EvliyÂnın buyuklerinden ve UşÃ‚kîlik tarîkatının kurucusu. İsmi Hasan, lakabı HusÂmeddîn'dir. 1475 (H.880) senesinde BuhÂrÂ'da doğdu. Soyu hazret-i Huseyin'e ulaşır. Hacı Teberruk isminde bir tuccarın oğludur. Anadolu'ya gelip, Uşak'ta yerleştiği icin "UşÃ‚kî" denildi.
HusÂmeddîn UşÃ‚kî, ilk tahsîlini babasının nezÂret ve himÂyesinde tamamladı. Babasının vefÂtı uzerine ticÂretle meşgûl olmaya başladı. Uzuntu icinde uyuduğu bir gece, ruyÂsında ona; "Boş yere ticÂretin zahmetini cekmek, hakîkat ehli icin zarar ve ziyÂndır. Arzun Âhiret ticÂreti, yÂni Allahu teÂlÂya kavuşmak olsun. GÂyen sonsuz sermÂyeyi elde etmek ise, duny mallarından yuz cevirip, Anadolu'nun guzel şehirlerinden Uşak'ta oturan Seyyid Ahmed-i Semerkandî hazretlerine varıp teslim ol. Uzlet koşesine cekilip, dÂim Rabbin ile bulun!" denildi. İşte bu mÂnevî işÃ‚retten ve almış olduğu emirden sonra kendinde bir başkalık hisseden HusÂmeddîn UşÃ‚kî hazretleri, bir an once bu zÂta kavuşmak arzusu ile yanıp tutuşmaya başladı. Babasından mîrÂs kalan butun mallarını, servetini ve kurulu ticÂret duzenini kardeşi Mahmûd Celebi'ye bağışlayıp, kalbinden duny sevgisini uzaklaştırdı. Durmadan icini yakan aşk ateşinin tesiri ile, yaya olarak BuhÂrÂ'dan ayrılıp yola cıktı. Aylarca suren zahmetli ve meşÃ‚kkatli yolculuklardan sonra,Erzincan vilÂyetine geldi. O sırada Erzincan'da bulunan Seyyid Ahmed-i Semerkandî hazretleri ile karşılaşıp ona bağlanarak, sÂdık bir talebesi oldu. Sonra hocası ile birlikte Uşak'a giderek oraya yerleşti. Hakîkî rehber olan bu buyuk Âlime bağlılığının kuvveti sÂyesinde kemÂle kavuşup, evliyÂlığın yuksek derecelerine ulaştı. Seyyid Emîr Semerkandî hazretleri, kısa zamanda evliyÂlık makÂmına yukselen HusÂmeddîn-i UşÃ‚kî'ye, aldığı mÂnevî emir uzerine hilÂfetnÂme verdi.
Hocası Seyyid Ahmed-i Semerkandî'nin Âhirete irtihÂlinden sonra, onun yerine gecti ve talebe yetiştirmeye başladı. Kısa zamanda ismi guneş gibi parladı ve şohreti cok uzaklara yayıldı. O sırada devrin pÂdişÃ‚hı, Sultan İkinci Selîm HÂn idi. PÂdişÃ‚hın iki oğlundan biri olan ŞehzÂde MurÂd, Manisa'da vÂli idi. ŞehzÂde MurÂd, HusÂmeddîn-i UşÃ‚kî hazretlerine, kendisinin sultÂn olup olmayacağını anlamak uzere, bir mektupla hizmetcisiniUşak'a gonderdi. Uşak'a varan haberci, doğruca HusÂmeddîn-i UşÃ‚kî'ye giderek, huzura kabûl edilmesini ric etti. Huzûra kabûl edilen haberci, daha mektubu HusÂmeddîn-i UşÃ‚kî hazretlerine vermeden ve ziyÂreti hakkında bir şey soylemeden, UşÃ‚kî hazretleri ona; "Git! ŞehzÂdeye soyle! Hemen İstanbul'a hareket etsin. Filan gun saltanat tahtına oturacaktır." dedi. Haberci, hemen Manisa'ya donerek mujdeyi ŞehzÂde'ye bildirdi. ŞehzÂde MurÂd, vakit gecirmeden İstanbul'a hareket etti. Balıkesir'e geldiğinde, Vezîr-i Âzam Sokullu Mehmed Paşa'nın gonderdiği elcilerle karşılaştı. Elciler, SadrÂzamın mektubunu ŞehzÂde'ye verdiler. Mektubu okuyan ŞehzÂde, bu mektuptan babası Sultan İkinci Selîm'in vefÂt ettiğini, SadrÂzamın olum haberini halktan sakladığını ve kendisini tahta cıkarmak uzere dÂvet ettiğini oğrendi. İstanbul'a giderek, HusÂmeddîn-i UşÃ‚kî'nin haber verdiği zamanda, Sultan Ucuncu MurÂd HÂn nÂmıyla tahta gecti.
Bu hÂdiseden sonra, Sultan MurÂd HÂnın HusÂmeddîn-i UşÃ‚kî hazretlerine karşı sevgi ve hurmeti coğaldı. Onun kÂmil bir zÂt olduğuna guveni bir kat daha ziyÂdeleşti ve kendisini İstanbul'a dÂvet etti. Bunun uzerine HusÂmeddîn-i UşÃ‚kî, Uşak'tan ayrılıp, İstanbul'a geldiğinde; PÂdişÃ‚h, erkÂnı ve buyuk bir halk topluluğu tarafından hurmet ve tÂzim ile karşılandı. Aksaray civÂrında oturması icin HusÂmeddîn-i UşÃ‚kî'ye bir ev tahsis edildi. Bir muddet orada kalan HusÂmeddîn-i UşÃ‚kî hazretleri, PÂdişÃ‚ha yakınlığından istifÂde etmek isteyenlerin verdiği sıkıntı yuzunden Uşak'a donmeye karar verdi. Yol hazırlıklarının yapıldığını haber alan PÂdişÃ‚h, bu buyuk zÂtın İstanbul'da kalması icin ricÂda bulundu. UşÃ‚kî hazretleri, Sultan Ucuncu MurÂd HÂnın ricÂsını kabûl edip, İstanbul'da kalmağa karar verdi. PÂdişÃ‚hın emriyle Kasımpaşa civÂrında HusÂmeddîn-i UşÃ‚kî'nin adına bir dergÂh inşÃ‚ edildi. Burada uzun zaman kalarak, cok talebe yetiştirdi. Sohbetlerinde cok kimseler kemÂle geldi. HilÂfet verdiği talebelerini Anadolu'nun ceşitli yerlerine, halka doğru yolu gostermeleri icin gonderdi.
Hasan UşÃ‚kî İstanbul'a geldiği zaman, evliyÂnın buyuklerinden Ummî SinÂn hazretleriyle goruştu. Ummî SinÂn ona Halvetîlik tarîkatında hilÂfet verdi. Şeyh Ahmed-i Semerkandî ise, ona "Kubreviyye" ve "Nûr-i Bahriyye" yolunun hilÂfetini vermişti. HusÂmeddîn UşÃ‚kî de bu yolları birleştirerek UşÃ‚kîlik tarîkatını kurdu.
Şoyle anlatılır: "İnsanların kalabalığından rahatsız olanHusÂmeddîn UşÃ‚kî, PÂdişÃ‚htan hacca gitmek ve Resûlullah efendimizi ziyÂret etmek icin izin istedi. PÂdişÃ‚h kendisine izin verdi. Sefere cıkmadan once, oğlu Mustafa Efendiye hanımının hÂmile olduğunu soyleyerek; "Bizim bu fÂnî Âlemi terketmemiz yakındır. O saÂdetli oğlumun ismini Abdurrahîm koy ve kendisinin ilim ve terbiyesi ile meşgûl ol." diye vasiyette bulundu.
HusÂmeddîn UşÃ‚kî, hac farîzasını yerine getirip geri donerken, Konya'da rahatsızlandı ve 1594 (H.1003) senesinde orada vefÂt etti.CenÂze namazı Konya'da kılındı. Vasiyeti uzerine İstanbul'a goturulmek uzere yola cıkarıldı. Konya vÂlisi, yola cıkmadan once HusÂmeddîn UşÃ‚kî'nin cesedinin kokmaması icin ilÂclatmak istedi. Fakat oğulları ve talebeleri buna karşı cıkarak, UşÃ‚kî hazretlerinin kokmıyacağını soylediler ve ilÂclatmadılar. MubÂrek bedeni, hic kokmadan İstanbul'a getirildi şimdiki kabrinin bulunduğu yere defnedildi.
Şoyle anlatılır: "Kasımpaşa'da, UşÃ‚kî hazretlerinin dergÂhı yakınlarında Ali Efendi isminde bir zÂt vardı. Ali Efendi misk satıcısı idi. Bir şey tartarken, hak gecmesin diye cok dikkat ederdi. Ali Efendi, hac farîzasını yerine getirmek icin Mekke-i mukerremeye gitmişti.Hacı olduktan sonra,Resûl-i ekremin kabr-i şerîfini ziyÂret icin Medîne-i munevvereye gitmek istedi. Fakat ayaklarındaki bir hastalıktan dolayı gidemedi. Bu duruma cok uzuldu. Bir gece ruyÂsındaPeygamber efendimizi gordu.Peygamber efendimiz ona; "Ağlama! Kasımpaşa'da evlÂdım HusÂmeddîn-i UşÃ‚kî'nin kabrini ziyÂret et, onu ziyÂret etmek, beni ziyÂret gibidir." buyurdu. Sonra İstanbul'a donen Ali Efendi, hergun işe giderken UşÃ‚kî hazretlerinin kabrini ziyÂret etmeği kendisine vazife ve Âdet edinmişti. VefÂt ederken bunu cocuklarına vasiyet etti."
HusÂmeddîn UşÃ‚kî, ceşitli eserler yazdı. Bunlardan bÂzıları şunlardır: 1) EvrÂd-ı Kebîr, 2) Hizb-ut-Tesbîh, 3) AhzÂb-ı Usbûiye, 4) Şerhu Virdi SettÂr.
MAHZURU İZÂLE EDİNİZ
Bir zelzele yuzunden HusÂmeddîn UşÃ‚kî'nin turbe ve dergÂhı harÂb olmuş ve cokmuştu. Kabir, sokak zemininden cok aşağı kaymıştı. Yağmur suları kabre doluyordu. ZamÂnın PÂdişÃ‚hı Sultan İkinci Abdulhamîd HÂn bir gece ruyÂsında onu gordu. UşÃ‚kî hazretleri sultÂna; "Kabrimdeki mahzuru izÂle ediniz." dedi. Sultan uyanınca, hemen yakını Hacı Ali Paşayı huzûruna cağırıp, ruyÂsını anlattı. SultanAbdulhamîd HÂn, dergÂhın yerini bilmiyordu. Hacı Ali Paşaya dergÂhın ve turbenin yerini bulmasını soyledi. Hacı Ali Paşa, Kasımpaşa'da dergÂhın ve turbenin yerini araştırarak, buldu. DergÂhın zelzeleden ve su baskınından sonra yıkık ve dokuk bir hÂlde olduğunu sultÂna bildirdi. SultÂnın emri ile, dergÂh ve turbe yeniden yaptırılarak şimdikii hÂline getirildi.
1) Sefîne-i EvliyÂ; c.4, s.179
2) Mir'Ât-ı İstanbul; c.1, s.529
3) Tam İlmihÂl SeÂdet-i Ebediyye; (49. Baskı) s.1065
4) Hadîkat-ul-CevÂmi'; c.2, s.23
5) İslÂm Âlimleri Ansiklopedisi; c.14, s.77
__________________
Hasan HusÂmeddîn UşÃ‚kî
Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler0 Mesaj
●44 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eðitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler
- Hasan HusÂmeddîn UşÃ‚kî