Hindistan evliyĂ‚sının buyuklerinden. Tebriz taraflarında doğduğu icin Tebrîzî nisbet edildi. Doğum tĂ‚rihi belli değildir. CelĂ‚leddîn lakabı verildi. 1345 (H.746) yılında Bengal bolgesinde vefĂ‚t etti. İlim tahsîline hocası Ebû Saîd Tebrîzî'nin yanında başladı. Hocasının vefĂ‚tından sonra, ŞihĂ‚buddîn Suhreverdî hazretlerinden ilim oğrenip feyz aldı. Ferîduddîn-i AttĂ‚r hazretlerinin nazarlarından istifĂ‚de etti. HĂ‚ce Muînuddîn-i Ceştî hazretlerinin vefĂ‚tından once Hindistan taraflarına gitti. Onun sohbetleriyle de şereflendi. Kutbuddîn BahtiyĂ‚r KĂ‚kî ve BehĂ‚uddîn ZekeriyyĂ‚ ile sohbet etti.
ŞihĂ‚buddîn Suhreverdî'nin yanında ZĂ‚hirî ve bĂ‚tınî, maddî ve mĂ‚nevî ilimleri oğrenen CelĂ‚leddîn Tebrîzî, hocasına hicbir talebeye nasîb olmayan hizmetleri yaptı. ŞihĂ‚buddîn hazretleri, her sene hacca giderdi. Sonunda yaşlandı. Zayıf ve gucsuz oldu. Onun icin bulundurulan yiyecekler, bunyesine pek uygun değildi. Bu sebepten Şeyh CelĂ‚leddîn Tebrîzî, hocası icin bir tencere ile tencere altı yapıp başının uzerinde taşırdı. Bunu oyle yapmıştı ki, başını yakmazdı. Hocası yemek isteyince, hemen onune sıcak yemek koyardı. O mubĂ‚rek kimsenin duĂ‚sı bereketiyle cok yuksek makamlara kavuştu. ŞihĂ‚buddîn Suhreverdî bir gun hacdan donmuştu. Bağdatlılar, huzûruna geldiler. Herbiri fakirlere verilmesi icin para ve diğer hediyeler getirdiler. Bu arada bir ihtiyĂ‚r geldi ve eski elbisesinin cebinden bir gumuş cıkarıp verdi. Şeyh ŞihĂ‚buddîn, o bir gumuşu aldı, hediyelerin en ustune koydu. Sonra orada bulunanlara; "Kime ne lĂ‚zımsa bunlardan alsın." buyurdu. Her biri kalkıp, para kesesi ve elbiseleri aldılar. Şeyh CelĂ‚leddîn Tebrîzî de orada idi. Ona işĂ‚ret edip; "Sen de birşey al." buyurdu. Şeyh CelĂ‚leddîn kalktı. İhtiyĂ‚rın getirdiği gumuşu aldı. Şeyh ŞihĂ‚buddîn bunu gorunce; "Bunların hepsini sen aldın." buyurdu.
ŞihĂ‚buddîn Suhreverdî hazretlerinin yanında kemĂ‚l mertebesine kavuşan CelĂ‚leddîn Tebrîzî hazretlerinin kerĂ‚metleri meşhûr oldu. HulĂ‚gu'nun işgĂ‚l ettiği BağdĂ‚t'ta, halîfe olan Mu'tasım'ın katledileceğini, Allahu teĂ‚lĂ‚nın izniyle, bir gun onceden işĂ‚retle haber verdi. Ertesi sabah halîfe hunharca katledildi.
CelĂ‚leddîn Tebrîzî, kırk sene gunduzleri hep oruc tuttu. On gunde bir kendi ineğinden sağdığı sutten bir mikdĂ‚r icer, başka hic bir şey yemezdi. Butun gecelerini namazla gecirirdi. Gecede bin rekat namaz kıldığı olurdu.
Allahu teĂ‚lĂ‚nın dînini yaymak ve kullarını ebedî olan Cehennem azĂ‚bından kurtarmak icin calışırdı. Muînuddîn Ceştî hazretlerinin hizmetinde bulunmak ve feyzlerinden istifĂ‚de etmek icin Hindistan taraflarına gitti. Dehli'de bulundu. Onun yuksek derecesi, hĂ‚llerinin acıklığı, bĂ‚zı kimselerin kıskanclığına sebep oldu. Bunlar arasında zamanın Dehli Şeyh-ul-İslĂ‚mı da vardı. Necmeddîn SugrĂ‚ adındaki bu kimse, onu cirkin bir sucla ithĂ‚m eyledi ve Bengal tarafına surdurdu. Bengal'e gelince, bir gun bir su kenarında oturuyordu. Kalktı, yeniden abdest aldı ve orada olanlara; "Gelin, Dehli Şeyh-ul-İslĂ‚mının cenĂ‚ze namazını kılalım. ZîrĂ‚ bu saatte vefĂ‚t etmiştir." dedi. Gercekten boyle soylediği an vefĂ‚t etmişti. Namazdan sonra yuzunu insanlara cevirip; "Dehli Şeyh-ul-İslĂ‚mı bizi şehirden cıkardıysa, Rabbimiz de onu dunyĂ‚dan cıkardı." buyurdu.
Ferîduddîn-i Genc-i Şeker (kuddise sirruh), cocukken cok zikreder ve kendinden gecmiş bir hĂ‚lde bulunurdu. Oyle ki, ona insanlar; "KĂ‚dı dîvĂ‚ne cocuk" derdi. Bir defĂ‚ CelĂ‚leddîn Tebrîzî oraya geldi. "Burada bir derviş var mıdır?" dedi. "Bir cocuk vardır. DîvĂ‚ne hĂ‚ldedir. Buyuk mescidde duşmuş kalmıştır." dediler. Şeyh CelĂ‚leddîn onu gormeye gitti ve eline bir nar verdi. Cocuk oruclu idi. O narı oradakilere taksim ettiler. Nardan bir tĂ‚ne yere duşup kaldı. İftar vaktinde, cocuk yaştaki Ferîduddîn-i Genc-i Şeker, o bir tĂ‚ne ile orucunu actı. O gun derecesi pek yukseldi. Kendi dedi ki: "Eğer o narı tamĂ‚men yeseydim, kim bilir ne faydalara kavuşurdum." Şeker-Genc, Şeyh Kutbuddîn'e bu hikĂ‚yeyi anlattı. Şeyh buyurdu ki: "BĂ‚bĂ‚ CelĂ‚leddîn ne verdiyse, senin icin olan, yediğin o bir nar tĂ‚nesinde verdi."
Bir vakitler Cin taraflarına gitti. Oranın insanlarının da huzur ve saĂ‚dete kavuşmaları icin calıştı. Bir dağ koyunde ikĂ‚met etti. O koyluler ve cevre sĂ‚kinleri hep kĂ‚fir idi. Onun bereketiyle, bulunduğu koy ve cevresindekiler musluman olmakla şereflendiler. Bir dergĂ‚h inşĂ‚ ettiler. Yıllarca orada insanlara feyz membaı oldu. Devlet ileri gelenleri ve diğer kimselerden bircok talebeleri oldu. Tayy-i mekĂ‚n ve tayy-i zaman sĂ‚hibi olup, gitmek istediği yere Allahu teĂ‚lĂ‚nın izniyle kısa zamanda varırdı. DunyĂ‚ sanki ayağının altındaydı. Her gun sabah namazını Mekke'de kılardı. Her sene Arefe ve bayram gunu insanların gozunden kaybolur. Hacca giderdi. Kimse onun nereye gittiğini bilmezdi.
MeŞhûr seyyah ve Ă‚lim İbn-i Battûta, SeyahatnĂ‚me'sinde anlatİr: "Cin taraflarİnda CelĂ‚leddîn hazretlerinin ziyĂ‚retine gittim. Onun ikĂ‚met etti?i yere iki gun mesĂ‚fe kala, talebelerine misĂ‚fir oldum. AkŞamleyin bana, nereden gelip nereye gitti?imi sordular. Onlara; "Ben Acem memleketinden gelip, Cin memleketine CelĂ‚leddîn hazretlerinin ziyĂ‚retine gidiyorum." deyince, onlar da onun talebeleri olduklarını soylediler. Bana; "Her gece yatsı namazından sonra CelĂ‚leddîn hazretleri yanımıza gelir, bir saat yanımızda kalır ve ondan sonra gider." dediler. Ben bu hĂ‚le cok sevindim ve hakîkaten yatsı namazından sonra talebeler bir telĂ‚ş icine girdiler ve CelĂ‚leddîn hazretleri geldi. Biz orada onunla muşerref olduk, bir saat sohbet ettiler ve kalkıp gittiler. Sabah olunca, ben yine onun bulunduğu dağ koyune hareket ettim. Yanına vardığım zaman elini optum. Benim memleketimi suĂ‚l ettiler. Acemistan olduğunu soyledim. Sonra şehrimi suĂ‚l etti. Bulunduğum şehri de ona soyledim. Sonra talebelerine; "Bu, benim bir Arab misĂ‚firimdir. Ona cok izzet ve ikrĂ‚mda bulunun." buyurdu. Ben de; "Efendim! Ben Arab değilim, ben Acemim." dedim. Bana; "YĂ‚ İbn-i Battûta! Senin falan deden BağdĂ‚t'tan oraya gitmiştir. Onun icin senin aslın Arabdır. Ben de ona istinĂ‚den size Arab dedim." buyurdu. Daha once, benim oyle bir şeyden haberim yoktu. Memleketime dondukten sonra araştırdım. Baktım, hakîkaten o hazretin buyurduğu gibi dedem, BağdĂ‚t'tan oraya hicret etmiş ve bizim esas soyumuz Arab imiş.
CelĂ‚leddîn hazretlerinin yanında bir muddet kaldım. Bircok kimsenin onu ziyĂ‚ret icin geldiklerini gordum. Onların icinde inanmıyanlar da vardı. Onun sohbetinde bulunan bu inancsızlar, Allahu teĂ‚lĂ‚nın izni ile hidĂ‚yete kavuşurlar, musluman olurlardı. Oyle kalabalık olurdu ki, gelen misĂ‚firleri evi almaz, mağarada yatarlardı.
CelĂ‚leddîn hazretlerinin uzerinde guzel bir elbise vardı. Kalbimden; "Keşke, şu elbiseyi bana verse de bereketlensem." diye gecirdim. Başka bir gun huzûruna vardığımda, bana; "Ey İbn-i Battûta, bu elbiseler bana hocamdan yĂ‚digĂ‚rdır. Buna rağmen iki parcadan birini sana vereceğim." deyip, elbisenin şal olan parcasını bana verdi. Onun bu soz ve hareketine hayret ettim. Cunku bu isteğimi yalnız kalbimden gecirmiş, kimseye soylememiştim.
Gideceğim zaman, onun bulunduğu yere vardım ve vedĂ‚laşmak istedim. Yanında edeble oturan bir şahıs gordum. O anda beni yanına almadı. Bir muddet sonra beni huzûruna cağırdı. Talebelerine suĂ‚l edip, yanında bulunan şahsın kim olduğunu sordum. Yanında edeble oturan şahıs, kĂ‚fir olan, bu beldelerin pĂ‚dişĂ‚hıymış. Kısa bir zaman sonra yine CelĂ‚leddîn Tebrîzî'nin yanına gittiğimde, o kĂ‚fir pĂ‚dişĂ‚hın musluman olduğunu oğrendim.
Ertesi sene yine Cin tarafına seyahat edip Hanbalık'a (Pekin'e) gittim. Sagurcî ZĂ‚viyesine vardım. Orada BurhĂ‚neddîn isminde buyuk bir zĂ‚t vardı. Onun ziyĂ‚retine gittim. Uzerime CelĂ‚leddîn hazretlerinin hediyesi olan şalı almıştım. O mubĂ‚rek zĂ‚tın elini opmek istedim. Benim yuzume bakıp elini opturmedi. Tutup, elimi kendisi optu. Sebebini sorduğumda; "Ben, senin elini uzerindeki şal icin optum. İlk once şalı tanıdım. Ancak nereden elde edebileceğinizi duşundum. Hocama rĂ‚bıta ettim. Kendisinin hediye ettiğini soyledi. Ben de hocamın şalına hurmeten senin elini optum." dedi. BurhĂ‚neddîn hazretlerinin yanında bir muddet kaldım. Sohbetlerinde hep CelĂ‚leddîn hazretlerinden bahseder, onun cok buyuk bir Ă‚lim ve velî olduğunu soylerdi. Bu durumdan sonra CelĂ‚leddîn hazretlerinin buyukluğu kalbime daha cok yerleşti. Buradan yine onun bulunduğu dağlık bolgeye gittim ve onu ziyĂ‚ret ettim. Beni gorur gormez; "YĂ‚ İbn-i Battûta! Şimdi de benim kardeşim olan BurhĂ‚neddîn'den anlat, onun durumu nasıldır acabĂ‚?" dedi. Ben de iyi olduğunu ve selĂ‚mlar gonderdiğini soyledim. Sonra; "O, cok mubĂ‚rek bir zĂ‚ttır. Uzerinde hocasının şalı bulunan kimseye elini opturmez ve o onun elini oper." dedi. Ben bu hĂ‚le cok hayret ettim ve şaşırdım. Bir muddet sonra yine ziyĂ‚retine gittiğimde; "Bundan birkac ay evvel vefĂ‚t etti." dediler."
CelĂ‚leddîn-i Tebrîzî vefĂ‚t etmeden once, vefĂ‚tını haber verdi. VefĂ‚tından bir gun once yanına gelen talebelerine; "Yarın oğle vakti, inşĂ‚allah ebedî sefere cıkacağım, onun icin vedĂ‚laşmak isterim. ZîrĂ‚, bu dunyĂ‚da bir daha birbirimizi gormeyeceğiz." buyurdu. Hakîkaten, ertesi gun oğle vakti, namaz kılarken, son rekatın son secdesinde rûhunu teslim etti.
Koyluler yanına geldiklerinde kaldığı mağaranın yanında kazılmış bir mezar, uzerinde de kefen ve cenĂ‚ze icin gerekli şeyler durduğunu gorduler. Hemen cenĂ‚ze işlerini tamamlayıp, namazını kıldıktan sonra kazılmış olan mezara defnettiler.
Talebelerine vasıyyetinde; "Benim size nasîhatim, Allahu teĂ‚lĂ‚dan korkarak, O'nun emir ve yasaklarİna riĂ‚yet etmenizdir." buyurdu.
CelĂ‚leddîn-i Tebrîzî, BehĂ‚eddîn ZekeriyyĂ‚'ya yazdığı bir mektubunda; "Allahu teĂ‚lĂ‚dan başka şeye gonul bağlamak, dunyĂ‚ya tapmak demektir." buyurdu.
KAYNAKLAR
1) CÂmiu KerÂmÂt-il-EvliyÂ; c.1, s.382
2) AhbÂr-ul-AhyÂr; s.50
3) Rıhletu İbn-i Battûta, Beyrût-1960; s.612
4) Persian Literature; c.2, s.971
5) Siyer-ul-Ârifin; No. 12
6) Sefînet-ul-EvliyĂ‚; s.93
7) Hazînet-ul-AsfiyĂ‚; c.1, s.278
8) Nuzhet-ul-HavĂ‚tır; s.22
9) İslĂ‚m Âlimleri Ansiklopedisi; c.10, s.66
__________________
CELÂLEDDÎN TEBRÎZÎ (İslam Tim)
Peygamberler ve Evliyalar0 Mesaj
●45 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaţam & Danýţman
- Eđitim Öđretim Genel Konular - Sorular
- Peygamberler ve Evliyalar
- CELÂLEDDÎN TEBRÎZÎ (İslam Tim)