Hazret-i Âdem’in on dokuzuncu batından torunudur.

Hûd aleyhisselamın peygamber olarak gonderildiği Ad kavmi, isyĂ‚nları sebebiyle buyuk bir azaba duşup, helĂ‚k olmuştu. ÎmĂ‚n ettikleri icin bu azaptan kurtulan insanlar ise kendilerine yeni yurtlar kurmak uzere ceşitli bolgelere dağıldılar. Bu dağılan insanlardan bir kısmı Semûd denilen kimsenin evlatlarıdır. Semûd kavmi, Şam ile Hicaz arasındaki Hicr denilen bolgede yerleşmişti. Bu sebeple “EshĂ‚b-ul-Hicr” de denilen bu kavim, gun gectikce coğalıp buyudu. Dokuz kabîleden meydana geldi. Cok calışıp, bağlar, bahceler yetiştirdi. Collerin kuru sıcağından kurtulup, dağları oyarak tepelere saraylar, ovalara koşkler kurdular. Sanatta ve servette iyice ilerlediler. Ancak, zevk ve safĂ‚ya duşup daha once kendilerine Hûd aleyhisselam tarafından bildirilen, hak dinden yavaş yavaş uzaklaşmaya başladılar. Kabîle reislerinin de zulme ve haksızlığa başlamaları uzerine, gittikce cozulen, Semûd kavmi, nihĂ‚yet ağactan ve taştan putlar yapıp tapmaya başladılar. Saptıkları kotu yolda suruklenerek, tevhid esĂ‚sından, Allahu teĂ‚lĂ‚ya îmĂ‚n etmekten tamĂ‚men uzaklaştılar. CĂ‚hil ve azgın bir kavim oldular.

SĂ‚lih aleyhisselam, bu kavim arasında herkesle iyi gecinen, fakirlere yardım eden, zayıfları koruyan ve ustun ahlĂ‚kıyla sevilen bir zĂ‚ttı. Kırk yaşlarına geldiği sırada, Allahu teĂ‚lĂ‚ onu Semûd kavmine, doğru yolu gostermek uzere peygamber olarak gonderdi. SĂ‚lih aleyhisselam kavmini îmĂ‚na dĂ‚vet edip, putlara tapmaktan, zulumden ve diğer butun kotuluklerden uzak durmalarını ısrarla soyledi. Kavmine; “Gercekten ben size gonderilen guvenilir bir peygamberim. Artık Allah’tan korkun, bana itĂ‚at edin.” diyerek dĂ‚vetini acıkladı.

SĂ‚lih aleyhisselamın bu dĂ‚veti karşısında pek az kimse îmĂ‚n etti. Kavmin coğunluğu îmĂ‚n etmemekte direndi. Servetlerine guvenen, zevk ve safĂ‚ icinde kendinden gecip, zulme başvuran inkĂ‚rcılar, SĂ‚lih aleyhisselama; “Sen de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin!” diyorlar, onu, “buyulenmiş, yalancı” sayıyorlardı. SĂ‚lih aleyhisselam ise kavmini îmĂ‚na dĂ‚vet etmeye devam ediyor ve şoyle diyordu:

“Ey Semûd kavmi! Siz icinde bulunduğunuz bu guzel bağ ve bahcelerle, bu yemyeşil ekinler, altın başaklarla, guzel hurmalarla ve cağlayan sularla berĂ‚ber ebedî olarak burada kalacağınızı mı zannediyorsunuz? Bu evleri kim yaptı. Şimdi kim oturuyor, hic duşunuyor musunuz? Bu bağların ve bahcelerin ilk sĂ‚hipleri kimlerdi, şimdi kim oturuyor? Belki onlar da sizin gibi kendilerini burada ebedî kalacak zannediyorlardı. Fakat hepsi olup gittiler. Siz de gelip gecenler gibi oleceksiniz. Bunlar size kalmayacak. Âhirette, yaptıklarınızdan birer birer hesĂ‚ba cekileceksiniz. Henuz fırsat eldeyken bana tĂ‚bi olun. Şunu iyi bilin ki, bugun sizi aldatıp, Allah’a isyĂ‚n ettirenler, ilĂ‚hî azaptan kendilerini de sizi de kurtaramayacaklardır. Cunku onlar da sizin gibi Ă‚ciz insanlardır.”

Allahu teĂ‚lĂ‚, Semûd kavmine isyĂ‚n ve taşkınlıktan vaz gecmeleri icin, kadınlarını kısır bıraktı. Ağaclar kuruyup meyve vermedi. Semûdluların bir kuyu hĂ‚ricindeki butun suları kurudu. SĂ‚lih aleyhisselama kin ve ofkeyle gelen Semûdlular: “Ey SĂ‚lih! Aramıza fesĂ‚d karıştırdın. Mallarımıza, coluk-cocuğumuza, bize zarar verdin. Buradan cekil git. Yoksa seni oldururuz.” dediler. SĂ‚lih aleyhisselam bir muddet onlardan ayrılıp tenhĂ‚ yerlere gitti. Bir muddet sonra tekrar donup Semûdluları îmĂ‚na dĂ‚vet etti. Semûd kavmi, SĂ‚lih aleyhisselamdan mucize gostermesini istedi. Ancak mucizeleri gordukleri hĂ‚lde yine îmĂ‚n etmediler.

Yine bir gun SĂ‚lih aleyhisselama gelip: “Eğer doğru soyluyorsan, şu dağdaki sarp kayalardan kızıl tuylu ve doğurmak uzere olan bir dişi deve cıksın. O zaman sana îmĂ‚n ederiz.” dediler. Bunu istemekten maksatları akıllara durgunluk verecek, insanları şaşırtacak bir iş isteyip, yapamamasını ve mahcup olmasını duşunduler.

SĂ‚lih aleyhisselam; “Allahu teĂ‚lĂ‚ her şeye kĂ‚dirdir, boyle bir mucize gorurseniz, dağdan akan pınar suyunun bir gun deveye, bir gun size Ă‚it olmasına rĂ‚zı mısınız?” dedi. Semûd kavmi boyle bir şey olamayacağını duşunerek; “Bu şartı da kabul ediyoruz.” dediler.

SĂ‚lih aleyhisselamın bu şarttan maksĂ‚dı; dağdan gelen pınar suyunun az olması ve azgın insanların sĂ‚hiplenmesi sebebiyle zor durumda kalan kimselere yardımcı olup, devenin hissesi olan suyu fakir ve zayıflara vermekti.

SĂ‚lih aleyhisselam onlara; “Benimle sozleştiğinizi unutmayın, şĂ‚yet deve cıkınca ona bir zarar verirseniz ve verdiğiniz sozlerde durmazsanız acı bir azĂ‚ba uğrarsınız.” dedi. Semûd kavmi; “Sen deveyi cıkar, her istediğini kabul edeceğiz. Aksine bir iş yaparsak azĂ‚bı da kabul ediyoruz.” dediler. NihĂ‚yet devenin cıkmasını istedikleri dağın kayalıkları onunde toplanıp, beklemeye başladılar.

SĂ‚lih aleyhisselam boyle bir mucize vermesi icin Allahu teĂ‚lĂ‚ya dua etti ve duası kabul oldu. Kaya yarılıp, arasından istedikleri gibi bir deve cıktı. Deve, iki yana dizilip hayret ve şaşkınlıktan donakalan Semûd kavmi arasından salına salına yurumeye başladı. Sonra da bir yavru doğurdu. Bu mucizeyi gorenlerden bir kısmı îmĂ‚n etti. Diğer bir kısmı ise menfaatlerinin ve zulumlerinin ortadan kalkacağını gorerek bir turlu îmĂ‚n etmediler. SĂ‚lih aleyhisselam onlara sozlerinde durmalarını, aksi takdirde ağır bir azĂ‚ba duşeceklerini soyledi. Fakat inad ve inkĂ‚rdan vazgecmediler. Suyun taksimi işi de kendilerine ağır gelip kendilerine gore cĂ‚reler aramaya başladılar.

Mucize olarak kayadan cıkan deve, yavrusuyla birlikte her tarafı dolaşıyor, su icme nobeti olduğu gun de suyun başına gelip suyu tamĂ‚men iciyordu. Su icmesi de ayrı bir mucize olup tonlarca su iciyor, su vucûdunda kayboluyordu. Suyu icip bitirince, su cıkan yerde oturuyordu. ÎmĂ‚n edenler, ondan bir kabîleye yetecek kadar bol sut sağıyorlar, sutten iciyor ve yiyecekler yapıyorlardı. Boylece inananların îmĂ‚nı kuvvetlenir, inkĂ‚rcıların kinleri artardı. Bu mucize karşısında Ă‚ciz kalan Semûd kavmi, deveyi odurmeyi plĂ‚nlıyordu. Nitekim, SĂ‚lih aleyhisselamın nasîhat edip, îmĂ‚n etmeye cağırdığı bir sırada, onlar, su icmekte olan deveyi gostererek; “GuyĂ‚ şu deveyi oldursek biz helĂ‚k olacakmışız! Onu oldurelim de gor!” dediler.

NihĂ‚yet ceşitli plĂ‚nlar kurarak deveyi oldurduler. Sonra da SĂ‚lih aleyhisselama; “İşte deveyi oldurduk. Eğer soylediğin gibi bir peygambersen soylediğin azĂ‚bı getir.” dediler.

SĂ‚lih aleyhisselam bu azgın kavme şefkat ve merhĂ‚metle nasîhat edip; “Ey kavmim! Nedir bu yaptığınız? Sizin icin bir imtihan vesîlesi olan deveyi de oldurdunuz. İnkĂ‚rda ve gunahkĂ‚rlıkta ısrar ettiniz. Buna rağmen tovbe kapısı acıktır. Neden azĂ‚bın gelmesini istiyorsunuz, tovbe ediniz!” dedi. Bu son dĂ‚vete de sert cevaplar veren Semûd kavmi, SĂ‚lih aleyhisselamı, Ă‚ilesini ve îmĂ‚n edenleri de oldurmeyi plĂ‚nlamaya başladılar.

SĂ‚lih aleyhisselam bu azgın kavme şoyle dedi: “Yurdunuzda uc gun daha kalın, birinci gun yuzunuz sararacak, ikinci gun kızaracak, ucuncu gun siyahlaşacak, dorduncu gun ise uzerinize azĂ‚b gelerek sizi helĂ‚k edecektir!”

SĂ‚lih aleyhisselamın soylediği bu gunler gelip cattı. Bu sırada Semûd kavmi SĂ‚lih aleyhisselamı ve inananları oldurme teşebbusune giriştiler. Onlar harekete gecmeden, CebrĂ‚il aleyhisselam gelip, durumu SĂ‚lih aleyhisselama bildirdi. SĂ‚lih aleyhisselam da îmĂ‚n edenlerle birlikte oradan uzaklaşıp gitti.

Birinci gunde bĂ‚zı acayib hĂ‚ller zuhûr etti. Devenin bastığı yerlerden kan fışkırdığı, ağacların yapraklarının kızardığı, kuyu suyunun kan renginde ve insanların yuzlerinin sapsarı olduğu goruldu. İkinci gunde Semûdluların yuzleri kana boyanmış gibi kıpkırmızı oldu. Bu belirtileri goren Semûdlular azĂ‚bın geleceğine kanĂ‚at getirip feryĂ‚t ettiler. Yuzlerinin siyahlaştığı ucuncu gun, evini sarıp hucum ettikleri SĂ‚lih aleyhisselamın, şehirden cıkıp gittiğini anladılar. O gun, gece yarısından sonra, sabaha karşı şiddetli bir sarsıntı ve dağlardan fışkıran ateş ile Semûd kavminin yurdu altust oldu. Sayhanın (sarsıntının) şiddetinden hepsinin odleri patladı. Hepsi helĂ‚k olup gittiler. Bundan sonra da yurtları hic mĂ‚mur edilmedi. Sanki hic insan yaşamamış bir yer hĂ‚lini aldı.

Semûd kavmi helĂ‚k edildikten sonra SĂ‚lih aleyhisselam, îmĂ‚n edenlerle birlikte gelip, yerle bir edilen şehre ibretle bakarak; “Ey kavmim! Sizden hicbir ucret istemeden, sizi sĂ‚dece Allahu teĂ‚lĂ‚ya îmĂ‚n etmeye dĂ‚vet ettim ve bunu size tebliğ ettim. Bu duruma duşmeyesiniz diye, size nice nasîhatlar yaptım. Fakat siz dinlemediniz. Sonra bu azĂ‚ba uğradınız!” dedi.

SĂ‚lih aleyhisselam, kavminin helĂ‚kinden sonra kendisine îmĂ‚n edenlerle birlikte Mekke’ye veya Şam taraflarına gitti. Remle kasabasına yerleşti. Hadramût tarafına gittiğine dĂ‚ir rivĂ‚yetler de vardır.

Kur’Ă‚n-ı kerîmin değişik Ă‚yet-i kerîmelerinde, SĂ‚lih aleyhisselamdan ve kavminden bahsedilmekte olup, Semûd kavminin helĂ‚k edilişi meĂ‚len şoyle bildirilmektedir:
Semûd kavmine gelince: Biz onlara doğru yolu gosterdik de onlar, korluğu (cĂ‚hillik ve sapıklığı) hidĂ‚yete tercih ettiler. Bunun uzerine onları, kazandıkları (işledikleri) gunĂ‚h yuzunden şiddetli azap yıldırımı yakalayıverdi. ÎmĂ‚n edip de azĂ‚bımızdan korkanları ise kurtardık. (Fussilet sûresi: 17-18)

SĂ‚lih aleyhisselamın mucizeleri:
1. Kayadan deve cıkartması.

2. SĂ‚lih aleyhisselamın kavminin bulundukları yerde hamt denilen meyvesiz ağaclardan başka ağac yoktu. “Hak peygambersen, bu ağaclar meyve versin!” diye kendisine mucize teklifinde bulundular. SĂ‚lih aleyhisselam dua edince, bu ağacların hepsi ceşit ceşit meyveler verdi.

3. SĂ‚lih aleyhisselamın duası bereketiyle buyuk taştan su cıkmıştır.

4. SĂ‚lih aleyhisselamın cadırına ateş tesir etmemiştir. Şoyle ki, kavmi koyuncu idi. Senenin bĂ‚zı aylarını sahralarda, yaylalarda cadır kurarak gecirirlerdi. ÎmĂ‚n etmeyenlerden biri, gizlice SĂ‚lih aleyhisselamın cadırını ateşe verince, cadır yanmağa başladı. Bunun uzerine kavminden kĂ‚fir olanlar; “Hak peygamber isen, cadırındaki yangını sondur!” diye alay etmeye, eğlenmeye başladılar. Hazret-i SĂ‚lih, yangının sonmesi icin dua edince, kendi cadırı kurtulup, ateş kĂ‚firlerin cadırlarına gecti ve hicbir cadır kalmayıp, icindeki eşyĂ‚larla berĂ‚ber, yanıp kul oldu.

__________________