EnsĂ‚r-ı kirĂ‚m’ın (Medineli Muslumanların) buyuklerinden. Kunyesi, Ebû Hamza’dır, Bu kunyeyi kendisine Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) vermiştir. Bir gun Hamza denilen baklayı toplarken, Resûl-i Ekrem efendimiz ( aleyhisselĂ‚m ) onu gormuş, Ebû Hamza diye iltifĂ‚t buyurmuşlardır. Lakabı HĂ‚dim-i Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) (Resûlullah’ın hizmetcisidir). Kendisine boyle soylenince cok sevinir ve memnun olurdu. Bununla iftihar ederdi. Hicretten on sene once doğmuş (m. 612), hicretin 93 senesinde (m. 712) vefĂ‚t etmiştir. Enes bin MĂ‚lik’in ( radıyallahu anh ) vĂ‚lidesi Umm-i Suleym’dir. Enes’in ( radıyallahu anh ) babası musluman olmadığı icin annesi, bundan cok uzuntu duymuştu. O vefĂ‚t edince, Ebû Talha annesine evlenme teklifinde bulundu. Fakat Ebû Talha daha musluman olmadığından Hazreti Enes’in annesi, evlenmeleri icin musluman olmasını şart koştu. Boylece, Ebû Talha, ikinci Akabe’de musluman olanlar arasına girmiş oldu. İşte Enes bin MĂ‚lik ( radıyallahu anh ), İslĂ‚m ile şereflenmiş boyle bir aile ocağında yetişti.
Enes’in ( radıyallahu anh ), Zul-uzuneyn lakabı da vardır. Bu lakabı Ona Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) vermiştir. Bir ara Resûl-i Ekrem efendimiz mubĂ‚rek elleri ile zuluflerini cekerek, “YĂ‚ zel-uzuneyn” diye latife buyurmuşlardır. Onun icin, Hazreti Enes de, vĂ‚lidesinin tavsiyesi uzerine Resûlullah’ın mubĂ‚rek ellerinin değdiği bu zulufleri teberruken olduğu gibi bırakmıştır. Bazı tarihciler, Hazreti Enes’in bu lakabı almasının sebebi olarak, Resûl-i Ekrem efendimizden ( aleyhisselĂ‚m ) duydukları mubĂ‚rek sozleri iyi anlayıp, ezberlemesini, gosterirler.
Resûlullah efendimiz ( aleyhisselĂ‚m ), Medine-i Munevvere’ye teşrîflerinde Hazreti Enes 9-10 yaşlarında idi. Hemen vĂ‚lidesi (annesi) Umm-i Suleym kendisini alıp, Resûlullah’ın ( aleyhisselĂ‚m ) huzûr-u se’Ă‚detlerine getirdi. Hizmetlerine kabûl buyurmasını istedi. “YĂ‚ Resûlallah! EnsĂ‚r erkek ve kadınlarından sana hediye vermiyen kalmadı. Bu oğlumdan başka sana, hediye verecek bir şeyim yok. Bunu al. Sana hizmet etsin” dedi. VĂ‚lidesinin bu isteği kabûl buyuruldu. Bunun uzerine annesi: “YĂ‚ Resûlallah! Şu hizmetciniz Enes’e duĂ‚ buyurunuz” deyince, Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) efendimiz de “YĂ‚ Rabbi! Enes’in malını ve evlĂ‚dını mubĂ‚rek ve yumunlu eyle, omrunu uzun eyle, gunahlarını af eyle”şeklinde duĂ‚ buyurdular.
Hazreti Ebû Bekir devrinde, Bahreyn havĂ‚lisinin zekĂ‚tını toplamakla gorevlendirilmiştir. Hazreti Ebû Bekir’in vefĂ‚tında, Bahreyn’de bulunuyordu. Daha sonra Medine’ye geldi. Hazreti Omer’in zamanında Medine’de kaldı. Hazreti Omer, onu meşveret meclisine (Danışma kuruluna) aldı. Onun kıymetli tavsiyelerinden istifĂ‚de etti. Bu sırada Medine’de kaldığı muddetce, fıkıh dersi vermekle meşgûl oldu. Yine bu devirde Enes bin MĂ‚lik ( radıyallahu anh ), Toster’de yapılan muharebede elde edilen ganîmetin ve Hazreti Omer’e gonderilme şartı ile teslim olmayı kabûl eden İran ordusu kumandanı, Hurmuzan’ın, Medine’ye getirilme işini uzerine almıştı. Medine’den Basra’ya gitmiş, Hazreti Omer’in vefĂ‚tını burada oğrenmiştir. Hazreti Osman zamanında da Basra’da kalan Enes bin MĂ‚lik ( radıyallahu anh ) fıkıh dersleri vermeye devam etti. Hazreti Osman’ın vefĂ‚tını Medine’ye gelirken yolda oğrenmiştir. Enes ( radıyallahu anh ), Hazreti Ali’nin halifeliği zamanına yetiştiği gibi, Emevî halifelerinden bir kısmını da gormuştur. Hazreti Enes, zulme ve haksızlığa dĂ‚ima karşı olmuştur. Bu konuda cekinmemiştir. Onun icin HaccĂ‚c’ın yaptığı zulumleri gorunce, Halife Abdulmelik’e şikĂ‚yette hic tereddud gostermemiştir. Buna rağmen, HaccĂ‚c, ona darılmamış, onun rızasını kazanmak icin elinden gelen gayreti sarf etmiş ve derslerine de devam etmiştir. Bu sırada SahĂ‚be-i kirĂ‚m’ın sayıları azaldığı icin yaşayan SahĂ‚bîlerin kıymeti daha da artmıştı. Halk, boyle mubĂ‚rek zĂ‚tları arayıp buluyor, onların sohbetlerinden istifĂ‚de etmeye calışıyorlardı. Cunku bunlar, bizzat Resûlullahı gorup, rûhlara gıda olan mubĂ‚rek sozlerini, Onun mubĂ‚rek ağzından dinlemişlerdi. Bu bakımdan herkes onlara gerekli hurmet ve saygıda kusur etmemeye gayret ediyorlardı.
Enes bin MĂ‚lik ( radıyallahu anh ) uzun ve bereketli bir omur yaşamıştır. Basra’da vefĂ‚tına yakın hastalandı. Halk, gece-gunduz ziyĂ‚retine geldi ve yanında bulundular. Basra’da vefĂ‚t eden en son Sahabe odur. Basra’ya 9-12 km. mesafede bulunan Tat mevkiinde vefĂ‚t etti. Muhammed bin Sîrîn ( radıyallahu anh ) tarafından gasl, techîz ve tekfîni yapıldı. VefĂ‚t ettiği yere defn edildi. Vasıyyeti uzerine, Resûlullah’ın ( aleyhisselĂ‚m ) saclarından bir miktar kabrine kondu.
Hazreti Enes bin MĂ‚lik, Peygamber Efendimizin uzun seneler hizmetinde bulunması sebebiyle Kur’Ă‚n-ı kerîmin tefsîrini cok iyi oğrenmişti. Âyetlerin tefsîrine dair bildirdiği rivĂ‚yetler tefsîr kitaplarını suslemektedir. Hazreti Enes, SabĂ‚be-i kiram arasında Peygamber efendimizin hallerini, sozlerini ahlĂ‚kını, işlerini bildirme bakımından en onde gelenlerinden idi. Dokuz yaşında Resûlullah’ın ( aleyhisselĂ‚m ) hizetine başladı. Resûlullah’ın vefĂ‚tına kadar yanlarından hic ayrılmadı. Peygamber efendimizden 2230 hadîs-i şerîf bildirdi. Hadîs rivĂ‚yetinde cok titiz davranırdı. Bu durumu talebelerine de ısrarla tavsiye ederdi. Bu bakımdan hadîs ilmine hizmeti buyuktur. Hadîs ilminin yayılmasında onde gelenlerdendir. İlim oğrenmek gayesinde olanlar onun meclisine devam ederlerdi. O, “Kale Resûlullah”, Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) şoyle buyurdu, derken meclistekiler, derin bir huşû’ ve huzûr icinde dinlerlerdi. Bircok yerde ilim halkası kurmuştu. Mekke-i Mukerreme, Medine-i Munevvere Basra, Kûfe ve Şam ders verdiği muhim merkezlerdi. Zamanın halifesi bile onun derslerine gelmeyi gonulden arzu ederdi. Her yonden bereketli ve cok mubĂ‚rek bir zĂ‚t idi. Bu da, Resûl-i Ekrem’in ( aleyhisselĂ‚m ) duĂ‚larının bereketiyle idi. Onun ilim deryasından istifĂ‚de edenler coktur. Hasen-i Basrî, SuleymĂ‚n Teymî, Ebû KulĂ‚be, Ebû Bekir bin Abdullah el-Muzenî ( radıyallahu anh ) bunlar arasındadır.
Enes bin MĂ‚lik’in, hadîs ve tefsîr ilminde olduğu gibi, fıkıh ilmine de buyuk hizmeti olmuştur. Mustakil bir eser teşkil edecek kadar, fetvĂ‚ ve ictihĂ‚dları vardır. Hazreti Enes ile MuhtĂ‚r bin Fulgul arasındaki konuşma ve MuhtĂ‚ra verdiği cevabın İslĂ‚m Hukuku’nda muhim bir yeri vardır. MuhtĂ‚r, Enes’e ( radıyallahu anh ): “Resûl-i Ekrem’in nehyettiği (yasak ettiği) ickiler nelerdir? diye sordu. Hazreti Enes cevaben Resûl-i Ekrem’in “Her sarhoş eden şey haramdır” buyurduğunu soyledi. Bunun uzerine MuhtĂ‚r şoyle sordu: “Doğru soyluyorsun. Sarhoş olmak haramdır. Bir iki yudumluk bir şey icmek hakkında ne dersin? Enes ( radıyallahu anh ): “Coğu sarhoş edenin azı da haramdır” cevabını verdi.
Enes bin MĂ‚lik ( radıyallahu anh ) yuksek bir ahlĂ‚ka sahipti. Son derece nĂ‚zik, guzel sozlu ve guler yuzlu idi. Resûlullah’ı ( aleyhisselĂ‚m ) cok sever, sunnete uymaya cok dikkat ederdi. Sabah namazının vakti girmeden once uyanır, Mescid-i Nebevîye gider, Resûl-i Ekrem’e hizmet icin can atardı. Resûlullah’ın ( aleyhisselĂ‚m ) sesini duymak ve Ona hizmet, onun icin en buyuk surûr ve neş’e kaynağı idi. Resûl-i Ekrem de onun hakkında iyilikle bahsedip, yaptığı hizmetlerden dolayı duĂ‚ buyururlardı.
Resûlullah’ın ( aleyhisselĂ‚m ) Ă‚hirete teşrîflerinden sonra, verdiği derslerde Resûlullah’ın ( aleyhisselĂ‚m ) devrini, tekrar o gunleri yaşar gibi, neş’e ve zevkle anlatır, talebeler uzerinde buyuk tesir uyandırırdı. Bu yuzden talebelerinde Resûlullah’ın sevgisi apacık gorulurdu. Enes bin MĂ‚lik ( radıyallahu anh ) Emr-i bil-Ma’rûfa (iyiliği emretmek) son derece ehemmiyet verirdi. Cunku bu ummeti, en hayırlı ummet yapan sıfat budur. Ya’nî, iyiliği emredip, kotuluğe mĂ‚ni olmak.
Enes bin MĂ‚lik ( radıyallahu anh ) yakışıklı ve nûrĂ‚nî idi. Servet sahibi olduğu halde, cok sade bir hayat yaşadı. Dunya zînet (sus) ve lezzetine, dunyalığa ehemmiyet vermedi. Fakîrleri ve yoksulları gozetir, onlara gerekli yardımda bulunurdu. Talebelerinin ihtiyĂ‚clarını kendisi temin ederdi. Resûlullah’a olan sevgisini her fırsatta dile getirirdi.
Peygamber efendimiz ( aleyhisselĂ‚m ), Enes bin MĂ‚lik ( radıyallahu anh ) hakkında şoyle buyurdular:
“Ey Enes, bir iş yapmak istediğin vakit, yedi defa Rabbine istihĂ‚re et. Sonra kalbinin meylettiği tarafı yap. Hayır ondadır.”
“Ey Enes! Biliyor musun, mağfireti (bağışlamayı) gerektiren husûslardan biri de, musluman kardeşini sevindirmendir. Onun uzuntusunu giderirsin, yahut icini rahatlatırsın, yahut ona bir mal verirsin veya borcunu odersin, yahut kendisi olmadığı zaman, coluk cocuğuna goz kulak olursun.”
Enes bin MĂ‚lik’in ( radıyallahu anh ) bizzat Resûl-i Ekrem efendimizden rivĂ‚yet ettiği hadîs-i şeriflerden bir kısmı aşağıdadır.
“Kolaylaştırınız, (zorlaştırmayınız) gucleşdirmeyiniz, mujdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.”
“Herhangi biriniz kendi nefsi icin istediğini, musluman kardeşi icin de istemedikce gercek mu’min olamaz.”
“Birbirinize buğz etmeyiniz, hased etmeyiniz (kıskanmayınız) birbirinize sırt cevirmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz. Bir musluman icin kardeşini uc gunden fazla terk etmek (kusmek) helĂ‚l olmaz.”
“Sizden bir kimse başına gelen bir musibetten dolayı olumu istemesin. Olumu isteyecek kadar sıkıntılı bir durum, icerisine duşmuş olanlar, YĂ‚ Rabbi! Hayat hakkımda hayırlı olduğu muddedce beni yaşat, yoksa, rûhumu kabz eyle, desin.”
“Kim Allahu teĂ‚lĂ‚ya kavuşmak isterse, Allahu teĂ‚lĂ‚ da ona kavuşmak ister. Kim bunu istemezse, Allahu teĂ‚lĂ‚ da istemez.” Bunun uzerine biz: YĂ‚ Resûlallah, hepimiz olumu istemeyiz, dedik. Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) şoyle cevap verdiler: “Bu olumu istememek değil, mu’min dunyĂ‚dan ayrılacağı zaman, akıbetinin iyi olacağına dair mujdeler kendisine verilir, boylece Allahu teĂ‚lĂ‚ya kavuşmak ister. Bu kavuşma, onun en cok istediği şeydir. Fakat kĂ‚fir ve fĂ‚cir son nefesinde, sonunun iyi olmadığını gorur ve cenĂ‚b-ı Hakka kavuşmağı istemez. Allahu teĂ‚lĂ‚ da ona kavuşmayı istemez.”
“Kendisinde şu uc sıfat bulunan îmĂ‚nın tadını duyar: Allahu teĂ‚lĂ‚ ve Resûlunu başkalarından daha cok sevmek, sevdiğini Allah icin sevmek, kufurden kurtulup hidĂ‚yete kavuştuktan sonra, ateşe atılmayı ne kadar istemezse, kufre donmeyi de o derecede kerih ve kotu gormek.”
“KıyĂ‚met gunu bir komşu diğer komşuyu yakalar, onu salıvermez ve şoyle der: “YĂ‚ Rabbi! Sen buna cok ihsĂ‚nda bulundun. Bana ise, az verdin. Ben ac idim. O tok olarak uyudu. Ona: “Bana kapısını nicin kapadığını, kendisine verdiğin rızıktan beni nicin mahrûm ettiğini sor der.”
“Şu dort şeyin sarf edilmesinden, kul kıyĂ‚met gununde hesaba cekilmez. Bunlar: Ana, babasına sarf ettiği, iftar icin sarf ettiği, sahur icin sarf ettiği, coluk-cocuğu icin sarf ettiği nafakalardır.”
“Bir kimse dunyĂ‚da ipekli elbise giyerse, ahirette giyemez.”
“Mi’rĂ‚ca cıktığım gece, dudakları makasla kırpılan bazı kimseler gordum. CebrĂ‚ile, bunların, kimler olduğunu sordum. CebrĂ‚il (aleyhisselĂ‚m.) “Bunlar, ummetinden, herkese, iyiliği emredip, kendilerini unutan ve Kur’Ă‚n-ı kerîmi okuyup da ona uymıyan, onunla amel etmeyenlerdir, cevabını verdi.”
“Allahu teĂ‚lĂ‚, butun insanlar arasında beni secti, ayırdı. İnsanların en iyisini bana EshĂ‚b olarak secti, Bunların arasından da, bana akraba ve yardımcı olarak en ustunlerini ayırdı. Bir kimse beni sevdiği icin bunlara hurmet ederse, Allahu teĂ‚lĂ‚ onu her tehlikeden korur. Onlara hakaret ederek beni incitenleri de incitir.”
Enes bin MĂ‚lik, Resûl-i Ekrem’in ( aleyhisselĂ‚m ) mubĂ‚rek ağızlarından Sidret-ul-Muntehaya kadar olan yolculuğu anlatıp, bundan sonraki durumları ve namazın farz oluşunu, yine Resûlullah’ın ( aleyhisselĂ‚m ) mubĂ‚rek dilinden şoyle bildirir: “CebrĂ‚il (aleyhisselĂ‚m) beni Sidret-ul-Munteha’ya goturdu. Bir de ne goreyim, yaprakları fil kulakları gibi, meyveleri kupler kadar bir ağac var. Bu ağacı Allahu teĂ‚lĂ‚nın celĂ‚l ve azameti o kadar kaplamış ve burumuş ki, bu yuzden durumu değişmiş ve cok guzelleşmiş. Hic kimse onun guzelliğini anlatamaz. Bu sırada Allahu teĂ‚lĂ‚ bana vahyedeceğini vahyetti. Bana her gun ve gece icin elli vakit namazı farz kıldı. Altıncı kat semĂ‚da bulunan Musa’nın (aleyhisselĂ‚m) yanına inince, bana: “Rabbin ummetine neler farz kıldı?” dedi. Elli vakit namaz, dedim. Musa (aleyhisselĂ‚m) bana, Rabbinden bu miktarı hafifletmesini dile, cunku ummetin bu kadara tahammul edemezler. Ben, Benî İsrĂ‚ili denedim, dedi. Bunun uzerine, Rabbimle munĂ‚caat ettiğim yere donup, elli vakit namazı hafifletmesi icin yalvardım. Allahu teĂ‚lĂ‚, elli vaktin, beş vaktini indirdi. Bu durumu Musa’ya (aleyhisselĂ‚m) soyleyince, ummetin bu kadara da dayanamaz, sen yine Allahu teĂ‚lĂ‚dan bunun da hafifletilmesini, dile, dedi. Bu şekilde Rabbim ile Musa (aleyhisselĂ‚m) arasında gidip geldim. NihĂ‚yet Allahu teĂ‚lĂ‚, “YĂ‚ Muhammed! Farz kıldığım namazlar, her gun ve gecede kılınacak olan beş vakit namazdır. Her namaz icin on sevĂ‚b vardır. Bu bakımdan sonunda yine elli namaz olur. Bir kimse hayır yapmak ister de, onu yapamazsa, ona bir sevĂ‚b yazılır. O iyiliği yaparsa, on sevĂ‚b yazdır. Bir kimse kotuluk işlemek ister de, yapamazsa, ona hicbir şey yazılmaz. O kotuluğu işlerse, bir tane gunah yazılır.” buyurdu. Buradan tekrar Musa’nın (aleyhisselĂ‚m) yanına uğradım. Olup bitenleri anlattım. MûsĂ‚ (aleyhisselĂ‚m) yine Rabbinden bunun da hafifletilmesini iste, dedi. Bunun uzerine Resûlullah( aleyhisselĂ‚m ) Rabbime cok muracaatta bulunduğum icin artık utanıyorum” buyurdu.
Resûlullah’ın ( aleyhisselĂ‚m ), Enes bin MĂ‚lik’e ( radıyallahu anh ) nasihatleri:
“Ey oğul! Elinden geldiği kadar abdestli ol. Cunku, kim abdestli olarak olurse ona şehîdlik sevĂ‚bı verilir.”
“Ey Enes! Rukûda ellerinle dizlerini sıkıca tutup, parmaklarını birbirinden ayır, dirseklerini yanlarına yapıştırma, Rukûdan kalkınca, her uzvun tam olarak yerine gelsin. Allahu teĂ‚lĂ‚, kıyĂ‚met gununde, rukû ve secde arasında belini dosdoğru yapmıyana nazar etmez. Secde ettiğin zaman, alın ve ellerini iyice yere koy. Secdeleri cabuk ve acele yaparak, horozun yeri gagalaması gibi gagalama, secdede kollarını yere sererek, kopeklerin veya tilkinin yatışı gibi yere serilme. Namazda sağa sola nazar etmekten sakın.”
“Ey oğul! Kimse hakkında kotuluk beslemeden sabahlamaya ve akşamlamağa calış. Bunu basarırsan, hesabın cok kolay olur.”
“Muslumanlardan buyuklere hurmet, kucuklerine merhamet et.”
KatĂ‚de ( radıyallahu anh ), Hazreti Enes’e, Resûlullah’ın ( aleyhisselĂ‚m ) en cok yaptıkları duĂ‚nın ne olduğunu sorunca, “Allahumme Rabbena Ă‚tina fiddunyĂ‚ haseneten ve fil Ă‚hıreti haseneten ve kına azĂ‚bennĂ‚r” duĂ‚sını cok okuduklarını bildirdi. KatĂ‚de ( radıyallahu anh ), Hazreti Enes’in duĂ‚ edeceği zaman, bununla duĂ‚ ettiğini veya duĂ‚sına, bu duĂ‚yı da ilĂ‚ve ettiğini nakleder.
Enes ( radıyallahu anh ) buyurur ki: Bir gun bir A’rabî, Resûl-i Ekrem’e ( aleyhisselĂ‚m ) gelip, “YĂ‚ Resûlallah! KıyĂ‚met ne zaman kopacak? diye sormuştu. Bu sırada ikĂ‚met okunduğu icin, Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) cevap vermeden namaza durmuşlardı. Namazdan sonra, kıyĂ‚meti soranın nerede olduğunu sordular. A’rabî, “Benim YĂ‚ Resûlallah” dedi. Resûl-i Ekrem ona kıyĂ‚met icin ne hazırladığını sordu. A’rabî, fazla bir hazırlığı olmadığını, ancak Allahu teĂ‚lĂ‚ ve Resûlunu sevdiğini, soyleyince, Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) “Kişi sevdikleri ile beraberdir” cevabını verdi. EshĂ‚b-ı kiram bu mubĂ‚rek hadîsi işitince cok sevinmişler, buna sevindikleri kadar başka bir şeye sevinmemişlerdir.
“Yahudiler, Ă‚det goren kadınlarla beraber oturmazlar, birlikte yemek yemezlerdi. EshĂ‚b-ı kiram, Yahudilerin bu durumunu, Resûl-i Ekrem efendimize arz ederek, bu konuda ne buyurduklarını sorunca, şu Ă‚yet-i kerîme nĂ‚zil oldu: “Sana kadınların Ă‚detlerinden (hayz gorenlerinden) sorarlar. Onun bir eziyet olduğunu, soyle. Kadınlar Ă‚det gordukleri zaman, onlarla temasta bulunmayınız. Onlar temizlenmeden onlara yaklaşmayınız.”
“Bir takım işler yapıyorsunuz ve onları kıldan daha ince ve onemsiz goruyorsunuz. Halbuki biz, Peygamber ( aleyhisselĂ‚m ) zamanında, bu işleri buyuk gunahlardan sayardık.
Allahu teĂ‚lĂ‚ şoyle buyuruyor: “Kul bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım. Bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulac yaklaşırım. Yuruyerek bana gelirse, koşarak ona gelirim.”
“Uc şey olunun peşinden kabre kadar gider. Coluk cocuğu, malı ve ameli. Bunlardan, ailesi ve malı doner” Onunla sadece ameli kalır.”
“Allahu teĂ‚lĂ‚, kulunun yemek yedikten veya birşey ictikten, sonra kendisine hamd etmesinden rĂ‚zı olur (hoşnud olur).”
“Peygamber efendimizin zevcelerinin evine uc kişi gelip, Peygamber efendimizin ibĂ‚detini sordular. Ne kadar yaptığını oğrendikleri zaman, bunu az gorduler. “Peygamberin yanında biz neyiz? Onun gecmiş ve gelecek butun gunĂ‚hları bağışlanmıştır” dediler. Bunlardan birisi, “Devamlı, butun gece namaz kılacağım.” dedi. Diğeri, “Omrum boyunca oruc tutacağım hic orucsuz olmayacağım” dedi. Ucuncusu ise, “Kadınlardan uzak kalacağım, hic evlenmiyeceğim” dedi. Bu sırada Peygamber efendimiz teşrîf buyurdular. “Şoyle şoyle diyenler, sizler misiniz? Bakınız! Allahu teĂ‚lĂ‚ya yemîn ederim ki, Allahu teĂ‚lĂ‚dan en cok korkanınız ve ona karşı gelmekten en fazla sakınanınız benim. Buna rağmen, bazen oruc tutuyorum, bazan tutmuyorum. Namaz kılıyorum, uyuyorum. Kadınlarla evleniyorum. Kim, benim sunnetimden yuz cevirirse, o kimse benden değildir.”
Peygamber efendimiz ( aleyhisselĂ‚m ) “İster zĂ‚lim olsun, ister mazlûm olsun, mu’min kardeşinize yardım ediniz” buyurdu. EshĂ‚b’dan birisi: “YĂ‚ Resûlallah! Mazlûm olan kimseye yardım ederim, fakat zĂ‚lime nasıl yardım edebilirim? dedi. Resûlullah efendimiz ( aleyhisselĂ‚m ): “ZĂ‚limi, zulum yapmaktan alıkorsun, işte bu ona yardımdır.” buyurdular.
Bir gun Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) benzerini hic duymadığım bir hutbe okudular. “Eğer, siz benim bildirdiklerimi bilmiş olsaydınız, herhalde az guler, cok ağlardınız” buyurdu. Bunun uzerine, Resûlullah’ın ( aleyhisselĂ‚m ) eshĂ‚bı yuzlerini kapayarak ağladılar.”
“KĂ‚fir bir iyilik yaptığı zaman, ona karşı dunyalık verilir. Fakat mu’mine gelince, Allahu teĂ‚lĂ‚, onun iyiliklerini Ă‚hirete saklar. Dunyada da tĂ‚atına gore rızık verilir.”
Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) buyurdu: “Allahu teĂ‚lĂ‚ buyuruyor ki: “Ey Âdemoğlu! Sen, bana duĂ‚ edip, benden istediğin muddetce, sende bulunan gunahları bağışlarım. Onların cokluğuna ve ağırlığına bakmam. Ey Âdemoğlu! Gunahların yerle gok arasını dolduracak kadar bile olsa, fakat benden gunahlarının bağışlanmasını istesen (istiğfar etsen)senin bu gunahlarını bağışlarım. Ey Âdemoğlu! Yeryuzunu dolduracak gunahlarla huzûruma gelsen, şirk koşmadan bana kavuşsan, yeryuzunu dolduracak bir mağfiret ve af ile seni bağışlarım.”
Resûlullah’ın ( aleyhisselĂ‚m ) yanında iki kişi aksırdı. Birine, “Allah sana merhamet eylesin” buyurduğu halde, diğerine bu mukĂ‚belede bulunmadı. YĂ‚ Resûlallah, Allah’dan, buna rahmet diledin, nicin oburune dilemedin denilince, “Bu Allahu teĂ‚lĂ‚ya hamd etti (Elhamdulillah, dedi) oburu ise hamd etmedi” buyurdu.
“Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) duĂ‚ ederken mubĂ‚rek ellerini bazan oyle kaldırırdı ki, mubĂ‚rek koltuk altının beyazlığı gorunurdu.”
Hazreti Enes bin MĂ‚lik buyurdu ki: “Uc sınıf insan, hesap gununde Allahu teĂ‚lĂ‚nın rahmetine kavuşur: 1. Akrabasını ziyĂ‚ret eden. 2. Kocası olup yetimlerle kalan ve olunceye kadar onlara bakan kadın. 3. ZiyĂ‚fet sofrası kurulup, yetimleri ve kimsesizleri davet eden kimse.”
“Resûlullah’a ( aleyhisselĂ‚m ) on sene hizmet ettim. MubĂ‚rek elleri ipekten yumuşak idi. MubĂ‚rek teni miskten ve cicekten daha guzel kokuyordu. Resûlullah’ın kalb-i şerîfi nazargĂ‚h-ı ilĂ‚hî idi.”
“Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) insanların en guzel huylusu idi. Beni bir gun bir yere gonderdi. Vallahi gitmem dedim. Fakat gidecektim. Emrini yapmak icin dışarı cıktım. Cocuklar dışarda oynuyordu. Onların yanından gecerken arkama baktım Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) arkamdan geliyordu. MubĂ‚rek yuzu guluyordu. “YĂ‚ Enes! Dediğim yere gittin mi?”buyurdu. Evet gidiyorum, YĂ‚ Resûlallah dedim.”
“Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) bir kimse ile musĂ‚feha edince, o kimse elini cekmedikce, mubĂ‚rek elini ondan ayırmazdı. O kimse yuzunu cevirmedikce mubĂ‚rek yuzunu ondan cevirmezdi. Bir kimsenin yanında otururken, iki diz uzerinde oturur, ona karşı saygılı olmak icin mubĂ‚rek bacağını dikip, oturmazdı.”
Enes bin MĂ‚lik hazretleri: “BismillĂ‚hirrahmĂ‚nirrahîm ve la-havle ve lĂ‚-kuvvete illĂ‚ billahil’aliyyil’azîm” okumanın sinir hastalığına ve butun hastalıklara iyi geldiğini haber vermiştir.
__________________
Enes Bin Malik
Peygamberler ve Evliyalar0 Mesaj
●35 Görüntüleme