Mustafa Bahadıroğlu / Semerkand Dergisi Ocak 2000 / 13. sayı

Bugun menkıbelerini ibret ve hayretle okuduğumuz nice buyuk zat, yaşadıkları buyuk donuşum sonucunda maneviyat semamızda birer yıldız oldular. Kimi İbrahim Edhem gibi dunya sarayını terk edip gonul saraylarında padişah oldu. Kimi de Fudayl b. Iyaz gibi eşkıyalıktan evliyalığa terfi etti. Bu donuşumun adı tevbedir. Herkesi arındırmaya yetecek kadar buyuk bir okyanus olan tevbe.

TevbekÂrların medar-ı iftiharı, ver ve irfan deryası Ebu Ali Fudayl b. İyaz (Rh.A.), iki cihandan yuz ceviren şeyhlerin buyuklerinden olup, himmet ve futuvvet ehli bir sufi idi. Merv, Kufe veya Horasan'lı olduğuna dair değişik goruşler var.

Fudayl b. İyaz, Merv ile Ebiverd arasında eşkiyalık yapardı. Fakat tabiatı hayır ve salaha meyilli idi. Soygun yaptığı kafilede bir kadın bulunacak olsa ona ilişmez, fakirin malını gasbetmezdi. Sahranın ortasında bir cadırı vardı. Adamları soydukları her kafilenin malını onune getirirler, o da dilediğini kendine ayırırdı.

Bir gun muazzam bir kervan cıkageldi. Eşkiyalar kervanın gelmekte olduğunu fark edip hazırlık yaptılar. Kervanla birlikte gelen bir kişi haramilerin sesini işiterek, kafiledeki ağaya haber verdi. Ağa da haramilerden gizlemek icin yanındaki altınları alıp cole acıldı. Orada bir cadır gordu. Cadırda sırtına aba giymiş biri oturuyordu. Bu Fudayl?dan başkası değildi.

Durumdan haberdar olmayan ağa altınları ona emanet etmek istedi. Fudayl altınları cadırın icinde bir koşeye koymasını soyledi. Ağa da altınları bırakıp geri dondu. Kervanın yanına varınca haramilerin butun kervanı soyduğunu gordu. O da geriye kalan bir kac eşyasını toplayıp, cadırın yolunu tuttu.

Oraya vardığında bir de ne gorsun! Eşkiyalar oturmuş malları taksim ediyorlardı. Adamcağız bir ah cekti ve, "demek altınlarımı haramilerin eline teslim etmişim!" diye hayıflandı. Geri donmek isterken Fudayl onu gordu ve "gel!" diye seslendi. Oraya varınca Fudayl, "senin burada ne işin var?" diye sordu. Ağa: "Emaneti almak icin gelmiştim de..." dedi. Fudayl, "nereye koyduysan git oradan al." dedi. Adam gitti ve altınları koyduğu yerden aldı. Yoldaşları Fudayl'a: "Biz bu kervanda hic nakit bulamadık, sen ise bunca nakdi iade ediyorsun!" dediklerinde Fudayl:

- "O, hakkımda husnuzan besledi ve ben de Allah Teal hakkında husnuzan besliyorum. Ben onun hakkımdaki husnuzannını doğru cıkardım. Ola ki Allah Teal da benim kendisi hakkındaki husnuzannımı doğru cıkarır."

Naklederler ki, Fudayl (Rh.A.) ilk zamanlarında bir kadına aşık olmuştu. Eşkiyalıktan her ne elde ederse ona gonderirdi. Zaman zaman da yanına gider konuşur, ağlardı. Bir defasında yine akşama kadar gonul eğlemiş, tırmandığı duvar uzerinde kadınla muhabbet ediyordu.

Bu esnada oradan gecmekte olan kervanda bulunan bir hafız şu mealdeki ayeti okur: "Allah zikredildiği zaman, iman edenlerin kalplerinin saygıyla yumuşayacağı zaman hal gelmedi mi?" (Hadid/16)

Okunan bu ayet bir ok gibi Fudayl?ın yureğine saplanır. Ta derinden yaralar. "Geldi, geldi... Hatta gecti bile!" diye soylenir. Şaşkın ve mahcup olur, yerinde duramaz. Gunahlarına icten bir şekilde tevbe eder. Bundan sonra ağlaya ağlaya, diyar diyar gezerek, haksızlık yaptığı kişilerden af ve helallik diler.

Fudayl, işte boyle mahcup ve mahzun dolaşırken, Ebiverd?de onu goren bir Yahudi, kendi yoldaşlarına: "İşte şimdi Muhammedîler ile eğlenmenin zamanı geldi." der. Sonra Fudayl?a, "eğer sana hakkımı helal etmemi istiyorsan, falan yerdeki filan kayalık tepeyi kaldır, yerini dumduz et." diye bir şart ileri surer.

Tepe gayet buyuktur. Fudayl, bu tepeyi gece gunduz demeden kazmaya başlar. Nihayet bir seher vakti bir ruzgar cıkar. O ruzgar, kayalık tepeyi yerinde hicbir şey yokmuş gibi dumduz bir hale getirir. Bu manzarayı goren Yahudi bu defa, "malımı iade etmedikce hakkımı sana helal etmeyeceğim, diye and icmiştim. Benim şu yastığın altında altınlarım var. Şimdi, sana hakkımı helal edebilmem icin onları al bana ver." der. Aslında yastığın altına cakıl taşı vardır ve maksadı da Fudayl'ı denemektir. Ama Fudayl, elini yastığın altına sokarak bir avuc altın cıkarıp Yahudi'ye verir. Bu defa Yahudi, "sana hakkımı helal etmeden evvel bana İslÂm?ı arzet." der. Fudayl, "bu ne hÂl boyle?" deyince Yahudi: "Ben seni imtihan ettim, aslında yastığın altında cakıldan başka bir şey yoktu. Elinde cakılın altın olduğunu gorunce anladım ki, samimisin ve dinin de haktır." der ve musluman olur.

Fudayl b. İyaz (R.A.), daha sonraları hanımıyla birlikte Mekke'ye gitti. Orada evliyanın halkasına katıldı. İmam-ı Azam Ebu Hanife?nin sohbetlerine iştirak ederek ilim tahsil etti ve hadis rivayetinde bulunacak kadar ilimde derinleşti.

Eski eşkıya Fudayl, sonraki hayatında artık bir hikmet, marifet ve hakikat pınarıdır. Mekkeliler yanına gelip sohbetinde bulunmaya gayret ediyorlardı. Kerametleri herkes tarafından biliniyordu. Uzak mesafelerden onu ziyarete gelenlerin haddi hesabı yoktu. Halife Harun Reşid de sohbetinde bulunmuştu.

Nihayet h.187/m.803 yılında vefat etti.

(Kuşeyrî Risalesi, Keşfu'l-Mahcub, Tezkiretu'l-Evliya, Nefahat, VÂkıÂt-ı Uftade)
__________________