HÂlid bin Velid, Kureyş arasında suvÂrili i ve askerli i ile tanınırdı. Bedir ve Uhud savaşlarında henuz Musluman olmadı ından duşman birliklerinden birinin kumandanıydı. Hudeybiye'de de duşman tarafında idi.

Kardeşi Velid, Bedir'de esir edildi. Fidye karşılı ında serbest bırakılıp, Mekke'ye donunce, îmÂna geldi ve tekrar Medîne'ye dondu. Oradan, Hz. HÂlid bin Velid'in Musluman olması icin, teşvik edici mektuplar gonderdi. Resûlullah efendimiz de teşvik edici sozler soyledi.

İslÂma meyli arttı

HÂlid bin Velid, Peygamber efendimizin sozlerini haber alınca, İslÂma meylı arttı. Peygamberimizin yanına gitmek icin hazırlandı. Bu durumu kendisi şoyle anlatıyor:

"Allahu teÂlÂ, benim hayrımı diledi i zaman, kalbime İslÂmiyet sevgisini duşurdu. Beni, hayır ve şerri anlayacak hÂle getirdi. Kendi kendime dedim ki:

- Ben, Muhammed'e karşı her savaş yerinde bulundum. Bulundu um savaş yerlerinden hicbiri yoktur ki, donerken, aykırı ve yanlış bir iş uzerinde bulundu umu ve Muhammed'in, muhakkak gÂlip gelece ini icimde sezmiş olmayayım!

Resûlullah efendimiz, Hudeybiye'ye cıkıp geldi i zaman, ben de, muşrik suvÂrilerinin başında yola cıktım. Usfan'da, Resûlullah efendimizle EshÂbına yaklaşıp gozuktum. Resûlullah efendimiz, bizden emîn bir sûrette EshÂbına o le namazını kıldırıyordu. Uzerlerine, birden baskın yapmayı duşundukse de, gercekleşmedi. Boyle olması da, hayırlı oldu.

Resûlullah efendimiz, kalbimizden gecenleri sezmiş olmalı ki, ikindi namazını, EshÂbına korku namazı olarak kıldırdı. Bu, bana cok tesir etti. Kendi kendime, Bu zÂt, herhÂlde, Allah tarafından korunuyordur dedim. Mekke'ye dondu umde, ceşitli duşunceler icinde bocalıyordum.

Ertesi sene, Resûlullah efendimiz umre icin Mekke'ye gelip girince, Ondan gizlendim. Kendisinin Mekke'ye girişini gormedim.

Ustun tutardık

Kardeşim, Velid bin Velid de umre icin gelip Mekke'ye girmişti. Beni arayıp bulamayınca, bana bir mektup yazmış ve mektubunda şoyle demişti:

(Do rusu, ben, senin İslÂmiyetten boyle tedirgin olmak ve yuz cevirip gitmekteki goruşun kadar şaşılacak bir goruş gormedim! HÂlbuki, e ri yola gitmekten seni alıkoyacak bir aklın da var! Aklını kullansan ya! İslÂmiyet gibi bir dîni, kim bilmez ve tanımaz olabilir?!

Resûlullah efendimiz, seni, bana sordu. "HÂlid nerededir?" dedi. Ben de, "Allah, onu getirir" dedim. Resûlullah efendimiz bunun uzerine buyurdu ki:

- Onun gibi bir adam, İslÂmiyeti bilmez ve tanımaz olabilir mi? Keşke o, butun savaş ve cabalarını Muslumanların yanında, muşriklere karşı gosterseydi, kendisi icin ne kadar hayırlı olurdu! Biz, kendisini başkalarına tercih eder, ustun tutardık!

Ey kardeşim! En elverişli, en yararlı yerlerde kacırmış bulundu un firsatlara acele yetiş!)

Bana, kardeşimin bu mektubu gelince, gitmek icin, acele ettim. İslÂmiyete olan iste im de arttı. Resûlullah efendimizin soyledikleri ise, beni cok sevindirdi, ferahlattı.

HÂlid bin Velid soyle anlatır: Kardeşimin mektubu bana ulaşınca, Musluman olma arzûsu bende cok kuvvetlendi. Gitmek icin acele ediyordum. Resûlullahın soyledikleri beni cok sevindirmişti. O gece uyurken, ruyÂmda sıkıntılı dar ve col gibi susuz yerlerden, yemyeşil geniş ve ferah bir yere cıkmıştım. Medîne'ye varınca, bu ruyÂmı Hz. Ebû Bekir'e anlatıp, tÂbirini ondan sormaya karar verdim.

Bana kim arkadaş olabilir?

Ben Resûlullaha gitmek icin hazırlanırken, Acaba oraya giderken bana kim arkadaş olabilir diye duşunuyordum. SafvÂn bin Umeyye'ye rastladım. Vaziyeti ona anlattım. O teklifimi reddetti. Daha sonra Ikrime bin Ebû Cehil'e rastladım. O da aynı şekilde dÂvetimi reddedince, evime gittim. Hayvanıma binip, Osman bin Talha'nın yanına gittim.

Ona da aynı şekilde, Musluman olmak uzere, Peygamberimize gidece imi, kendisinin de gelmesini soyledim. Tereddutsuz kabul etti ve ertesi gunu seher vakti beraberce yola cıktık. Hadde denilen yere vardı ımızda, Amr bin Âs ile karşılaştık. O da Musluman olmak icin Medîne'ye gidiyordu.

Hep beraber Medîne'ye vardık. Elbisenin en guzelini giyip, Resûlullah efendimizle goruşmeye hazırlandım. O sırada kardeşim Velid geldi ve dedi ki:

- Acele et! Cunku Peygamberimize sizin geldi iniz haber verilmiş ve O da cok sevinmiştir. Şimdi sizi bekliyor.

Ben de acele ile O yuce Peygamberin huzuruna vardım. Gulumsuyordu. SelÂm verip dedim ki:

- Allahtan başka ilÂh olmadı ına ve senin de Allahın Peygamberi oldu una sehÂdet ediyorum.

- Sana hidÂyet veren, do ru yolu gosteren Allaha hamd olsun. Senin akıllı oldu unu biliyor, bunun, er veya gec seni selÂmet ve hayra ulaştıraca ını umuyordum.

Gunahlarını ba ışla!

Sonra gunahlarımın affı icin, Allahu teÂlÂya du etmesini istedim. Resûlullah efendimiz de buyurdu ki:

- İslÂmiyet, kendisinden once işlenmiş olan gunahları sokup atar.

Sonra da ellerini acarak du buyurdular:

- YÂ Rabbî! HÂlid'in, kullarını, senin yolundan cevirmek icin gosterdi i butun cabalarından ileri gelen gunahlarını ba ışla!

Peygamber efendimiz, bana, kendi evinin yanında bir yer verdi. Beni savaşta hep suvÂri birliklerinin başına kumandan tÂyin etti. Daha sonra Mekke'de iken gordu um ruyÂyı Hz. Ebû Bekir'e anlattım. O da buyurdu ki:

- Gormuş oldu un o ferahlık yer, Allahu teÂlÂnın, seni, muşriklikten İslÂmiyete erdirmesidir.

Hz. HÂlid bin Velid'in Musluman olması, hicretin sekizinci yılında oldu. Musluman olduktan sonra Medîne'de yerleşti.

Hz. HÂlid bin Velid, Musluman olduktan sonra, ilk olarak Mûte gazÂsında bulundu. İslÂm askeri Mûte'ye hareket ederken, Peygamber efendimiz buyurdu ki:

- CihÂda cıkacak olan şu insanlara Hz. Zeyd bin HÂrise'yi kumandan tÂyin ettim. E er o şehîd olursa, yerine Ca'fer bin Ebî TÂlib gecsin. O da şehîd olursa, yerine Abdullah bin RevÂha gecsin. E er o da şehid olursa, aranızda munÂsip gordu unuz birini secip, ona tÂbi olursunuz.

Birini kumandan secin!

Mûte harbi başladı. Şiddetli carpışma olurken; Hz. Zeyd bin HÂrise, Hz. Ca'fer ve Hz. Abdullah bin RevÂha sırasıyla şehîd oldular. Sonra sancak Hz. SÂbit bin Akrem'e verildi. O, sanca ı bir yere dikip, mucÂhidleri yanına ca ırdı. Herkes toplanınca dedi ki:

- Aranızdan birini kendinize kumandan olarak seciniz ve ona tÂbi olunuz!

Ona dediler ki:

- Biz seni kumandan sectik.

Bunun uzerine, Ben bu işi yapamam dedi ve Hz. HÂlid bin Velid'e donerek dedi ki:

- YÂ HÂlid! Senin savaş tecruben, askerî bilgin, askeri heyecanlandırarak harekete gecirmen benden fazladır. Sanca ı acele al! Savaş devam ederken bu işlerle oyalanmamız bizim aleyhimize oluyor!

Boylece Hz. HÂlid bin Velid sanca ı aldı. Akşam vakti yaklaşmış idi. Guneş batıncaya kadar pek muthiş carpıştı. Onun bu mahÂretine kÂfirler bile şaşırdılar. Akşam oldu. Sabahleyin tekrar saldırılacaktı.

Hz. HÂlid bin Velid, şaşılacak derecede askerî dehÂya ve savaş tecrubelerine sahip bir kahramandı. Sabah olunca, İslÂm askerinin duzenini de iştirdi. Sa taraftakileri sol tarafa, sol taraftakileri sa tarafa, on taraftakileri arka tarafa ve arka taraftakileri on tarafa aldı.

Rum askerleri, daha once tanımış oldukları kişilerle karşılaşmayınca, hepsi birden şaşırdılar. Demek ki, bunlara yardımcı kuvvetler gelmiş diyerek korkuya kapıldılar.

Hz. HÂlid bin Velid'in kumandasındaki mucÂhidler, Rum askerlerinin morallerinin bozulmasından istifade edip, hucûma gectiler. Uc bin kişilik İslÂm askeri, Heraklius'un yuzbin kişilik ordusunu bozguna u rattı.

Başarının sırrı

Başkumandan Hz. HÂlid bin Velid'in elinde, o gun dokuz kılıc parcalandı. Rum askerinin co u kılıctan gecirildi. Peygamber efendimiz, Hz. HÂlid bin Velid'in, bu fevkalÂde başarısını haber aldı ı zaman, onu Seyfullah = Allahın kılıcı lÂkabı ile şereflendirdi.

HÂlid bin Velîd hazretleri, başında sarı ı arasında bir sakal-ı şerîf taşırdı. Bunu taşıdı ı her muhÂrebede zafer kazanırdı.

Butun savaşlarda muzaffer olmasının sebebini sorduklarında, sarı ını cıkarıp, icindeki mubÂrek sakal-ı şerîfi gosterir ve onun sayesinde zafer kazandı ını soylerdi.

Peygamber efendimiz Hz. HÂlid bin Velid'i Benî Huzeyme kabîlesini İslÂma dÂvet icin gonderdi. Onlarla anlaşma yaptı. Hicretin onuncu senesinde, yine Hz. HÂlid bin Velid'i, HÂris bin KÂ'b o ullarına gonderdi. Peygamber efendimiz, ilk uc gun kılıc kullanılmamasını tenbih etmişti. Bunun icin Hz. HÂlid bin Velid, tatlılıkla işi halletti ve onlar da İslÂmı kabul ettiler.

Allah'a hamd ederim

Hz. HÂlid bin Velid, HÂris bin KÂ'b o ullarının İslÂma gelmesi uzerine, Peygamber efendimize bir mektup gonderdi. Bu mektup şoyledir:

"BismillÂhirrahmÂnirrahîm. HÂlid bin Velid tarafindan, Allahu teÂlÂnın Resûlu Peygamberimiz Muhammed aleyhisselÂma, EsselÂmu aleyke y Resûlallah!

Kendisinden başka ilÂh olmayan Allahu teÂlÂya hamd ederim. YÂ Resûlallah, beni, HÂris bin KÂ'b Kabîlesine gonderdiniz. Onlarla uc gun savaşmamamı ve onları İslÂma dÂvet etmemi, Musluman olurlarsa, aralarında kalmamı ve İslÂmın esaslarını, Allahu teÂlÂnın kitabını ve Resûlunun sunnetini o retmemi, e er Musluman olmazlarsa savaşmamı emir buyurmuştunuz.

Ben de, emr-i şerîfleriniz uzere hareket ederek, HÂris bin KÂ'b o ullarına ucgun nasîhat edip, İslÂmı tebli ettim.

SuvÂrilerim, Ey Benî HÂrisler! SelÂmete ermek isterseniz, Musluman olunuz! diye onları İslÂma dÂvet ettiler. Onlar, hic carpışmadan Musluman oldular. Ben de onlara, Allahu teÂlÂnın emirlerini, Resûl aleyhisselÂmın sunnet-i şerîflerini o rettim.

Y Resûlallah! Bundan sonra, nasıl hareket etmem gerekti i hakkında ikinci bir emr-i şerîfiniz gelinceye kadar burada bekleyece im. EsselÂmu aleyke y Resûlallah.

Peygamber efendimiz de, Hz. HÂlid bin Velid'in mektubuna şoyle cevap yazdırdılar:

BismillÂhirrahmÂnirrahîm. Allahu teÂlÂnın Resûlu Muhammed aleyhisselÂmdan, HÂlid bin Velid'e, EsselÂmu aleyke YÂ HÂlid! Allahu teÂlÂya hamd ederim. Benî HÂris bin KÂ'blıların kendileriyle carpışmanıza ihtiyac kalmadan Musluman olup, Allahu teÂlÂnın birli ine ve Muhammed'in, O'nun kulu ve Resûlu oldu una şehÂdet ettiklerini ve hidÂyete kavuştuklarını haber veren mektubunu elciniz bana getirdi.

Âhiret azÂbıyla korkut!

Allahu teÂlÂnın ve Resûlunun emirlerine gore hareket ederlerse, onları Âhiret nîmetleriyle mujdele! E er aykırı hareket ederlerse Âhiret azÂblarıyla korkut! Sonra buraya gel! Onların elcileri de seninle beraber gelsin!

VesselÂmu aleyke ve rahmetullahi ve berekÂtuhu."

Hz. HÂlid bin Velid, Peygamber efendimizin vefÂtlarından sonra, Hz. Ebû Bekir devrinde ortaya cıkan ve Peygamberlik iddiasında bulunan bÂzı kimseler uzerine yurudu. Bunlardan Tuleyha ve avÂnesini oldurdu ve Ayniye bin Husayn'i yakalayıp Medîne'ye getirdi.

YemÂme'de Museylemet-ul-Kezzab'in ordusunu da ıttı. Bu muharebede Museyleme'nin ordusundan 20 bin kişi, Museyleme de Hz. Vahşî tarafından olduruldu. İslÂm ordusundan 2000 asker şehîd oldu.

HÂlid bin Velid, Peygamber efendimizin vefÂtından sonra murted olanlarla ve zekÂt vermek istemeyenlerle u raştı.

HÂlid bin Velid, Hz. Ebû Bekir tarafından, İslÂmın yayılması icin, Irak tarafina gonderildi. Muzar muharebesinde 30.000 İran askeriyle carpıştı. Galip geldi. Co unu nehre doktu. İranlı kumandan Hurmuz'le muthiş carpışmalar oldu.

Hz. HÂlid bin Velid'in kumandanlarından Hz. Ka'ka bin Amr fevkalÂde kahramanlıklar gosterdi ve kalın zincirlerle yapılmış istihkÂmları kırdı. İran ordusuna karşı muzaffer oldular.

Hz. HÂlid bin Velid, Kesker'de, İran'ın buyuk bir ordusunu Âni gece baskınıyla hezimete u rattı. İran kumandanı, kederinden oldu. Hz. HÂlid bin Velid, Elis'te de İranlılarla yapılan savaşta, gosterdi i kahramanlıklarla askerini coşturdu. Bu savaşta da gÂlip geldi.

İslÂma dÂvet ediyorum

HÂlid bin Velid, Hîre uzerine yurudu. Kaleyi kuşattı. Goruşmek uzere bir kimse istedi. Hîreliler dediler ki:

- Oldurmezseniz gondeririz!

Hz. HÂlid bin Velid oldurmeyeceklerini soyleyince, Abdulmesih bin Hayyam ile Hîre vÂlisi, Hz. HÂlid'in huzuruna geldiler. Hz. HÂlid onlara dedi ki:

- Sizi Allaha ve İslÂma dÂvet ediyorum. E er Musluman olursanız, Muslumanlara Âit olan haklara sÂhip olursunuz ve Muslumanın yapaca ı vazifeleri de yaparsınız. Bunu kabul etmezseniz, cizye verirsiniz. Bunu da kabul etmezseniz, sizin yaşamaya karşı olan hırsınızdan daha fazla şehîd olmaya karşı istekli olan bir orduyla geldim.

Bunları soylerken Abdulmesih'in elinde bir şişe gorerek, şişedekinin ne oldu unu sordu. Abdulmesih soyle cevap verdi:

- YÂ HÂlid! Bu zehirdir. E er sen, bizim arzûlarımıza uygun bir anlaşma yaparsan ne ÂlÂ. Milletimin arzûlarına uygun olmayan bir anlaşma ile gitmektense, bu zehiri icerek hayatıma son verece im.

HÂlid bin Velid, zehiri Abdulmesih'in elinden aldı ve BismillÂhillezî l yedurru ma'asmihi sey'un fil'erdi vel fissemÂi ve huves-semî'ul-alîm" diyerek sonuna kadar icti.

Cizye vermeye hazırız!

Abdulmesih ve Hîre vÂlisi, HÂlid bin Velid'i hemen olecek diye boş yere beklediler. Sonra Abdulmesih ve vÂli anlaşma şartlarını goruşmek uzere kaleye girdiler. Halk onları merakla bekliyordu. Abdulmesih onlara dedi ki:

- Ben, kendilerine zehir tesir etmeyen bir kavmin yanından geliyorum.

Sonra kavmiyle istişÃ‚re edip, tekrar Hz. HÂlid bin Velid'in yanına gelerek dedi ki:

- Biz, sizinle harp edemeyiz, fakat dîninize de giremeyiz! Size cizye vermeye hazırız!

Bundan sonra, 90 bin dinar uzerinden sulh anlaşması yaptılar.

Hz. HÂlid bin Velid buraları emniyet altına aldıktan sonra, Anbar kalesini muhasara etti. Sulh yoluyla şehri ele gecirdi. Bundan sonra, Mehran'ın, Muslumanlarla savaşmak uzere Aynuttemr'de hazırlık yaptı ını haber aldı. Uzerine giderek bu kaleyi de fethetti.

Hz. HÂlid bin Velid, Hîrelilerle yaptı ı sulhnÂmeyi bitirince, İran hukumdarına ve erkÂnına bir mektup yazdı. Bu mektup aynen soyledir:

"BismillÂhirrahmÂnirrahîm. HÂlid bin Velid'den, Rustem, Mihran ve Acem reislerine.

SelÂm, hidÂyete kavuşanlara olsun! Allahu teÂlÂya hamdederim. O'nun kulu ve Resûlu olan Muhammed aleyhisselÂma salÂtu selÂm olsun.

Yaptı ınız butun calışmalarınızı da ıtan, toplulu unuzu parcalayan, sozlerinizde sizi ihtilÂfa duşuren, gucunuzu, kuvvetinizi zayıflatan, mulk ve hÂkimiyetinizi elinizden alan Allahu teÂlÂya sonsuz şukurler olsun.

Fırat'a yoneldi

Bu mektubu, İran'a gonderilmek uzere Hîrelilere teslim etti.

Hz. HÂlid bin Velid, bundan sonra, yavaş yavaş Fırat tarafına ilerledi. Burası, asker sevkiyatı icin cok muhim bir mevki idi. Fırat nehri kenarında, gayri muslim Araplar, Rumlar ve İranlıların muşterek ordusu ile cetin bir muharebe oldu. Bu buyuk zaferin elde edilmesi ile Irak'ın her tarafı Muslumanların hÂkimiyetine girmiş oldu.

Bundan sonra, Halîfe Hz. Ebû Bekir, HÂlid bin Velid'e, Şam tarafına hareket etmesini emretti. Bunun uzerine HÂlid bin Velid hazretleri, derhal yola cıktı. Bircok yerleri ele gecirerek Busra'ya ulaştı. Busralılar, Musluman ordusu karşısında aman dilediklerinden, onlarla cizye ve harac vermek şartıyla sulh yapıldı. Boylece Busralılar can ve mallarını teminat altına aldılar.

Bu İslÂm ordusu, Ecnadeyn'de yapılan savaşta da galip geldikten sonra, Şam civarına geldiler. Şehir uc taraftan kuşatıldı. Uc ay suren kuşatmadan netice alınamadı. Şehirde bir gun, patriklerden birinin bir o lu dunyaya geldi. Halk her şeyi unutup, bayram yapmaya başladılar.

HÂlid bin Velid geceleri uyumayıp vaziyeti araştırırdı. Askerî dehÂsı ve halkın bu zaafından istifÂde edip, ordusuna hucum emri verdi ve ordu şehre girdi. Fahl mevkiinde Rumlarla yapılan savaşta, Rum orduları perişan edilerek zafer kazanıldı.

Şam'da yapılan ikinci karşılaşmada, Rumların butun orduları yok edilinceye kadar savaş devam etti. Arka arkaya yenilen Rumlar, Anadolu'da papazlar vasıtasıyla koy koy dolaşarak asker topladılar. Buyuk bir Haclı seferi duzenlediler. 240 bin Rum askeri Yermuk'te toplandı. Buna karşılık, 46 bin kişilik Musluman ordusu vardı.

Yermuk zaferi

Musluman kumandanlar, HÂlid bin Velid'i başkumandan sectiler. HÂlid, ordusunu biner kişilik boluklere ayırdı. Her bolu e kumandanlar tÂyin etti. Askerin mÂneviyatını kuvvetlendiren konuşmalar yaptıktan sonra, hucum emrini verdi. Bu savaş, tarihte eşine ender rastlanan kahramanlıklara sahne oldu.

Rum kumandanlarından Yorgi, Hz. HÂlid bin Velid'e gelip Musluman oldu. O da kÂfirlere karşı carpışmaya başladı ve şehîd oldu. Harbin şiddetinden o le ve ikindi namazlarını îm ile kıldılar. Bu harpte İslÂm kadınları bile fevkalÂde cenk ettiler.

Allahın kılıcı Hz. HÂlid, butun gucu ile Haclı ordusunun merkezine yuklendi. Merkezdeki kuvvetlerini da ıtınca, Rum ordusu kacmaya başladı. Bu savaşta kan govdeyi goturdu. 100 binden ziyade Haclı askeri olduruldu. Buna karşılık 3000 Musluman şehîd oldu.

HÂlid bin Velid, 642 yılında Humus'ta hastalandı. Yanında silah arkadaşları vardı. VefÂt edece i sırada kılıcını istedi. Kabzasını tutarak şefkatle okşadı. Sonra buyurdu ki:

- Nice kılıclar elimde parcalandı. İşte bu benim olumumu gorecek olan son kılıcımdır. Beni en cok uzen, hayatı hep savaş meydanlarında gecip, yatak yuzu gormemiş olan bu HÂlid'in yatakta olmesidir.

Garip olarak şehîd oldular

Resûlullahın hicbir EshÂbı, rahat yata ında olmedi. Ya savaş meydanlarında veya uzak beldelerde Dîn-i İslÂmı yayarken garip olarak şehîd oldu.

Ah HÂlid! Şehîd olamayan HÂlid! Harp, benim etimi ci neyemedi. Şehîdlik mertebesi haric elde etmedi im makam kalmadı. Vucûdumda bir karış yer yoktur ki, ya kılıc yarası, ya bir ok yarası veya bir mızrak yarası olmasın.

Omru, Dîn-i İslÂmı yaymak icin savaşlarda at koşturan kimsenin sonu, boyle yatak uzerinde mi olacak? Olumu her zaman, harp meydanında, atımın uzerinde, duşmana Allah icin kılıc sallarken şehîd olarak beklerdim.

Hz. HÂlid bundan sonra Yermuk savaşını hatırlayarak buyurdu ki:

- Ah Yermuk gunu! İnsan kanlarının vÂdide sel gibi aktı ı Yermuk! Şiddetli bir kıra ının oldu u gece, gokten boşanan ya mura karşı, kalkanımın altında geceledi imi unutamıyorum. O gece MuhÂcirlerden kurulu akıncı birli imle baskın yapmak icin sabahı zor etmiştik.

Ah Yermuk harbi! Uc bin yi itle, yuzbin kÂfire karşı zafer kazandı ımız Mûte'yi bile unutturdun!

Ey yakınlarım! CihÂda sarılın! Bu topraklar ancak cihÂd etmekle korunabilir. Yermuk, Rumlarla yaptı ımız ilk buyuk savaştır. Bundan sonra, daha nice savaşlar birbirini takip edecektir. Sakin gaflete duşmeyin!

Şimdi, kendimi at kişnemeleri arasında, Allah Allah nidÂlarıyla insanlara dar gelen Yermuk VÂdisi'nde hissediyorum. Vallahi Rabbimden, beni her gazÂda diriltmesini ve o savaşın hakkını vermeyi isterim.

Beni aya a kaldırın!

Hz. HÂlid biraz sustuktan sonra, Vasiyetimi bildiriyorum, beni aya a kaldırın! deyince, aya a kaldırdılar.

Beni bırakınız! Şimdiye kadar hep taşıdı ım kılıcım, artık beni taşısın diyerek kılıcına dayandı.

Bundan sonra, Olumu, savaştaymışım gibi ayakta karşılayaca ım. Oldu um zaman, atımı, savaşta tehlikelere dalabilen bir yi ide veriniz! Atım ve kılıcımdan başka bir şeye sahip olmadan olece im.

Mezarımı, bu kılıcımla kazınız! Kahramanlar kılıc şakırtısından zevk alır dedi ve yata ına duşup Kelime-i şehÂdet getirerek vefÂt etti.


__________________