SEMERKAND YAYINLARINDAN CIKAN ALTIN SİLSİLE KİTABINDAN ALINMIŞTIR.

Hz. Muhammed (S.A.V.)
Hz. Ebubekr Sıddık (ra)
Selman-ı Farisi Hz. (ra)
Ebu Muhammed Kasım Hz. (ra)
İmam Cafer-i Sadık Hz. (ra)
Beyazid-i Bistami(k.s.)
Ebu Hasen Harakani Hz. (ks)
Ebu Ali Farmedi Hz. (ks)
Hace Yusuf Hemedani Hz. (ks)i
Abdulhalık Gucdevani Hz. (ks)
Hace Arif-i Rivegeri Hz. (ks)
Hace Mahmud İnciri Fağnevi Hz. (ks)
Hace Ali Ramiteni Hz. (ks)
Muhammed Baba Semmasi Hz. (ks)
Seyyid Emir Kulal Hz. (ks)
Şah-ı Nakşibend
Alaeddin Attar Hz. (ks)
Yakub-i Cerhi Hz. (ks)
Ubeydullah Ahrar Hz. (ks)
Mevlana Muhammed Zahid Hz. (ks)
Mevlana Derviş Muhammed Hz. (ks)
Hace Muhammed Emkeneki Hz. (ks)
Muhammed Baki Billah Hz. (ks)
İmam-ı Rabbani Hz. (ks)
Muhammed Ma’sum Hz. (ks)
Mevlana Muhammed Seyfeddin Faruki Hz. (ks)
Seyyid Nur Muhammed Bedauni Hz. (ks)
Mirza Mazhar Can-ı Canan Hz. (ks)
Abdullah-ı Dıhlevi Hz. (ks)
Mevlana Halid-i Bağdadi Hz. (ks)
Mevlana Seyyid Abdullah Hakkari Hz. (ks)
Seyyid Taha Hakkari Hz. (ks)
Seyyid Sıbgatullah Arvasi Hz. (ks)
Abdurrahman Tahi Hz. (ks)
Fethullah Verkanisi Hz. (ks)
Muhammed Diyaeddin Nurşini Hz. (ks)
Ahmed Haznevi Hz. (ks)
Gavs Seyyid Abdulhakim Bilvanisi Hz. (ks)
Seyyid Muhammed Raşid Hz. (ks)
Gavs-ı Sani Hz. (ks)
[IMG]http://img355.**************/img355/4899/4216aoda8.gif[/IMG]
ONEMLİ NOT: Bu silsile Nakşibendi yolunun BİR koluna aittir. Diğer kollardaki kardeşlerimizin silsileleri bazı yerlerde farklılık arzedebilir.


Hz. EBÛ BEKİR-İ SIDDÎK (r.a)

Kur’an’da Ovulen İnsan

Hz. Ebû Bekir-i Sıddîk Efendimiz’i (r.a) nasıl oveyim, nasıl anlatayım? Ben kulların en alt derecede olanıyım.

Onu, yuceler yucesi Âlemlerin yaratıcısı bizzat Allah TeÂl ovmuştur. Rabbimiz Kur’Ân-ı Kerîm’de onu, “İkinin ikincisi, son Peygamber’in arkadaşı, takv yolunda en ileri olan kişi” diye tarif etmiş ve ovmuştur.

“Eğer siz O’na yardım etmezseniz, ikinin ikincisi (iki kişiden biri) olduğu halde [Resûlullah (s.a.v) ve Hz. Ebû Bekir (r.a)] kÂfirler onu Mekke’den cıkardıkları zaman Allah ona yardım etmişti. Hani onlar mağarada idiler. O zaman arkadaşına, ‘Uzulme Allah bizimle beraberdir’ diyordu.”79

“Takv yolunda en ileri olan cehennemden korunacaktır. O malını verip temize cıktı. Ona gore sırf verdiğinden dolayı mukÂfata layık kimse yoktur. Bu sebeple o, verdiğini yuce rabbinin hoşnutluğunu kazanmak icin verir.”80

Hz. Ebû Bekir Efendimiz (r.a)...

Asıl ismi Abdullah... Tertemiz soyu, Peygamberimiz’in (s.a.v) altıncı batındaki dedesi Murre b. K‘b ile birleşir. Fil yılından iki yıl bir ay sonra dunyaya geldi.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) onun hakkında şoyle buyurdu:

“Ebû Bekir’in malı kadar hicbir malın bize faydası dokunmamıştır.”81

“Ummetimden cennete girecek ilk insan hic şuphe yok ki Ebû Bekir’dir.”82

“Ebû Bekir’in arkadaşlığı kadar bana guven veren bir arkadaşlık ve onun malı kadar bana guvenli olan bir mal olmamıştır. Eğer rabbimin dışında kendime bir dost bulmak isteseydim, bu dost, Ebû Bekir olurdu. Ne var ki din kardeşliği de yeterli bir dostluktur.”83



Ozellikleri Yuce Bir Dost

Hz. Ebû Bekir Efendimiz (r.a), erkekler arasında ilk musluman olan kişi, muslumanlar arasında ilk defa, malının tamamını Allah yolunda harcayan insan, Allah Resûlu’ne gelen maddî zararı, muslumanlar arasında ilk defa karşılayan kişidir.

Hz. Ebû Bekir Efendimiz (r.a), İslÂm tarihinde ilk halifedir, Kur’Ân-ı Kerîm’i yazıldığı sayfalardan ve ezberleyen hafızlardan dinleyerek ilk defa kitap haline getiren, İslÂm’da ilk kez hazineyi (beytulmal) kuran, Peygamber Efendimiz’den (s.a.v) sonra İslÂm dininin en onemli ikinci ismidir.

Hz. Ebû Bekir Efendimiz (r.a), cennetlik muslumanların adı sayılırken, onun adı Peygamber Efendimiz’den hemen sonra gelen, Peygamber Efendimiz’le (s.a.v) Medine’ye goc eden en onemli ikinci muslumandır. Bu yuzden de kendisine Kur’Ân-ı Kerîm’de “İkinin ikincisi” denilmiştir.

Evliyanın İmamı

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Medine’ye hicret ederken Hz. Ebû Bekir Efendimiz de (r.a) yanındaydı. O gun en zorlu bir donemdi. O, geride kalan ummeti duşunerek yaşananlara şahit oluyordu. Belki de bu yuzden tedirginlik yaşıyor ve yolculuk suresince her an, işte şimdi Kureyş muşrikleri bizi yakalayacak diye endişeleniyordu. Ama bir beşer olması munasebetiyle...

Ancak yuce Allah, Hz. Ebû Bekir Efendimiz’e, boylesi bir zamanda ne yapması gerektiğini Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) lisanından, vahiy olarak gelen şu ilÂhî sozlerle kurtarmıştır:

“Uzulme, Allah bizimle beraberdir.”84

İşte bundan sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v) meydana gelen korkunun, ancak Allah TeÂl ile beraber olunduğu bilincine varılmasıyla giderileceğini ona oğretti. Hic şuphesiz bu şeref, pek yuce bir ahlÂkî ozellikti. Onun yolunda yuruyen pek cok velî, insanın her an yuce Allah ile birlikte olmasına buyuk onem verecekti. Zamanla bu ozellik, velîlerin ıstılahında “murakabe” adını alacaktı.

Hz. Ebû Bekir Efendimiz (r.a), her an yuce Allah ile mÂnevî beraberliğine devam etmiş olmalı ki, gece namazlarına ısrarla devam ediyordu. Cunku gecenin sessizliğinde bu hal, ona buyuk bir haz verirdi.

İşte sÂdÂt-ı kirÂm efendilerimiz de onun bu guzel ozelliğini kendilerine ornek almışlar ve Allah TeÂlÂ’yı gizlice zikretmişlerdir. Cunku onların, muridlerine oğrettiği zikrin gayesi, insanı her an Allah ile beraber olmaya goturmektir. Onun icin gizli zikri (zikr-i haf&#238 telkin etmektedirler.



Tefekkur Sahibi

Hz. Ebû Bekir Efendimiz (r.a) takvÂsının olgunluğu ve Allah sevgisinin cokluğundan dolayı yuce Allah’a cok yalvarırdı. O, tefekkuru bol ve ağlaması cok olan buyuk bir sahÂbiydi.

Sevgili Peygamberimiz’in hanımı olan kızı Âişe validemiz (r.a), onun hakkında şoyle diyor:

“Ebû Bekir (r.a) yureği yufka bir kişiydi. Ne zaman Kur’Ân-ı Kerîm’den Âyetler okusa, goz yaşlarını tutamazdı.”

Bir defasında kendisine icinde bal bulunan bir su kÂsesi sunuldu. Verilen bal şerbetine baktı; ağladı, ağladı... Etrafındakileri de ağlattı. Bir ara sustu. Yanındakiler de sustu. Bir muddet sonra Hz. Ebû Bekir Efendimiz (r.a) yine ağlamaya başladı. Bir turlu goz yaşlarına hÂkim olamıyordu. O ağlayınca yanındakiler de ağlıyordu. İnsanlara mÂnevî coşku (vecd) hali gelmişti. Hz. Ebû Bekir Efendimiz (r.a) kendinden gecti ve bayıldı.

Bir sure sonra kendine gelince, yuzunu ortusune sildi. Etrafındakiler şoyle dedi:

“Seni bu kadar heyecanlandıran neydi? Hepimiz senin olduğunu duşunduk!...” Onlara şoyle dedi:

“Bir gun ben, Allah Resûlu Muhammed Mustafa Efendimiz’le (s.a.v) birlikteydim. Efendimiz (s.a.v) bir şeyi eliyle kendisinden uzaklaştırmaya calışıyor ve, ‘Benden uzak dur!... Benden uzak dur!...’ diyordu. Ama onun ne olduğunu goremiyordum. Yanında ise hic kimse yoktu. Daha sonra bu durumu kendisine sordum, bana şoyle buyurdu:

‘Dunya ve icindekiler bir şekle burunup bana gorundu. Onu azarlayıp kendimden uzaklaştırdım. Ama o bana şoyle dedi: Sen benden kurtuldun, fakat senden sonra gelecek olan ummetin bu dunyalık zevklerden kurtulamayacak.’

İşte ben, o bal şerbetini gorunce, dunyalık bir zevke tamah ettiğimi duşundum. Korktum ve ağladım.”85

Hz. Ebû Bekir Efendimiz (r.a) dunya ve Âhiret işlerinde ciddi idi. Sınırı asla aşmazdı. SahÂbe-i kirÂm arasında en isabetli goruşleri soylerdi. En guzel ruya yorumunu o yapardı. Ashab arasında sozleri, fiilleri ve değerlendirmesi en mukemmel olandı. İnsanlar arasında Allah’ı en iyi bilen ve Allah’tan en cok korkandı.

Yediklerinin ve ictiklerinin helÂl olup olmamasına cok dikkat ederdi. Eğer şupheli bir lokma ağzına goturmuş olsa, haram olduğunu anladığı esnada onu derhal cıkarırdı.

Bir gun Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) hizmetcisi, kendisine yemek getirmişti. Yemeğe başlayınca, hizmetcisi, “Efendim, daha once sofraya her getirdiğim yemeği nereden, nasıl hazırladığımı soruyordunuz. Bugun hic sormadınız” dedi. Hz. Ebû Bekir (r.a.), “Aclık onu sormamı bana unutturdu” dedi.

Ardından hizmetcisine, “Peki bunları nereden getirdin?” diye sordu. Hizmetcisi, “Efendim, ben musluman olmadan once sihir yapardım. Biri bana sihir yapmam karşılığında yemek vaad etmişti. Onlar, şimdi duğun yapıyorlar, bana da yemek ikram ettiler” dedi. Hz. Ebû Bekir Efendimiz (r.a), “Bu, sihir karşılığında verilen bir yemek mi?” diye sordu ve istifra etti. Yanındakiler, “Ey Ebû Bekir! Bu haram değil, hırsızlık hic değil. Bir lokma icin nicin kendine bu kadar ıstırap ediyorsun?” dediler. Hz. Ebû Bekir (r.a) şoyle dedi:

“Eğer canım cıkma pahasına da olsa bu lokmayı cıkartırım. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v), ‘Haram yiyen her ceset, cehenneme daha lÂyıktır ve yakındır’86 buyurmuştur.”

Hz. Ebû Bekir Efendimiz (r.a) başkaları tarafından ovulduğunu gorduğu zaman şoyle derdi:

“Ey Allahım! Nefsimi sen onlardan daha iyi bilirsin. Beni, onların duşunduğunden daha iyi duruma getir. Onların bilmediği hatalarımı bağışla. Onların, hakkımda soyledikleri ovgulerden dolayı beni sorguya cekme.”



Guzel Sozlerinden Secilenler

Allah rızÂsı gozetilmeyen işlerden, Allah yolunda harcanmayan maldan, cahilliğinden oturu yumuşak huylu olamayan kişilerden ve Allah icin yapacağı bir işte insanların kınamasından cekinen kimselerden hayır gelmez.

Bir kimse Allah icin nefsine kızarsa, yuce Allah o kişiyi nefsin hilelerinden korur.

Ovunmekten sakının. Topraktan gelip yine toprağa gidecek olanın, sonra boceklere yem olacak olanın ovunmek neyine.

Sonu cehennem olan bir iyilik, hayır sayılmaz. Sonu cennet olan kotuluk de kotuluk kabul edilmez.



Vefatı

Hz. Ebû Bekir Efendimiz (r.a) bir gun hastalanınca ziyaretine gelenlerle arasında şu konuşma gecti. Gelenler,

“Sana doktor cağıralım mı?” diye sordu.

“Doktor beni gordu” dedi.

“Oyleyse sana ne tavsiye etti?” dediler.

“Rabbin dilediğini hakkıyla yapandır” dedi.87

Daha sonra yanına Hz. Omer’i (r.a) cağırdı. Yaptığı sohbetle onu ağlattı. Ardından şoyle buyurdu:

“Eğer tavsiyelerimi tutarsan, senin icin olumden daha sevimli gelen bir şey olmaz. Nasıl olsa o, sana gelecektir. Şayet dediklerimi tutmazsan, senin icin olumden daha sevimsiz hicbir şey olamaz. Ama sen, o sevimsiz gorduğunu yok edemezsin.”

Hz. Ebû Bekir Efendimiz (r.a) daha sonra herkese şoyle dedi:

“Darlıkta ve yoklukta daima Allah’ı hatırlamanızı, O’ndan gereği gibi korkmanızı, lÂyık olduğu şekilde O’nu yuceltmenizi ve bol bol O’ndan gunahlarınızın affı icin yalvarmanızı tavsiye ederim. Hic şupheniz olmasın, Allah’ın bağışlaması boldur. Allah’ın selÂmı uzerinize olsun.”



Hz. Ebû Bekir Efendimiz (r.a)...

21 CemÂziyelÂhir 13 (22 Ağustos 634) tarihiydi. Akşam ile yatsı vakti arasıydı. Salı gecesi vefat etti. Vefat ettiğinde ise altmış uc yaşındaydı.

Bu yoldaki mÂnevî bağ, Hz. Ebû Bekir-i Sıddîk Efendimiz’den SelmÂn-ı FÂrisî (r.a) hazretlerine gecti.

Allah TeÂl bizleri kendisinden ayırmasın.

Allah TeÂl makamını yuceltsin.
__________________