Meşhûr velîlerden. İsmi RûzbehÂn bin Ebî Nasr el-Baklî’dir. Kunyesi Ebû Muhammed, lakabı Sadreddîn’dir. Babasının sebzeci olması ve kendisinin gencliğinde bu işle meşgûl olması sebebiyle Baklî lakabı ile anılmıştır. Tahminen 1132 (H.527) de doğdu. 1209 (H.606) senesinde vefÂt etti. Kitaplarda Âriflerin sultanı, Âlimlerin burhanı ve Âşıkların rehberi ifÂdeleriyle zikri gecmektedir.

Tasavvufta yetişmek icin calıştığı sıralarda Şiraz havÂlisinde ve dağlarında nefsini ıslah icin cok riyÂzetler cekti. Tasavvufta yetişmek icin Irak, Kirman, Hicaz ve Şam’a seyÂhat etti. Irak’ta Şeyh CÂgir’e talebe olup ondan feyz aldı. On beş yaşlarında iken Hızır aleyhisselÂmla goruştu. Genc yaşından îtibÂren ibÂdet ve tÂatla meşgûl oldu. On sekiz yaşlarında iken babasının dukkanında calıştığı bir sırada duny malına yuz cevirip dukkandan ayrıldı. MÂnen yukselmek icin cok gayret sarfetti. Bir muddet insanlardan uzak kaldı. Yalnız başına dolaştı. Yirmi beş yaşlarında Şiraz’da bir dergÂha yerleşti. Burada daha onceden memleketi FesÂ’da tanıdığı hocası CemÂleddîn bin Halil el-FesÂî ile karşılaştı. Bir muddet de Şeyh Ebû Muhammed el-CevzÂkî’nin dergÂhında kaldıktan sonra memleketi FesÂ’ya dondu. Bu sırada Mantuk-ul-EsrÂr bi BeyÂn-il-EnvÂr adlı eserini yazdı. Tasavvufla ilgili olan bu eserinde Fars bolgesi emiri Tekle bin Zengî icin du etti. Tekle bin Zengî, ona hurmet ve himÂye gostererek, Şiraz’a dÂvet etti.

İki def hacca gitti. Mekke’de bir muddet ikÂmet etti. Omrunun sonlarına doğru bir ayağı felc oldu. Şiraz’da vefÂt etti. CenÂze namazını Şiraz KÂdılkudÂtı Seyyid Şerefeddîn Muhammed bin İshak el-Huseynî kıldırdı.

RûzbehÂn Baklî hazretlerinin dostlarından Şeyh Ebû Bekr bin TÂhir şoyle anlatmıştır: “Her seher vakti onunla nobetleşe Kur’Ân-ı kerîm okurduk. Biraz o okur ben dinlerdim, biraz da ben okurdum o dinlerdi. VefÂt ettiği zaman cok uzuldum. VefÂt ettiği gunun gecesinde kalkıp seher vakti namaz kıldım. Sonra onun kabri başına oturup ondan ayrı duştuğum icin ağladım ve Kur’Ân-ı kerîm okumaya başladım. Bir miktar okuyup durdum. Ben okumayı kesince RûzbehÂn Baklî hazretlerinin kabrinden sesini duydum. Ben susunca o Kur’Ân-ı kerîm okumaya başladı. CemÂat toplanana kadar okudu. Sonra ses kesildi. Bu hal hayatta olduğu gibi vefÂtından sonra da bir muddet devÂm etti. Bir gun bu sırrı dostlarımdan birine soyledim. Soyledikten sonra bir daha sesini duyamaz oldum.

Buyurdu ki:

“Kalb, şehvete batarsa, aklın almadığı kederler kendisine yuklenir.”

“Tovbe, nefse uymaktan donmek, kalbin Hak yoluna girmesidir.”

“Allahu teÂlÂ, safÂyı, guzelliği helÂl yimede, helÂl giymede; katılık ve sıkıntıyı da haramda kıldı.”

Meşreb-ul-ErvÂh, ArÂis-ul-BeyÂn, Mantık-ul-EsrÂr bi BeyÂn-il-EnvÂr, Şerh-i ŞathiyÂt, RisÂlet-ul-Uns fî Rûhul-Kuds, Şerh-ul-Hucûb, Siyer-ul-ErvÂh, KitÂb-un-NukÂt, Keşf-ul-EsrÂr ve'l-MukÂşefÂt-ul-EnvÂr gibi eserleri olan RûzbehÂn Baklî hazretleri omrunu din kitabı yazmakla ve insanlara İslÂmiyeti anlatmakla gecirmiştir.

1) NefehÂt-ul-Uns (Osmanlıca); s.298
2) Meşreb-ul-ErvÂh
3) Tam İlmihÂl SeÂdet-i Ebediyye; (49. Baskı) s.1135

__________________