Kuş Mustafa, Beyaz Hoca, Buyuk Hoca, Hoca Baba, Mustafa Tarhan evet Hackalı Baba...
Mekke. Buhara. Erzurum. Trabzon Hayrat Dağonu koyu ve Duzkoy. İslamı Tebliğ yolunda Kutbuzzaman Molla Hasan Efendi, Hacı Durmuş (1700-1780), İbrahim Efendi ve Hackalı Baba. Molla Hasanoğulları'nın Mekke'den başlayan yolculuğu.
Hackalı Baba, Trabzon’un Hayrat ilcesinin Dağonu koyunde 1864 yılında dunyaya gelir. Babası Mollahasanoğulları’ndan İbrahim Efendi’dir. O son devir Trabzon evliyalarındandır. Oniki tarikatın şeyhidir.
İbrahim Efendi kucuk yaşlardaki oğlu Mustafa ile birlikte Fahri İmamlık yapmak uzere Hayrat'tan ayrılıp Duzkoy'e yerleşirler.
Zaman gecer. İbrahim Efendi bir gun bakar cemaat yok, oğluna:
-Oğlum sen gec imamlık yap der. O da mihraba gecer ve Allahuekber der demez cami cemaat dolar, namazını bitirip de selam verince cemaat boşalır. Bunun uzerine İbrahim Efendi oğlu Hackalı Baba'nın sırtına vurarak tamam oğlum, tamam, sen tamamsın artık tamam" der.
Bir gece. Mana dunyasında bir hal olur. "Kalk" denilir. Kalkar sabah namazını cemaatiyle kılar. Bir davet uzere acilen Corum'a gitmesi gerektiğini belirtir, cemmatle helalleşir, gun henuz ışımadan yola koyulur. Cemaat hoca ayrılalı henuz bir kac dakika olmuşturki, "biz ne yaptık hoca yanına yolluk almadan yola cıktı." Hemen bir cıkın hazırlayarak bir atlı ile peşi sıra gondeririler. Ancak, hoca dan ne bir ses ne bir işaret vardır. Sadece bir kuşun kanat sesleri duyulmaktadır. Kuş batıya doğru ucmaktadır.
Corumlu Murşid-i Kamil Hacı Mustafa. Sabah namazını kılmış beklemektedir. Beklenen Mustafa, bekleyen Mustafa. Trabzon'dan gelecek misafir beklenmektedir. Yuzlerce insan Murşid-i Kamil ile goruşmek uzere beklemektedir. Ancak O, O'nu beklemektedir. ‘’Trabzon’dan benim misafirim gelecek, o gelmeden hicbirinizi kabul edemeyeceğim” diyerek O'nu beklemektedir. Artık herkes O'nu beklemektedir.
Hackalı Hoca, Mustafa gelir. Huzura varır. Koşarak mı gelmiştir ucarak mı gelmiştir, gelmiştir Mustafa, bir hal uzerine gelmiştir Mustafa. Huzura vardığında o Murşid-i Kamil “Kuş Mustafa geldin mi?” diye hitap eder. Ona bir ismide artık Kuş Mustafa'dır.
Corum da dergahta Murşidi Kamil Hacı Mustafa'dan mana ve maddi ilimlerden nasibini alır.
Hocalarının arasında Trabzon Hatuniye Medresesi Dersiamları, Akcabatlı Veli Hakkı Baba, Gumuşhaneli İsmail Bey hocalar da bulunmaktadır. Maddi ve manevi ilimlerinin yanısıra Hackalı Baba Arapca ve Farsca da bilmekte ve konuşmaktadır.
Hackalı Baba iki kez evlenir. İlk eşi Emine Hanım, ikinci eşi ise Zehra Hanım'dır. Emine Hanım'dan Zeliha (Haskız) adını verdiği bir kız cocuğu olur. Tek evladı Haskız Hanım'dır.
İlk eşi Emine Hanım aslen Tonya'lıdır. Emine Hanım genc kızken ciddi bir hastalık gecirir, erkek kardeşi Hackalı Hoca'ya başvurur, 'kardeşimi ancak siz iyileştirirsiniz' diyerek onu Tonya'ya goturur. Hoca Baba Emine Hanım'ı gorunce beğenir, "Sen yakında iyileşeceksin, sonra bana varır mısın?" der. Emine Hanım iyileştikten sonra Hoca ile evlenir.
Hackalı Hoca 1949 senesinin Ramazan ayında Akcaabat’ın bir koyunde hastalanır. At ile şu anda yattığı makama Hacka (Duzkoy) yaylasına goturulur. Odasında uzanmakta, hastadır. Tek evladı Haskız babasının başını kucağına almıştır. Pencere acık. Bir kuş kucuk bir kuş. Gelir goğsune konar Hackalı Baba'nın. Ne yapsalar ne etseler goğsunden uzaklaştıramazlar kuşu. 3 gun boyunca son nefese kadar Haskız ile birlikte o da orada bekler. Ramazan ayının dorduncu gunu. Hakka kavuşur. Cenaze yıkanırken goğsunden ucar. Yıkama işleminden cenaze toprağa verilene kadar, kacmaz. Ne ederlerse etsinler Hackalı Baba'yı bırakmaz. Kuş... Kuş Mustafa.
Sigara
Hackalı Baba sigaraya son derece karşıdır. Gelecekte sigaraya hizmet eden tutunculerin ac kalacağını, mısır-fasulye ekenlerin kÂrlı olacağını soyler. Bir muddet sonra Iran da kıtlık olur. dediğini yapanların Iran’a mısır ve fasulye satarak zengin olur.
Birkac kişi yaylaya gelir. İclerinden biri Hocaya bal hediye getirir. Niyeti sigara hakkında soru sormak. Dergaha gidilir, oturulur. Slgara konusunda nasıl soru soracağız diye duşunurlerken Hacklalı Baba onların bu haline vakıf olur ve sorar.
-Oraya bıraktığınız nedir?
-Baldır.
-Siz nasıl bal yaprsınız?
-Bizim petekler vardır. İcerisine arılar konur. Senede bir bunları sağarız.
-Nasıl sağarsınız, bunlar adamı vurur?
-Biz bir yama yakarız. Deliğin icine duman ufleriz. Geri cekilirler, onden balı alırız.
-Sende sigara cektiğin zaman imanda geri cekilir.
Vurun Aslanlarım Vurun
Bircokları da Hackalı Babayı Kurtuluş Savaşı'nda gorduklerini soylemişlerdir. Hatta savaşta biliniyorken Pazarkapı Ofisi'nin onunde buğday cuvallarını sunguleyerek "vurun aslanlarım vurun. Elhamdulillah zaferi kazandık" diye haykırdığına ve sonra ortadan kaybolduğuna şahit olanlar vardır.
Lakabı "Kuş 'Mustafa" olan, hocasının yanına kuş gibi ucup gittiği bilinen; Kurtuluş savaşında, Cuma namazında, Moloz'da, Pazarkapı'da ve daha bircok yerde mantıktaki zaman ve mekan kavramlarını aşarak birden gorunmuştur.
Hackalı Baba gonul dostlarından ve Trabzon'un manevi mimarlarından Hackalı Hoca Efendiye dair en cok nakledilen menkıbelerinden biri de Akcaabat’a arabaya binmediği halde, araba Moloz’a geldiğinde yolcuların arabaya binmeyen Hackalı Hocayı arabadan once Moloz’a gelmiş olarak gormeleridir. Tabi ki o zaman Moloz diye bir mahalle veya semt yoktu. Tasavvuf merkezlerinden biri olan Pazarkapı Mahallesi’nin tertemiz ve surları okşayan masmavi ve yem yeşil guzelliklerle insan ruhuna Allah'ı zikrettiren sahili vardı.
Yağmur Duası
Macka'da kurak bir gunde halk kendinden yağmur duası yapmasını ister. Hackalı Baba hemen bir bakkala girip elini tereyağına surer.
"Yağ yağ" der. Bakkaldan cıkmadan şiddetli bir yağmur başlar. Dinmeyip tahribat yapınca yine bakkaldan bir avuc ceviz alıp kuru cevizleri sokağa fırlatır, "Yağma yağma" der ve yağmur herkesin gozleri onunde diner.
Ağa
Bir gun Macka'da kopru ayağında dinlenirken halk etrafına toplanmış. O sırada ickici biri olan Mehmet Ağa cıkmış gelir.
- Burada yine halkı ne kandırıp duruyorsun?" der.
Hoca Efendi cevap vermez. Halk
- Sohbetini dinliyoruz, der. Mehmet Ağa, kalmaz, yoluna devem eder. gideri
Yolda Hackalı Baba bir ev gorur.
- Bu ev şenlik midir, ıssız mı?" diye sorar.
Halk:
- Şenliktir hocam, der.
Hoca Efendi:
- Ben burayı cok ıssız goruyorum, der.
Birkac gun sonra o evi ve o eve giden Mehmet ağayı sel alıp orada boğmuştur.
Testi
Sinoplu bir balıkcı Trabzon'a gelerek kayığını Moloz'da rıhtıma cekip Orta Hisar'da camiye namaza gider. O sırada fırtına cıkmıştır. Kayıkcı değerli su testisinin kırılabileceğini duşunur. Hackalı Baba kulağına eğilerek:
-Korkma, testine bir şey olmaz" der.
Adam namazdan sonra motorunun yanına koşmuş ki su dolu testiye hicbir şey olmamıştır.
Cocukcuk
Macka’ya saralı cocuklarını gotururken yukarıdan aşağı Hackalı Hoca'nın geldiğini goren yakınları "Hocam iyi ki sana rastladık. Su cocuğun hali kotu" demişler. O da herkese kaba davranan asabi cocuğu kucağına alıp "A benim deli cocukcuğum, a benim deli cocukcuğum" diye mırıldanarak cocuğun saclarını okşayınca zaptedilemeyen cocuk, kendine gelip sapasağlam olup yurumeye başlamış. Boylece oradan geri donup hocaya teşekkur ederer.
Cunube selam verilir mi
1949. Hackalı Baba'nın son donemleri. Bir delikanlı cunup vaziyette. Gusul icin Ortahisar yokuşunda Cifte Hamam'a gidiyor. Caminin onunden gecip meydan tarafına doğru giderken dort yol ağzında Hoca ile rastlaştır. Selam verir. Hoca delikanlının selamımı almadan yoluna devam eder.
Delikanlı kızar. Koşar bağırır.Ofkeyle:
-Guya da Hoca, Hackalı Hoca. Selam verdik almadı, diye etraındakilere sesli sesli soylenir.
Hoca delikanlının dediğini duyarak geriye doner ve delikanlıya:
-Cunube selam verilir mi oğlum?" diye bağırır.
Delikanlı şaşkın ve mahcup halde O'nun buyukluuunu kabul eder.
Git orada ziyaret et
1994'lerde Hacka'ya giden bir polis memuru Hackalı Hoca'nın evini sorar. O tarihten 45 sene evvel Hakka yuruyen Hackalı'nın evi sorulunca:
-Hayırdır, Hackalı'yı nerden tanıyorsun? diye sormuşlar.
-Guneydoğu'dan, demiş polis memuru.
-Guneydoğu?
-Evet! Urfa, Mardin, Diyarbakır!
Ne iş yaparsın?
-Polisim.
-Hocayla işin ne?
-Oradaki catışmalarda kendisinden cok yardım gordum. Eğer o yardım etmeseydi, beni hastahaneye goturmeseydi, Allah bilir ya şimdi coktan olmuş olacaktım. Kendisine teşekkure geldim.
Polis memuru boyle soyleyince, Hackalı Hoca'nın akıl sır ermez işlerine az cok ÂgÂh ve Âşin olan Hackalılar, Hackalı'nın Hacka'daki cami ve turbesini gostererek:
-Gazan mubarek olsun evladım, Hackalı Hoca, işine gucune akıl sır ermez bir ermişdir. yıllar evvel Rabbisine varmıştır. İşte camisi ve turbesi. Git orada ziyaret et. Senin gorduğun onun ruhaniyetidir, demişler.
Bir Lira
Muhammed Aydın (Kaba Hafız) anlatıyor.
Bir gun koyumuz İskenderli koyunden Hacka yaylasına Hackalı Baba'yı ziyarete gitmeye niyetlendim. Eşten dostdan boş gitmiyim diye bir miktar para topladım. Bir para kesesi yaptım ve dostlardan topladığım beş, on kuruşları icine koydum. Bende kendi paramdan bir lirayı icine attım.
Yayla yolunda giderken, "Parayı vereceğim ama Hackalı Baba benim bir lira koyduğumu bilse..." diye, diğerlerinden fazla para koyduğum icin nefsani bir duşunceye kapıldım. Yaylaya gittim emaneti verdim. Sabahleyin evinde ateşin başında muridleriyle otururken Hackalı Baba birden ceplerinde birşey aramaya başladı ve kendi kendine "Ya bir molla bana bir lira verdi ama nereye koydum bulamıyorum." dedi. Bu sozu bana soylediğini anladım ve cok utandım.
Eşek Sensin
Adamın biri Hocaya şunu sorar; "Benim bir yeminim var. Bir evladım olursa eşşekle minareye cıkacağım. Ne yapmam lazım?" Hocalar aciz kalır. Nihayetinde Hoca Babaya gonderirler.
Yaylaya cıkar ve Hackalı Babaya sorusunu sorar;
-Peki sigara ictin mi?
-Evet.
-Kumar oynadın mı?
-Evet.
-İcki ictin mi?
-Evet.
-Eşşek sensin. Cocuğu sırtına al, cık minareye.
Hac Mujdesi
Refik Yıldız anlatıyor.
Sabaha karşı bir ruya gordum. Hackalı Baba evimize doğru geliyordu. Bende onu karşılayıp evimize davet ettim. Davet ederken "Hackalı Baba, hoş geldin. Buyrun." dedim. Ben onu hic gormediğim icin bana şoyle dedi;
- Sen beni nerden tanıyorsun?
- Bizim evimizde resminiz var ordan tanıyorum. Dedim.
Bana cebinden bir kağıt cıkartıp gosterdi. Kağıtta bir suru isim yazılıydı. İsimlerin icinde benim adımda vardı. Bana;
"Bu liste bu sene Hacca gideceklerin listesidir." dedi. İmkanım ve niyetim yok iken o sene Allahbana Hacca gitmeyi nasib etti.
Kukulikuuu
Mehmet atalay (Havroğlu Hafız) anlatıyor.
Bir gun bulunduğum İskenderli koyunden Hackalı Baba'ya gitmek istedim. Fakat yol uzun olduğu icin yanıma bir arkadaş almak istedim. Bir murid arkadaşıma teklif ettim bana "Gelmem" dedi.
Gelmesi icin cok ısrar ettim ama o inatla "Gelmeyeceğim" dedi bana. Israrlarıma devam edincebana;
"-Dun bahceden tavukları kavalarken taş attım ve bir horozun kafasına denk geldi, oldu. Ben bununicin yanına gitmeye utanıyorum.Cunku anlar onu." dedi.
Ben yine de gelmesi icin ısrar ettim ve ikna oldu. Yaylaya beraber cıktık. Yaylanın duzluğunecıktığımızda karşıki kırandan (tepeden) Hackalı Baba bizi gordu. Gorur gormez de bir muddet"Kukulikuuu...." diye seslendi. Arkadaşımda bana "Ben sana dememiş miydim?" diye sitemde bulundu.
Bozulmuş Yiyecekler
Akcaabat'ta eczacılık yapan Sıtkı Ocak'ın dedesi Hoca'yı yakından tanımakta olup annesi ve dayısı onun elinde buyumuşlerdir. Annesi Asiye Ocak Hoca'nın hizmetini gorur, onun sacını sakalını yıkar, yedirip icirirmiş. Bir gun Hoca aniden gelmiş. Asiye Hanım ona ikram edebileceği yemeği olmadığından icinden 'gidip komşudan yağ, yumurta, ekmek alayım' diye duşunup kapıdan cıkarken,
Hoca;
-Kızım Asiye gel, dolapta ekşimiş fasulye ile ekşimiş yoğurt var. Onları bana getir, der.
Asiye Hanım bunları nereden bildiğini duşunup, şaşırır ve bozulmuş yiyecekleri getirir. Hoca iki yemeği birbirine karıştırıp icine tukurdukten sonra yer.
Ruslar
Trabzon'un Ruslar tarafından işgali (1916) sırasında Hackalı Hoca ve ailesi ile Temel Tarhan ve ailesi yaya olarak Adapazarı'nın Hendek İlcesine kadar gelirler. Orada tahminen 1 yıl kalırlar. Bu sırada Hackalı Hoca;
-Ben o vilayeti ağuladım, Ruslar orada barınamaz. Der ve dua edermiş.
Bir gun Temel Tarhan'a ;
-Hazırlığını yap, bir aya kadar Ruslar gidecek, der ve dediği zamanda Ruslar Trabzon'dan cekilir.
Nişanlın Bekliyor
Hackalı Hoca'nın ikinci eşi Zehra Hanım'ın yeğeni Ali Şenel'in anlattığına gore;
Kız kardeşlerim Sevim ve Taliye gibi ben de Hoca'nın evinde buyudum.
Trabzon lisesi'nde okuduğum donemlerde;
-Oğlum Ali, niye avara (boş) geziyorsun? Giresun' da nişanlın seni bekliyor. Diye takılırdı.
O gunlerde bu takılmalara şaka gozuyle bakıyordum.
Askerlikte yedek subay olarak Giresun'a duşunce, orada askerlik yaparken Giresun' lu eşimle tanıştık ve orada evlendik.
Onun işi bitti
Sevim Eyupoğlu'nun anlattığına gore;
Bir gun bir kadın geldi, uzuntu ve telaş icinde:
-Cocuğum cok hasta! Bize gitsek de onu bir okusan Hoca Baba! Diye yalvar yakar yırtınınca, Hoca Baba;
-Hic bir şey yapılamaz kızım, onun işi bitti! Dedi. Kadın ağlayarak gitti.
Biraz sonra oğrendik ki cocuk o anda ruhunu teslim etmiş.
Zurriyet Goremiyorum
Hackalı Hoca'nın torunlarından Suleyman Kazancı'nın anlattığına gore;
Bir cok insan kendisine evlenmeden veya bir işe girişmeden evvel o olayın hayırlı olup olmadığı şeklinde sorular sorarmış ve kendisi bir muddet duşundukten sonra cevabını verirmiş.
Trabzon Lisesi Beden Oğretmenlerinden birisi Hackalı Hoca'ya gelerek evleneceğini ve bu evlilikte hayır olup olmadığını sormuş. Hackalı Hoca ona;
-Evliliğin hayırlıdır fakat zurriyet goremiyorum... demiş.
Gercekten de oğretmenin evliliğinden hic cocuğu olmamış.
Şeker
Hackalı Hoca'nın ikinci eşi Zehra Hanım'ın yeğeni Sevim Eyupoğlu'nun anlattığına gore;
Cocukluğumuz ve gencliğimiz Hoca'nın evinde gecti. O zamanlar iki katlı bir evde oturuyorduk. Hoca alt katta otururdu. Ben ust kattaki odamda otururken okul icin para lazım oldu. Yanımdaki hizmetci kıza Hoca'ya gidip benim icin para iste dedim. Hoca biraz celalli olduğu icin ben isteyemez ve cekinirdim. Hizmetci Hoca'dan para isteyince, Hoca;
-Eyvah! Kızcağız kırk yılda bir para istedi, bugun de bende para yok! demiş.
Ben oldukca kızdım ve;
-Herkese para veriyor, bana gelince yok diyor! Dedim ve hizmetciyi tekrar Hoca'ya yolladım.
Hoca bana bir kese kağıdının icinde bir parca peynir şekeri gonderdi. Sebebi neydi bilemiyorum ama Hoca'nın cebinden peynir şekeri hic eksik olmazdı.
Hizmetci;
-Sana şeker gonderdi deyince! Sinirlenerek, kese kağıdını duvara fırlattım ama fırlatmamla birlikte gozlerim fal taşı gibi acıldı. Cunku paketin icinden şangır şangır para sacıldı. Bir suru ıslak ve yağlı para. Zannedersem iki yuz tane para ama o tarihler icin cok kıymetli bir para.
Kız Evladı
İstanbul Uskudar'da oturan Mackalı Abdullah Kurşunoğlu'nun anlattığına gore;
Tarlada bir gun bel bellerken Hackalı Hoca'nın muridlerinden iki arkadaşım yanıma geldiler. Hackalı Hoca'nın yanına gideceğiz dediler ve uc saatlik yolu yuruyerek birlikte gittik. Hackalı Hoca'nın misafir olduğu evin cocuğu ile biz daha yoldayken Hoca bize haber salmış:
-Gidin onlara soyleyin, şu yeni gelen benim yanıma gelmesin...
Onun uzerine arkadaşlara ;
-Siz onun muridisiniz, siz girin. Beni istemediği icin ben burada durayım... diyerek taşın uzerine oturdum.
Arkadaşları iceri girince Hoca'ya yalvarıp onu da iceri almasını istemişler.
İceri girince eline kapanıp af diledim. Dedi ki:
-Sen domuz gibi adamsın!... Nasıl oluyor da kız evladını dovuyorsun? Anaya babaya en yakın kız evladıdır... dedi.
Gozleri kapalıyken bunları soyledi. Hakikaten ben kızımı dovuyordum.
Ondan sonra eline ayağına kapanıp tovbe ettim.
KAYNAK
__________________
Hackalı Baba
Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler0 Mesaj
●38 Görüntüleme