Ebû RÂfi (r.a.)
Hz. Ebû RÂfi (r.a.), İslamiyet’in getirdiği hurriyet ve eşitlik nimetinin mucessem bir misalidir. Ebû RÂfi, Mısırlı bir koleydi. Bir savaşta esir duşmuş, Mekke’ye getirilmişti. Peygamberimizin amcası Hz. Abbas, onu hizmetine aldı. Hz. Ebû RÂfi, Hz. Abbas’ın (r.a.) işlerini goruyordu. Kureyş kabilesi icinde bulundu*ğundan, bazen muhim işler icin gonderildiği de olurdu. Cunku zeki bir insandı. İstenileni en guzel şekilde yerine getirirdi. Ebû RÂfi’nin asıl ismi “SÂlim”di, ama kunyesiyle meşhur olmuştu.
Kureyşliler, Ebû RÂfi’yi bir mesele icin Peygamberimize gonderdiler. Ebû RÂfi icin sıradan bir hizmet olmakla beraber, ruh dunyasında inkılaplar meyda*na getirecek bir hadiseye de vesile olacaktı. Kendisi şoyle anlatır:
“Re*sû*lul*lah’ı gorur gormez oracıkta kalbime İslam’ın nuru damladı. Kendimi tutamadım, ‘Tekrar o muşriklerin yanına donmek istemiyorum, y Re*sû*lal*lah!’ dedim. Re*sulullah razı olmadı: ‘Ben ahde vefasızlık gosteremem, sozumu yerine getiririm. Senin kalbine şu anda İslam doğmuş olsa da, seni gonderen kimselerin yanına don.’ buyurdu”[1]
Peygamberimiz ona bir elci gozuyle bakıyordu. Bunun icin yanında kalması*nı istemedi. Hz. Ebû RÂfi iman etti, saadet kapısından İslam sarayına girdi. Fa*kat inancını gizledi. Uzun muddet boyle devam etti. Cunku o bir koleydi. İstedi*ği gibi hareket edemiyordu.
Hicret’ten sonra Mekke’de kalan Muslumanlar arasında Hz. Ebû RÂfi de vardı. Bedir Savaşı cereyan ettiği sırada Mekke’de idi. Azılı muşriklerden Ebû Leheb, Bedir Savaşı’na katılmamış, yerine bir başkasını gondermişti. Savaş bitmiş, za*fer Muslumanların olmuştu. KÂbe’nin civarında toplanan Mekkeliler merak icinde bekliyorlardı. Ebû SufyÂn’ın donduğunu gorunce, Ebû Leheb ona yakla*şarak savaşın nasıl gectiğini sordu. Ebû SufyÂn anlatmaya başladı:
“Savaşta bircok adamımızı yakaladılar, oldurduler, bir kısmımızı da esir etti*ler. Savaş esnasında yerle gok arasından, kır atlara binmiş ak benizli bir alay suvari gorundu. Onlara karşı koymak mumkun değildi. Hicbirimizi ayakta bı*rakmadılar.”
O sırada Ebû RÂfi, Zemzem Kuyusu’nun kenarında oturuyordu. Anlatılanları duyunca sevindi, heyecanlandı, kendisini tutamayarak, “Onlar, vallahi melek*lerdir!” dedi. Bu sozu duyan Ebû Leheb cılgına dondu. Hz. Ebû RÂfi’ye bir tokat atarak yere yıktı, dovmeye başladı. Hz. Abbas’ın hanımı Ummu Fadl da oraday*dı. Kolesinin dovulduğunu gorunce yerden bir cadır direği aldı, Ebû Leheb’in başına indirdi. Kafası kırılan Ebû Leheb oradan zelil ve perişan bir vaziyette ay*rıldı. Bir hafta gecmeden de kahrından ol*du.[2]
Hz. Ebû RÂfi, Bedir Savaşı’ndan sonra Medine’ye hicret etti. O sırada Musluman olan, fakat imanını gizleyen Hz. Abbas, Hz. Ebû RÂfi’yi Peygamberimizin hizmetine verdi. Hz. Ebû RÂfi, yıllardır ozlediği hasrete kavuşmuştu. Bu, kendisi icin buyuk saadetti.
Amcasının Musluman olmasına cok sevinen Peygamberimiz, Ebû RÂfi’yi hurriyetine kavuşturdu. Fakat Hz. Ebû RÂfi azat olunca ağladı. Nicin ağladığını soranlara ise şu cevabı verdi:
“Re*sû*lul*lah bir defasında ‘Kole, Rabb’ine ve efen*disine itaat ettiği zaman onun icin iki sevap vardır.’ buyurmuştu. Fakat ben şimdi hur olunca o sevabın birisini kazanama*yacağım!”[3]
Azat olunca Peygamberimizin hizmetinden ayrılmak istemedi. Bu isteğini Peygamberimiz kabul etti. Hz. Ebû RÂfi, Re*sû*lul*lah’ın hayatı boyunca ona hiz*mette bulundu. Sıradan bir kole iken Peygamberimize yakın olmak şerefine er*di. Bu, pek az kimseye nasip olan bir saadetti.
Hz. Ebû RÂfi, zeki, ferasetli ve anlayışlı bir insandı. Peygamberimizin hususi Âdetlerini ve alışkanlıklarını iyi bilenlerdendi. Onun ne zaman nasıl davranaca*ğını cok iyi tahmin ederdi. Bu sadakatinden dolayı Peygamberimiz onun icin buyuk bir iltifatta bulunmuştu. Şoyle ki:
Peygamberimiz, Mahzum kabilesinden zekÂt toplaması icin bir sahabiyi va*zife*len*dirdi. Bu zat, Hz. Ebû RÂfi’ye gelerek, kendisine arkadaş olmasını istedi.
Toplanan zekÂttan kendisinin de faydalanabileceğini soyledi. Cunku zekÂt top*layan kimseler de zekÂt alabilirdi. Bu teklif uzerine Hz. Ebû RÂfi, Peygamberi*mize gelerek durumu anlattı. Peygamberimiz, Ebû RÂfi’ye en buyuk taltif olan şu cumleyi soyledi:
“Sadaka almak Ehl-i Beyt’im icin caiz değildir; bir kavmin azatlı kolesi de kendilerinden sayılır.”[4]
Peygamberimiz bu sozleriyle, Hz. Ebû RÂfi’yi Ehl-i Beyt’e dÂhil ediyordu.
Nitekim Ebû RÂfi’yi Peygamberimiz, bircok hususi hizmette istihdam et*ti. Mekke’de bulunan kızlarını ve Hz. Âişe’yi (r.a.) Medine’ye getirmeleri icin Hz. Ebû RÂfi ile Zeyd bin HÂrise’yi (r.a.) vazifelendirdi.[5]Hz. Meymune (r.a.) ile evlenmesinde Hz. Ebû RÂfi’yi dunur olarak gonderdi.[6]Azatlı cariyelerden Hz. Selma’yı onunla evlendirerek Ebû RÂfi’yi bir aile yuvasına kavuşturdu. Pey*gamberimizin Hz. MÂriye’den (r.a.) olan oğlu İbrÂhim’in ebeliğini, Hz. Ebû RÂfı’nin hanımı Hz. Selma yaptı. Cocuk doğunca Hz. Ebû RÂfi’yi cağırdı. Selma, İbrÂhim’in doğduğunu haber verdi. Ebû RÂfi de koşarak Peygamberimize, bir oğlunun olduğunu mujdeledi. Peygamberimiz cok sevindi ve kendisine hediye*ler verdi.[7]
Peygamberimizin torunu Hz. Hasan doğunca onu kucağına aldığını ve kula*ğına ezan ve kamet okuyarak ismini koyduğunu, Hz. Ebû RÂfi rivayet etmekte*dir.[8]
Hz. Ebû RÂfi’nin, Peygamberimizin bazı hususi ahvaline vÂkıf olduğu, şu hadiseden anlaşılmaktadır:
Bir gece yarısı Peygamberimiz yanına Hz. Ebû RÂfi’yi alarak BÂki Mezarlığı’na gider. Kabir ehline uzunca istiğfarda bulunur. Daha sonra Peygamberimiz, Ebû RÂfi’ye şoyle der:
“Ey Ebû RÂfi, CenÂb-ı Hak beni dunya hazinesi ve orada ebedî kalmak ile cennet ve Kendisine kavuşmaya mazhar olmak arasında serbest bıraktı. Ben, Allah rızasını ve O’na kavuşmayı tercih ettim!”[9]
Peygamberimizin vefatına kadar hizmetinde bulunan Hz. Ebû RÂfi, Bedir’den başka butun savaşlara katıldı. Bilhassa Hayber’de Hz. Ali’nin (r.a.) yanında buyuk kahramanlıklar gosterdi.[10]
Hz. Ebû RÂfi, Peygamberimizin hususi hÂlleriyle alakalı 68 hadis rivayet et*miştir. Bunlardan birisi BuhÂrî’de, ucu Muslim’de, 19’u da Musned’de bulun*maktadır. Hadis sahasında da pek cok talebe yetiştirdi.
Kıptî bir kole iken Peygamberimizin hususi hizmetkÂrlığına yukselen bu zat, İslam tarihinin kaydettiği eşitlik timsallerinden birisidir.
Hz. Ebû Bekir, Hz. Omer ve Hz. Osman (r.a.) devirlerinde buyuk hizmetler goren Hz. Ebû RÂfi, Hz. Ali’nin hilafetinin ilk gunlerinde vefat etti.[11]
Allah on*dan razı olsun!

_______________________________________
[1]Musned, 6: 8.
[2]Sîre, 2: 301-302.
[3]Musned, 2: 344.
[4]age., 6: 10.
[5]age., 6: 9.
[6]TabakÂt, 8: 134.
[7]age., 1: 135.
[8]Musned, 6: 9.
[9]TabakÂt, 2: 204.
[10]Sîre, 3: 349.

KAYNAK
__________________