Kemal Ummî
Peygamberler ve Evliyalar0 Mesaj
●38 Görüntüleme
-
09-09-2019, 19:32:01
Anadolu velîlerinden, şĂ‚ir. İsmi İsmĂ‚il'dir. KemĂ‚l Ummî lakabıyla meşhur olmuştur. On beşinci asrın başlarında Niğde'de doğdu. Doğum ve vefĂ‚t tĂ‚rihleri bilinmemektedir. KabriNiğde'de Yenice Mahallesindedir.
Şeyh Muhammed Bahaeddîn-i ErzincĂ‚nî'nin halîfelerindendir. Şeyh CemĂ‚l-iHalvetî'nin akran ve dostlarındandır. Adına yazılan bir MenĂ‚kıbnĂ‚me'de; "SĂ‚fî Sultan'dan el aldı dirler." şeklinde bir ifĂ‚deye gore o zĂ‚ttan da feyz aldığı anlaşılmaktadır. Anadolu'da meşhur ve cok sevilmesi yuzunden Karaman, Manisa, Mudurnu ve Niğde mevlevîhĂ‚nelerinde makamları vardır. Omrunun coğunu Niğde'de geciren KemĂ‚l Ummî hazretleri, rivĂ‚yete gore Bolu civĂ‚rında da bulunmuştur. Pekcok insanı irşĂ‚d etmiştir, onlara Allahu teĂ‚lĂ‚nın emirlerini ve yasaklarını anlatıp, saĂ‚dete kavuşmalarına vesîle olmuştur.
KemĂ‚l Ummî bilhassa şiirleriyle tanınan bir tasavvuf şĂ‚iridir. Şiirlerinde muhtevĂ‚ bakımından Yûnus Emre'ye benzer. Daha ziyĂ‚de aruz vezniyle kasîde, gazel ve mesnevî gibi klasik nazım şekillerinde şiirleri vardır. Tekke şiirinde kendinden sonraki şĂ‚irlere ornek olmuştur. Şiirlerini aruz vezniyle yazmasına rağmen acık ve anlaşılır bir dili vardır. Halkın anlayacağı şekilde hitĂ‚b etmiştir. Bilhassa yazdığı guzel ilĂ‚hîlerAnadolu sınırlarını aşarak Kırım, Kazan, Taşkent ve Ozbek Turkleri arasında yayılmıştır. Şiirlerinde dunyĂ‚nın fĂ‚niliğini Allahu teĂ‚lĂ‚nın sevgisini, dunyĂ‚ nîmetleri ile guzel ahlĂ‚k ve ibĂ‚deti ve ibĂ‚detlere teşviki işlemiştir. DîvĂ‚n'ında iki bin uc yuz beyitten fazla şiiri vardır. MunĂ‚caat, naat, kasîde, gazel, mesnevî ve ilĂ‚hîlerden meydana gelen dîvĂ‚nının, İstanbul ve Anadolu kutuphĂ‚nelerinde pekcok nushası bulunmaktadır. Bu dîvĂ‚nından başka Kırk Armağan adlı didaktik muhtevĂ‚lı bir eseri mevcuttur.
Bir menkıbesi şoyledir: KemĂ‚l Ummî hazretlerinin Sinan adında bir oğlu vardı.Bu oğlu ilim tahsîli yapmış, zĂ‚hirî ilimlerde cok yukselmişti. Ancak babasının buyuk velî olduğunu bir turlu kabûl etmiyordu. Tasavvufta yukselmek, kemĂ‚le ermek istiyordu ve kendine rehberlik edecek yol gosterici bir murşid arıyordu.Kuvvetli bir ilim tahsîli yapmış olduğundan hep kitaplarla meşgûl olurdu. NihĂ‚yet bir gun babasına; "Herkes seni sevip sayıyor. Eğer beni onceden yetiştirseydiniz, size itĂ‚at ederdim. Fakat zĂ‚hir ilimlerde bilginiz yok. Benimse cok muşkulum var." dedi. Bunun uzerine babası; "Oğlum sen de murĂ‚dına erersin. Benim sozumu dinle, bu yolda gayret goster, Mekke'ye git, KĂ‚be'yi tavĂ‚f et. SafĂ‚ ve Merve arasında sa'y edip, MakĂ‚m-ı İbrĂ‚him'e varınca, Allahu teĂ‚lĂ‚ya yalvarıp duĂ‚ et. İki rekat namaz kıl. SelĂ‚m verip duĂ‚ ettikten sonra yanında ihtiyar bir zĂ‚t gorursun. O zĂ‚t senin gonlunun derdine cĂ‚re olur. O gonul sırlarından haberdĂ‚rdır. Nice sırları ondan oğrenirsin." dedi.
Babasından boyle bir işĂ‚ret alınca, KĂ‚be'ye gitmek uzere yola cıktı. Mekke'ye gitmek icin bir gemiye bindi. Hava gĂ‚yet sĂ‚kin ve gemi yolcu ile doluydu. Yolculukları sırasında hava değişip ruzgĂ‚r esmeye ve deniz dalgaları coşmaya başladı. Sonunda gemi battı. Yolculardan kimi boğuldu, kimi kurtuldu. KemĂ‚l Ummî hazretlerinin oğluSinĂ‚n ise boğulmak uzere olup dalgalar arasında cırpınıyordu. Bu sırada babası Ă‚niden gozukup onu boğulmaktan kurtardı ve gozden kayboldu. Boğulmaktan kurtulduğu icin Allahu teĂ‚lĂ‚ya şukretti.
Kurtulan diğer yolcularla birlikte karadan yuruyerek yola devĂ‚m ettiler. Ancak hallerinin ne olacağını bilmeden yolculukları sıkıntılı geciyordu. Bir muddet gittikten sonra colde eşkıyĂ‚ yollarını kesip hepsini esir aldı. Sinan bu sefer de tuzağa duşmuş bir yabancı kuş gibi esir oldu. Allahu teĂ‚lĂ‚ya tevekkul edip sabırla beklemeye başladı. Onu bir zindana kapattılar. Geceleri gozune uyku girmiyordu. Cok halsiz ve zayıf duşmuş, ağlamaktan gozleri kan canağına donmuştu. Ayrıca cok da işkence goruyordu. Bu ızdırap ve zindandan kurtulmak icin hicbir cĂ‚renin olmadığını anladı. O zaman Allahu teĂ‚lĂ‚ya duĂ‚ edip, şoyle dedi:
"YĂ‚ Rabbî! Bana lutfeyle, cok gunĂ‚hkĂ‚rım. Senin velî kullarından olan babama değer vermez ve inanmazdım. İnadım sebebiyle icinde bulunduğum bu sıkıntıya duştum. Babama hic teslim olmazdım. Onun sozlerini hic tutmazdım. Kimsenin sozunu beğenmez ve yuzunu gormek istemezdim. Babama hic baş eğmezdim. YĂ‚ Rabbî! Benim cektiğim hep bu yaptıklarımdandır. Bana ihsĂ‚n eyle kurtar beni. Şimdi kabahatimi anladım." diyerek gece-gunduz ağlardı.
Gunlerce boyle cĂ‚resiz gam ve dert cekip kurtulacağı gunu bekledi. Bir gun ellerini ve ayaklarını da bağladılar ve; "Şimdi senin gozlerine de mil cekip seni kor edeceğiz, artık dunyĂ‚yı gormez olursun ve bir yere gidemeyip, buralarda kalırsın." dediler. Bu sozleri işitince, cĂ‚resizlik ve dehşet icinde cok ağladı. Artık tam cĂ‚resizlik icine duşup gozlerini de kaybetme korkusu icindeyken birdenbire babası KemĂ‚l Ummî hazretleri karşısına cıkıverdi. Elini uzatıp; "Gozunu yum beri gel. Allahu teĂ‚lĂ‚nın kudretini goresin. Hep Ă‚h edip inlersin." dedi. Sonra onu anlamadığı bir şekilde tutup KĂ‚be'ye bıraktı. Gozlerini actığında KĂ‚be'nin yanında idi. Bu hallere cok şaşırıp, gunahlarına ve kabĂ‚hatlerine pek ziyĂ‚de pişman oldu. Tam bir ihlĂ‚s ile cĂ‚nu gonulden KĂ‚be'yi tavĂ‚f etti. Sonra MakĂ‚m-ı İbrĂ‚him'e gecip iki rekat namaz kıldı.
Bu hĂ‚lini kendisi şoyle anlatmıştır: MakĂ‚m-ı İbrĂ‚him'de iki rekat namaz kıldım. SelĂ‚m verdikten sonra; "YĂ‚ Rabbî bu yolda nice sıkıntılar cektim. Şimdi beni murĂ‚dıma erdir." diye duĂ‚ edip ellerimi yuzume surdum. Bu sırada yanımda oturan yuzu ortulu bir ihtiyĂ‚r gordum. Elini optum ve; "Efendim şimdi sizden ricĂ‚m, beni murĂ‚dıma kavuşturmak icin himmet eylemenizdir. Derdime bir cĂ‚re ihsĂ‚n edin." dedim. Bana; "EvliyĂ‚ya karşı inadı terkeyle, onlara îtimĂ‚t goster. Gorunuşlerine bakma! Onların bĂ‚tınlarına ic alemlerine bak. Neden gorduğunu ilimden habersiz zannedersin. ZĂ‚hir ilimle Allahu teĂ‚lĂ‚ya kavuşmayı mı murĂ‚d edersin! ZĂ‚hir ilmi olmayanı Hak'tan uzak mı sanırsın? Gerci ilim kişiye faydalıdır. Fakat bu ilimle amel edilmeyince, faydası olmaz. Dunyaya duşkun olmayan, haramlardan sakınan mevlasına kavuşur. Eğer bu sozleri anlayıp idrak ettiysen, murşidine yol gostericine teslim olman gerekir." buyurdu ve bir hayli nasîhat etti.
Sinan Efendi bu nasîhatları dikkatle dinleyip cok goz yaşı doktu. Kendisine nasîhat eden zĂ‚t yuzundeki ortuyu kaldırıp ona yuzunu gosterdi. Baktığında onun babası olduğunu gordu. "Derdime yine babam cĂ‚re oldu." diyerek elini opup ayaklarına kapandı. Artık babasının buyuk bir velî olduğunu acıkca gorup anladı. Ona teslim oldu ve duĂ‚sını aldı. KĂ‚be'deki hizmetciler Sinan'ın yanına yaklaşıp; "Bu zĂ‚t neden sana bu kadar yakın alĂ‚ka gosterdi. Senin de ona karşı muhabbetin nedendir?" dediler. "Bu zĂ‚t benim babamdır." deyince, hizmetciler; "Bu zĂ‚t elli seneden beri beş vakit namazını KĂ‚be'de kılar. Biz onu hep burada goruruz." dediler. KemĂ‚l Ummî hazretlerinin oğlu Sinan, daha sonra babasının terbiyesinde tasavvufta yetişip mĂ‚rifet sĂ‚hibi fazîletli bir zĂ‚t oldu.
Bir defĂ‚sında da oğlu Sinan'a; "Oğul eğer ihlĂ‚sın varsa, gel şu ayağımın ustune bas. Goresin sen dahi vakit nicedir, demeyesin bu vakit gecedir." dedi. Oğlu ayağına basınca, ayağını oynattı. Oğlu Sinan'ın gozunden perde kalkıp arşı seyretmeye başladı. Melekleri semĂ‚yı doldurmuş namaz kılıyor halde gordu.Babasının bu kerĂ‚metini gorunce, onun buyuk bir veli olduğunu anlayıp ayaklarına kapandı. Ondan feyz alıp saĂ‚dete kavuştu.
Kemal Ummi hazretlerinin şiirlerinden biri:
Bakın iy cĂ‚n u dil gozun acanlar
Beka mulki fen ilden secenler
Kanı şol dunyĂ‚ya mağrûr olanlar
Kanı şol menzile konup gocenler
Kanı şol illeri bizum diyenler
Kanı şol yerleri ekup bicenler
Kanı şol kal'alar burclar yapanlar
Kanı anda durup yiyup icenler
Kanı şol cem' olup tez dagılanlar
Kanı şol şem' olup yanup tutenler
Kanı şol işret idup raks uranlar
Kanı şol başlara sacu sacanlar
Kanı şol baş oluban kim sananlar
Kamu halkın hakkın yiyup icenler
KemĂ‚l Ummî sen ol Hak'dan yana kac
Kacan kurtulur olumden kacanlar
Bu tuzakda tutulmaz dane icun
SafĂ‚ şevkiyle ucmağa kacanlar
BENİM DİLİM ŞEYH KERÎMUDDÎN'İN DİLİDİR
Yuksek hocaları tarafından icĂ‚zet ile şereflendirilip memleketine gonderildikten sonra, tĂ‚liblere ilim ve feyz kaynağı olarak hizmet eden Kerîmuddîn insanlara cok faydalı olmaktaydı. Bir zaman İmĂ‚m-ı RabbĂ‚nî hazretlerinin yolu, Kerîmuddîn'in beldesine duştu. Orada Kerîmuddîn'den feyz almakta, sohbetinde bulunmakta olanlardan bir grup kimse, hazret-i İmĂ‚m'ın huzûruna gelerek feyz ve bereketlerinden, kıymetli sohbetlerinden istifĂ‚de etmek istediklerini arz ettiler. O da Kerîmuddîn'i cağırarak; "Bunları buyukler yoluna aldınız mı? Almadınız mı?" diye sordular. Kerîmuddîn; "Efendim, yuksek hazretinizden bana ulaşanları bunlara ulaştırdım." diye arz edince, İmĂ‚m-ı RabbĂ‚nî hazretleri o kimselere donerek; "Benim dilim, Şeyh Kerîmuddîn'in dilidir. O ne soyledi ise ben soylemişim. Sohbetlerini bu dikkat ve uyanıklık ile dinlerseniz aynı istifĂ‚deye kavuşursunuz." buyurdu ve uzerlerinde bulunan gomleği cıkararak Kerîmuddîn'e verdi.
1) Turk Klasikleri; c.3, s.39
2) MenĂ‚kıbnĂ‚me-i KemĂ‚l Ummî ; Ali Emirî (Millet) KutuphĂ‚nesi, Manzûm; No: 1323
__________________