Şam velîlerinin buyuklerinden. On ikinci asrın sonlarında vefÂt etti. HayÂtı hakkında fazla bir bilgi yoktur. ZamÂnında bulunan tasavvuf buyuklerinin onde gelenlerinden idi. HÂl ve hareketleri, guzel ahlÂkı ile herkes tarafından sevilir, cok hurmet edilirdi. Kendi hÂlinde yaşar, sıkıntıda olanların yardımına koşardı.

Bir gun, Şam kÂdısı hayvanına binmiş bir yerden geciyordu. Baktı ki, Berk hazretleri ileride bir yerde ayakta duruyor. Onunde bir hırka ve elinde de kalın, buyuk bir sopa var. Cok hiddetli bir şekilde, elindeki sopayla o hırkaya hucûm ediyor ve sopayla vuruyordu. Her vuruşunda, hırkadan kan fışkırıyor, cıkan kanlar etrÂfa yayılıyordu. Kendinden gecmiş bir hÂlde, arada bir "Allah!" diye haykırarak, sanki harb meydanında imiş gibi o hırkayı dovuyordu. Bu hÂli dikkat ve hayretle seyreden kÂdı efendi, hayvanından indi. Yerde, bir mikdÂr daha Berk hazretlerini seyretti. Bir zaman sonra Berk hazretleri o hÂlden ayrılıp, normal (zÂhir) hÂline gelince, "Efendim! Bu ne hÂldir? Bu durumu izÂh eder misiniz?" dedi. Berk hazretleri cevÂbında şoyle anlattı:

"Şu anda Mensûre vak'ası meydana geldi. Muslumanlarla kÂfirler harb ediyorlardı. Muslumanlara yardım ettim. Allahu teÂlÂnın izni ile muslumanlar gÂlib, kÂfirler zelîl ve perişÃ‚n oldular. Bu gorduğun kanlar, kÂfirlerin kanıdır. Sen, şimdi bu gunun tÂrihini tut. Bir zaman sonra bu hÂdisenin haberi gelir. Bu tÂrih ile karşılaştırırsın. Aynı gun ve saatte olduğunu gorunce, bu soylediklerime yakînen inanmış, iyice anlamış olursun." dedi. Berk hazretlerinin bu sozlerini hayretle dinleyen kÂdı efendi, hÂdisenin tÂrihini, saatini not edip ayrıldı. Aradan bir zaman gectikten sonra, bu hÂdisenin haberi geldi. HÂdisede bulunanlardan bir grup kÂdının huzûruna gelip, "Harbin şiddetli Ânında, havada bir kimse goruldu. Elinde buyuk bir sopa vardı. O sopa ile duşmanların başlarına vuruyor, vurdukca da kan fışkırıyordu. O kimsenin sıfatları da şoyle idi." diyerek Berk hazretlerini tarif ettiler.

İŞİ GECİKTİRMEYİN
__________________