Manisa'da, Karakoy semti, Kumlu dere caddesinde, Halil Yurtseven ilk okulunun guney tarafında Ayn-ı Ali olarak isimlendirilen bir turbe vardır.Duvarları beyaz taştan, tek kubbeli olarak yapılmış. Ayn-ı Ali Osmanlı İmparatorluğu doneminde, muhasebe-i umumiye de gorevli olarak gittiği, Mısır'dan Manisa'ya donunce bu gunku Ali Bey Camisini ve Turbesini yaptırmış olduğu soyleniyor. Kayıtlara gecmeyen Aynalı Ali Dede, bahcedeki buyuk citlembik ağacının altında, Ahmet Raci adlı muridinin yaptırdığı kabirde, ebedi yolculuğuna cıkmış.Ayn-Ali Mezarlığı park haline getirilirken, O da kaybolmuş. Aynalı Ali Dede, şapkasının ve paltosunun etrafına aynalar nakşetmiş. İnsanlara " Benim varlığımda, kendi oz benliğinizi seyredin" mesajını vermiş.Meczup goruntusu ve yalnız yaşaması insanları guldurmuş, Ona deli denilmiş.Gonlu ve kafası dolu olan Aynalı Ali Dede, boş bir mezarlığı ve Manisa'nın kimsesiz sokaklarını kendine mesken secmiş, gunlerini bu kentte dolaşarak gecirmiş. "Tasavvuf edebiyatında, Allah ve Alem ayna olduğu gibi, Alemin hulasası ve Allah'ın mahzarı olan < insanı kamil > de bir aynadır.Şahadet aleminde insandan daha mukemmel bir ayna yoktur.O halde alem, Ademin vucudu ile parlak bir ayna olduğundan, mutlak olan Allah, bu ayna da kendi suretini kemali ile muşahede eder. Mevlana'nın < Canın aynası ancak O diyardan olan Kamil insanın yuzudur.Ey gonul kulli olan aynayı iste, deryaya git, ırmaktan iş cıkmaz. > der. Şemsi ise; Gonul Ayinesin sofi Eğer ider isen safi Acılır sana kapu İyan olur Cemalullah. " diye okur. (1) " Mısırlılar tarafından guneş sembolu olarak kabul edilen aynalar dinsel torenlerde kullanılmış.Miken uygarlığında da aynı amacla kullanıldığı sanılmaktadır." (2) Aynalı Ali Dede Manisa'da hayat bulmuş, Mikenler ise binlerce sene once yaşadığı Manisa Syplos dağından Pelepones (Yunanistan) yarım adsına gitmiş.Miken inanc sistemi ile Aynalı Ali Dede arasındaki benzerlikler bir araştırma ve inceleme konusu olabilir.İnsanlar madde otesinde yaşadığı olayları ve inancları kendi varlıklarında hisseder. Ahmet Raci iyi tahsil gormuş, genc ve cevresinde sevilen bir insanmış.şehrin ortasındaki evinde otururmuş.Aynalı Ali Dede ise şehrin dışındaki mezarlıkta, bir kulubede yaşamış. Mezarlığın etrafı duvarla cevrili, tahta bir kapısı varmış. Kabristanlığın icinde bulunan taşların coğu Kybele tapınağından kalan eski taşlarmış.Tetkike değer bu sutunlar, daha sonraki yıllarda cay başı deresinin duvarları yapılırken temel taşı olarak kullanılmış.Milli Eğitim Mufettişi Hikmet Bozkurt ve oğretmen Nazmi Baycın 1932 senesinde hazırladıkları ve basılamayan kitaplarında sokak aralarının sutun ve faluslarla dolu olduğunu yazmış. Şehrin dışında olan bu mezarlık, kentin buyumesiyle orta yerde varlığını surdurmuş. Ahmet Raci maddi ve manevi ilimlerde; bilgisi arttıkca celişkiye duşmuş.Kendisini ickiye ve eğlenceye vermiş.Raci perişanlık yolundan cabuk ayrılır, kendisini toplar, şohret sahibi kişilerle tanışarak onlarla dolaşmaya başlar.Arkadaşlarının saygı duyduğu bir delikanlı olur. Gunlerini cay başındaki kahvelerde, sohbet meclislerinde gecirir. Bir gun yolunu değiştirmiş, mezarlığın yanından gecmişti.Derinden gelen ney sesi ve hissettiği bir duygu onu iceriye doğru cekmiş.Citlembik ağaclarına doğru yuruyordu, yarısı hasırdan, yarısı ağactan yapılmış bir kulube dikkatini cekmişti.Kapıda eski giysiler icinde, nur yuzlu bir piri fani gozukur.Başındaki yeşil takkenin etrafı aynalarla cevriliydi.Renk cumbuşu icinde, yamalarla dolu olan cuppesinin eteklerine aynalar ve parlak teneke parcaları nakşedilmiş ve yapıştırılmış bir haldeydi.İcinden Aynalı Ali Dedenin haline gulmek gelmiş.Karısındaki insan Ahmet Raci' ye yumuşak bir sesle : - "Sefa geldiniz nurum! Buyurunuz " diyerek, kulubeden cıkardığı hasır parcasını yere sermiş. -"Nasılsınız, hoşmuşsunuz nurum" derken, Aynalı Ali Dede karşısındaki bu yakışıklı genci suzuyordu. -" isminiz nedir" ? -" Ahmet Raci" -"Raci İnsan demektir" sozu dudaklarından dokulurken gulumsemişti. Onunla insanlık hakkında konuşurken, Aynalı dedenin filozof ve bilgin bir kişi olduğunu duşunmuştu Ahmet Raci. Aynalı Ali Dede paltosunun cebinden neyini cıkardı, boş kamıştan guzel sesler cıkıyordu, ney taksimi bittikten sonra, Racinin konuşmasına fırsat vermeden davudi sesiyle yazdığı bir şiirini okumuştu.Aynalı, kendi varlığına dalan Ahmet Raci'ye yokluk tepesini gostermişti.Raci arkadaşlarını unutmuş,her gun mezarlığa giderek sohbetlerden doyumsuz bir zevk almaya başlamıştı. Bir gun goturduğu hediyeleri Aynalı kabul etmemişti.Onun muridi olmak istemişti, arzusu kabul edilmiş, Raci icin kırk gunluk bayram başlamıştı.Aynalı senelerdir kapısına gelecek nasibi beklemişti. Aynalı Ali Dede şapkasını cıkarmış, ona buyuk bir ayna ilave etmiş, cuppesine de iki teneke eklemişti.Ahmet Raci artık oğrencisiydi. Raci cok şiddetli bir savaşa, cihada ve imtihana kendi varlığında girmişti.Aynalı: "Bu meydan adalet ve imtihan meydanıdır; nereye gidersen git ben seni orada da bilgilendirmeye devam edeceğim." Diye soylenmişti.Aynalı ortadan kaybolmuş, nerede olduğunu kimse bilmiyordu. Ahmet Racinin ruhunda fırtınalar esiyordu.Sinirleri bozulmuş,davranışlarındaki bozukluk sağlığını etkilemişti, ailesi uzuntu icinde Raci'yi akıl hastanesine goturmuştu.Oradan cıkmak icin bir istekte bulunmamış.Aradan haftalar ve aylar gecmişti.Bir gun hafif deliler, yeni gelen birisine aynalı, aynalı, aynalı diye bağırıyorlardı.Yeni gelen deli Ahmet Raci' nin kaybettiği ve bulmak umidiyle tum Anadolu'nun yarısını dolaştığı halde; izini bulamadığı, kaybettiği Aynalı Ali Dedeydi. Ellerine sarıldı, ağlamaya başlamıştı.Ayn-ı Ali Mezarlığında başlayan dostluk ve oğreti Manisa Akıl Hastanesinde de devam ediyordu. Aynalı neyini yanına almayı unutmamıştı.Onu ufluyor, davudi sesiyle de okuyordu. " Heplik birlik icin, bak iki goz bir goruyor bir ise dirlik icin Bak iki goz bir goruyor ! -------------------------------- Zahit bize tan eyleme Hak ismi okur dilimiz Sakın, efsane soyleme, Hazrede gider yolumuz Erenlerin coktur yolu, Cumlesine dedik veli, Ko desinler bize deli, Usludan yeğdir delimiz. " (3) Bir muddet sonra ikisi de hastaneden cıkar evlerine doner.Bahar gelmiş, Citlembiğin uzerindeki kuşlar oterken Aynalı, Raciye yine icinden geldiği gibi okuyordu. " Guneş yanar, Alem soner Bir gun gelir hepsi soner, Hey sahib-i ilmu huner, Bilirmisin sebebi kim. " (3) Aynalı Ali Dede mesajını vermiş,ayrılık vakti gelip catmış, dunyaya veda ediyordu. " Ey evlat, ben buradan gocuyorum, zahirden ayrılmamız lazım geldi.Allah yardımcın ve rehberin olsun! Sen yarın sabah zahmet et uğra ,beni gonulden cıkarma ki; her an seninle beraberim" deyince Raci ağlamaya başlar.Aynalı teselli eder der ki:"Ne yapalım evladım, gelip gitme bu aleme aittir.Dış gorunuşe nicin bakmalı, Biz Allah'ın emrinin dışında olamayız." (3) Aynalı Ali Dede; ertesi gun sabaha karşı, misafir olarak geldiği bu dunyadan ayrılarak, yokluk alemindeki yerini tekrar almıştı.Koca Aynalı asırlık cınar ağacının altında nurani yuzuyle uzanmış, derin bir uykudaymış gibi yatıyordu.Ahmet Raci sevgi ve hasretle hocasına sarılır, bir muddet oyle kalır.Arkadaşlarından kucuk bir grupla bedeni evinin yanındaki citlembik ağacının altına gomulur. Arapca da; Ayn goz ve kaynak, Ayn-ı kaynakta ve gozde olan demektir. İki Ayn-ı Ali, Antik donemde kutsal alan olan bu toprağın altında birleşti.İnsanlar onları ziyaret etmek icin buraya geliyor ve dua okuyor. Ruhları şad olsun. Kaynakca: (1) Bektaşi şairleri,Sadettin Nuzhet,1930,Sayfa:453-454, İstanbul devlet Matbaası. (2) Buyuk Ansiklopedi,S.E.C.A ve Milliyet yayınları,1991, Sayfa:118 (3) Filibeli Ahmet Hilmi, 1978, Amak-ı Hayal, Tercuman yayınları. AYN-I ALİ TURBESİNİN İCİNDEKİ SANDUKA Sandukanın ici boştur.Boyanmış lahit parcaları uzerine konmuş, kapağını acınca İcinden toprak gorulmektedir.Sandukanın ici hava almadığından, zeminden rutubet kokusu gelmektedir.
__________________