İbrahim Aleyhisselam
Kur’Ă‚n-ı kerîm’de ismi bildirilen peygamberlerden, ululazm adı verilen altı peygamberden biri olup, KeldĂ‚nî kavmine gonderilmiştir. Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselamdan sonra peygamberlerin ve insanların en ustunudur. Allahu teĂ‚lĂ‚ ona Halîlim (dostum) buyurduğu icin
Halîlullah veya HalîlurrahmĂ‚n olarak bilinir. Babası mumin olan TĂ‚rûh olup, annesi Emile’dir. İbrahim aleyhisselam, Peygamber efendimizin dedelerindendir. Cunku, ilk oğlu İsmail aleyhisselam Arapların, ikinci oğlu İshak aleyhisselam da İsrailoğullarının ceddi yĂ‚ni dedesidir. KeldĂ‚nî memleketi olan BĂ‚bil’in doğu tarafında ve Dicle ile Fırat nehirleri arasındaki bolgede doğdu. Yuz yetmiş beş yaşındayken Kudus’te vefat etti.

İbrahim aleyhisselama annesi Emîle veya ÛşĂ‚ hĂ‚mileyken, babası TĂ‚rûh vefat etti. Annesi, amcası olan Âzer ile evlendi. Âzer uvey babası ve amcası olup, putperestti. Gecimini put yapıp satarak temin ederdi.

Tefsir Ă‚limleri, En’Ă‚m sûresinin Âzer’in ismi gecen 14. Ă‚yetini tefsir ederken, Âzer’in hazret-i İbrahim’in amcası ve uvey babası olduğunu acıkca belirtmişlerdir. ZîrĂ‚, Peygamberimizin baba ve dedeleri Âdem aleyhisselamdan beri hep mumindi. Kur’Ă‚n-ı kerîm
’de meĂ‚len; “Sen, yĂ‚ni senin nûrun, hep secde edenlerden dolaştırılıp, sana ulaşmıştır.” (Şu’arĂ‚ sûresi: 219) buyrulmaktadır. Ehl-i sunnet Ă‚limleri bu Ă‚yet-i kerîmeyi tefsir ederken, Peygamberimizin butun ana ve babalarının, mumin olduğunu anlamışlardır. Abdullah ibni AbbĂ‚s’ın bildirdiği hadîs-i şerîfte de: “Benim dedelerimin hicbiri zinĂ‚ yapmadı. Allahu teĂ‚lĂ‚, beni temiz babalardan, temiz analardan getirdi. Dedelerimin iki oğlu olsaydı, ben bunların en hayırlısında, en iyisinde bulunurdum.” buyuruldu.

Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden anlaşıldığı ve binlerce İslĂ‚m kitĂ‚bında yazıldığı uzere Peygamber efendimizin anaları ve babaları arasında bulunmakla şereflenen bahtiyarların hepsi, zamanlarının ve memleketlerinin en asîl, en şerefli, en guzel ve en temiz kimseleriydi. Hepsi de aziz ve muhteremdiler. İbrahim aleyhisselamın babası, TĂ‚rûh da boylece mumin, yĂ‚ni inanmıştı. Kotu ahlĂ‚ktan, Ă‚dî ve cirkin sıfatlardan uzaktı.

Nûh aleyhisselamdan cok sonra BĂ‚bil’de hukum suren, yıldızlara ve putlara tapan KeldĂ‚nî kavminin o devirdeki kralı olan Nemrûd, insanları kendine ve putlara taptırıyordu. Bir gece gorduğu ruyĂ‚yı, muneccimler; “Doğacak bir erkek cocuğun yeni bir din getireceği ve onun saltanatını yıkacağı.” şeklinde tĂ‚bir edince, Nemrûd yeni doğan erkek cocukların oldurulmelerini ve hĂ‚mile kadınların hapsedilmelerini emretti. O sırada hazret-i İbrahim’e hĂ‚mile olan annesi, amcası Âzer’le evliydi. Gorunuşte hĂ‚mileliği belli olmadığı icin fark edemediler, kocasına da; “Cocuk doğunca oğlan olursa, kendi elinle Nemrûd’a teslim eder mukĂ‚fĂ‚t alırsın.” dedi. Annesi zamĂ‚nı gelince de şehir dışında bir mağarada doğum yaptı ve Âzer’e cocuğun doğup olduğunu soyledi. Oğlunu mağarada gizledi ve orada buyuttu. Yanına gittiğinde onu parmağını emerken bulur ve doymuş gorurdu. Parmaklarından sut ve bal gelirdi. Allahu teĂ‚lĂ‚ CebrĂ‚il aleyhisselamı gondererek bu gıdĂ‚ları Cennet’ten parmaklarına akıtırdı.

İbrahim aleyhisselam buyuyup, mağaradan cıkınca, guneşe, aya, yıldızlara ve kĂ‚inĂ‚ta bakarak bunları yaratan eşi ve benzeri olmayan bir yaratıcının olduğunu anladı. KeldĂ‚nî kavmine gelerek, taptıkları yıldızların ve putların ilĂ‚h olmadığını, anlayabilecekleri acık delillerle anlattı. BĂ‚bil halkı cocuk yaşta olan ve putlarına karşı cıkan hazret-i İbrahim’i uvey babası Âzer’e şikĂ‚yet ettiler. Âzer, İbrahim aleyhisselamı azarlayarak bu işten vazgecmesini istediyse de İbrahim aleyhisselam onun sozlerine hic aldırmayıp; “Benden delil isteyin gostereyim. Bana hidĂ‚yet veren, doğru yolu gosteren Allahu teĂ‚lĂ‚ beni sizden ayırdı. Sizin icinde bulunduğunuz sapıklığa duşurmedi. Sizi ve putlarınızı sevmiyorum.” dedi. Putlara tapmanın mĂ‚nĂ‚sız olduğunu Âzer’e de soyledi. Âzer hiddetlenip İbrahim aleyhisselamın yanından uzaklaşmasını istedi.

Genc yaştayken KeldĂ‚nî kavmine peygamber olarak gonderilen ve kendisine on sayfa (forma) kitap verilen İbrahim aleyhisselam, Allahu teĂ‚lĂ‚nın emriyle buyuk-kucuk herkesi Allahu teĂ‚lĂ‚ya îmĂ‚n etmeye cağırdı. İnsanlara topluca ve acık bir tebliğde bulunmayı, putların mĂ‚nĂ‚sız ve Ă‚cizliğini, onlara tapmanın sapıklık olduğunu gĂ‚yet acık bir şekilde gostermek istedi. O zaman KeldĂ‚nî kavmi, bir gun bayram yapmak uzere bir yere toplandı. Onlar gittiği zaman İbrahim aleyhisselamın uvey babası ve puthĂ‚nenin bekcisi olan Âzer onu da bayram yerine gitmeye zorladı. İbrahim aleyhisselam hasta olduğunu soyleyerek gitmedi. İnsanlar bayram yerinde toplandıkları zaman, yetmiş kadar putun bulunduğu puthĂ‚neye girdi. Getirdiği bir balta ile butun putları kırıp, parca parca etti. SĂ‚dece en iri putu kırmadı ve baltayı bunun boynuna asarak, oradan uzaklaştı.

KeldĂ‚nî kavmi bayramdan donunce, puthĂ‚neye girip, putların kırılıp parca parca edildiğini gorup, şaşırdılar. Bunu kim yaptı, diye bağrışmaya başladılar. Bu işi, İbrahim yapmıştır, diyerek onu yakalayıp halkın onunde sorguladılar. “Ey İbrahim! Putlarımızı sen mi kırdın?” deyince, İbrahim aleyhisselam, bu işi olsa olsa; “Ben varken bu kucuk putlara nicin tapıyorlar!” diyen şu iri put yapmıştır, demiştir. “Siz ona sorunuz.” deyince, putperestler; “Putlar konuşmaz ki, sen bize ona sor diyorsun!” dediler. Bunun uzerineİbrahim aleyhisselam; “O hĂ‚lde daha kendilerini kırılmaktan kurtaramayan, size hicbir faydası olmayan bu putlara ilĂ‚h diyerek nicin tapıyorsunuz? HĂ‚lĂ‚ akıllanmayacak mısınız? Size ve bu taptığınız putlara yazıklar olsun!” dedi. Putlarınıİbrahim aleyhisselamın kırdığını anlayan KeldĂ‚nî kavmi, onu hapsettiler. Durumu da ilĂ‚hlık iddiĂ‚sında bulunan kralları Nemrûd’a bildirdiler.

Nemrûd, İbrahim aleyhisselamı yanına getirmelerini emretti. İbrahim aleyhisselam Nemrûd’uAllahu teĂ‚lĂ‚ya îmĂ‚n etmeye dĂ‚vet etti. Nemrûd, bunu reddettiği gibi, İbrahim aleyhisselamın kendisine secde etmesini istedi. Secde etmeyince, hapsettirdi ve ateşte yakılmasını emretti. Gunlerce yığılan odunlar ateşlendi. Şiddetinden yanına yaklaşamadıkları ateşe hazret-i İbrahim’i mancınıkla attılar. Ateşe atılırken; “Hasbiyallah ve ni’mel vekil”, yĂ‚ni“Bana Allah’ım yetişir. O ne iyi vekildir, yardımcıdır.” dedi. Ateşe duşerken CebrĂ‚il aleyhisselam gelip; “Bir dileğin var mı?” diye sorunca; “Var, fakat sana değil, Rabbim beni goruyor, biliyor.” dedi. Onun bu hĂ‚li Kur’Ă‚n-ı kerîm
’de ovuluyor ve; “Sozunun eri olan İbrahim.” buyruluyor.

Allahu teĂ‚lĂ‚, Kur’Ă‚n-ı kerîmde meĂ‚len ateşe;
“Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve selĂ‚mette ol!” (EnbiyĂ‚ sûresi: 69) diye emretti. Ateşin ici yemyeşil bir bahce kesildi. CebrĂ‚il aleyhisselam da kendisine arkadaş oldu. Cennet’ten gomlek ve yaygı getirdi ve onu Cennet nîmetleri ile doyurdu. Ateşte yedi gun kaldığı rivĂ‚yet edilir. Ateş sonunce mucizeyi gozleriyle gorenlerden kardeşi Haran, amcasının kızı ve sonra hanımı olan hazret-i SĂ‚re ve bĂ‚zı kimseler îmĂ‚n ettiler. İbrahim aleyhisselam ateşten kurtulduktan sonra KeldĂ‚nî kavmini bir muddet daha îmĂ‚na dĂ‚vet etti. Fakat zĂ‚lim Nemrûd ve putperest ahĂ‚li kufurlerinden vazgecmediler. Allahu teĂ‚lĂ‚, Nemrûd ve kavmine sivrisinekleri musallat etti. Sinekler onların kanlarını emdiler ve kuru kemik hĂ‚line getirdiler. Sineklerden birisi de Nemrûd’un burnundan girip beynine yerleşti. Uzun zaman azap ve ızdırap verdi. HattĂ‚ başını tokmakla doğdure doğdure oldu. Allahu teĂ‚lĂ‚, tanrılık iddiĂ‚ eden Nemrûd’u en Ă‚ciz mahlûklarından birisi olan sivrisinekle cezĂ‚landırdı.

İbrahim aleyhisselam Allahu teĂ‚lĂ‚nın emriyle BĂ‚bil’den HarrĂ‚n’a (Urfa’nın guneyinde bir yer) hicret etti. Bu yolculukta kardeşinin oğlu Lut aleyhisselam, hanımı SĂ‚re Hatun ve diğer inananlar da bulundular. HarrĂ‚n’da bir muddet kaldıktan sonra,Şam’a, oradan da Mısır’a gitmek uzere yola cıktı. Bu yolculuk esnĂ‚sında kardeşinin oğlu Lut aleyhisselamın Sedum bolgesi ahĂ‚lisine peygamber olarak vazîfelendirildiği bildirildi. Lut aleyhisselamın Sedum’a hareketinden sonra, Mısır’a giden İbrahim aleyhisselam rivĂ‚yete gore bu sırada otuz sekiz yaşındaydı.

Mısır’a gittiği sırada Sinan bin Ulvan adlı zĂ‚lim bir Firavun vardı. İbrahim aleyhisselam ve hanımı hazret-i SĂ‚re’nin Mısır’a geldiğini haber alan Firavun, zorbalık yaparak SĂ‚re’yi almak istedi. Bu zĂ‚lim hukumdĂ‚r hazret-i SĂ‚re’yi sarayına cağırttı. Ona musallat olmak isteyince nefesi kesilip elleri ve ayakları tutmaz hĂ‚le geldi. Bu hĂ‚line pişman olup, musallat olmaktan vaz gecti. Hazret-i SĂ‚re’den, onun duştuğu fecî hĂ‚lden kurtulması icin dua etmesini istedi. Hazret-i SĂ‚re, hukumdĂ‚rı bu kadın oldurdu, diye suclanmasından korktuğu icin, dua etti.Tekrar eski hĂ‚line donen Firavun, Hacer adında bir cĂ‚riyeyi hazret-i SĂ‚re’ye hediye etti. Bu hĂ‚diseden sonra İbrahim aleyhisselam hanımı SĂ‚re ve hediye edilen Hacer HĂ‚tunla birlikte Mısır’dan ayrılıp, Filistin’e gitti.

Filistin topraklarındaki ıssız ve kupkuru bir yer olan Sebû’ya yerleşti. Bir muddet burada kaldı. Zamanla cok mala kavuştu. Yarım milyonu sığır olmak uzere, davarları ovaları ve vĂ‚dileri doldurdu. Cok zengin oldu. Sebû denilen yere sonradan gelip yerleşen insanların İbrahim aleyhisselamı incitmeleri uzerine oradan ayrılıp, Şam tarafında Kıst adlı yere goctu. Cok comerd olan İbrahim aleyhisselam insanlara cok ikrĂ‚mlarda bulunurdu.

İbrahim aleyhisselam, cocuğu olmadığı icin hanımı hazret-i SĂ‚re’nin isteği ve izniyle hazret-i Hacer’le evlendi. Bu evlilikten İsmail aleyhisselam doğdu. Muhammed aleyhisselamın nûru hazret-i Hacer vĂ‚sıtasıyla İsmail aleyhisselama intikĂ‚l ettiği icin, hazret-iSĂ‚re’nin kalbinde hazret-i Hacer’e karşı gayret hĂ‚sıl oldu. İbrahim aleyhisselam, hazret-i SĂ‚re’yi uzmemek icin Allahu teĂ‚lĂ‚nın emriyle hazret-i Hacer ve oğlu İsmail’i (aleyhisselam) yanına alarak, o zamanlar ıssız ve susuz bir yer olan Mekke’ye goturdu. Onları oraya bırakıp, Şam diyĂ‚rına geri dondu. Hacer annemiz ve oğlu İsmail aleyhisselam oradayken, mubĂ‚rek Zemzem suyu yerden fışkırarak cıktı.

İbrahim aleyhisselam, daha once bir oğlum olursa, Allah yoluna kurban edeceğim, diye adakta bulunmuştu. İbrahim aleyhisselam, hazret-i Hacer ve oğlu İsmail aleyhisselamı ziyĂ‚ret icin Mekke’ye geldiği sırada, uc gun ust uste gorduğu bir ruyĂ‚ uzerine İsmail aleyhisselamı kurban etmek istedi. Tam kurban etmek uzereyken, Allahu teĂ‚lĂ‚ İbrahim aleyhisselama ruyĂ‚sına sadĂ‚kat (bağlılık) gosterdiğini bildirerek kurbanlık bir koc ihsĂ‚n etti. Boylece İsmail aleyhisselam, kurban edilmekten kurtuldu. Allahu teĂ‚lĂ‚, İbrahim aleyhisselama ihtiyar yaşında hazret-i SĂ‚re’den İshak isimli oğlunu ihsĂ‚n etti. İbrahim aleyhisselam birkac defĂ‚ hazret-i Hacer’i ve oğlu İsmail aleyhisselamı ziyĂ‚ret etti. Bir defĂ‚sında oğlu İsmail ile birlikte Beytullah’ı (KĂ‚be-i muazzamayı) inşĂ‚ etti. Cennet yĂ‚kutlarından olan Hacer-ul-Esved adlı siyĂ‚h taşı CebrĂ‚il aleyhisselamın bildirmesiyle alarak, KĂ‚be-i muazzamanın duvarına yerleştirdi. KĂ‚be duvarını orerken, şimdi MakĂ‚m-ı İbrahim denilen taşın uzerine bastı. KĂ‚be’yi yapıp bitirince, Allahu teĂ‚lĂ‚nın CebrĂ‚il aleyhisselam aracılığıyla bildirdiği gibi, İsmail aleyhisselam ve Mekke’de yerleşmiş olan Curhumlulerle birlikte hac ibĂ‚detini yaptı.

İsmail aleyhisselamla haccın rukunlerini yerine getirdikten sonra, oğluna KĂ‚be’ye bakması ve onu koruması icin tenbihde bulundu. Şam’a gitmek istedi. Gitmeden once Arafat’a cıkıp, İsmail aleyhisselamın evlĂ‚dına dua etti ve Şam’a dondu. Ertesi sene hac mevsiminde hanımı hazret-i SĂ‚re ve oğlu İshak aleyhisselamı da alarak Mekke’ye geldi. Hac ibĂ‚detini yaptıktan sonra, birlikte Şam’a donduler.

İbrahim aleyhisselam, vefat etmeden once oğlu hazret-i İsmail’e şu vasiyette bulundu: “Ey oğlum! Alnında parlayan bu nûr, son peygamber Muhammed aleyhisselamın nûrudur. Butun baba ve dedelerimizin vasiyeti, bu nûru iyi muhĂ‚faza edip, ehline teslim etmektir. Bu mubĂ‚rek nûru iyi muhĂ‚faza et. NikĂ‚hlı, afîf ve temiz kadınlara teslim eyle. EvlĂ‚dına da boyle vasiyette bulun.” dedi. Yuz yetmiş beş yaşında hazret-i Hacer ve hazret-i SĂ‚re’den sonra Kudus’te vefat etti. Kudus civĂ‚rında Habrun kasabasında bir mağaraya defnedildi. Bu kasaba, İbrahim aleyhisselamın Halîl (Allahu teĂ‚lĂ‚nın dostu) ismine izĂ‚feten HalîlurrahmĂ‚n ismiyle meşhurdur. Hazret-i Lut, hazret-i İshak ve hazret-i Yakub ile pekcok peygamberin bu beldede bulunduğu rivĂ‚yet edilir. Musluman hukumdĂ‚rlar oradaki mescitleri ve turbeleri kendi devirlerinde tĂ‚mir ettirmişlerdir. HalîlurrahmĂ‚n’daki mescit ve turbeleri ise son olarak Osmanlı SultĂ‚nı İkinci Abdulhamîd Han tĂ‚mir ettirmiştir.

İbrahim aleyhisselam ululazm peygamberlerin ikincisi olup, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselamdan sonra butun peygamberlerden ve resûllerden ustundur. İbrahim aleyhisselamdan sonra gelen butun peygamberler onun neslindendir.

Allahu teĂ‚lĂ‚ hazret-i İbrahim’i ilĂ‚hî sırlara vĂ‚kıf kıldı ve onu, ateşe atıldığında nefsiyle, oğlu hazret-i İsmail’iAllah icin kurbĂ‚n etmesini bildirip evlĂ‚dı ile malı ile imtihĂ‚n etti. Malı ile imtihĂ‚n edilmesi şoyle olmuştur: O kadar zengindi ki, sĂ‚dece sığırları yarım milyon olup, davarları, ovaları ve vĂ‚dileri dolduruyordu. CebrĂ‚il aleyhisselam insan sûretinde gelip; “YĂ‚ İbrĂ‚hîm, bu suruler kimindir?” deyince; “Allah’ındır fakat benim elimde emĂ‚nettir. Allahu teĂ‚lĂ‚yı tesbih et, ismini an, onu zikret, bu surulerin hepsi senin olsun.” diyerek butun malını bağışladı. CebrĂ‚il aleyhisselam kendini tanıtınca, hazret-i İbrahim; “Ben Allah icin bağışladığımı geri alamam.” diyerek butun malını satıp, Allah yoluna sarf etti.

Hazret-i İbrahim kendisine nĂ‚zil olan (indirilen) emir ve yasakları tamĂ‚men halka bildirdi. Allah’tan başka şeylere tapmanın bĂ‚tıl (gecersiz) olduğunu cok acık bir şekilde anlattı. Şirke (Allah’a ortak koşma) yol acacak kapıların hepsini kapattı. Cocukluğundan olumune kadar hak din uzere olduğundan ve insanlara hak dîni bildirdiğinden dolayı, onun milletine işĂ‚ret icin Kur’Ă‚n-ı kerîmde “Hanîfen” (hak din uzere bulunanlar) diye zikredilmiştir. Hazret-i İbrahim’in husûsiyetleri Kur’Ă‚n-ı kerîm de Nahl sûresi 120, 121, 122. Ă‚yetlerde bildirilmektedir. MisĂ‚firperverliği ve comertliği dillerde dolaşırdı. MisĂ‚fir olmayınca yemek yemez, bir misĂ‚fir bulmak icin uzaklara giderdi. Bu vasfından dolayı ona Ebû’d-Duyûf (misafirler babası) adı verilmişti. Kıblesi KĂ‚be idi. Namaza durduğu zaman kalbinin coşması, hışırtısı cok uzaklardan duyulurdu.

İbrahim Aleyhisselamın Mucizeleri
1. İbrahim aleyhisselamın mubĂ‚rek vucûduna ateş tesir etmedi. Nemrûd onu ateşe attığında Allahu teĂ‚lĂ‚;
Ey ateş! İbrahim uzerine serin ve selĂ‚met ol!” buyurunca ateş onu yakmadı.

2. Cansız olan, parca parca edilmiş ve parcaları ayrı ayrı yerlere konmuş olan kuşlar (dort kuş), İbrahim aleyhisselamın cağırması uzerine yeniden dirilmişlerdir.

3. İbrahim aleyhisselamın mucizesi ile taşlar komur gibi yanmıştır. RivĂ‚yete gore İbrahim aleyhisselam Şam tarafına hicret ettiğinde cayırlık, cimenlik bir yerde konaklamıştı. Orada yakacak hicbir şey bulamayan, buldukları az bir şeyle ihtiyaclarını karşılayamayan ahĂ‚li, durumlarınıİbrahim aleyhisselama anlattı. İbrahim aleyhisselam taşları toplattı ve komur gibi yaktı. Bu mucizeyi goren pekcok kimse îmĂ‚n etti.

4. BĂ‚zan yırtıcı ve yabĂ‚nî hayvanlar İbrahim aleyhisselamla berĂ‚ber giderler ve dile gelerek gĂ‚yet acık bir şekilde onunla konuşurlardı. Bir defĂ‚sında, hanımı hazret-i Hacer ve oğlu İsmail’le goruşmek ve onları ziyĂ‚ret etmek icin Mekke’ye gitmişti. Şam’a geri donuşunde bircok yabĂ‚nî hayvan, İbrahim aleyhisselam ile berĂ‚ber yuruyup, onunla acıkca konuştular.

5. İbrahim aleyhisselam duvarların ve dağların arkasını da gorurdu. Bu mucizesi Mısır’a gittiğinde zevcesi hazret-i SĂ‚re’ye musallat olmak isteyen zamĂ‚nın kralı Firavun, hazret-i SĂ‚re’yi sarayına alınca, İbrahim aleyhisselam dışardan iceriyi seyretmiştir. Sarayın duvarları ona cam gibi olmuş ve gozunden perde kaldırılmıştır. Boylece hazret-i SĂ‚re’ye el uzatmaya kalkışan Firavun’un ellerinin kuruyup, ayaklarının tutmayarak yere yıkıldığına şĂ‚hid olmuştur.

6. İbrahim aleyhisselamın bastığı taşın uzerinden ağac bitip yeşermiştir. Bu istek dîne dĂ‚vet ettiği bir beldenin ahĂ‚lisinden gelmiş, duası uzerine mucizeyi gostermiştir.

7. İbrahim aleyhisselamın oturduğu yerden guzel kokular yayılırdı. Ayrılsa bile, senelerce guzel kokusu oradan cıkmazdı. Hazret-i İsmail de babasının evine gelip gittiğini, onun kokusundan anlamıştı.

İbrahim aleyhisselamın dîni: İbrahim aleyhisselamın dîni, Hanîf dînidir. Yanlış ve sapık olan şeye hic dalmadan doğruya yonelen mĂ‚nĂ‚sınadır. İbrahim aleyhisselam, KeldĂ‚nî kavminin taptığı putlara aslĂ‚ tapmayıp, onları aşağılayıp, Allahu teĂ‚lĂ‚ya ibĂ‚det ettiği icin, Hanîf denilmiştir. Ayrıca, kendisinde eğrilik bulunmayan dosdoğru olan din mĂ‚nĂ‚sında da Hanîf dîni denilmiştir. Peygamber efendimize peygamberlik bildirilmeden onceki Arablardan bircok kimse Hanîf dînine mensuptu.

İbrahim aleyhisselama bildirilen Hanîf dîninin esaslarından bĂ‚zıları şunlardır: Kimse kimsenin gunĂ‚hını yuklenmez. Kimse başkasının gunĂ‚hından sorumlu olmaz. İnsanlar Ă‚hirette ancak ihlĂ‚sla işlediği sĂ‚lih amellerinin ve niyetlerinin faydasını gorurler. Her insanın hayır ve şerden ibĂ‚ret olan ameli kıyĂ‚met gununde mizĂ‚nında gorulecektir. İnsana calışmasının karşılığı tam olarak verilecektir.
http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=3771

__________________