Hayatta herkese Hz. Ebu Bekir (r.a.) gibi bir dost lazımdır. Hz. Peygamber (s.a.v.) icin Hz. Ebu Bekir sadece bir dost değildi. Sağ koluydu, yardımcısıydı, sırdaşıydı, arkadaşıydı, yol arkadaşıydı, korumasıydı, vefa abidesiydi, sadıktı, sıddıktı.
Zor zamanda yanınızda bir Hz. Ebu Bekir istiyorsanız; rahat zamanınızda Hz. Ebu Bekir gibi dostlar edineceksiniz. Edineceksiniz ki zor zamanınızda yanınızda olsunlar. Ayrı-gayri duşmesinler. Sizi bırakmasınlar. Yaban duşmesinler. Gayriyi size tercih etmesinler. Sizin sıkıntılı donemlerinizde ustunuze abananlara duvar olsunlar.
Zor zamanda dostunuzu terk etmemeniz icin de Hz. Ebu Bekir (r.a.) gibi bir yurek taşımanız lazım. Hz. Peygamber (s.a.v.) ve Hz. Ebu Bekir gibi yol arkadaşı bulanlar, omuz omuza verdiler mi ağyar Ebu Cehil olsa, Firavun olsa ne zarar verebilir ki...
Madem ki Muslumanız, madem ki imanımız var, madem ki Yuce Allah'a verilmiş bir ahdimiz var, madem ki Yuce Kur'an'a tutunmuşuz; olculerimiz, yolumuz Hz. Peygamber'in (s.a.v.) olculeri olmalıdır. O'nun ve dostlarının ahlakıyla ahlaklanmalıyız.
Peki Hz. Ebu Bekir (r.a.) nasıl bir dosttu. İşte birkac satırla Allah'ın Resulunu (s.a.v.) zor gunde terk etmeyen Hz. Ebu Bekir'in ahlakı.
Mekke'nin fethi gunudur. Hz. Ebu Bekir'in babası Ebu Kuhafe -sacı sakalı ağarmış, gozlerini yitirmiş bir ihtiyar- Musluman olmak ister. Hz. Ebu Bekir babasının ellerinden tutup Peygamberimizin yanına getirir. Peygamberimiz, ihtiyarın yuruyerek geldiğini gorunce, Hz. Ebu Bekir'e şoyle buyurur: "Ebu Bekir! İhtiyarı yormasaydın. Biz Ona giderdik." Hz. Ebu Bekir (r.a.); "hayır ey Allah'ın Resulu. O senin ayağına gelmeli cevabını verir. Biraz sonra Hz. Ebu Kuhafe, Kelime-i Şahadet getirir. Musluman olur. Manzarayı seyreden Hz. Ebu Bekir'i bir ağlama tutar. Hıckırmaktadır. Sarsıla sarsıla ağlamaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v.) "Ebu Bekir bugun ağlama gunu değil. Sevinmen lazım" dediğinde Hz. Ebu Bekir bugun bile bizleri derinden sarsan şu cevabı verir. "Benim gozyaşlarım buna değildir. Babam Musluman olunca şunu hatırladım. Ben yıllarca babamın Musluman olması icin dua ettim siz de amcanız Ebu Talip'in Musluman olması icin dua ediyordunuz. Amcanız -acıkca ilan ederek- Musluman olmadı. Duanız cevap bulmadı. Ama bugun benim duam ise cevap buldu. Ben bugun sevindim. Siz o gun uzulmuştunuz. Amcanız Musluman olmadan olduğu icin. Şimdi kendi kendime dedim ki, keşke benim duam kabul olacağına, sizin duanız kabul olsaydı. Keşke babam Musluman olacağına, amcanız Musluman olsaydı. Keşke ben sevineceğime, siz sevinseydiniz. Benim gozyaşlarım işte bunadır."
Hz. Ebu Bekir olmak ne kadar zor değil mi! Dostun sevdiğini, kendi sevdiğine tercih etmek ne kadar ağır bir karar değil mi?
***
Sevr mağarasındalar. Mekkelilerden korunmak icin mağaraya gizlenirler. Hz. Peygamber (s.a.v.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.) Mekkeliler mağaranın kapısına kadar gelirler. Bir eğilseler ikisini de gorecekler. Hz. Peygamber'i (s.a.v.) infaz etme kararı almışlardır. O an, Hz. Ebu Bekir, dostuna zarar gelecek diye endişelenir. Hz. Peygamber dostunu sakinleştirir. 'Korkma. Allah bizimledir' buyurur. Kur'an-ı Kerim bu anı anlatarak olumsuzleştirir. "Hani o ikisi mağaradaydılar da, hani o dostuna mahzun olma. Allah bizimle beraberdir demişti" (Tevbe Suresi, 40.ayet)
Yuce Rabbimiz dostun dostluğunu, arkadaşın arkadaşlığını ilan ediyor. O Peygamberimize dost ve arkadaştı diyor. Hani boyle bir dost? Hani kendisi icin değil, sizin icin yanan dost? Hani Yuce Allah tarafından dostluğu onaylanmış dost!
Mekkeli yıllardır. Muslumanlar azdır. Zulum ve baskı altındalar. Bir gun Hz. Peygamber'in (s.a.v.) KÂbe'nin avlusunda oldurulmek uzere olduğu haberi gelir. Hakikaten Peygamberimizin mubarek yuzunun hırpalandığı, topuklarının kanadığı cetin bir gundur. Hic kimse yardıma koşamıyor. Hz. Ali (r.a.) O anı anlatırken, "hepimiz donakalmıştık" diyor. Hz. Ebu Bekir bunu duymuş. Evinden fırlar. Ayakkabısını bile giymeden KÂbe'nin avlusuna girer. O kavgasız ve sakin vucudundan beklenmeyecek bir kuvvetle ortalığı dağıtır. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) ustune kapaklanır. Abanır. Tekmeleri kendi vucuduna ceker. Oyle darbeler alır ki, 3 gun sonra ancak ayılır. İlk sozu "dostum nasıldır" olur. Su verirler icmez, yarasını silmek icin bez surmek isterler reddeder. Uzan derler, uzanmaz. "Vallahi Hz. Peygamber'i gormeden tek damla su icmeyeceğim" der. Ayaklarını yerde surukleyerek Hz. Peygamber'e gotururler. İki dost birbirlerine sarılırlar. Ancak o zaman rahatlar. Bu hadiseyi anlatan Hz. Ali (r.a.) oyle der: "Ben hayatımda Hz. Ebu Bekir'den daha cesur adam gormedim." Var mı boyle bir dostunuz? Makam, mevki, para, pul, ikbal, gelecek, menfaat, dunyalık velhasılı bir beklentisi olmadan size kalkan olacak bir dostunuz var mı? Var diyorsanız; test etme elinizdedir. Hele bir imkÂnı, dunyalığı, makam ve mevkiyi alın ve bakın! Sadık bir dost olarak mı kalır, yoksa kuyunuzu kazan eski bir dost mu olur?
Hz. Peygamber (s.a.v.) hastadır. Son gunleridir. Mescide minbere cıkar. Medine halkı O'nu dinlemek icin camiye doluşurlar. Şoyle buyurur: "Mescidden odama girecek butun kapıları kapatın. Ebu Bekir'in kapısı haric. O kapıyı hep acık tutun. (Buhari, hd. 467)
***
Hz. Ebu Bekir (r.a.) ve Hz. Omer (r.a.) arasında ufak bir problem olur. Her arkadaş arasında olabilecek bir problem. Bunu duyunca Resulullah'ın (s.a.v.) yuzu gerilir. Sahabeye yonelerek şoyle buyurur. "Siz beni yalanlıyorken o beni doğruladı. Malıyla İslam'a hizmet etti. Dostumu bana bırakın!"
***
Hz. Peygamber'in vefatından sonradır. Hz. Ebu Bekir (r.a.) halifedir. Halife gunden gune zayıflamaktadır. Bitkinleşir. Sararır. Hz. Aişe sorar babasına. Neyin var baba. Cevap cok acık ve nettir: "Kızım Resulullah'ın vefatından sonra ben kendimde hic olamadım. O'ndan ayrılığa dayanamıyorum. Resulullah'tan ayrılık beni zayıflattı." Var mı boyle bir can arkadaşınız, bir dostunuz.
Bir Hz. Ebu Bekir'iniz var mı?
Size sırt cevirmeyecek, size hep yar olacak, sizi ağyara yem etmeyecek, sıkıştığınızda size pervane olacak, ustunuze yağacak oklara vucudunu siper edecek bir Hz. Ebu Bekir'iniz var mı? Uykudan sıcradığınızda yatağınızın başucunda "ben buradayım" diyecek bir Hz. Ebu Bekir'iniz var mı? Butun dunya ustune cullansa "once beni ezin sonra dostuma ilişin" diyecek bir Hz. Ebu Bekir'iniz var mı? "Bana gelecek butun kapıları kapatın, sadece onun kapısı acık olsun" diyeceğiniz bir Hz. Ebu Bekir'iniz var mı?
Bence coğunuzun yoktur. Yoktur cunku Hz. Ebu Bekir sandıklarınız sadık, sıddık, dost, yurek, gonul olmaktan cok uzaktır. Kotu gun yaşamadığınız icin size yakın olanların yarın ne olacağını bilmiyorsunuz. Mesela, benim boyle bir dostum yoktur. Olmadığının farkındayım ama. Hz. Ebu Bekir gibi yakın ve sadık bir dostum olmadı. Olduğunu sandıklarımın Ebu Bekir olmadıklarını gordum. Belki de ben bir Ebu Bekir bulmaya layık değildim.
Peki, madem ki Hz. Ebu Bekir gibi bir sadık yok cevremizde, ne yapacağız? Yapmamız gereken nedir? Buna cevabım şudur: Yuce Allah'ı yar ve O'nun Peygamberini yaren kabul etmemiz lazım. Oraya sığınacaksınız. Himmetiniz orası olacak. Kapınız orası olacak. Butun kapıları kapatın, sadece Yuce Allah'a ve O'nun Peygamberine acılacak kapıyı aralık tutun. Sadece Yuce Allah'a acılacak kapıyı...
Nihat Hatipoğlu(Yazan)
__________________
Zor gunde Hz.Ebubekir(r.a) olmak
Peygamberler ve Evliyalar0 Mesaj
●41 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Peygamberler ve Evliyalar
- Zor gunde Hz.Ebubekir(r.a) olmak