı HaddĂ‚d'ın talebelerindendir. Ayrıca Cuneyd-i BağdĂ‚dî, Ebû Osman Mağribî ve diğer buyuk zĂ‚tlarla goruşup sohbet etti. Kısa zamanda yetişip Irak'ta zamĂ‚nının bir tĂ‚nesi oldu. DunyĂ‚ya duşkun olmaması, haram ve şuphelilerden cok sakınması belli başlı vasıflarıydı.
Abdullah Murteiş hazretleri tasavvuf yoluna girip bu yolda ilerlemesini ve buna sebeb olan ibret verici hĂ‚diseyi şoyle anlatmıştır:
Babam, bulunduğumuz yerin ileri gelenlerinden idi. Bir gun evimizin onunde otururken yanıma bir genc geldi. Sırtında hırka, başında eski bir kulĂ‚h vardı. Fasîh, acık bir lisĂ‚n ile benden bir şey istedi. Ben; "Sapasağlam bir genc olsun da, utanmadan dilencilik yapsın, olacak şey değil!" diye duşundum ve kendisine hic cevap vermedim. Bana sertce; "Kalbine gelen şeyden, Allahu teĂ‚lĂ‚ya sığınırım." dedi. Bunu duyunca cok korktum ve kendimden gecerek yere duştum. Hizmetcilerimizden biri bu hĂ‚limi gorup yanıma gelmiş. Kendime geldiğimde, başımı dizine koyup, beni ayıltmaya calışıyordu. Herkes etrafıma toplanmıştı. O gencin gittiğini oğrendim. Cok uzuldum ve yaptığıma cok pişman oldum. O gun boyle gecti. Gece olunca bu dert ve elem ile uyudum. RuyĂ‚mda hazret-i Ali'yi gordum. O genc de yanında idi. Bana:
"Keşke oyle duşunmeseydin ve buna bir şeyler verseydin. Allah rızĂ‚sı icin hic bir şey vermeyeni Allahu teĂ‚lĂ‚ sevmez." buyurdu.
Sabah olunca kendime Ă‚it ne varsa, hepsini, Allah rızĂ‚sı icin ihtiyĂ‚cı olanlara dağıtıp, sefere cıktım. BağdĂ‚d'a gelip ilim oğrenmeye başladım. On beş sene sonra babamın vefĂ‚t ettiğini haber alıp, NişĂ‚bur'a geldim. Babamdan bana cok buyuk servet kalmıştı. Onu da Allah rızĂ‚sı icin dağıtıp BağdĂ‚d'a dondum. O gencin, o bakışı hĂ‚lĂ‚ gozumun onunde. Devamlı uzulup, pişman oluyordum.
VefĂ‚t edinceye kadar da bu uzuntunun boyle devĂ‚m ettiği bildirildi.
Hocası Ebû Hafs-ı HaddĂ‚d, Abdullah Murteiş'e ilim oğrenmesi icin seyĂ‚hat etmesini soylemişti. Hocasının bu emrine uyarak, ilim oğrenmek icin her sene kilometrelerce yol yurur, uğradığı bir şehirde on gunden fazla kalmazdı. Bir gun Rakka'ya geldi. İbrĂ‚him-i KassĂ‚r kendisine bir tabakta uzum ve ekmek gonderdi. Verilen hediyelere karşı, hediye ile cevap verdiği icin kaftanını sattı. İbrĂ‚him-i KassĂ‚r'a bĂ‚zı hediyeler alıp gonderdi.
Abdullah Murteiş hazretlerinin menkıbeleri cok olup sĂ‚lih bir zat şoyle anlatmıştır: BağdĂ‚d'da bulunuyordum. Hacca gitmeyi arzu ediyordum. Gitmek icin hicbir şeyim yoktu. Kendi kendime; "Abdullah Murteiş hazretleri bana bir aba, elbise ve masraflarım icin de on beş gumuş hediye etse. Elbiseyi giyerim gumuşler ile de kova, ip ve ayakkabı alırım yolda sıkıntı cekmem." diye duşundum.
Bu sırada kapı calındı. Acıp bakınca, Abdullah Murteiş hazretlerini gordum. Cok şaşırdım bana, bir aba, elbise ve on beş gumuşu uzatıp; "Bunları al." buyurdu.
Almak istemedim, fakat; "Al, beni uzme, bunlar istemiş olduğun şeylerdir." dedi. Mahcûbiyetle aldım...
Bir defĂ‚sında ramazĂ‚n-ı şerîf ayının son on gunu cĂ‚mide îtikĂ‚fa başladı. Ancak birkac gun sonra îtikĂ‚fı bırakıp cıktı. Sebebini soranlara:
"Mescidde bĂ‚zı kimselerin riyĂ‚ ile, gosteriş yaparak ibĂ‚det edip, Kur'Ă‚n-ı kerîm okuduklarını gordum. Bu hĂ‚lleri sebebiyle, onlara gelecek olan belĂ‚dan korkup dışarı cıktım." dedi.
Abdullah Murteiş hazretleri nasîhat ve sohbetleriyle uzun muddet insanlara rehberlik yapmıştır. Bir defĂ‚sında da nasîhat isteyenlere; "Size nasîhat vermeye benden daha munĂ‚sib ve benden daha hayırlı olanlara gidiniz. Boylece beni de, sizlerden cok daha hayırlı olan Rabbimle berĂ‚ber bırakmış olursunuz ve ben de hep O'nunla meşgûl olurum." buyurdu.
Hastalığı artıp vefĂ‚tı yaklaştığı sırada huzûrunda bulunan sevenlerine borcu olduğunu, elbisesini satmalarını ve borcunu odemelerini soyledi. Sonra buyurdu ki:
"Allahu teĂ‚lĂ‚ya duĂ‚ edip bana uc şeyi nasîb etmesini istedim.
Birincisi pekcok dost ve buyuk zĂ‚tlarla goruşup sohbet ettiğim Şunûziyye CĂ‚miinde vefĂ‚t etmek.
İkincisi vefĂ‚t edip, dunyadan ayrılırken dunyalık bir şeyim olmasın istedim. Şu altımda serili olan hırkamdan başka bir şeyim yok! Ben vefat edince onu da altımdan alıp satın. Parasıyla bir şeyler alın ve fakirlere verin...
Ucuncu isteğim de şu idi: Ben vefĂ‚t ederken yanımda sevmediğim kimse bulunmasın. Burada bulunanların hepsini seviyorum. Şu anda aranızda sevmediğim kimse yok. Elhamdulillah bu arzumun ucu de oldu."
Buyurdu ki:
"Kul, Allahu teĂ‚lĂ‚nın sevgisini, Allahu teĂ‚lĂ‚nın sevmediklerine duşman olmakla kazanır. Allahu teĂ‚lĂ‚nın sevmedikleri ise, insanı Allahu teĂ‚lĂ‚dan uzaklaştıran şeylerin hepsidir."
"Tasavvuf guzel ahlĂ‚ktır. Bu da uc kısımdır: Birincisi, Hakk ile beraber olmak yĂ‚ni Allahu teĂ‚lĂ‚nın emirleine uymak ve bu hususta gosterişten uzak durmaktır.
İkincisi halk ile beraber olmak. Bu da buyuklere karşı saygı ve edeb, kucuklere karşı şefkat, emsallere ise insaflı ve Ă‚dil davranmakla olur.
Ucuncusu nefse sĂ‚hib olmak. Bu ise nefsin boş isteklerine, hevĂ‚, hevese ve şeytana uymamakla olur. Kim bu uc husûsu nefsinde doğru bir şekilde tatbik ederse guzel huylulardan olur."
"Tasavvuf tamĂ‚men ciddiyettir. Şaka nevinden olan herhangi bir şeyi ona karıştırmayınız."
"Kul ne ile muhabbete nĂ‚il olur?" diye sorulunca; "Allahu teĂ‚lĂ‚nın evliyĂ‚sına dost olmak, duşmanlarına da duşman olmakla" buyurdu.
Yine buyurdu ki:
"Kalbin, Allahu teĂ‚lĂ‚dan ve O'nun dostlarından başkasına meyletmesi, o kalbin hasta olduğuna işĂ‚rettir."
"Sebeplere yapışmalı, fakat bu durum, o sebeblerin ve her şeyin yaratıcısı olan Allahu teĂ‚lĂ‚ya îtimĂ‚d ve tevekkul etmeye mĂ‚ni olmamalıdır."
"Butun işlerin netîcesinin sıhhatli ve faydalı olabilmesi icin iki şart vardır: Sabır ve ihlĂ‚s."
"İrĂ‚de, nefsin arzularına muhĂ‚lefet edip, onu Allahu teĂ‚lĂ‚nın emirlerine yoneltmek ve kendisi icin Allahu teĂ‚lĂ‚nın takdir ettiğine rĂ‚zı olmaktır."
"Kul, muhabbet makĂ‚mına, Allahu teĂ‚lĂ‚nın dostlarını sevmek ve Allahu teĂ‚lĂ‚ya duşman olanlara duşmanlık etmekle kavuşur."
"Amellerin en ustunu; doğru amel işlemek, sunnet uzere hizmete devĂ‚m etmektir."
"Kalbin Allahu teĂ‚lĂ‚dan başkasına meyletmesi, Allahu teĂ‚lĂ‚nın azĂ‚bını cabuklaştırır."
"Yaptığı amellerin, kendisini Cehennem azĂ‚bından kurtarıp, Allahu teĂ‚lĂ‚nın rızĂ‚sına kavuşturacağını zanneden kimse, buyuk hatĂ‚ etmiştir. Allahu teĂ‚lĂ‚nın fadlı ve ihsĂ‚nı ile kurtulabileceğini duşunen kimseyi, Allahu teĂ‚lĂ‚ rızĂ‚ makamlarının en sonuna ulaştırır. Allahu teĂ‚lĂ‚ Kur'Ă‚n-ı kerîmde Yûnus sûresi 58. Ă‚yet-i kerîmesinde meĂ‚len buyurdu ki: "De ki: Allahu teĂ‚lĂ‚nın ihsĂ‚nı ve rahmetiyle, işte yalnız bunlarla ferahlansınlar. Bu, onların toplamakta olduklarından (dunya menfaatinden) daha hayırlıdır."
"Allahu teĂ‚lĂ‚yı Rab olarak tanı. O'nu bir olarak ikrĂ‚r et ve O'na hic bir şeyi ortak koşma. Tevhîdin esĂ‚sı bu uc şeydir."
"Allahu teĂ‚lĂ‚nın, senin rızkına kefil olduğuna îtimĂ‚d et ve sana emrettiği ibĂ‚detleri yapmaya calış! Boyle yaparsan, evliyĂ‚dan olursun."
USTUN KİMSE!..
Abdullah bin Murteiş'in dostlarından bir kısmı bĂ‚zı kimselerin hallerinden bahsederek; "Falan kimse su uzerinde yuruyor. Onun bu hĂ‚line ne dersiniz?" diye sordular. Buyurdu ki:
"Allahu teĂ‚lĂ‚nın yardımı ile nefsinin arzularına uymayan kimse, havada ucandan ve su uzerinde yuruyenden daha ustundur."
1) Hilyet-ul-EvliyÂ; c.10, s.355
2) TabakĂ‚t-us-Sûfiyye; s.349
3) NefehÂt-ul-Uns; s.198
4) Tezkiret-ul-EvliyÂ; c.2, s.72
5) SıfĂ‚t-us-Safve; c.2, s.261
6) ŞezerĂ‚t-uz-Zeheb; c.2, s.317
7) TabakÂt-ul-KubrÂ; c.1, s.105
8) TĂ‚rih-i BağdĂ‚d; c.7, s.221
9) RisĂ‚le-i Kuşeyrî; s.150
10) FÂideli Bilgiler; s.167
11) CÂmiu KerÂmÂt-il-EvliyÂ; c.2, s.104
12) TabakĂ‚t-ul-EvliyĂ‚ (İbn-i Mulakkın); s.141
13) TabakĂ‚t-us-Sûfiyye (EnsĂ‚rî

14) İslĂ‚m Âlimleri Ansiklopedisi; c.3, s.350
15) Hazinet-ul-MeÂrif; c.2, s.193
16) Sefînet-ul-EvliyĂ‚; s.147
__________________