Cerir bin Abdullah (r.a.)
Hicret’in 10. yılıydı… Mekke fethedilmiş, İslamiyet daha geniş kitlelere yayılmıştı. Cevre kabileler kafile kafile Medine’ye geliyorlar, Musluman oluyorlardı. İslam’ın kurtarıcı eli Becileoğullarına da ulaşmış, 150 kişilik bir heyetle Medine’nin yolunu tut*muşlardı. Cerir bin Abdullah (r.a.) bu kafilenin başkanıydı. Kafile Medine’ye yaklaş*tığı sırada Peygamberimiz (a.s.m.), AshÂbıyla sohbet ediyordu. Bir ara, “Sizin yanını*za şu kapıdan Yemenli, hayırlı biri gelecek. Onun yuzunde melik ve melek alameti vardır.” buyurdu. AshÂb purdikkat, haber verilen zatı beklemeye başladı. Bundan sonrasını Hz. Cerir’in kendisinden dinleyelim:
“Medine’ye varınca elbisemi değiştirip mescide girdim. Re*sû*lul*lah o sırada sohbet ediyordu. Selam verdim, oturdum. Muslumanlar goz ucuyla beni suzuyordu. Yanımda oturan zata, ‘Re*sû*lul*lah benden bahsetti mi?’ diye sordum. ‘Evet.’ dedi. ‘Biraz once sen*den guzel bir şekilde bahsetti.’ Bunu duyunca CenÂb-ı Hakk’a hamd ettim. Biraz son*ra Re*sû*lul*lah (a.s.m.), ‘Ey Cerir, nicin geldin?’ diye sordu. ‘Sizin huzurunuzda Musluman olmak icin, y Re*sû*lal*lah.’ dedim. İslam uzere biat edeceğimi, hangi şartı koşacaksa koşmasını soyledim. Şoyle buyurdu:
“‘Allah’tan başka ilah bulunmadığına, benim Allah’ın Resûl’u olduğuma, hicbir şeyi ortak koşmaksızın Allah’a ibadet edeceğine; namaz kılacağına, oruc tutacağına, Muslumanlara yardımcı olacağına, Habeşli bir kole de olsa Âmirine itaat edeceğine ve muşriklerden ayrılacağına biat edeceksin.’
“Ben, ‘Olur.’ dedim. Re*sû*lul*lah elini uzattı, ben de soylediği hususlarda kendisine biat ettim.”
Hz. Cerir’den sonra yanında bulunanlar da teker teker biat ederek Musluman oldular.[1]
Cerir bin Abdullah’ın (r.a.), Peygamberimizin yanında ayrı bir yeri vardı. “Cerir bizden, Ehl-i Beyt’imizdendir.”[2]buyurarak ona iltifatta bulunurdu. Her zaman huzuruna girip cıkmasına musaade etmişti. Her gorduğu yerde de ona tebes*sumde bulunurdu. Huzuruna heyetler geldikce Hz. Cerir’e haber gonderir, o da tertipli ve duzenli bir kıyafetle yanına giderdi. Peygamberimiz, gelen heyete onu takdim eder, İslam’a olan hizmetlerinden dolayı iftihar ederdi.
Bir defasında Peygamberimiz, AshÂbıyla birlikte oturuyordu. Bu esnada Hz. Cerir cıkageldi. Her nasılsa kimse ona yer gostermedi. Peygamberimiz (a.s.m.) sağa sola baktı. Onu buyur edeceği bir yer aradı. Bulamayınca da cubbesini cı*kardı, “Al bunun uze*rine otur.” buyurdu. Hz. Cerir cubbeyi aldı, katladı, optu; sonra da Re*sû*lul*lah’a geri iade etti. “Siz bana ikramda bulunduğunuz gibi, Allah da size ikramda bulunsun, y Re**sû*lal*lah.” diyerek minnettarlığını ifade etti. Peygamberimiz de AshÂbına hitaben, “Bir kavmin buyuğu size geldiğinde ona layık olduğu şekilde ikramda bulunun.” buyurdu.[3]
Hz. Cerir, bir muddet Medine’de Re*sû*lul*lah’ın yanında kaldı. Bu zaman iceri*sinde ondan cok istifade etti. Yurduna donduğunde ise kavmini İslamiyet’e davet etti. Bircok kimsenin hidayetine vesile oldu. Bu arada zaman zaman Me*dine’ye giderek Re*sû*lul*lah’ın sohbetinde bulunuyordu. Bir defasında yine Me*dine’ye gelmişti. Peygamberimiz ona kavminin ne durumda olduğunu sordu. Hz. Cerir, Peygamberimizi mujdeledi, “YÂ Re*sû*lal*lah, Yuce Allah, İslamiyet’i ustun kıldı. Becilelilerin mescidinde ve meydanlarında ezanlar okunuyor. Ka*bileler tapageldikleri putları yıktılar!” dedi.
Re*sû*lul*lah (a.s.m.) buna cok sevindi. Fakat “Zulhalasa ne oldu?” diye sordu. Cerir (r.a.), onun eski hÂl uzere durduğunu soyleyince Re*sû*lul*lah uzuldu. “Val*lahi ondan da kur*tulacağım. Ey Cerir, sen beni ondan kurtaramaz mısın? Beni rahatlatamaz mısın?” buyurdu.
Zulhalasa, Yemen’de bir tapınaktı. Ona “Yemen’in KÂbe’si” deniliyordu. Tapına*ğın icinde uzeri, tac gibi nakışlı, beyaz mermerden bir de dikili taş bulunuyordu. Yemen ile Mekke arasında, Mekke’ye yedi gunluk mesafede bulunuyordu. Onun adına kurbanlar kesilir, cok buyuk hurmet gosterilirdi. Bu itibarla Hz. Cerir’in vazifesi zordu. Fakat bu buyuk insan, Re*sû*lul*lah’ın yoluna baş koymuştu. Onun her emrini, her isteğini yapmaya hazırdı. Bunu yaparken karşılaşacağı guclukleri hic duşunmezdi. Re*sû*lul*lah’ın teklifine hic tereddut etmeden, “Elbet*te kurtarırım, y Re*sû*lal*lah!” diye cevapladı. Vakit gecirmeden hazırlıklarını ta*mamladı. Yanına 150 mucahit almıştı.
Hz. Cerir, atın uzerinde fazla duramazdı. Yola cıkmadan once, “YÂ Re*sû*lal*lah, ben at uzerinde fazla duramam.” dedi. Peygamberimiz mubarek eliyle Cerir’ın (r.a.) goğsune vurdu. Sonra da, “Allah’ım, onu at uzerinde durdur. Kendisi*ne doğru yolu goster. Onu, doğru yolu gosterenlerden eyle.” diye dua etti. Bun*dan sonra Hz. Cerir artık attan duş*mez oldu.
Cerir bin Abdullah (r.a.), Zulhalasa’ya vardığında onu yıkmasına musaade et*mediler. Neticede savaş oldu. Muşriklerden 200 kişi olduruldu. Sonra da tapı*nak yıkıldı, yakıldı. Kısa zamanda harabeye cevrildi… Kendisine verilen vazifeyi başarıyla tamam*layan Hz. Cerir, Medine’ye dondu. Re*sû*lul*lah’a mujde verdi. Re*sû*lul*lah da onlara dua etti.[4]
Peygamberimiz (a.s.m.), Veda Haccı’ndan sonra da Hz. Cerir’i Zulkel ve Zû Amr’ı İslamiyet’e davet etmek uzere Yemen’e gonderdi. Hz. Cerir buna da mu*vaffak oldu. İkisinin de Musluman olmasına vesile oldu. Fakat bu arada Resulullah’ın vefat haberini aldı. Cok uzuldu.
Hz. Cerir, Dort Halife devrinde de tebliğ ve irşat vazifesine devam etti. Hz. Omer onu takdir eder, simasının guzelliği sebebiyle “Cerir bin Abdullah bu um*metin Yusuf’udur.” diye iltifatta bulunurdu. Bir gun Hz. Omer, Hz. Cerir’in de icinde bulunduğu bir grup Musluman’la birlikte oturuyordu. Hoşlanmadığı bir koku duydu. “Koku kimden geliyorsa gitsin, abdest alsın!” dedi. Hz. Cerir, bir Musluman’ın arkadaşları icerisin*de mahcup duruma duşmesini istemezdi. Bu*nun icin de, “Ey muminlerin emîri, hepsi abdest alabilir mi?” diye sordu. Her nasılsa Hz. Omer bunu duşunememişti. Teklif ho*şuna gitti, “Hay sen cok yaşa! Musluman olmadan once de ariftin, şimdi de oylesin.” diyerek Hz. Cerir’e iltifat*ta bulundu.
Cerir (r.a.), bilhassa idarecilere tavsiyede bulunmaktan geri durmazdı. Hak*kın hatırını her şeyden yuce tutar, hak bildiğini soylemekten cekinmezdi. Bir defasında MuÂ*vi*ye’ye (r.a.) bir mektup yazdı. Peygamberimizin, “İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.” hadisini hatırlattı.[5]
Peygamberimiz (a.s.m.), Hz. Cerir’e ticarette aldatmamasını, herkese doğru*yu soylemesini ve insanlara nasihatte bulunmasını tavsiye etmişti. Hz. Cerir ha*yatı boyunca bu tavsiyeye uygun hareket etti. Ticaret yaptığında sattığı malın butun kusurlarını muşteriye soylerdi. “İşte mal, işte fiyatı, işte kusurları… İster al, ister alma.” derdi. “Sen bu şekilde bir şey kazanamazsın.” diyenlere, “Biz Re*sû*lul*lah’a boyle soz verdik. Kazanalım kazanmayalım, verdiğimiz sozden don*meyiz.” cevabını verirdi.
Butun omrunu İslam’a hizmet yolunda geciren ve Hicret’in 51. yılında vefat eden Hz. Cerir, bircok hadis rivayet etmiştir. Bunlardan ikisinin meali şoyle*dir:
“Benden sonra birbirinin boynunu vuran kÂfirlere donmeyiniz.”[6]
“Her kim İslam’da guzel bir cığır acarsa, onun sevabıyla birlikte o cığırda amel edenlerin sevabından hicbir şey eksilmeksizin kendisi de sevap kazanır. Her kim de kotu bir cığır acarsa, onun gunahı ile o yolda gidenlerin gunahından hicbir şey eksilmemek uzere bir mislini de kendi yuklenir.”[7]
______________________________________
[1]Musned, 4: 357; TabakÂt, 1: 347.
[2]Musned, 4: 358; Feyzu’l-Kadîr, 3: 345.
[3]HayÂtu’s-SahÂbe, 2: 282.
[4]TabakÂt, 1: 347-348; Musned, 4: 360.
[5]Musned, 4: 361.
[6]age., 4: 358.
[7]age., 4: 357.
KAYNAK
__________________
Cerir bin Abdullah (r.a.) [ISLAM TIM]
Peygamberler ve Evliyalar0 Mesaj
●52 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Peygamberler ve Evliyalar
- Cerir bin Abdullah (r.a.) [ISLAM TIM]