ŞECERESİ




Suleyman Hilmi Tunahan kuddise sırruh Efendi Hazretleri 1888 (Hicri 1305/ Rûmi 1304) senesinde, gunumuzde Bulgaristan sınırları icinde kalan Silistre’nin Hezargrad kasabasının (bugun Razgrad şehri) Ferhatlar Koyu’nde dunyaya geldiler. Babası HocazĂ‚de Osman Fevzi Efendi (1845-1928) tahsilini İstanbul’da tamamlamış ve Silistre’de Satırlı ve Hacı Ahmed Paşa Medreselerinde yıllarca muderrislik yapmış mĂ‚ruf bir dersiĂ‚mdır. Annesi Hadice Hanım’dır. Dedesi ise, Kaymak Hafız namı ile meşhur bir zĂ‚t olup 110 yaşına doğru vefĂ‚t etmiş olan Mahmud Efendi’dir.

HocazĂ‚deler olarak bilinen bu asil ailenin ceddi, Seyyid İdris Bey’e dayanır. İdris Bey, Fatih Sultan Mehmed Han tarafından Tuna Hanı nasb edilmiş ve ustelik kendisine kız kardeşi tezvic edilmiş bir zĂ‚ttır.

Suleyman Efendi Hazretleri, babası gibi HocazĂ‚de lĂ‚kabını kullanmış olup Soyadı Kanunu’yla birlikte “Tunahan” soyadını almış ve kucuk yaşta vefĂ‚t eden oğlu FĂ‚ruk'tan dolayı da "Ebu'l-FĂ‚ruk" kunyesiyle tanınmıştır.

Babası Osman Efendi, İstanbul’da tahsiline devam ederken, dikkate şĂ‚yĂ‚n bir ruya gorur. Ruyasında, vucudundan kopan bir parcanın gokyuzune cıkıp dunyaya ışık sactığını gorur ve ruyasını “sulbunden gelecek bir evladının dunyayı mĂ‚nen aydınlatacağı” şeklinde tabir eder.

Silistre’ye donunce evlenir. Dunyaya gelen Fehim, Suleyman Hilmi, İbrahim ve Halil ismindeki dort oğlundan ruya tabirine muvafık duşecek istidĂ‚dı Suleyman Hilmi’de gorur. Onun yetişmesi icin hususî bir ihtimam gosterir.



TAHSİL HAYATI

Suleyman Efendi Hazretleri (k.s.) ilk tahsilini 1902 (Rûmî 1318) yılında Silistre Ruşdiye Mektebi’nde tamamlar. Aynı sene Silistre’de bulunan Satırlı Medresesi’nde okumaya başlayarak burada temel Arabî ilimleri tahsil eder. Daha sonra tahsilini tamamlamak uzere babası tarafından 1907 yılında İstanbul’a gonderilir. Babası onu İstanbul’a gonderirken şu tavsiyede bulunur:
“Oğlum, Usûl-i Fıkıh ilmine iyi calışırsan, dininde kuvvetli olursun. Mantık ilmine iyi calışırsan, ilminde kuvvetli olursun.”

Suleyman Efendi Hazretleri İstanbul’da, FĂ‚tih dersiĂ‚mlarından ve devrin meşhûr Ă‚limlerinden Bafralı Ahmed Hamdi Efendi’nin ders halkasına devam eder. Bu yıllarda, yine Fatih’te bulunan HĂ‚fız Ahmed Paşa Medresesi’nde ikamet eder. Dersleri ise FĂ‚tih Medreseleri’nden (Sahn-ı SemĂ‚n) Bahr-i Sefîd Cifte Baş Kurşunlu’da okur. Ahmed Hamdi Efendi’den butun dersleri ikmal edip 1913 senesinde birincilikle icazet alır.

Ekim 1914’te (Teşrinievvel 1330) tedrisata başlayan DĂ‚ru’l-HilĂ‚feti’l-Aliyye Medresesi Kısm-ı Âli’ye kaydolup birinci ve ikinci sınıfları imtihanla gecerek Ucuncu Sınıf’tan okumaya başlar. Buradan 1916 yılında (Eylul 1332) mezun olur. (Ucuncu ve dorduncu sınıfları FĂ‚tih Medreseleri’nde faaliyet gosteren dort senelik Kısm-ı Âlî’nin ismi 1917’de Sahn olarak değiştirilmiştir.)
30 Eylul 1916’da ihtisĂ‚sını (doktora) yapmak uzere, tedrisatı uc sene olan Medresetu’l-Mutehassısîn’in Tefsir ve Hadis şubesine kaydolur. (Fatih’te Yavuz Sultan Selim CĂ‚mii yanında Abdulhamîd-i Evvel Medresesi’nde faaliyet gosteren Mutehassısîn Medresesi’nin ismi 1917’de “Suleymaniye Medresesi” olarak değiştirilmiştir.)

İlk iki seneyi muvaffakiyetle tamamlayınca 1918 (1334) senesinde yirmi arkadaşıyla birlikte kendilerine Şeyhulislamlık makamının teklifi ve Padişah Mehmed Vahiduddin Han’ın irĂ‚de-i seniyyesi ile İstanbul Muderrisliği Ruûsu verilir ve dersiĂ‚m olur. Suleyman Efendi Hazretleri, 27 Mayıs 1919’da Suleymaniye (Medresetu’l-Mutehassısîn) Medresesi Tefsir ve Hadis şubesinden birinci derece ile mezun olur.

Medresetu’l-Mutehassısîn’e girmeden once Medresetu’l-KuzĂ‚t’ın (Hukuk Fakultesi) da giriş imtihĂ‚nını birincilikle kazanır. Fakat bunu buyuk bir sevinc ile pederine mektupla bildirdiği zaman babasından şu telgrafı alır:

“Suleyman, ben seni Cehenneme gondermek icin İstanbul’a gondermedim.”

Pederleri bu telgraf ile kendisine, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in “Uc kadıdan ikisi cehennemdedir.” meĂ‚lindeki Hadis-i Şerif’lerini hatırlatmışlardır.

Suleyman Efendi Hazretleri (k.s.), pederine verdiği cevapta, “Kendisinin asla kadılık (hĂ‚kimlik) mesleğine sulûk etmeye niyetli olmadığını, maksadının, devrinin butun zĂ‚hirî din ilimleri sahasında kemĂ‚le ermek olduğunu” bildirirler ve Medrese-i Suleymaniye’nin Tefsir ve Hadis kısmından diplomasını alıp DersiĂ‚m oldukları gibi, tedrisatı 4 yıl olan Medresetu’l-KuzĂ‚t’tan mezun olup kadılık rutbesini de alırlar. Boylelikle devrinin aklî ve naklî ilimlerinde en yuksek dereceyi ihrĂ‚z etmişlerdir.

Suleyman Efendi Hazretleri ayrıca, astronomi de tahsil etmiştir.

Kendilerinin DĂ‚ru’l-HilĂ‚feti’l-Aliyye Medresesi Kısm-ı Âli Ucuncu Sınıf’ta okuduğu dersler ve notları şoyledir:
Tefsîr-i Şerîf:10 Hadîs-i Şerîf: 10 İlm-i Fıkıh: 9 Usûl-i Fıkıh: 10 HilĂ‚fiyĂ‚t (Mukayeseli İslam Huk.): 10 İlm-i KelĂ‚m: 10 Felsefe: 10 Hukuk ve KavĂ‚nîn: 9 EdebiyĂ‚t-ı Arabiyye: 10 Yekûn: 88
27 Mayıs 1919 (14 Mayıs 1335) tarihinde mezun olduğu Suleymaniye Medresesi’nin son sınıfında okuduğu dersler ve notları şoyledir:
Tefsir-i Şerif: 10 Usûl-i Hadis ve Nakd-i RicĂ‚l: 10 Hadis-i Şerif: 10 TabakĂ‚t-ı KurrĂ‚ ve Mufessirîn: 10 RisĂ‚le (Doktora Tezi): 9 + 2/7 Aded-i Vasat (Ortalama): 9 + 9/14
KezĂ‚ Medresetu’l-KuzĂ‚t’tan aldığı diplomada, okuyup imtihan verdiği derslerden bazıları şunlardır:
Roma Hukuku, Sakk-i Şer’î, Ticaret-i Berriye Hukuku, Ticaret-i Bahriye Hukuku, Hukuk-ı Duvel vb.
VAZİFE VE HİZMETLERİ


Suleyman Efendi Hazretleri, 1919 yılındaki mezuniyetini muteakip 1 Haziran 1920 tarihinden itibaren dersiĂ‚m olarak vazifeye başlar. DersiĂ‚mlık vazifesine devam ederken ilk muderrisliğe de, 1922’de DĂ‚ru’l-HilĂ‚feti’l-Aliyye Medresesi’nin İbtidĂ‚-i HĂ‚ric kısmının birinci sınıfında Turkce muderrisi olarak tayin edilir. Ardından 1923 yılında once Arapca (Sarf-ı Arab&#238 daha sonra tekrar Turkce muderrisliğinde bulunur.

Bu sırada 1 Kasım 1922’de Osmanlı saltanatı kaldırılmıştır. Ardından da 3 Mart 1924’te cıkarılan Tevhîd-i TedrîsĂ‚t Kanunu ile medreseler once MaĂ‚rif’e (Milli Eğitim Bakanlığı) bağlanmış, bir muddet sonra ilgĂ‚ olunmuştur.

Ancak vazife yaptığı İbtidĂ‚-i HĂ‚ric Medresesi İmam-Hatip Mektebi'ne cevrilince Suleyman Efendi Hazretleri, o zamanın şartları ve takip edilmekte olan siyaset sebebiyle burada yeterli din eğitimi verilemeyeceğinden, dersiĂ‚mlık uhdesinde kalmak uzere muderrislikten kendi isteğiyle istifa eder.

Tevhîd-i TedrîsĂ‚t Kanunu ile muderrisler acıkta kalır. Suleyman Efendi Hazretleri, kendisinin de uyesi bulunduğu Cemiyet-i Muderrisîn'de sayıları 520 kadar olan İstanbul muderrislerini, “gelişmelerin dînî ilimlerin kaybolmasına sebep olacağını” ifade ederek devamlı surette şoyle ikaz eder:

“Ey dersiĂ‚mlar, sizler bu memlekette bugun icin dinin teminatlarısınız, ikişer ucer kişi okutup onlara dini oğretirseniz asgari elli sene, bir iki nesil boyu İslam’ın omrunu uzatmış olacaksınız. Bunu yapmazsanız huzur-ı İlĂ‚hîde mesuliyetten yakanızı kurtaramazsınız!”

Fakat muderrisler: “Artık hocalıkta bize ekmek kalmadı, bize tevdi edilecek başka mesleklere gidelim.” derler. Suleyman Efendi Hazretleri ise onlara:

“Efendiler; hocalık bir meslek, bir ekmek teknesi değildir. Hocalık; Allah’ın, Rasûlullah’ın, kitabullahın ve dîn-i celîl-i İslĂ‚m’ın tebliğ memurluğudur.” diye cevap verir.

Suleyman Efendi Hazretleri sonunda bazı muderrisleri ikna ederek hukumete şu mealde bir telgraf cekmeye muvaffak olur:

“Biz aşağıda isim ve imzaları bulunan dersiĂ‚mlar, hukumetimizin harb-i umûmî gibi buyuk bir felaketten cıkması dolayısıyla mĂ‚lî muzĂ‚yaka icinde bulunduğunu dikkate alarak dînî ve İslĂ‚mî ilimleri fahriyyen okutmaya hazır olduğumuzu bildiririz.”

Ancak bu taleplerine:

“Memlekette Tevhîd-i Tedrîsat Kanunu yururluktedir; hilĂ‚fına hareket şiddetle cezayı mustelzimdir!" şeklinde cevap gelir.

1926 senesinde son defa koyu Ferhatlar'ı ziyaret eder ve kırk gun kaldıktan sonra tekrar Turkiye'ye doner. İki sene sonra da (1928’de) pederleri Osman Efendi’nin vefĂ‚t haberini alır.
Butun menfi şartlar altında dîn-i mubîn-i İslĂ‚m icin gayret gosteren Suleyman Efendi Hazretleri o zor gunleri şoyle anlatır:

“Bir zaman geldi, mebus maaşı kadar para verip talebe okutmak istedim, bulamadım. Parayı alıp kacıyorlardı, cunku korkuyorlardı. Bu ilimler yeryuzunden kaybolacak diye korkuyordum. Fakat sonradan CenĂ‚b-ı Hakk sebepler halk etti ve okutma imkĂ‚nı buldum. Yaşlılardan başladık, daha sonra gencler geldi. Ve şimdi yuruyor. Butun bunlar CenĂ‚b-ı Hakk’ın bize lutfudur.”

O gunlerde devamlı olarak polis takibi altında bulunan Suleyman Efendi Hazretleri 1930’da İstanbul'dan ayrılarak talebe okutabilmek icin Catalca'nın Kabakca Koyu’nde bir ciftlik kiralar. Ayrıca bir ortakla birlikte, gaz yağı satan bir şirketin Trakya ana bayiliğini alır. Kiraladığı ciftlikte calışan işciler arasından sectiği bazılarına ders okutur. Bu durum jandarma tarafından tespit edilince derse devam edebilmek icin o muhitte bulunan Kuşkayası’na cıkar. Bilahare Silivri'de meşe komuru yapmak uzere kiraladığı ormanın tenha bir bolgesinde ders okutmaya devam eder.

Bu faaliyetleri de fark edilince 1933’te Guney'e gidip Torosların bazı koylerinde mandıracılık yaparak talebe okutur. Yine talebe okutmak maksadıyla Adapazarı’nda bir kiremit fabrikası satın alır. Talebe bulamadığı zamanlarda iki kızını okutarak icazet verir. Suleyman Efendi Hazretleri, kiraladığı vasıtalarda şehir icinde dolaşırken ve şehirlerarası tren yolculuklarında da ders okutur.

Suleyman Efendi Hazretleri bir taraftan da İstanbul’da Doğancılar, Aziz Mahmud HudĂ‚yi, Yağkapanı, Softa Hatip, Ucmihraplı, Kasımpaşa CĂ‚mi-i Kebir, PiyĂ‚lepaşa, Ağa CĂ‚mii, Arap CĂ‚mii, Arpacılar CĂ‚mii, Asmalı Mescid, Kısıklı CĂ‚mii gibi nisbeten kucuk cĂ‚milerin yanında Şehzadebaşı, Laleli, FĂ‚tih, Suleymaniye, Sultanahmed, BĂ‚yezid, YenicĂ‚mi gibi buyuk selĂ‚tîn cĂ‚milerinde vaaz ve irşad faaliyetlerine devam eder.

Suleyman Efendi Hazretleri bu hizmetleriyle beraber asıl faaliyeti olan talebe okutma hizmetlerine cami odalarında, evlerde, apartman bodrumlarında devam eder. Talebeleri arasında, genc-yaşlı ceşitli meslek erbĂ‚bı kimseler vardır.

Gerek vaazlarının tesiri gerekse Ehl-i Sunnet ve’l-Cemaat akîdesine bağlılığı neticesinde geniş halk kitlesi tarafından buyuk alaka goren Suleyman Efendi Hazretleri 1950'den sonra ortaya cıkan bazı imkĂ‚n ve fırsatlardan istifadeyle kendisine gonul veren zenginlerin de desteğiyle din eğitimi faaliyetlerini daha da artırır.

Bu cercevede 1951 senesinde bir iş adamının Uskudar Camlıca'daki eski koşkunun birinci katında, yirmi beş civarında talebeyle ilk yatılı Kur'Ă‚n Kursu'nu acar. Takip eden yıllarda başta kendi evinin bazı muştemilatı olmak uzere, Camlıca ve cevresinde kiraladığı evlerde ve Aziz Mahmud HudĂ‚yî cilehĂ‚nesi yanındaki bir binada ders halkaları oluşturur. Aynı yıllarda İstanbul'un Avrupa yakasında Şehzadebaşı ve Vefa’daki Taştekneler (Molla Husrev) CĂ‚milerinde başta imam ve muezzinler olmak uzere gelen talebelere ders okutur.

Suleyman Efendi Hazretleri, eskiden medreselerde okutulması yılları alan dersleri, zamanın şartlarını dikkate alarak kısa surede tamamlatır. Boyle kısa muddet zarfında talebe yetiştirmesinin tenkit edilmesi uzerine şoyle buyururlar: “Efendiler, Ummet-i Muhammed’in evladı sel gibi cehenneme akıp giderken ummetin, bu ilimlerin beş-on senede okutulmasını beklemeye tahammulu var mıdır? Biz evlatlarımıza ilmin anahtarını veriyoruz, onlar bu anahtarla kitapların ve kutuphanelerin kapılarını acacaklar.”

Suleyman Efendi Hazretleri tedrisata ilk olarak Kur'Ă‚n-ı Kerîm’i ve ilmihal bilgilerini oğreterek başlar, sonra Arapca sarf ilminden Emsile, BinĂ‚, Maksûd, İzzî, MerĂ‚h; nahivden AvĂ‚mil, İzhĂ‚r, KĂ‚fiye, Molla CĂ‚mî kitaplarını; kelĂ‚ma dair AkĂ‚id-i Nesefiyye ve EmĂ‚lî kasîdesi; fıkıhtan Nûru’l-ÎzĂ‚h, Kudûrî; usûl-i fıkıhtan Muhtasaru’l-MenĂ‚r; mantıktan ÎsĂ‚goci; ilm-i beyĂ‚n ve bedi‘den AlĂ‚ka RisĂ‚lesi ve Telhîsu’l-MiftĂ‚h gibi Arapca eserleri okuturdu. İleri seviyede derslerin okutulduğu tekĂ‚mul talebelerine ise ilm-i kelĂ‚mdan Sa'duddin TeftĂ‚zĂ‚nî'nin Şerh-i AkĂ‚id’ini, fıkıhtan Molla Husrev'in Dureru'l-HukkĂ‚m'ını, usûl-i fıkıhtan yine Molla Husrev'in Mir'Ă‚tu'l-Usûl’unu, mantıktan Ali el-Kazvînî'nin Şemsiyye'sini okutur, zaman ve imkan nisbetinde ferĂ‚iz, tefsir, usûl-i tefsir, hadis, usûl-i hadis, İslĂ‚m tarihi ve Farscaya dair birer eser okutarak icazet verirdi. Talebelerine, din ilimlerinin yanı sıra astronomi ve tıbba dair bilgiler vermiş ve onları gelişmelerden haberdar etmiştir.

Yetiştirdiği talebelerini hocalık yapmak uzere ceşitli yerlere gondermek suretiyle ders halkalarının sayısını daha da artıran Suleyman Efendi Hazretleri, başta Ramazan ayları olmak uzere onları vaaz ve irşad icin Anadolu ve Trakya'nın muhtelif koy ve şehirlerine gondermiştir.

Diğer taraftan yetişen talebelerini resmî imtihanlara gondererek bircoğunun muftu, vĂ‚iz, imam ve Kur'Ă‚n Kursu hocası olarak hizmet etmesini sağlamıştır. Talebelerini sadece ilmî ve manevî acıdan yetiştirmemiş, onların yeme-icme, barınma ve sağlık meseleleriyle de alakadar olmuştur.

Suleyman Efendi Hazretleri, vaaz ve talebe okutma faaliyetleri sırasında bircok defalar takibata uğrar, karakola cağrılır, ifadesi alınır, hatta muhtelif zamanlarda İstanbul Emniyeti Birinci Şube’sinin kotu şartlarından dolayı “tabutluk” diye anılan nezĂ‚rethanesinde işkenceye tĂ‚bi tutulur.

1956 yılındaki bir vaazında “Cezayirli kardeşlerimize yardım edemiyoruz, hic olmazsa dualarımızla destek olalım." dediği icin emniyette ifadesi alınır.

1957’de Kutahya Tavşanlı’dan bir şahıs, taraftarları ile Bursa Ulucamii’nde mehdîlik iddiası ile numĂ‚yiş yapar. Suleyman Efendi bu hĂ‚diseyle irtibatlandırılarak Kutahya Emniyet Mudurluğu'nde sorgudan sonra altmış dokuz yaşında tutuklanıp elli dokuz gun sonra idam talebiyle hĂ‚kim huzuruna cıkarılır. Ancak diğerlerinde olduğu gibi bunda da hadisenin tezgĂ‚h ve şahitlerin yalancı olduğu anlaşıldığından 29 Ağustos 1957 tarihinde kefaletle serbest bırakılır ve ardından 8 Kasım 1957'de beraat eder.

Suleyman Efendi Hazretleri, hayatını uğrunda feda ettiği talebe okutma ve insanları irşad etme hususunda cok ağır iftiralara ve emniyetin devamlı tacizine maruz kalır.


ESERLERİ


Suleyman Efendi Hazretleri, Osmanlı’nın son devrinde yetişen buyuk bir İslam Ă‚limi olmakla birlikte fazlaca eser telif etmemiştir. Kendilerine nicin kitap yazmadığı sorulduğunda bunu şoyle izah etmiştir:

“Selefin mum ışında yazdığı paha bicilmez hazine misali eserlerin toprağa gomulerek curuduğunu, bakkallara satıldığını, copluklere atıldığını ve bir kısmının da kutuphane raflarında tozlanmış ve curumeye terk edilmiş olduğunu gordum. Medreseleri kapanmış, yazısı değiştirilmiş, din ilimleri yok olmaya yuz tutmuş olan bir zamanda kitap yazmaktansa yazılan ilmî eserleri anlayarak anlatacak ve ilmi satırdan sadra indirip yaşatacak talebe, yani canlı kitap yetiştirmeyi daha luzumlu buldum.”

Bununla birlikte Suleyman Efendi Hazretleri’nin yazdığı eserleri Şunlardır:
Kur’Ă‚n Harf ve Harekeleri, Kur’Ă‚n-ı Kerîm’i En Kısa Zamanda Okumayı Oğreten Yepyeni Bir Tertip ve Usul: Hayattayken yazıp bastırdığı bu eser Kur’Ă‚n-ı Kerîm okumasını oğreten bir elifbĂ‚dır. Bu eserden bugune kadar milyonlarca insan Kur’Ă‚n-ı Kerîm okumayı oğrenmiş ve halen de oğrenmeye devam etmektedir. RisĂ‚le-i Kibrît-i Ahmer ve RisĂ‚le-i İksîr-i Ulûm ve Ma‘rifet Mektuplar ve Bazı MesĂ‚il-i Muhimme
Bu son iki eser tasavvufa dĂ‚ir olup MektûbĂ‚t-ı İmĂ‚m-ı RabbĂ‚nî’nin hulĂ‚sa ve zubdesi mĂ‚hiyetinde olarak mutalaa edilebilir.

Amme Cuzu’nu bizzat kendileri tefsir ederken talebeleri tarafından tutulan notlar. Fatiha, Mulk, Nur, Ahzab, Kıyame ve bazı sureleri tefsir ederken talebeleri tarafından tutulan notlar.

VEFATI

Suleyman Hilmi Tunahan Efendi (k.s.) Hazretleri, 16 Eylul 1959 (Hicri 12 Rebiulevvel 1379) Carşamba gunu ikindi namazından sonra Kısıklı’daki hanesinde dĂ‚r-ı bekĂ‚ya irtihal buyurdular (kaddesallĂ‚hu sirrahu’l-e‘az). Ancak tasarruf ve irşadları tamamıyla ve kemĂ‚liyle ber-devamdır.

Suleyman Efendi Hazretleri, Fatih dersiĂ‚mlarından olduğundan FĂ‚tih CĂ‚mii haziresine defni icin Bakanlar Kurulu’ndan izin alınır. Ancak zamanın İcişleri Bakanı Namık Gedik'in karşı cıkması sonucu Karacaahmet Mezarlığı'nda polislerce kazılan kabre defnedilmeye mecbur edilir. Daha sonra yedi mermer sutun uzerinde etrafı acık bir kubbe ile ortulen kabr-i şerîfleri, ziyaretgĂ‚htır.

CenĂ‚b-ı Hak sevenlerini ve butun muminleri şefaatlerine nĂ‚il kılsın.




KRONOLOJİ



Tarih (Miladi/Rumi)

1888/1304 Suleyman Efendi (k.s.), Silistre’nin Hezargrad kasabasının Ferhatlar Koyu’nde dunyaya geldi.
1902/1318 Silistre Ruşdiye Mektebi’ni bitirdi.
1907/1323 Tahsiline devam etmek uzere İstanbul’a geldi.
1913 Bafralı Ahmed Hamdi Efendi’den birincilikle icazet aldı.
1914/1330 DĂ‚ru’l-HilĂ‚feti’l-Aliyye Medreseleri Kısm-ı Âli (Sahn) Medresesi'ne girdi. Doğrudan ucuncu sınıftan başladı.
1916/1332 Medresetu’l-Mutehassısîn’in (Suleymaniye Medresesi) Tefsir-Hadis bolumune kaydoldu.
1918/1334 İstanbul Muderrisliği Ruûsu verildi.
1919/1335 Suleymaniye Medresesi'nin Tefsir-Hadis şubesinden mezun oldu.
1926 Doğduğu yer olan Ferhatlar’ı son defa ziyaret ederek 40 gun kaldı.
1928 Babası Osman Efendi vefat etti.
1936 Bilfiil irşad vazifesine başladı.
1939 İlk defa tevkif edilerek, birinci şubenin tabutluklarında 3 gun gecirdi.
1944 İkinci defa tevkif edildi. Birinci şube tabutluklarında 8 gun tutuldu.
1949 Kur’an Kursu acılmasına, sınırlı da olsa musaade eden kanun yururluğe girdi.
1951 Şehzadebaşı’ndan Kısıklı’ya taşındılar. Camlıca’da, bir iş adamının eski koşkunun birinci katında ilk Kur’Ă‚n Kursu faaliyeti başladı.
1952 Camlıca’da Aziz Mahmud Hudayi Hazretlerinin Cilehanesinin yanında ilk resmi Kur’an Kursu, Uskudar Muftuluğu'ne bağlı olarak acıldı.
1956 Cezayir Muslumanlarının Fransız somurgeciliğiyle mucadelesi esnasında, vaazlarında “Musluman kardeşlerimize dua edelim” dediği icin, karakola cağrıldı ve ifadesi alındı.
1957 Bursa’da tertiplenen mehdilik hadisesi uzerine tutuklandı ve Kutahya Hapishanesi’nde, 69 yaşında iken 59 gun hapsedildi. Yargılandı, beraat etti.
1959 (16 Eylul Carşamba) İstanbul Kısıklı’daki, Hane-i Saadetlerinde 72 yaşında oldukları halde dĂ‚r-ı bekĂ‚ya irtihĂ‚l eylediler.




MANEVİ CEPHESİ

Suleyman Efendi Hazretleri amelde Hanefî, itikatta Maturidî mezhebine mensup olup meşreben Nakşî idi. Ehl-i Sunnet ve’l-Cemaat’e son derece bağlı idi. Kendisinden feyiz alan talebeleri ile vaaz ve sohbetlerine devam eden kimselere en buyuk tavsiyesi Ehl-i Sunnet ve’l-Cemaat akidesine ihlĂ‚s ve samimiyetle sarılmaları idi.
Seyyidler Zinciri’nin 32. halkası SalĂ‚huddîn İbn-i MevlĂ‚nĂ‚ SirĂ‚cuddîn (k.s.) Hazretleri’nde manevî seyr u sulûkunu tamamladıktan sonra tecelliyĂ‚tın buyukluğunden, SalĂ‚huddin Hazretleri kendilerini İmĂ‚m-ı RabbĂ‚nî Muceddid-i Elf-i SĂ‚ni Ahmed-i Farukî es-Serhendî (k.s.) Hazretleri'nin nisbet-i ruhĂ‚niyesine teslim ettiler.

Dunyanın şu son zamanlarında ilĂ‚hî feyizden nasipleri bulunan insanları yuksek himmetleriyle kufr u dalĂ‚l cukurundan imĂ‚n ve ihlĂ‚s sĂ‚hĂ‚sına cıkardılar. Halen de cıkarmaktadırlar.

Suleyman Hilmi Tunahan Hazretleri’nin talebelerine ve mensuplarına, hocalarına nisbetle “Suleymancı” denilmekte ise de hakikatte bu tamamen uydurma bir tabirdir ve “Suleymancılık” diye bir din, bir mezhep veya bir tarikat mevcut değildir.

Kufrun her ceşidi karşısında ilmî ve fiilî hizmetiyle mucadele veren son devrin buyuk İslĂ‚m Ă‚limi Suleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Efendi Hazretleri, Ehl-i Sunnet’i mudafaa ve fırak-ı dĂ‚lle ile de mucadele ediyor, İslĂ‚m’ın icindeki fitnelerle savaşıyordu.

Şu sozuyle de İslĂ‚m dunyasına hitab ediyordu:
“Ey İslĂ‚m cemaati! Biz hayatta olduğumuz muddetce Resûlullah’ın ashĂ‚bına iftira ve yalan isnat edilebileceğini mi zannediyorsunuz? (Boyle bir zanna kapılmayınız). Cunku biz (Ehl-i Sunnet cemaati) hayattayız
.


SİLSİLE-İ SAADAT

Silsile-i SÂdÂt
1. Ebû Bekrini’s Sıddîk (r.a.)
2. SelmĂ‚n-ı FĂ‚risî (r.a.)
3. KĂ‚sım bin Muhammed (k.s.)
4. CĂ‚fer-i SĂ‚dık (k.s.)
5.BĂ‚yezid-i BestĂ‚mî (k.s.)
6. Ebu’l Hasan HarakĂ‚nî (k.s.)
7. Ebû Ali Farmedî (k.s.)
8. Yusuf HemedĂ‚nî (k.s.)
9. Abdu’l-HĂ‚lık GucduvĂ‚nî (k.s.)
10. HĂ‚ce Arif Rivgerî (k.s.)
11. Mahmud İncir Fagnevî (k.s.)
12. HĂ‚ce Ali RĂ‚mitinî (k.s.)
13. Muhammed BÂb SemmÂsi (k.s.)
14. Seyyid Emir KulÂl (k.s.)
15. Muhammed BahĂ‚uddin Nakşibend (k.s.)
16. HĂ‚ce AlĂ‚uddîn AttĂ‚r (k.s.)
17. Yakub Carhî (k.s.)
18. HÂce Ubeydullah AhrÂr (k.s.)
19. HÂce Muhammed ZÂhid (k.s..)
20. Derviş Muhammed (k.s.)
21. Muhammed HĂ‚cegî Emkengî (k.s)
22. HĂ‚ce Muhammed BĂ‚kîbillĂ‚h (k.s.)
23. İmĂ‚m-ı RabbĂ‚nî Ahmed-i FĂ‚rûkî es-Serhendî (k.s.)
24. HÂce Muhammed MÂsum (k.s.)
25. Şeyh Seyfuddin Ârif (k.s.)
26. Muhammed Nûru’l-BedvĂ‚nî (k.s.)
27. Şemsuddin Habibullah İbn-i MirzĂ‚ Can (k.s.)
28. AbdullĂ‚h Dehlevî (k.s.)
29. HĂ‚fız Ebû Saîd SĂ‚hib (k.s.)
30. Habîbullah CĂ‚n-ı CĂ‚nan (k.s.)
31. Muhammed Mazhar κÂn CĂ‚n-ı CĂ‚nan (k.s.)
32. SalĂ‚huddin İbn-i MevlĂ‚nĂ‚ SirĂ‚cuddin (k.s.)
33. Ebu’l-FĂ‚rûk Suleyman Hilmi Silistrevî (k.s.)





Suleyman Efendi Hz.lerinin Otururken Cekilmiş Fotoğrafı







Elif Cuzunun Gorunumu





İcazetnamesinin ilk Sayfası






İcazetnamesinden Bir Sayfa






İcazetnamesinin Son Sayfası






Ders Notlarının Fotoğrafı





Medresetu'l - Kuzat








Hafız Ahmet Paşa Medresesi






Suleyman Efendi Hz.lerinin Tuğrası







Sicil-i Ahvali Hakkındaki Vesika



__________________