Âmir bin Fuheyre (r.a.)
Cehalet ve zulmun en dehşetlisinin hukum surduğu, işkence ve vahşetin en kor*kun*cunun işlendiği bir devir. Kimsesiz ve zayıf insanların koleleştirildiği, hay*vanlara dahi reva gorulmeyen işlerde calıştırıldığı gunler. Varlıklı, asil ve zalim kişilerin dunyayı kana buladığı, gokyuzune urkutucu bulutların coreklendiği seneler: Cahiliye Devri…
İnsanların her turlu felaket icinde bocaladığı anda hak din imdada yetişti. Semayı rah*met bulutu kapladı, dunyaya şefkat guneşi doğdu. İnsanlar birer bi*rer o nurun yaydı*ğı ışığa koştu. Bu nura koşanların ekserisini ezilen, hor gorulen, itilip kakılan zayıf ve ko*leler teşkil ediyordu. Bu zavallılar, İslam’ın acılan şefkat kucağına atılıyorlardı. Ken*di*lerinin de insan olduklarını ve bazı hakları*nın bulunduğunu muşahede ediyorlardı.
Davetin ilk gunlerinde İslam safına katılan bahtiyarlardan birisi de Hz. Aişe’nin anne bir kardeşi olan Tufeyl bin Abdullah’ın zenci kolesi Âmir bin Fuheyre (r.a.) idi. Hz. Âmir, Peygamberimiz, Erkam’ın evinde bulunduğu sırada iman etmişti.
Âmir bin Fuheyre’nin Musluman olduğunu haber alan muşrikler, kendilerine bir kurban daha bulmuşlardı. Peygamberimizin etrafında toplananların coğal*ması onları cileden cıkarıyordu. O sıralar Hz. BilÂl de (r.a.) iman halkasına gir*mişti. Her gun ayrı bir işkence, değişik bir azap ile karşılaşıyordu. Muşrikler, Âmir bin Fuheyre’yi onun yanına katarak birlikte eziyet ettiler.
Bir gun Hz. BilÂl ile Hz. Âmir bin Fuheyre’yi birlikte bir ipe bağlayarak hay*laz cocukların eline verdiler. Mekke sokaklarında suruklenirdiler.[1]İnancların*dan dondurmek icin her turlu zorluğu tattırdılar. Fakat gozu donmuş nasipsizle*rin işkencesi bu Peygamber Âşıklarına hic tesir etmiyor, eziyetin şiddeti arttık*ca, iman cağlayanlarının sebat ve metanetleri kuvvetleniyordu.
Sonunda Hz. Ebû Bekir (r.a.) bu iki mazlumun imdadına yetişti. Sahiplerine bedellerini odeyerek azat etti. Onlar Âdeta sabırlarının ilk mukÂfatını dunyada almışlar, dunya ve ahiret hurriyetine kavuşmuşlardı.
Ebû KuhÂfe, oğlu Hz. Ebû Bekir’in, Musluman olan koleleri, kurtuluş akcele*rini vererek azat etmesine bir mana veremiyordu. Bir gun oğlunu cağırarak, “Oğulcağızım, bakıyorum da, hep zayıf, kole ve cariyeleri satın alarak azat ediyorsun. Boyle yapacağı*na, guclu, kuvvetli olanlarını satın alıp kurtarsan da, onlar senin koruyucun ve destekcin olsa, daha iyi olmaz mı?!” diye konuştu.
Hz. Ebû Bekir, babasına yuce maksadını şoyle anlattı:
“Babacığım, ben boyle yapmakla onlardan faydalanmayı değil, sadece Allah’ın rıza*sını duşunuyorum
Hz. Âmir, Bedir ve Uhud Savaşlarına katıldı. Ustun kahramanlıklar goster*di.
Âmir bin Fuheyre, Suffe AshÂbı’ndandı. Sahabilerin kurralarından, yani guzel Kur’Ân okuyanlarından birisiydi. Peygamberimizin kÂtipleri arasında da yer alı*yordu.
Uhud Savaşı’ndan dort ay sonra Necid bolgesinde oturan Âmiroğulları kabi*lesinin reisi Ebû BerÂ, Peygamberimize gelerek, kavmine İslamiyet’i anlatma*ları icin birkac sahabi gondermesini istedi. Peygamberimiz gondereceği sahabileri himaye etmesi icin Ebû BerÂ’dan soz alarak Suffe AshÂbı’ndan 40, bir ri*vayette 70 kişiyi irşat heyeti olarak gonderdi. Bu heyetin icinde Âmir bin Fuheyre de vardı.
Heyet, Bi’r-i Maûne (Maûne Kuyusu) bolgesine vardığında konakladı. Ebû BerÂ’nın yeğeni Âmir bin Tufeyl, amcasını dinlemedi, etraf kabilelerden adam toplayarak, istirahat hÂlinde bulunan sahabilere saldırdı. 39 sahabiyi şehit ettiler.
Muşriklerden Cebbar bin SulmÂ, mızrağını Âmir bin Fuheyre’ye saplayınca, “Valla*hi kazandım, gitti!” sozunu işitti. Hz. Âmir şehit duşunce, goğe yukseldi. Bu sozu işiten ve semaya yukselişini goren Cebbar gelerek durumu Hz. Dahhak’a (r.a.) sorunca, Dahhak da Hz. Âmir’in cenneti kazandığını bildirdi. Bu manzara karşısında Cebbar iman etti. Boylece bir kişinin şehadeti, bir diğerinin imanına vesile oldu.
Katliamın musebbibi Âmir bin Tufeyl, sağ kalan Hz. Amr bin Umeyye’yi (r.a.) getirterek, şehit olanların kimliklerini oğrenmek istedi. Hz. Amr, hepsini teker teker soyledi, fakat Âmir bin Fuheyre’yi goremediğini bildirince, Âmir bin Tufeyl, Cebbar’ı gostererek, “Ben sana onun durumunu haber vereyim mi? Şu adam ona mızrağını sapladı. Cekip cıkardıktan sonra adam goklere yukseldi, yukseldi, kayboldu. Vallahi onu bir daha gormedim!” dedi.
Hz. Âmir bin Fuheyre’nin durumu Peygamberimize ulaşınca, “Melekler onun cesedini goğe yukselttiler ve defnettiler.”[2]buyurdu. Hz. Âmir bu sırada 40 yaşında idi.
Allah ondan razı olsun!
_________________________________________
[1]TabakÂt, 3: 230.
[2]Usdu’l-Gàbe, 3: 91; TabakÂt, 3: 231.
KAYNAK
__________________
Âmir bin Fuheyre (r.a.)
Peygamberler ve Evliyalar0 Mesaj
●37 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Peygamberler ve Evliyalar
- Âmir bin Fuheyre (r.a.)