İlk muslumanlardan, muhaddis,* fakîh ve mufessir* sahĂ‚bî.
Adı Abdullah, kunyesi Abdurrahman'dır. Babası Mes'ud, annesinin adı Umm-i Abd'dir. Babası hakkında fazla bir bilgi yoktur. Onun, Zuhreoğullarından Abd b. HĂ‚ris'in muttefiki olduğu bilinmektedir.
Abdullah, Mekke'nin fakîh Ă‚ilelerinden birine mensuptu. Gencliğinde Ukbe b. Ebi Muayt'ın koyunlarını guderek cobanlık yapmıştır. Abdullah b. Mes'ud Hz. Peygamber ile ilk tanışması ve karşılaşmasını şoyle anlatır: Ben Ukbe b. Ebi Muayt'ın koyunlarını guduyordum. Bir gun Rasûlullah (s.a.s.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.) yanımdan geciyorlardı. Rasûlullah bana sutumun olup olmadığını sordu. Ben de ona coban olduğumu ve bu koyunların emĂ‚net olduklarını soyledim. Bunun uzerine Rasûlullah: "Yavrulamamış ve sut vermeyen bir koyunun var mı? Bana gosterir misin?" dedi. Ben de koc yuzu gormemiş bir koyun yanaştırdım. Rasûlullah koyunun memesini tutup sağmaya başladı. Gercekten yavrulamamış ve sutu olmayan bu koyundan sut sağıp Ebu Bekir'e verdi. Hz. Ebu Bekir icti; sonra kabı Rasûlullah alıp o da ictikten sonra koyunu saldı. " (İbn Sa'd, Tabakat, 111, 150-151)
İşte İbn Mes'ud o gunden sonra Hz. Peygamberin yanından ayrılmadı.
İslĂ‚m'ı kabul edenlerin altıncısıdır. O musluman olduğu zaman Peygamberimiz (s.a.s.) henuz Erkam'ın evine taşınmamıştı.
İslĂ‚m'ı kabul ettikten sonra hep Kur'Ă‚n-ı Kerim ezberlemiştir. Kendi ifĂ‚desiyle hıfzettiği yetmiş sûreyi Hz. Peygamber (s.a.s.)'in huzurunda okumuştur. SahĂ‚beler arasında hic kimse bu konuda kendisiyle rekabete girişememiş, daha sonra Abdullah Kur'an'ın tamamını ezberlemiştir.
İbn Mes'ud, musluman olduğu sıralarda muslumanlar Hz. Peygamber ile acıktan acığa ibĂ‚det edemiyor, istedikleri yerde yuksek sesle Kur'an okuyamıyorlardı. Muslumanların boyle bir hareketi, muşriklerin butun cĂ‚hilî duygularını kabartır, onları muslumanlara karşı şiddetli ve canice saldırılarda bulunmaya suruklerdi. Bunun icindir ki muslumanlar, bu gibi tehlikelerden sakınmak isterler, muşrikleri aleyhlerinde harekete teşvik ve tahrik edecek hareketlerden kacınırlardı. İşte bu zor gunlerde Abdullah İbn Mes'ud, KĂ‚be'de Kur'Ă‚n okumak istemişti. Hz. Peygamber ve AshĂ‚bı bunun tehlikeli bir hareket olduğunu, ozellikle Mekke'de kendisini himaye edecek buyuk bir Ă‚ilenin bulunmadığını, muşriklerin ona karşı pervasızca hareket ederek kendisini işkenceye uğratacaklarını soylemişler, fakat İbn Mes'ud'un iman coşkunluğu butun bunları gecmiş: "Beni, onların şerrinden Allah korur!" diyerek kalkmış ve KĂ‚be'ye gitmişti.
Bu sırada Kureyş muşriklerinin buyukleri toplanmış, Harem'de bir meseleyi goruşuyorlardı. Onlar konuşurlarken, yuksek ve guzel bir ses besmele cekmiş ve Kur'Ă‚n-ı Kerîm'den Rahman sûresini okumaya başlamıştı. Herkes hayret etmiş ve bu cesur adamın kim olduğunu oğrenmek uzere ona yoneldiklerinde İbn Mes'ud olduğunu gormuşlerdi. Kureyş'liler kızmış, bu hareketi en şiddetli cezalarla karşılamak istemişlerdi. İbn Mes'ud'u kızgın kumlara yatırıp İslĂ‚m'ı terketmeye davet ettiler. Fakat İbn Mes'ud, bu ezalara zerre kadar onem vermedi. Muşrikler de işkencelerinin bir fayda vermeyeceğini anlayarak onu bıraktılar .
Abdullah İbn Mes'ud (r.a.) Kureyşliler'in bu haince hareketleri yuzunden hastalandı ama icinde yanan iman ateşi zerre kadar sonmemiş, mĂ‚neviyatı asla sarsılmamıştı. İbn Mes'ud, ilk fırsatta aynı hareketi tekrarlamış; yine Kureyşliler'in toplandıkları yerlerde Allah kelĂ‚mını en yuksek sesle okuyup Hz. Peygamber'den sonra ilk kez KĂ‚be'de Kur'Ă‚n okuyarak muşriklere İslĂ‚m mesajını tebliğ etmişti. (İbnu 'I-Esîr, Usdu '1-GĂ‚be, I I I, 256-257).
Abdullah ibn. Mes'ud'un bu imanı ve cesareti muşriklerin ona buyuk duşman kesilmesine neden olmuştu. Kureyş'in bu tutumu karşısında İbn Mes'ud (r.a.) Mekke'yi terketmeye ve hicrete mecbur kaldı ve Habeşistan'a gitmek uzere collere duştu. Daha sonra Habeşistan'dan Medine'ye hicret ederek Muaz b. Cebel'e misĂ‚fir oldu.
Rasûlullah Medine'ye gelince, ona bir yer gostererek Medine'de yerleşmesini sağlamıştı.
İbn Mes'ud, butun buyuk savaşlara katılmış ve hepsinde de onemli fedĂ‚kĂ‚rlıklar gostermiştir. Bedir savaşında, EnsĂ‚r'dan iki genc, İbn Mes'ud'a gelerek, kendilerine Ebu Cehil'i gostermesini istemiş, sonra da kufur ordusunun başını temizlemişlerdi.
İbn Mes'ud (r.a.) Uhud, Hendek, Hudeybiye, Hayber gazveleriyle Mekke'nin fethinde Rasûlullah ile birlikte bulundu. Huneyn gazvesindeki bozgun esnasında Rasûlullah'ın yanından hic ayrılmadı. Rasûlullah onun bu fedĂ‚kĂ‚rlığını takdir buyurmuştu. Abdullah İbn Mes'ud, her gazada, Allah yolunda şehîd olmak gayreti ile savaşan sahĂ‚bîlerdendi. Ondaki iman kuvveti, onu daima ileriye atıyor, ancak muslumanların zaferi ve muşriklerin yenilgisi gercekleştikten sonra rahat ediyordu. Hz. Peygamber'in vefatından sonra kısa bir muddet, inzivaya cekildi. Fakat Omer devrinde yeni fetihlere başlandığı zaman heyecanı yeniden uyanan İbn Mes'ud, cihad icin Suriye cephesine gitti.
Hz. Omer, hicrî yirminci yılda İbn Mes'ud'u, Kûfe kadılığına tayin etti. Kadılık gorevinin yanı sıra BeytulmĂ‚l*'in muhafazası ile ilgilenecek, ote yandan halkın dinî eğitimine de onem verecekti. Hz. Omer bununla ilgili olarak Kûfe halkına gonderdiği mektupta şoyle diyordu:
"Size AmmĂ‚r b. YĂ‚sir'i Emir, İbn Mes'ud'u da oğretici olarak gonderiyorum. Beytu'l-mĂ‚l'ınıza da İbn Mes'ud'u tayin ettim. Bunların her ikisi de Bedir ehlindendirler. Onları dinleyin ve onlara itaat ediniz. İbn Mes'ud'u yanımda alıkoymak istiyordum ama sizi kendime tercih ettim."
İbn Mes'ud (r.a.), uzerine aldığı bu gorevi son derece liyakat ve ehliyet ile yerine getirdi. Kûfe, mahsullerinin cokluk ve ceşitliliği, gelirinin genişliğiyle tanınmış bir merkezdi. Onun icin buranın 'beytu'l-mĂ‚l'i onemliydi . Cunku burası, binlerce Mucahidin tahsisĂ‚tını karşılıyordu. Horasan, Turkistan ve bunlara benzer diğer yerlerde, cihada katılan muslumanlar en uzak cephelerde carpışan ordular, buradan techiz ediliyordu. Bu durum, İbn Mes'ud tarafından yurutulen vazifenin ne kadar zor olduğunu gostermeye yeterlidir. İbn Mes'ud'un bu kadar muhim bir işi ustlenmesi onun ne kadar hunerli biri olduğunu gosterir.
Abdullah İbn Mes'ud, aynı zamanda son derece zĂ‚hid ve muttakî idi. Dunyevî hicbir zevk onu cekememişti. Bundan dolayı onun emin eline verilen butun vazifeleri en yuksek doğrulukla yerine getirir; beytu'l-mĂ‚l'in her şeyini korur ve her şeyi ancak yerine, ehil ve hakkı olana verirdi. Bu hususta o kadar itina ederdi ki: Bir defasında Sa'd b. Ebi Vakkas ile arasında bir ihtilaf oldu. Sa'd, beytu'lmĂ‚l'den bir miktar borc para almış, odeme zamanı geldiğinde borcunu odemediğini gorunce, ona ağır sozler soylemiş ve kalbini kırmıştı.
İbn Mes'ud altmış yaşındayken hastalandı. Bir gece ruyasında Rasûlullah'ı gordu. Hz. Peygamber onu davet ediyordu.
İbn Mes'ud'un vefatı yaklaştığı zaman Hz. Zubeyr ile oğlu Abdullah yanına gelmişlerdi. Hicrî otuzikinci yılda vefat etti. Onu Hz. Zubeyr ve oğlu techiz ve tekfin ettiler. Sahih rivĂ‚yetlere gore cenaze namazını bizzat Hz. Osman kıldırdı. Hz. Osman b. Mazun ise onu kabrine indirdi.
İbn Mes'ud, İslĂ‚m'a girdiği gunlerden beri ilimle uğraşmakla kendini gostermişti. Rasûlullah ondaki bu ilgi ve şevki sezerek: "Sen, muallim olacak bir gencsin" buyurmuşlardı. Gercekten İbn Mes'ud her Ă‚nını ilim tahsili ile gecirmiş, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in deniz gibi ilminden yararlanmak icin fırsatı ganimet bilmişti.
İbn Mes'ud, Rasûlullah'ın en ozel, en mahrem dostlarından ve adamlarındandı. O, Rasûlullah'a hizmetle ovunurdu. Bazen Rasûlullah'ın misvakını taşır, takdim ederdi. Bazen Ă‚sasını getirirdi. Buna benzer bircok ozel hizmetlerini yapardı. Ayrıca o, Rasûlullah'ın sırdaşlarındandı. Rasûlullah'ın o kadar yakınlarındandı ki, meclisine izinsiz girer, onunla konuşur, emirlerini dinler ve butun arzularını yerine getirirdi. (İbn Sa'd, Tabakat, 111, 153).
İbn Mes'ud, ilĂ‚hî vahyi, bizzat onu alan ve telĂ‚ffuz eden Hz. Peygamber' den oğrenmiştir. Bunun icindir ki o, Kur'an'ı en iyi bilen, en mukemmel ezberleyen zatlardandı. Herkes onun bu husustaki bilgisini ve kabiliyetini takdir ederdi; ashĂ‚b'ın hepsi, onun Kur'Ă‚n'a olan vukûfiyetini ve bundaki ustunluğunu kabul ederlerdi. (BuhĂ‚ri, FadĂ‚ilu AshĂ‚bi'n-Nebi, 37).
Ebu Ahves der ki: "Bir gun Ebu Musa'l-Eş'Ă‚ri'nin evinde bulunuyorduk. Orada ibn Mes'ud'un arkadaşlarından bazı zatlar vardı. Mushaf'a bakıyorlardı. Abdullah kalkarak, İbn Mes'ud hakkında şunları soyledi: "Rasûlullah'ın ilĂ‚hî vahyi İbn Mes'ud'dan daha iyi tanıyan birini bırakmadığı kanaatindeyim." Ebu Musa bu sozleri dinledikten sonra: "Biz bulunmadığımız zaman o, Rasûlullah'ı gorur, biz kabul olunmadığımızda o, huzura kabul olunurdu" dedi.
Amr b. As'ın oğlu Abdullah'ın meclisine devam eden Mesruk der ki: Abdullah b. Amr'a gider, konuşurduk. Bir gun Abdullah İbn Mes'ud'dan soz acıldı. Abdullah dedi ki: 'Oyle bir adamdan bahsediyorsunuz ki, onu cok seviyorum, seveceğim de. Cunku Rasûlullah onun hakkında şoyle buyurmuştu: "Kur'an'ı dort kişiden oğreniniz: ibn Mes'ud'dan, Muaz b. Cebel, Ubey b. Kaab ve Ebu Huzeyfe'nin mevlĂ‚'sı SĂ‚lim'den." Rasûlullah bu acıklamasına İbn Mes'ud ile başlamıştı . " (BuhĂ‚rî, FezĂ‚ilu'l Kur'Ă‚n, 8)
İbn Mes'ud, Kur'an'ın yayılmasına, onu, Rasûlullah'dan aldığı şekilde oğretmeye calışırdı. Ote yandan tefsir ilminde de muhim hizmetleri olmuştu. İbn Mes'ud der ki: "Habeşistan'a hicret etmeden once, Mekke'de bulunduğumuz sırada, Rasûlullah'a, namaz kılarlarken selĂ‚m verirdik, o da selĂ‚mımızı alırdı. Habeşistan'dan donuşumuzde yine aynı şekilde namaz kılarlarken selĂ‚m verdik, selĂ‚mımızı almadı. Namazını bitirdikten sonra Rasûlullah'a sebebini sordum: "CenĂ‚bı Hak, namazda konuşmayı yasakladı", buyurdular. (İbn Hanbel, Musned, 1, 377).
Yine İbn Mes'ud anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.s.)'e şoyle soruldu: "En buyuk gunah şunlardan hangisidir? Allah'a ortak koşmak, kendi cocuğunu oldurmek, komşunun karısı ile zina etmek. " O zaman Rasûlullah'a şu Ă‚yet-i kerime indi: "Onlar ki Allah ile beraber başka bir ilĂ‚ha ibadet etmezler, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina yapmazlar. Her kim de bunları yaparsa kıyĂ‚met gunu ağır cezaya carptırılır. " (el-Furkan, 25/67).
İbn Mes'ud kendi re'yi ile Kur'Ă‚n'ı tefsir etme hususunda son derece ihtiyatla hareket ederdi. Kendisi bunu izah ederek der ki: "Mescitteydim. Orada Kur'Ă‚n'ı kendi re'yiyle tefsir eden bir adamı gordum ve hemen oradan ayrıldım. Bu adam: "Goğun acık bir duman ile geleceği gunu bekle, o insanları sarar, bu, acıklı bir azaptır." (ed-Duhan, 44/10), Ă‚yetini tefsir ederken, kıyĂ‚met gununde herkesin nefesini tıkayacak ve onları nezleye uğratacak bir dumandan soz ediyordu. HĂ‚lbuki bir insanın bilmediği bir şey icin Allah bilir, demesi, onun ilmine delĂ‚let eder. Bu Ă‚yet-i kerime ise Kureyş'in Rasûlullah'a karşı son derece şiddetli davrandıkları zamanlarda inmişti.
İbn Mes'ud, Kur'an-ı Kerim'i bizzat Rasûlullah'dan oğrenenlerdendi. Onun icin kıraatinde başka bir mukemmellik vardı. Rasûlullah onun kıraatinden bahseder ve onu overdi. Bir gun Mescidte İbn Mes'ud, guzel sesle NisĂ‚ sûresini okuyordu. Rasûlullah (s.a.s.) Hz. Ebu Bekir ve Omer ile birlikte mescide gelmiş ve onu zevkle dinledikten sonra şoyle demişlerdi: "İbn Mes'ud! ne dilersen dile nĂ‚il olursun!"
Ebu Bekir'den sonra Hz. Omer gelmiş ve Rasûlullah'dan duyduklarını İbn Mes'ud'a mujdelemek istemişti. İbn Mes'ud ona: "Ebu Bekir seni gecti" demişti. Hz. Omer de: "Allah Ebu Bekir'den razı olsun, onun daha once sana geldiğinden haberim yoktu" demişti (İbn Hanbel, Musned, 1, 454)
Gercekten İbn Mes'ud'un kıraati son derece guzeldi. Rasûlullah, Kur'an'ı ona talim ettikten sonra, sesinden dinlemek isterdi. İbn Mes'ud, bir gun Rasûlullah'a: "Biz Kur'an'ı sizden okuduk, sizden oğrenmedik mi?" demiş, Rasûlullah da şoyle buyurmuştu: "Evet ama ben Kur'an'ı başkalarından dinlemek isterim."
İbn Mes'ud diyor ki: "Bir gun Rasûlullah'ın huzurunda NisĂ‚ sûresinden bir bolum okuyordum. "Her ummetten bir şĂ‚hid getirdiğimiz, seni de onların uzerine şĂ‚hid getirdiğimiz vakit, bakalım onların hali nice olacak?" (en-NisĂ‚, 4/41). Âyeti kerimesine geldiğim zaman, Rasûlullah'ın gozleri yaşarmıştı ."
İbn Mes'ud, Rasûlullah'a yakınlığı dolayısıyla son derece geniş bilgiye sahipti. "Onun, o devre ait bilmediği yoktu" dersek mubalĂ‚ğa etmiş olmayız. Bununla beraber o, asr-ı saĂ‚det'e ait rivĂ‚yetlerde son derece ihtiyatlı davranırdı. Amr b. Meymun şoyle der: "Abdullah ile tam bir yıl kaldım. Bu muddet icinde onun 'Rasûlullah buyurdu' dediğini duymadım. ŞĂ‚yet boyle bir soze başlarsa butun vucudu urperir ve alnından terler akardı." (İbn Sa'd, Tabakat, 111, 156).
İbn Mes'ud'un talebelerine olan en buyuk nasihati ve vasiyeti; Rasûlullah'ın hadislerini rivĂ‚yet ederken son derece dikkatli olmalarıydı. O, talebelerine derdi ki: "Rasûlullah'dan bir soz naklettiniz mi, o sozun nubuvvet ve risĂ‚let şanına en lĂ‚yık, ummetinin hidĂ‚yetine en faydalı ve takvĂ‚ya en uygun olanını gozetiniz." (İbn Hanbel, Musned, I, 385).
İbn Mes'ud'un, cok ihtiyatlı davranmasına ve talebelerine de hadis rivĂ‚yeti konusunda sıkı sıkı tembihlerde bulunmasına rağmen, ondan cok hadis rivĂ‚yet edilmiştir. Ustelik o, cok rivĂ‚yetiyle tanınan Muksirun* sahĂ‚bîlerden biridir. Buna rağmen İbn Mes'ud, mutlak hadis rivĂ‚yet etmez, onun rivĂ‚yetleri coğunlukla Rasûlullah'dan oğrendiği farzları acıklayan ve dini emirlerin kolayca anlaşılmasına yardımcı olan talimatlardır. Sahih hadis kitapları ve musnedlerde ondan rivĂ‚yet edilen hadislerin toplamı sekizyuzkırksekizdir. Bunların altmışdordunu BuhĂ‚rî ve Muslim muştereken rivĂ‚yet ederler. Ayrıca yirmibirini BuhĂ‚rî, otuzsekizini Muslim nakletmiştir. Boylece BuhĂ‚rî, İbn Mes'ud'dan toplam seksen beş, Muslim, toplam doksandokuz hadis rivĂ‚yet etmişlerdir.
İbn Mes'ud, fıkıh ilminin kurucularından olan fakîh sahĂ‚bilerden biridir. O, ozellikle Hanefi fıkhının temel taşıdır. Once de belirttiğimiz gibi, o, butun Kûfe eyaletinin kadısıydı. Onun icindir ki İbn Mes'ud, halka, fıkıh meselelerini ve ictihadlarını oğretir, butun murĂ‚acatlarını cevaplar ve problemlerini hĂ‚llederdi. Irak kıtasının butun Ă‚limleri, İbn Mes'ud'u rehber tanırlardı. Cunku fıkıhta en cok istifĂ‚de ettikleri zat oydu. Hz. İbn Mes'ud'un başlıca talebelerinden olan Alkame b. Kays ile Esved b. Yezid, ozellikle fıkıh ilmindeki derinlikleriyle şohret kazanmışlardı. Bunlardan sonra İbrahim enNahàî, Kûfe fikhına genişlik vermiş ve Irak fakîhi unvanını almıştı. İbrahim en-NahĂ‚î'nin butun dayanağı İbn Mes'ud'un ictihadlarıydı. İbn Mes'ud'un bu ilim hazinesi, en-NahĂ‚î'den, HammĂ‚d b. Suleyman'a intikĂ‚l etmiş, ondanda İmĂ‚m-ı A'zam Ebû Hanîfe'ye gecmişti. İmĂ‚m-ı A'zam bunları genişletmiş, ilim ve ictihadıyla yaymıştı. Boylece İslĂ‚m Ă‚leminin onemli bir bolumu, bunların ilminden yararlanmıştır.
Abdullah İbn Mes'ud, kıyas ile muasırlarının bircok problemlerini cozmuş, bu kaidenin yerleşmesinde son derece buyuk hizmetlerde bulunmuş ve boylece usul-u fıkıh ilminin ortaya cıkmasına, istinbat melekesinin kuvvetlenmesine buyuk katkılarda bulunmuştur.
İbn Mes'ud, bu suretle kıyas'ın en onemli esaslarını tesbit etmiştir.
İbn Mes'ud'un bu onemli fıkhî goruş ve ictihadları Mısırlı Ă‚lim Muhammed RavvĂ‚s Kal'aci tarafından "Mevsû'atu Fıkhî Abdullah İbn Mes'ud " (Abdullah ibn Mes'ud'un Fıkhî Ansiklopedisi, Kahire 1984) adıyla toplanmış ve ilim hayatına kazandırılmıştır.
Hz. İbn Mes'ud'un muasırları ondan bircok meselelerde faydalanmışlardır. İmam Muhammed b. Hasan eş-ŞeybĂ‚nî; "AshĂ‚b icinde fıkıh meselelerinde derinlik sahibi olanlar Hz. Ali, Ubey b. Ka'b, Ebu Musa el-Eş'ari, Hz. Omer, Zeyd b. Sabit ve Abdullah İbn Mes'ud'tur" der. İmam Sa'bi: "Hz. Omer, Zeyd b. Sabit ve Abdullah ibn Mes'ud'un butun ummetin ufkunu acan fıkhî meseleleri cozduklerini ifĂ‚de eder. Zamanımın butun Ă‚limleri Abdullah İbn Mes'ud'u buyuk fakih bilirlerdi. Hz. Omer onu gordukce guler: "Bu, ilimle dolu bir zattır." derdi.
İbn Abbas da, İbn Mes'ud hakkında şoyle der: "Kur'Ă‚n'ın en buyuk tercumanıdır."
İbn Mes'ud'un ileri gelen talebelerinden biri Alkame b. Kays idi. Alkame, dimağının tazeliği, malûmatının genişliği ile seckindi. İbn Mes'ud, onun kendisinden daha cok malûmatlı olduğunu soylerdi:
İbn Mes'ud, Kûfe'de butun talebelerine Kur'Ă‚n'ı Kerim, hadîs ve fıkıh okuturdu. Dersine devam edenler buyuk bir halka oluştururlardı. Ondan ders okuyanlar arasında buyuk şohret kazananlar da vardı. Alkame, Meşruk, Esved, Abîde, KĂ‚dı Şureyh, Ebu VĂ‚il bunlar arasındadırlar. Her biri buyuk bir Ă‚lim olan bunlar arasında ozellikle Alkame, daima İbn Mes'ud'u hatırlatan bir simĂ‚ olmuştu. İbn Mes'ud yola cıktığı zaman talebelerinin coğu onunla beraber hareket ederler ve ona yoldaş olurlardı.
Bir gun HabbĂ‚b b. Eret, İbn Mes'ud'un son derece geniş olan ders halkasına gelmiş, oraya devam eden genclerin cokluğundan memnun olmuş ve İbn Mes'ud'a en liyakatli talebesini sormuştu. İbn Mes'ud da Alkame'yi gostermişti. Hz. Habbab, Alkame ile goruşmuş ve onun malûmatının genişliğinden cok derin bir zevk duymuştu.
İbn Mes'ud'un talebeleri, kendisini derin bir iştiyakla dinlerler ve derslerini aşk ve şevkle alırlardı. Başlıca talebelerinden olan Şakik der ki: "Mescitte İbn Mes'ud'u bekler, onun derse cıkması icin yolunu gozetlerdik. Bir gun biz boyle bekleşirken Yezid b. Muaviye en-Nehai gelmiş ve bize: 'Dilerseniz evine gidip bakayım, evdeyse alıp getirmeye calışayım' demiş ve gitmişti. İbn Mes'ud gelmiş, bize: 'Ben sizi bıktırmamak icin gelmedim. Rasûlullah bize vaazlarını fasıla ile verirdi. Cunku bıkkınlığa uğramamızı istemezdi.' demişti."
İbn Mes'ud, sunnet-i seniyye'ye uygun bir ahlĂ‚k sahibiydi. O, ahlĂ‚k ve yaşayış tarzını bizzat Rasûlullah'dan oğrenmişti. Cunku o, Rasûlullah'ın en yakın dostlarındandı. Her zaman Rasûlullah'ın yanına girer, hizmetlerini gorur, ayakkabılarını cevirir, onunde yurur, yıkanacağı zaman perde tutar onunde siper olurdu. Rasûlullah ona, kayıtsız şartsız bir musaade vermişti. İbn Mes'ud'a: "Her zaman yanıma girebilirsin, ancak benim mani olacağım zamanlar haric" derdi. (İbn Sa'd, Tabakat, 111, 153-154). Bunun icindir ki onun, Rasûlullah'ı yegĂ‚ne uyulacak insan bilmesi, onun her hĂ‚liyle hĂ‚llenmesi kadar tabii bir şey olamaz. İbn Mes'ud, Kûfe'den ayrıldığı hĂ‚lde unu orada uzun zaman yaşamış; herkes onun ilim ve irfanının yanı sıra takvasını, iffetini, guzel huyluluğunu, kalbinin rikkatini ve ovguye değer ahlĂ‚kını anmaya devam etmişti. Hz. Ali, Kûfe'ye gittiği zaman İbn Mes'ud'un ovguye değer vasıflarla anıldığını duyduktan sonra onun Kur'Ă‚n'ı Kerim'e vukûfunu, helĂ‚li helĂ‚l, haramı haram tanıdığını, dinde fakih ve sunnette Ă‚lim olduğunu ilĂ‚ve etmişti.
Abdullah İbn Mes'ud, Ebu Umeyr adında bir dostunu ziyaret etmek uzere cıkmış, fakat evinde bulamayarak Ă‚ilesine selĂ‚m gondermiş ve kendisine bir miktar su verilmesini rica etmişti. Evin hanımı, hizmetcisini komşuya gondererek su istetmişti. Hizmetci geciktiği icin hanım ona lĂ‚net okumuştu. İbn Mes'ud hanımın hizmetciye lĂ‚net okuduğunu duymuş ve evden cıkmıştı. Cıkarken dostu Ebu Umeyr ile karşılaşmıştı. Ebu Umeyr "Ya Ebu Abdurrahman! Sen kendisinden kadınların kıskanılacağı bir adam değilsin, nicin kardeşinin hanımına selĂ‚m vererek icerde oturmadın ve su icmedin?" demişti. İbn Mes'ud'un cevabı: "Oyle yaptım fakat zevceniz ya su bulunmadığı veyahut evdeki su kĂ‚fi gelmediği icin hizmetciyi komşuya gonderdi, hizmetci gec kaldığı icin de ona lĂ‚net okudu. HĂ‚lbuki ben Rasûlullah'dan şu sozleri duydum: "LĂ‚net kime gonderilmişse ona gider, ona kazılmak ister. Şayet buna bir yol bulamazsa: Ya Rabbi, beni falana gonderdiler, kalktım gittim, ona hulûl icin bir yol bulamadım! Şimdi ne yapayım? der. Cenab-ı Hak da ona: Nereden geldinse oraya don der. " Onun icindir ki, hizmetcinin bir mazereti olabileceğini duşundum ve lĂ‚netin geri donmesinden korktum. Buna sebep olmak istemedim."
Bir defasında adamın biri vefat etmiş ve hicbir hayrı olmadığı soylenmişti. İbn Mes'ud, bunu duyar duymaz, elinde bulunanları sadaka olarak vermişti. Rasûlullah'ın AshĂ‚b'ından bircokları, onun sunnetine yapışmakla buyuk bir şerefe kavuştular. Fakat Abdullah İbn Mes'ud, hicbir zaman dunyayı istemedi. O hep ahireti gozetirdi. Hz. İbn Mes'ud, son derece misafirperverdi. Kûfe'de ikĂ‚met ettiği sırada evi hic misafirsiz kalmazdı.
İbn Mes'ud, namazlarını vaktinde kılmaya o kadar riayet eder ki, bir kere Vali Velid b. Ukbe, Kûfe mescidinde halkı bir sure bekletmişti. İbn Mes'ud hemen kalkarak, halka namazı kıldırmıştı. Vali, buna uzulerek, nicin boyle yaptığını sormuş ve "Mu'min'lerin emirinden bir buyruk mu aldın? Yoksa bir bid'at mı icat ettin?" demişti. İbn Mes'ud, ona şu cevabı vermişti: "Ben, mu'minlerin emirinden bir buyruk almadığım gibi, bir bid'at de icat etmedim. Fakat senin bir işin vardır, diye bizim de namazımızı geciktirmene Allah razı olmaz."
İbn Mes'ud, Ramazan'dan başka coğu gunler oruc tutar, Aşûre* gunlerini de oruclu gecirirdi. Abdurrahman b. Yezid der ki: "İbn Mes'ud, gunlerinin coğunu oruclu gecirirdi. Oruca ve namaza devamdan ayrıca bir zevk alırdı. İbn Mes'ud, son derece kulfetsiz bir hayat surer, gayet basit yemeklerle beslenir, kulfetsizliği ve sadeliği hayatının dustûru bilirdi. Talebesi Alkame, bu hususta İbn Mes'ud'un harfiyen Rasûlullah'a uyduğunu soyler. İbn Mes'ud; senelerce beytu'lmĂ‚l* idare etmiş, bir gun, bir dakika da olsa adalet ve insaftan ayrılmamıştır.
Ahmed AĞIRAKCA


__________________