
Vefatından sonra eşi ve butun inananların annesi Hz. Ayşe (r.anha)'ye sorarlar:
“Allah'ın Elcisinin evdeki hali nasıldı?”
Hz. Ayşe (r.anha) cevaplar:
“O kendi işini kendi gormekten hoşlanırdı. Arkadaşları butun işini yapmaya hazır olmalarına rağmen bunu istemezdi. Evdeyken, elbiselerini yamar, evi supurur, kecileri sağar, develeri bağlar ve yemlerini verirdi. Ayrıca, ayakkabılarını ve delik su kırbalarını tamir eder, hizmetcilere de yardım ederek onlarla birlikte hamur yoğururdu. Carşıdan yiyeceğini kendi taşır, birisi "Ey Allah'ın Elcisi! İzin ver ben taşıyayım."dediğinde,"Her mumin, taşıyabiliyorsa kendi yukunu kendi taşısın." derdi.[1]
İSTEMEZ MİSİN EY OMER?
Hz. Omer (ra), sessizce, dinlenmekte olduğu odaya girer. Bir an cevresine goz gezdirir. Odasının bir yanında işlenmiş bir deri, bir diğer koşesinde de, icinde birkac avuc arpa bulunan kucuk bir torba vardı. İşte Allah Resûlu'nun odasında bulunan eşyalar bundan ibaretti. Bu manzara karşısında ağlamaya başlayan Hz. Omer (ra)'in hıckırıkları O'nu (asm) uyandırır. Kalkınca hasırın vucudunda iz yaptığını, kan oturduğunu goren Hz. Omer (ra) ise omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya başlar. Hz. Muhammed (asv) hayretle sorar:“Ey Hattab oğlu! Nicin ağlıyorsun?”
“Ey Allah'ın Elcisi! İranlılar imparatorlarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar Kayserlerini luks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah'ın Elcisisin... İzin versen de, biz de seni...”
Maksat anlaşılmıştır, Allah'ın Elcisi (asm), gelecekteki halifesinin sozunu huzunlu bir tebessum, tatlı bir el işareti ile keser ve"Bu dunya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı "(Ankebut, 29/64)
ayetini okuduktan sonra ekler:“İstemez misin ey Omer? Dunya onların olsun, ahiret te bizim!..”[2]
GOĞSUNU ACIP
Bedir savaşından onceki saatlerdir... Son bir kez safları kontrol etmekte, askerine ceki duzen vermektedir. Saftan bir az onde duran arkadaşlarından Hudayr oğlu Useyd'i hafifce goğsunden iterek safa girmesini ister. Şakacı bir kişi olan Useyd ise:
"Ey Allah'ın Elcisi" der "canımı acıttın, izin ver, karşılığını alayım."Hz. Muhammed (asv) hemen onune gecerek:
"Buyur, al hakkını" der. Useyd ise son derece ciddi bir tavırla:
"Fakat" der "Ey Allah'ın Elcisi, benim goğsum cıplaktı, sende ise elbise var " Hz. Muhammed (asv) gomleğini cozerek:
"Haydi" der "şimdi al hakkını."
Peygamberini kucaklayarak opmeye başlayan Hudayr oğlu Useyd, bir yandan da
"Ey Allah'ın Elcisi" demektedir. "Anam babam sana feda olsun, istedim ki, hayatım seni opmekle son bulsun."[3]
HİZMET GORDURMEYİ SEVMEM
Arkadaşlarından Rabia oğlu Amir'le beraber mescide gitmektedir. Ayakkabısının bağı cozulur. Amir hemen atılıp, bağlamak ister. Hz. Muhammed (asv) engel olur, kendi bağlar. Bir yandan da Amir'e hitap eder:
“Bu, başkasına hizmet gordurmektir. Ben ise başkasına hizmet gordurmeyi sevmem.”[4]
DAHA GUCLU DEĞİLSİNİZ
İslam'ın ilk buyuk meydan sınavı Bedir'e doğru yol alınmaktadır. Deve azdır, ancak uc kişiye bir tane duşer ve sırayla binilir. Hz. Muhammed (asv) ile aynı deveyi paylaşan arkadaşları, kendi haklarından gonullu olarak vazgecerler. Surekli O’nun (asm) binmesini isterler. O ise kabul etmez:
"Siz" der, "benden daha guclu değilsiniz. Kaldı ki ben de sizin kadar sevap kazanmaya muhtacım."[5]
DOYUNCA HEP AĞLARIM
Hz. Muhammed (asv) 'in vefatından sonraki yıllardır. Bir akrabası Hz. Ayşe (r.anha)'yi ziyaret eder. Hz. Ayşe (r.anha) onun icin bir sofra kurdurtur. Ve sonra dayanamayıp ağlamaya başlar. Akraba sebebini sorar. Hz. Ayşe (r.anha):
"Ben doyuncaya kadar her yemek yiyişim de ağlarım," der. Akraba daha da meraklanıp, sorar:
"Nicin?"
“Cunku Allah'ın Elcisi butun omru boyunca doyuncaya kadar hic yemedi. Sıkıntı icerisindeydi. Bir gunde iki oğun yemedi. Ekmek yediği zaman hurma yemedi, hurma yediği zaman ekmek yemedi. Surekli başkalarını kendine tercih ettiği icin hep boyle yaşadı. Şimdi ise insanlar yediklerini eritmek icin ilac kullanıyor. Hz. Muhammed (asv) butun omru boyunca kızartılmış bir koyunu hic gormemiştir.”[6]
HERKESTE BİR O'NDA İKİ
Mekkeli duşmanları yanlarına aldıkları bazı col kabileleriyle birlikte on bin kişilik bir ordu duzup, Medine uzerine yururler. Musluman mucahitlerin sayısı ancak uc bin kişidir. Şehirde kalıp, savunma savaşı yapmaya karar verirler. Medine'nin etrafına buyuk bir hendek kazılmaya başlanır. Hz. Muhammed (asv) kazılan toprağın hendek dışına taşınması işinde calışmaktadır. Gorgu tanığı bir arkadaşının anlatımıyla toz-toprak O'nun (asm) goğus ve karın derisini ortmuş durumdadır.
Uc gun suren hendek kazımının en zor tarafı, aynı gunlerde butun şiddetiyle devam eden aclık ve kıtlıktır. Arkadaşları, calışırken, aclıktan duşup bayılmamak icin karınlarına taş bağlamışlardır. Bir ara karşısına dizilirler. Ahirette kendilerinin bu fedakÂrlıklarına şahitlik etmesini isterler... Ve elbiselerini sıyırıp, taşları gosterirler. O sadece tebessum eder. Sonra da kendi elbisesini sıyırır... Hz. Muhammed (asv) 'in karnında iki taş birden bağlıdır.[7]
BEN DE ODUN TOPLAYAYIM
Bir yolculuktadırlar... Yemek icin mola verilir. Arkadaşlarının her biri bir gorev ustlenir. Hz. Muhammed (asv) ' de:
"Ben de ateş icin odun toplayayım."der. Arkadaşları onune gecmek isterler:
"Ey Allah'ın Elcisi! Siz dinlenin biz o işi de goruruz." Hz. Muhammed (asv) butun ciddiyetiyle cevaplar:
"Gercekten bunu isteyerek yapacağınızı biliyorum. Ancak ben bir topluluk icinde ayrıcalıklı bir durumda bulunmaktan hoşlanmam. Bunu Allah'ta sevmez."Ve odunları toplamaya koyulur.[8]
SESSİZCE YATAĞINA UZANIR
Medine'de Hicret'i takip eden ilk gunlerdir. Medineli Muslumanlar, butun maddi varlıklarını Mekke'de bırakıp gelen kardeşleriyle her şeylerini paylaşırlar. Her eve on tane misafir duşmuştur. Hz. Muhammed (asv) de bu evlerden birini başka muhacir arkadaşlarıyla paylaşır. Onlardan biri olan Esved oğlu Mikdad anlatmaktadır:
"Evde, sutleri ile evin geciminin sağlandığı bir kac keci vardır. Keciler sağıldığında herkes kendi payına duşen sutu icer... Hz. Muhammed (asv) 'in payı kasede kalırdı. Bir gece Hz. Muhammed (asv) eve gec geldi. Herkes kendi payını icerek, yatmıştı. O kÂseyi boş buldu, ama sesini cıkarmadı. Sadece şoyle dua etti.”
"Ey bugun beni doyuran Allah'ım, onları da doyur!"
Daha sonra uyanan Mikdad peygamberinin aclığını gidermek icin kecilerden birini kesip, pişirmeye davranır. Hz. Muhammed (asv) izin vermez. Onun yerine ikinci kez sağılan keciden cıkan bir kac damla sutu icer ve sessizce yatağına uzanır.[9]
BEN KRAL DEĞİLİM
Ebu Hureyre ile birlikte, carşıya alışverişe cıkmışlardır. Alış verişi bitirdikten sonra satıcıya tartması icin para yerine kullanılan gumuş parcalarını uzatır ve:
"Dikkatli ol, ağırca tart." der. Şaşırarak hic bir muşterisinden boyle bir teklif duymadığını soyleyen satıcıya Ebu Hureyre karşısındakinin peygamber olduğunu bildirir... Satıcı derhal Hz. Muhammed (asv) 'in ellerine kapanarak opmek ister... O izin vermez.
“Bunu İranlılar krallarına karşı yaparlar. Ben kral değilim, icinizden bir insanım...”
Eve donuş sırasında Ebu Hureyre yukunu taşımaya yardımcı olmak ister. Ona da izin vermez.
"Kişi, eşyasını, taşıyabiliyorsa, sadece kendi taşımalıdır."[10]
ANCAK ALLAH İCİN
Arkadaşları, O yanlarına her girdiğinde hızla ayağa kalkmaktadırlar. En sonunda bir gun dayanamaz:
"İranlıların birbirlerini buyuk gorerek ayağa kalktıkları gibi siz de bana ayağa kalkmayın. Cunku ben, bir kulun yemek yediği gibi yemek yiyen, bir kulun oturduğu gibi oturan bir kulum."
Bunun benzeri başka bir olayda ise uyarısına şu eklemeyi de yapar:
"Hic kimse icin kalkılmaz. Ancak, Allah icin ayakta durulur."
Bundan sonra arkadaşları O (asm) iceri her girdiğinde kendilerini zorla tutarlar ayağa kalkmaz, oturmaya devam ederler.[11]
UC GUNDUR ACIM
Uc gundur hicbir şey yiyememiştir... Kızı Fatma (r.anha)'ya giderek evinde yiyecek bir şeyler olup olmadığını sorar:
"Kızım! Sende yiyecek bir şey yok mudur? Ben cok acım."
Fatma (r.anha):
"Canım sana feda olsun babacığım! Yemin ederim ki bende de size yedirecek bir şey yoktur."diye cevaplar.
Bu sırada peygamberliğinin yanı sıra bir devletin de başkanıdır... Başka bir gun kızı Fatma (r.anah) yeni pişirdiği arpa ekmeğinden bir parca da peygamber babasına goturur. Hz. Muhammed (asv) kızına:
"Vallahi kızım, uc gundur baban bir şey yememiştir."der. Bu sırada da devlet başkanıdır.[12]
HİCBİR GOSTERİŞ
Veda haccını yapmaktadır... Etrafını yuz bin Musluman cevirmiş maddi egemenliği ise butun Arap yarımadasınca kabul edilmiştir. Savaşlardan kendi hissesine duşen paydan, bu hac sırasında yuz deve kestirir ve etlerini yoksul Muslumanlar arasında paylaştırır. Hayatının, zaferinin ve peygamberliğinin sonuna ve zirvesine ulaştığı, adeta bir zafer finali gibi de gorulmesi mumkun olan bu haccı yaparken, bindiği devesine ise topu topu dort gumuşluk basit bir kadife parcasını şilte niyetine sermiş, onun uzerinde oturmaktadır. Ve Veda haccını bitirirken ellerini acarak dua eder:
"Allah'ım, bunu, icinde hicbir gosteriş ve 'desinler' kastı bulunmayan bir hac olarak kabul buyur."[13]
BENDEN GUZEL KOLE Mİ OLUR?
Mekke fethedilmiştir... Siyasi ve askeri mucadelesinin zaferle sonucladığı bir gun yaşamaktadır. Oğle yemeğini ise arkadaşlarıyla birlikte, sokakta, toprağın uzerine oturarak yemektedir. Bu durumu garip sayan, zihinsel ozurlu bir kadın laf atar:
"Şuna bakın! Yere oturmuş bir kole gibi yemek yiyor." Hz. Muhammed (asv) tebessum ederek cevap verir:
"Benden guzel kole mi olur! Cunku ben de Allah'ın kolesiyim."
Başka bir defasında eşi Hz. Ayşe (r.anha) rica eder:
"Ne olur bağdaş kurarak, biraz daha rahat oturarak yemek ye."Bunun uzerine alnını yere değdirecek kadar one eğilir.
“Kolenin yediği gibi yerim, kolenin oturduğu gibi otururum, cunku ben bir kuldan başka bir şey değilim.”[14]
BİR KERE DAHA
Medine'de cıplak bir merkebin sırtında yol almaktadır. Arkadaşlarından Ebu Hureyre'ye rastlar.
"Seni de merkebe bindireyim mi?" diye sorar.
"Olur ey Allah'ın Elcisi." deyince:
"Bin."der.
Ebu Hureyre sıcrar, fakat binmeye guc yetiremeyince Hz. Muhammed (asv) 'e tutunmak ister ve ikisi beraber yere yuvarlanırlar. Tekrar merkebin uzerine binen Hz. Muhammed (asv), Ebu Hureyre'ye:
"Bir daha dene."der.
Fakat ikinci denemede başarısız olur ve yine beraberce toprağa yuvarlanırlar. Hz. Muhammed (asv) bir kez daha merkebe biner ve en kucuk bir kızgınlık eseri gostermeden, Ebu Hureyre'ye:
"Haydi, bir kere daha..."der..[15]
HABBAB DONENE KADAR
Eret oğlu Habbab Mekke'den hicret etmiş, ilk Muslumanlardan, azatlı bir koledir. Yani toplumun en alt kategorisinde kabul edilen insanlardan... Medine'de Hz. Muhammed (asv) tarafından uzun surecek bir goreve gonderilir. Tekrar evine donup, gunluk işlerinin başına donunceye kadar ise o işleri her gun Eret oğlu Habbab'ın evinde bizzat Hz. Muhammed (asv) gorur. Evin kadınları sut sağmasını bilmedikleri icin sığır ve kecileri her gun Hz. Muhammed (asv) tarafından sağılır. Ailenin, erkeğin yokluğundan etkilenmesine izin vermez.[16]
ONLARIN ARASINDA BULUNACAĞIM
Yeni Musluman olmuş ve gorgu, nezaket kurallarından habersiz gocebe Arapların kendisini rahatsız etmeleri, amcası Hz. Abbas icin ciddi bir uzuntu konusu olmaktadır. Bir gun yine boyle bir grup tarafından cevrelenmiş, tozun toprağın uzerinde ve kızgın guneşin altında yeğenini goren amca dayanamayıp, der:
"Ey Allah'ın Elcisi! Bari sana bir cardak yapsak da hic olmazsa guneşten korunsan! Muslumanların dertlerini orada dinlesen."
O cevap verir:
"Hayır. Allah beni kendi katına alıncaya kadar, ben onların arasında bulunacağım. Okceme basmalarına, elbisemi cekiştirmelerine ses cıkarmayacağım."[17]
HAYIR! ACIM!
Oturarak namaz kıldığını goren Ebu Hureyre sorar:
"Ey Allah'ın Elcisi! Hasta mısın?"Cevap verir:
"Hayır, acım!"[18]
ALLAH YOLUNDA
Cebel oğlu Muaz'ı Yemen'e vali atamış, uğurlamaktadır. Kendinin at ustunde, Hz. Muhammed (asv) 'in ise yaya olmasından utanan Muaz:
"Ey Allah'ın Elcisi! İzin verirsen ben de inip, seninle beraber yuruyeyim."der.
Teklif kabul edilmez.
"Ey Muaz! Bu adımlarımın Allah yolunda atılan adımlar olmasını arzu ediyorum."[19]
DUNYADAN KONUŞTUĞUMUZDA
Onde gelen vahiy yazıcılarından Sabit oğlu Zeyd anlatmaktadır:
"Ben Hz. Muhammed (asv) 'in komşusu idim. Ona vahiy indiği zaman bana haber gonderirdi. Ben de, gider vahyi yazardım. Biz Onun yanında dunyadan konuştuğumuzda o da dunyadan, ahiretten konuştuğumuzda o da ahiretten, yemekten konuştuğumuzda o da yemekten konuşurdu. Demek istiyorum ki bize uymakta ve bizim seviyemize inmekteydi."[20]
BUYUK ALLAH'TIR
Yabancı bir heyet ziyaretine gelir. Soze iltifat ederek girmek isterler ve:
"Sen bizim buyuğumuzsun." derler. O cevap verir:
"Buyuk Allah'tır." Heyettekiler:
"Oyleyse, sen bizim en ustunumuz ve en guclumuzsun." derler. Bunu da hoş gormez:
"Cok ileri gitmeyin. Şeytan inanmadığınız şeyleri size soyletmekle, doğruluktan sizi ayırmasın."[21]
GEL ŞİMDİ ODEŞELİM
Hz. Muhammed (asv) boy abdesti almaktadır. Arkadaşlarından biri de ortu tutarak O'nu perdeler. Abdest bitince Hz. Muhammed (asv) :
"Gel, şimdi odeşelim."der. Arkadaşının aksi ısrarına rağmen bu kez de O, ona ortu tutar. Arkadaşının:
"Ey Allah'ın Elcisi! Nicin zahmet ediyorsunuz." sozune;
"Zahmeti yok diyerek." cevap verir.[22]
HANGİ YOLDAN İSTERSEN
Zihinsel ozurlu bir kadın mescidden iceri girer...
"Ey Muhammed (asv) gel benim evimdeki işlerimi gor."der. Hz. Muhammed (asv) tebessumle, fakat ciddi bir ses tonuyla:
"Hangi yoldan gitmek istiyorsan kalk gidelim." der ve kadının peşine takılır, giderler... Peşlerinde de hayret ve hayranlık icerisindeki arkadaşları...[23]
ARKADAŞ SAKİN OL
Yeni Musluman olmuş ve kendisini ilk kez goren bir gocebe Arap heyecanından, karşısında titremektedir. Hz. Muhammed (asv):
"Arkadaş, sakin ol. Ben kral değilim. Kureyş kabilesinden kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum." der.[24]
YERYUZU DOLUŞUNCA
Bir arkadaşına, yanlarından gecen birini gostererek sorar:
"Bu kişi hakkında ne dersin?"
Arkadaşı:
"Toplumun onde gelenlerindendir. Kimi istese evlendirirler. Bir işi icin kimden yardım istese, yardım ederler.”
Hz. Muhammed (asv) susar. Az sonra gecen başka birini gostererek yine aynı soruyu sorar. Arkadaşı bu kez de:
"Bu, cok fakirdir. Ne kız verirler, ne işine yardım ederler." der
Hz. Muhammed (asv) bu kez susmaz:
“Ama bu fakir yeryuzu doluşunca, otekinden hayırlıdır.”[25]
KUYUYU GERİ ALMASI
Duşmanla yapılan savaş sırasında ele gecen bir kuyuyu, ganimet payı olarak isteyen Sahr, Hz. Muhammed (asv) 'den istediğini alır. Fakat kuyunun sahibi olan duşman kabilesi daha sonra Musluman olur. Şimdi butun mallarını geri almaktadırlar. Hz. Muhammed (asv) utangac bir tavırla Sahr'a gelerek başını onune eğer ve kuyuyu geri vermesi gerektiğini soyler. Sahr hic itiraz etmez.
"Pekiyi, ey Allah'ın Elcisi!"der.
Hz. Muhammed (asv) kendi eliyle verdiği bir şeyi geri istemek mecburiyetinde kaldığı icin kıpkırmızı olmuştur.[26]
DUANDA BENİ DE UNUTMA!
Hz. Omer (ra) kendisinden umre yapmak uzere Mekke'ye gitmek icin izin ister. O sevinerek izin verir ve oğutler:
"Kardeşim! Duanda beni de unutma."
O gun Hz. Omer (ra)'in anlatımıyla hayatının en sevincli gunudur.[27]
HZ. FATMA’NIN CEYİZİ
Kendine en cok benzeyen ve kendinden geriye kalan tek cocuğu Hz. Fatma (r.anha)’yı evlendirirken, ona ceyiz olarak verebildikleri,yorgan yerine kullanılan kadife bir ortu, yaygı, elek, havlu, bir bardak, bir el değirmeni, bir tulum, iki su testisi, ici hurma lifi dolu bir deri minder, deriden yapılmış bir kap ve bir kırbadan, ibarettir. Yorgan yerine verilen kadife ortu kısa olduğu icin başa cekilince ayak, ayağa cekilince de baş acıkta kalmaktadır.[28]
BİZ ONU KATIK YAPAR YERDİK
Hz. Muhammed (asv) 'den sonraki yıllardır. Hz. Ayşe (r.anha), cevresindekilere, bir akşam babası Hz. Ebubekir (ra) tarafından kendilerine gonderilmiş bir koyun pacasını, eşi Allah'ın Elcisi (asm) ile beraber nasıl parcaladıklarını anlatmaktadır. Dinleyenlerden biri şaşkınlıkla sorar:
"Bu işi karanlıkta mı yaptınız?"
Hz. Ayşe (r.anha) acı bir gulumsemeyle cevaplar:
"Lambaya koyacak yağımız olsaydı, biz onu katık yapar, yerdik."[29]
BEN COBANKEN
Bir kac arkadaşı, ellerinde arak isimli bir ağacın dikenli meyveleri de bulunduğu halde yanına girerler. Meyvelerin ham oluşu dikkatini ceken Hz. Muhammed (asv) son derece doğal bir şekilde:
"Bu ağacın meyvesini esmerleşip de tamamen olgunlaştığında toplayın. Ben cobanlık yaparken bunlardan toplar ve yerdim."der.
Bu sırada Arap yarımadasına ve yuzbinlerce inananın gonullerine hÂkim bir peygamberdir.[30]
DOĞRUYU SOYLEYİN
Bazı Musluman genc kızlar, "Bizim aramızda oyle bir peygamber var ki, yarın ne olacağını bilir." dizelerini de iceren bir ilahi soylemektedir. Bunu duyan Hz. Muhammed (asv), kızları uyarır:
"İlle de bir şey soyleyeceksiniz, doğruyu soyleyin."[31]
Resululah.org
_____________________________________
[1] Kadı İyaz, Şifa-ı Şerif, s.132.
[2] M.Yusuf Kandehlevi, Hayatu's Sahabe, II/412.
[3] M. Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, II/492.
[4] M. Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, III/154.
[5] M. Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, III/219.
[6] M. Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, I/381.
[7] Ebu’ş Şeyh el İsbehani, Hz. Muhammed (asv) ’in Edeb ve Ahlakı, s.58/236.
[8] Afzalur Rahman, Siret Ansiklopedisi, I/63.
[9] Afzalur Rahman, Siret Ansiklopedisi, III/188.
[10] M. Yusuf Kandehlevi, a.g.e., III/156, 157; Kadı İyaz, a.g.e. s.132.
[11] M. Yusuf Kandehlevi. a.g.e., III/68; Kadı İyaz. a.g.e., s.129.
[12] M. Yusuf Kandehlevi, a.g.e., I/383 ve IV/482.
[13] M. Yusuf Kandehlevi, a.g.e., III/15; Kadı iyaz. a.g.e., s.130.
[14] Ebu'ş-Şeyh el-isbehani, a.g.e. s.64; Ed: Prof. Dr. İ. Lutfi Cakan, Hz. Peygamber ve Aile Hayatı, s.275; M. Yusuf Kandehlevi. a.g.e., III/153; M.Fethullah Gulen. Sonsuz Nur, II/122.
15] İmam-ı Kastalani.MevÂhib-ı Leduniye, s.331.
[16] Afzalur Rahman, a.g.e., I/66.
[17] İbrahim Refik, a.g.e., s.109.
[18] M.Fethullah Gulen, a.g.e., II/234.
[19] İbrahim Refik, Gullerin Efendisi s.160.
[20] M. Yusuf Kandehlevi. a.g.e., III/123.
[21] M. Yusuf Kandehlevi. a.g.e., III/109.
[22] M. Yusuf Kandehlevi. a.g.e., III/339.
[23] Ebu'ş-Seyh el-İsbehani, a.g.e., s.58; M.Fethullah Gulen, a.g.e., I/339.
[24] M. Yusuf Kandehlevi, a.g.e., III/153.
[25] Abdurrahman Azzam, Peygamberimizin Ornek AhlÂkı, s.86.
[26] M. Yusuf Kandehlevi, a.g.e., II/575.
[27] M. Yusuf Kandehlevi. a.g.e., IV/93.
[28] İbn Sa'd, Et-Tabakat el-KûbrÂ, VIII/23.
[29] Ebu Abdullah Muhammed (asv) bin İsmail Buhari. Sahih.Nafakat. s.7.
[30] İbn Sad. a.g.e., I/107.
[31] M.Fethullah Gulen, a.g.e., II/123.
__________________