SÂbit bin Kays (r.a.)
Peygamberimizin ve Ensar’ın hatibi SÂbit bin Kays ŞemmÂs (r.a.), şık giyinmeyi sever ve daime guzel elbiselerle dolaşırdı. Bundan bir lezzet ve zevk alırdı. Kimse de kendisine bu hareketinin yanlış olduğuna dair bir soz soylememiş*ti.
“Şuphesiz, Allah, kibirlenip gururlananları sevmez.”[1]mealindeki Âyet-i keri*me nazil olunca, SÂbit’in durumu değişti, evine kapanıp ağlamaya ve tovbe et*meye başladı. Cunku o Âyet-i kerimeyle, kendisi gibi şık giyinenlerin kastedil*diğini anlamıştı. Evinden dışarı cıkmıyor, gozyaşları icerisinde Rabb’ine tovbe ve iltica ediyordu.
Onun bu durumunu Re*sû*lul*lah’a haber verdiler. Re*sû*lul*lah bir adam gondererek, nicin boyle yaptığını sordu. Hz. SÂbit, “Ben şık giyinmeyi severim.” diye cevap verdi. Resûl-i Ekrem, Hz. SÂbit’i rahatlatan ve ferahlatan şu cevabı verdi:
“Sen Âyet-i kerimede sozu edilenlerden değilsin, iyi bir hayat suruyorsun. Hayırlı bir şekilde oleceksin ve Allah seni cennete sokacak.”
Hz. SÂbit’in elem gozyaşları, artık sevinc gozyaşlarına donmuştu. Cok sevdi*ği şık elbiselerini giyebilirdi artık. Gurur ve kibir maksadıyla giyilmeyen guzel elbiselerin İslam’a aykırı bir yonu yoktu.
Re*sû*lul*lah, Muslumanları temsil durumunda olanların cok duzgun ve temiz kıyafetli olmaları gerektiğini zaman zaman ikaz ederdi. Bir yere gonderdiği el*cilerine, “Oyle giyineceksiniz ki, gittiğiniz yerde parmakla gosterileceksiniz!” derdi. Hz. SÂbit de zaman zaman muşrikelere karşı Re*sû*lul*lah’ın ve Ensar’ın ha*tipliğini yapardı. Bu cihetle de onun şık ve guzel giyinmesinde mahzur bir tara*fa, zaruret bile vardı.
Hz. Omer’in rivayetine gore, Re*sû*lul*lah’a bir gun yeni bir elbise getirmişlerdi. Re*sû*lul*lah onu giyerken, “Avret yerimi orten ve beni hoş gosteren bu elbiseyi giydiren Allah’a hamd olsun!” diye dua etmişti.
Demek ki, elbise sadece insanın avret yerini orten bir şey değildi, kişiyi hoş gosteren bir yonu de vardı. Bu hoş gorunme de Resûl-i Ekrem’in yaptığı gibi şukre ve hamde vesileydi.
HucurÂt Sûresi nazil olduğu zaman da, duygulu sahabi SÂbit bin Kays’ı bir endişe almıştı. Âyet-i kerimede şoyle buyuruluyordu:
“Ey iman edenler! Sesinizi Peygamber’in sesinden fazla yukseltmeyin; birbi*rinize bağırdığınız gibi ona bağırmayın. Yoksa amelleriniz mahvolup gider de farkında bile olmazsınız…”[2]
Bu Âyeti işiten Hz. SÂbit, daha once yaptığı gibi, “Bu Âyette kastedilenlerden birisi de benim. Ben de Re*sû*lul*lah’ın huzurunda yuksek sesle konuşuyorum ve amellerim boşa gidiyor. Cehennem ehlinden oldum!” diyerek evine kapandı ve gozyaşları icerisinde Rabb’ine yalvarmaya başladı. Re*sû*lul*lah yine birisini gon*derip nicin boyle yaptığını sordu. Hz. SÂbit işlediği gunahtan bahisle, “Amelleri boşa giden kişilerden olmaktan korkuyorum!” dedi. Bunun uzerine, Re*sû*lul*lah şoyle buyurdu:
“Hayır, korkma! Sen ovunulecek bir hayat suruyorsun. İleride de şehit ola*caksın ve Allah seni cennetine sokacak.”[3]
Hz. SÂbit’in yuksek sesle konuşması, Re*sû*lul*lah’a hurmetsizliğinden değil, onun ha*tipliğinden ileri geliyordu. Onun icin, Âyet-i kerimede ikaz edilen kim*selerden olamaz*dı. Ancak onun hassas kalbi, bundan endişe duyuyor, uzulu*yordu. Resûl-i Ekrem’in sozleri onu yine ferahlatmıştı.
Re*sû*lul*lah’ın mujdelediği gibi, SÂbit bin Kays guzel bir hayat surdu ve sonun*da yalancı, sahte peygamber Museylimetu’l-KezzÂb’la yapılan YemÂme Muharebesi’nde şehit duşerek cennetlikler arasına girdi.
Hz. SÂbit şehit duştuğunde uzerinde kıymetli bir zırh vardı. Bu zırh calındı. Biri ruya*sında Hz. SÂbit’i gordu. Hz. SÂbit, zırhının saklı olduğu yeri soyledi. Onu oradan al*masını ve ihtiyacı olan birisine vermesini rica etti. Ruyayı goren zat, ertesi gun arkadaşlarıyla birlikte Hz. SÂbit’in tarif ettiği yere gitti. Zırhı ora*da buldu. Ve bu şehidin isteğini yerine getirdi.[4]
Allah ondan razı olsun!

___________________________________
[1]Lokman Sûresi, 18.
[2]HucurÂt Sûresi, 2.
[3]Usdu’l-Gàbe, 1: 229-230.
[4]Tecrid Tercemesi, 8: 304.


KAYNAK
__________________