Dunya genelinde giderek yaygınlaşan obezite sorunu sadece kalp hastalığı, şeker hastalığı, yuksek tansiyon ve felc riskini artırmıyor. Yapılan araştırmalar obezitenin ozellikle kadınlarda rahim ağzı, meme kanseri ve kalınbağırsak kanseri riskini de artırdığını gosteriyor.
Dunya Sağlık Orgutu (DSO) tarafından vucutta sağlığı bozacak olcude aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanan obezite tum dunyanın alarma gectiği global bir sağlık sorunudur hatta artık hastalık olarak kabul edilmektedir. DSO’nun araştırmalarına gore, 2008 yılında obez olan insan sayısı 400 milyonken, bu sayının 2015’te 700 milyon olması bekleniyor.
Turkiye’de ise Sağlık Bakanlığı tarafından, 7 bolgedeki 7 ilde 15 bin 468 birey uzerinde yapılan ‘’Sağlıklı beslenelim, kalbimizi koruyalım’’ araştırmasına gore, erkeklerde obezite gorulme sıklığı yuzde 21,2 olarak belirlendi. Bu oran, kadınlarda ise yuzde 41,5 olarak tespit edildi.
Obezitenin nedeni..
Obezitenin en onemli nedenleri yanlış beslenme ve fiziksel aktivite yetersizliği gibi gorunse de asıl neden beynimizde yani bilincaltımızın işleyişinde gizli.
Zihnimiz, aldığı bilgileri hem bilincli hem de bilincaltı olarak işlemektedir. Bilinc, zihnin yaklaşık yuzde 1’ini oluşturan, mantık yuruten, kavrayan, eleştiren, yargılayan kısmıdır. Bilincaltımız ise beynimizin yuzde 99’unu oluşturan farkında olmadığımız yanıdır. Bircok kişi yuzde 1’i şef sanar. Oyle olsaydı; doktorlar zararlarını bildikleri halde sigara icer veya kilolu olurlar mıydı?
Gercek şef bilincaltıdır. Sadece bilincin bilmesi yetmiyor, bilincaltının da ikna olması gerekiyor. Hepimiz sağlığımız icin spor yapmamız, sağlıklı beslenmemiz gerektiğini biliyoruz ama yapamıyoruz. Cunku bilmek yetmiyor, bilincaltı calışmaları ile yeme davranışı ile ilgili hataları bulup, bilincaltını ikna etmek gerekiyor. Yoksa her şey gecici olur, kilo verirsiniz ama tekrar alırsınız ki bu cok zararlıdır.
Kontrolsuz yemenin altında aslında duygusal ve ruhsal ihtiyaclarımız yatıyor. Stres, gerginlik, endişe, sucluluk, kızgınlık gibi olumsuz duygular, aşırı yemeye neden olabiliyor. Yemek yiyerek bu olumsuz duyguları bastırmaya calışıyor olabilirsiniz. Ote yandan yemek yeme keyifli bir şeydir ve bununla ilgili cocukluğumuzdan beri bilincaltımızda olumlu anılar mevcuttur. Orneğin doğum gunleri bircoğumuz icin eğlence, pasta ve yemek demektir. Bu durumda bilincaltı bu anları daha sık yaşamak, anne babayı memnun etmek, kızdırmamak icin yedirtir. Ya da icindeki değersizlik duygusuna bir yanıt olarak “Madem kendini değersiz hissediyorsun, kendini beğenmiyorsun, ben de sana yardım edeyim” der ve cılgınca yedirerek sizi şişmanlatır.
Bir hastamla bilincaltı calışmaları yaparken neden aşırı yediği ile ilgili imgelem calışmasında 8 yaşlarındayken cok hasta olduğu bir zamanda annesinin ona soylediklerini hatırladı:’’Ben sana demedim mi iyi yemezsen hasta olur ve olursun’’. Bilincaltımız bizi hayatta tutmak icin vardır. Sonuc; yemezsem olurum duşuncesi bilincatına yerleşince danışanım şişmanlamıştır.
Yine bir hastamın aşırı cikolata yeme durumu ile calışırken, babasını işten eve gec geldiği zamanlar cikolata getirdiğini ve kendisine sarılıp okşadığını hatırladı. Cikolata ile baba sevgisini ve guvende olmayı birbirine bağlamıştı ve kendini guvende hissetmediğinde canı cikolata cekiyordu.
Bazen de zayıflamak icin mide kelepcesi ameliyatı olan ama hala kilolu olan bircok hastam oluyor. Sorunun midede değil, beyinde yani bilincaltında olduğunu farkettiklerinde ise hızla kilo vermeye başlıyorlar.
Bence metaforik olarak mideye değil, bilincaltına kelepce gerek. Zaten ben de bilincaltı imgelem calışmalarında danışanlarıma midelerinin ici hava dolu balonun ağzı acıldığında sonmesi gibi kuculduğunu ve cok az yediğinde bile hemen doyduklarını hayal ettiriyorum. Ayrıca aşırı yemenin, hızlı yemenin anlamlarını bilincaltında farkettirince işim kolaylaşıyor.
Peki ne yapmalıyız?
Sağlıklı beslenme alışkanlığını egzersizle desteklemek kilo vermenizi hızlandırır, ama esas onemli olan sorunu temelde yani bilincaltında cozmektir. Bataklığı kurutmazsak sivrisinekler bitmez. Terapi ancak bilincaltını ikna ederek, inanclarını değiştirerek gercekleşir. Dış şartları değiştirmek yerine icimizdeki inancları değiştirmek zorundayız. Mevlana’nın soylediği gibi: “Sen duşunceden ibaretsin, geri kalan et ve kemiksin. Gul duşunur gulistan olursun, diken duşunur dikenlik olursun.’’
Bilincaltımızı olumlu duşunce ve duygularla doldurursak hastalığı sağlığa, mutsuzluğu mutluluğa, başarısızlığı başarıya cevirebiliriz. Kendinize 15 dakika ayırarak ’’Bilincaltı Değişim Calışması’’ olarak adlandırdığım calışmayı yapabilirsiniz:
Değiştirmek istediğiniz inancı ve yerine koymak istediğiniz inancı belirleyin ve başınızı hareket ettirmeden sadece gozlerinizle once kaşlarınızın arasına gozlerinizi kırpmadan 10 saniye bakın, nefeslerinizi verirken icinizden veya sesli‘’rahat, daha rahat ” deyin. Sonra yine başınızı cevirmeden sadece gozlerinizle sol ust tarafa bakın. Boylece bilincaltınız ile iletişime gecmiş olursunuz. Olumlu duşunceyi orneğin ’’Yavaş yavaş azar azar yiyorum’’ veya ‘’İdeal kiloma iniyorum.’’ telkinlerini icinizden veya sesli olarak bir kez soyleyin. Cumleniz bitince sağ elinizin işaret parmağı ile sol elinizin ustune bir kere hafifce vurun. Sol ust yone olan bakışınızı bozmadan tekrar olumlamanızı soyleyin ve tekrar parmağınızla elinize vurun. Bu işlemi bu şekilde en az 40 kere tekrarlayın. Bu calışma suresince gozunuz hep sol ust koşeye bakıyor olsun, gozunuz yorulursa kırpabilirsiniz ama sol uste bakmaya devam edin.Bu calışmayı bir gun bile atlamadan 21 gun boyunca yapın. Atlarsanız baştan başlamanız gerekecek bunu hatırlayın. 21 gun bitince artık her gun yalnızca 1 kere sol ust koşeye bakarak parmağınızla elinize vurmanız ve 1 kere olumlamanızı soylemeniz yeterli olacaktır. Gunde 1 den fazla olumsuz inanc ile calışabilirsiniz. Ancak her biri ile 21 gun calışmanız gerektiğini unutmayın. Tabii ki bir Hipnoterapist ile calışırsanız,değişim daha hızlı ve kalıcı olacaktır.
Bilincaltınızı daha iyi tanıyarak ve yoneterek ideal kilonuza inmeniz dileğiyle…

[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]