Peygamber efendimizin ( aleyhisselĂ‚m ) muezzini. EshĂ‚b-ı kiramın meşhûrlarından ve ilk musluman olanlardandır. İsmi, BilĂ‚l bin Rebah Habeşî, kunyesi Ebû Abdullah’tır. Habeşistanlı bir aileye mensûb olup, babasının ismi Rebah, annesinin ismi HamĂ‚me’dir. Mekke-i Mukerreme’de Beni Cumha kabilesine intisap etmişlerdir. BilĂ‚l-i Habeşî (m. 581) senesinde Mekke-i Mukerreme’de doğdu. 20 (m. 641)’de Şam’da vefĂ‚t etti. Kabri Şam’da, Babussagîr’dedir.
BilĂ‚l-i Habeşî ilk îmĂ‚n edenlerden olup, muşriklere karşı musluman olduğunu acıkca bildiren yedi SahĂ‚bîden biridir. Musluman olmadan once Mekke-i Mukerreme’de muşriklerin ileri gelenlerinden Umeyye bin Halefin kolesi idi. O zaman her yerde olduğu gibi Arabistan’da da korkunc bir cehĂ‚let devri yaşanıyordu. İcki, kumar, zinĂ‚, hırsızlık, zayıfları ezmek gibi zulum ve ahlĂ‚ksızlık namına ne varsa işleniyordu. Zorbalık, guclulerin zayıflara karşı başvurduğu bir tahakkum vasıtası olmuştu. Guclulerin kole olarak kullandıkları nice zayıf ve garip kimselerden biri de BilĂ‚l-i Habeşî hazretleri idi. Annesi de kole yapılmıştı. BilĂ‚l-i Habeşî’nin diğer kolelerden cok farklı bir hĂ‚li vardı. Son derece mert ve durust idi. Kolesi olduğu Umeyye bin Halefin mallarını satmak uzere onun temsilcisi olarak kervanlara katılır, bol kazanc getirirdi. Diğer bir vasfı da sesinin cok guzel olmasıydı. Sahibi Umeyye bin Halef, Onu sesinin şaşırtacak derecede guzel olması sebebiyle duğun ve şenliklerde bulundururdu. Bundan dolayı şenlik ve şolenlerde aranan kimse olmuştu. TicĂ‚ret icin uzun yollar kat ederken yorgunluktan ve sıcaktan yuruyemez hĂ‚le gelen kervan onun nĂ‚meleri ile canlanır, develer onun sesini işitince coşup catlarcasına yol alırdı. Umeyye bin Halef butun bu vasıflarıyla BilĂ‚l-i Habeşî’ye diğer kolelerden farklı muĂ‚mele yapardı.
BilĂ‚l-i Habeşî yine bir kervanla Umeyye bin Halefin mallarını satmak uzere Şam’a gitmişti. Bu kervanda Hazreti Ebû Bekir de vardı. Bu ticĂ‚ret seferi, Hazreti Ebû Bekir ile BilĂ‚l-i Habeşî arasında dostluk kurulmasına sebep oldu. Bu sırada Mekkelilerin tek gecim vasıtası ticĂ‚ret idi. Diğer taraftan cahiliyye devrini yaşamakta olan Araplar vahşette ve zulumde o dereceye varmıştı ki, kucuk kız cocuklarını diri diri toprağa gomuyorlar ve en ufak bir vicdan azĂ‚bı cekmiyorlardı. Bir cok batıl inanclarının yanında kız cocuklarına sahib olmayı da bir yuz karası sayıyorlardı. İnsanların boylesine bunaldığı, caresiz kaldığı bu sıralarda artık İslĂ‚m guneşinin doğmasına ve Ă‚lemi aydınlatmasına cok az bir zaman, hatta sayılı gunler kalmıştı. Bunun ilk işĂ‚retlerinden biri de Hazreti Ebû Bekir’in Hazreti BilĂ‚l-i Habeşî ile ticĂ‚rete cıkışlarında belirmişti.
Hazreti Ebû Bekir, Şam’da bulunduğu sırada bir ruya gormuştu. Bu ruyasını tĂ‚bir ettirmek uzere bir rahibe gitti. Giderken yanında BilĂ‚l-i Habeşî’yi de goturmuştu. Rahibin yanına vardıklarında Hazreti Ebû Bekir ruyasını anlattı. Rahib Hazreti Ebû Bekir’e senin ruyan sadık bir ruyadır. Bir peygamber gonderilecek sen onun hayatında yardımcısı, vefĂ‚tından sonra da halifesi olacaksın dedi. BilĂ‚l-i Habeşî, rahibin sozlerini ibret ve hayretle dinledikten sonra, putlar mı gonderecek dedi. Rahib hayır, semĂ‚vĂ‚tı, arzı ve her şeyi yaratan Allah gonderecektir. O peygamber, eşi ve benzeri olmayan Allaha ibadet etmeyi ve putların kırılmasını emredecek dedi. BilĂ‚l-i Habeşî derin derin duşundukten sonra putların kırılacağı gun diye mırıldandı. Rahib evet onların hepsini kıracak dedi. Bu kervan Şam’dan Mekke-i Mukerremeye donduğunde artık İslĂ‚mın nûru Ă‚lemi aydınlatmıştı. İnsanlar birer ikişer musluman oluyordu.
BilĂ‚l-i Habeşî bir gece yarısından sonra kaldığı evin kapısının yavaş yavaş calındığını ve BilĂ‚l! BilĂ‚l’ diye fısıldayan bir ses duydu. Gecenin bu saatinde nedir bu ses diye doğruldu. Yine BilĂ‚l! BilĂ‚l! diye fısıldayan sesi işitti. Karanlıkta urpererek sesin geldiği yere yaklaştı. Kimsin? dedi. Ben Ebû Bekir deyince, bu saatte ne istiyorsun? Ne soyleyeceksen sabah soyleyemez miydin dedi. Hazreti Ebû Bekir hayır ya BilĂ‚l! Soyleyeceğimi, sahibinin yanında sana acamam, dedi. BilĂ‚l-i Habeşî nedir oyleyse o haber? dedi. Bu ummetin Peygamberi (sallallahu aleyhi ve sellem) geldi. BilĂ‚l-i Habeşî bu ummetin Peygamberi mi? diye tekrar edince evet YĂ‚ BilĂ‚l dedi kimdir o? deyince Hazreti Ebû Bekir, Muhammed bin Abdullah’dır dedi. BilĂ‚l-i Habeşî nasıl bildin dedi. Hazreti Ebû Bekir o peygamber olduğunu soyluyor ve gizlice insanları Allahu teĂ‚lĂ‚ya imĂ‚n etmeye cağırıyor. Ben kendisine YĂ‚ Ebel KĂ‚sım bir haber duydum, dedim. Ne duydun dedi. Ben de, insanları Allahu teĂ‚lĂ‚ya îmĂ‚n etmeye davet ettiğini ve Onun Resûlu olduğunu soylediğini duydum deyince Evet YĂ‚ EbĂ‚ Bekir! Rabbim beni, insanlara mujdeleyici ve korkutucu olarak, Hazreti İbrĂ‚hîm’i gonderdiği gibi beni de butun insanlara peygamber olarak gonderdi, dedi. Ben de, sen yuksek bir ahlĂ‚ka sahipsin yalan soylemezsin dedim. Elini uzattı ben de elini tuttum ona tabi olup, musluman oldum. BilĂ‚l-i Habeşî hemen mi kabûl ettin? Yoksa bundan bir menfaat mi bekliyor? dedi. Hazreti Ebû Bekir, hayır YĂ‚ BilĂ‚l onun mala mulke ihtiyĂ‚cı yok. O, Hatice’nin ( radıyallahu anha ) ticĂ‚ret kervanını yonetiyor ve kazancı yerinde dedi. BilĂ‚l-i Habeşî O, neye davet ediyor deyince Hazreti Ebû Bekir O, her şeyin yaratıcısı olan Allaha ibadet etmeye davet ediyor. Onun davet ettiği dinde ustunluk ancak imĂ‚n ve kulluk iledir dedi. BilĂ‚l-i Habeşî başını eğip, bir muddet sessizce bekledi. Sonra da Hazreti Ebû Bekir’in bildirdiği gibi kelime-yi şehĂ‚det getirerek musluman oldu.
BilĂ‚l-i Habeşî musluman olduktan sonra hayatında bambaşka bir safha başladı. Artık o hak ile batıl arasında vukû’ bulmak uzere olan cetin bir mucadelenin azîmli bir kahramanı, yalnız bir mucĂ‚hidi olmuştu. BilĂ‚l-i Habeşî’nin sahibi Umeyye bin Halef onun musluman olduğunu oğrenir oğrenmez buyuk bir dehşete kapılıp, ne yapacağını şaşırmıştı. Onu dininden dondurmek icin en ağır işkenceleri yapmaya başladı. Yoruluncaya kadar doverdi. Oğle vaktinde Arabistanın yakıcı sıcağı altında elbiselerini soyup bazen yuzustu, bazen sırtustu sıcak kumlara yatırır, uzerine ağır taşlar kordu. BilĂ‚l-i Habeşî’nin vucudu sıcak kumlardan yanar, ağır taş altında nefesi kesilirdi. Gorenler onun bu acıklı halinden urperirdi. Fakat BilĂ‚l-i Habeşî butun ağır işkencelerin altında hep bir şey fısıldardı. (Ehadun! Ehadun!) Allah birdir, Allah birdir derdi. Butun bu işkencelerle hıncını alamayan Umeyye bin Halef onu boylece bîtĂ‚b, halsiz duşurdukten sonra da boynuna bir ip takıp, cocukların eline verirdi. Cocuklar Mekke sokaklarında dolaştırırdı. Muşrikler onunla alay ederlerdi. BilĂ‚l-i Habeşî garip ve kimsesiz olduğu icin diğer muşriklerden de işkence gorurdu. Ona ağır işkence yapanlardan biri de Ebû Cehil’dir. BilĂ‚l-i Habeşî onun ağır işkenceleri karşısında da Allah birdir, Allah birdir diyerek, dinindeki sebatını gosterirdi. Umeyye bin Halef yine bir gun BilĂ‚l-i Habeşî’ye işkence yapmak icin dışarı cıkarmıştı. Uzerindeki elbiselerini cıkarıp sadece bir don ile yakıcı sıcakta kızgın kumlar uzerine yatırıp, uzerine taşlar yığmıştı. Muşrikler toplanıp ağır işkenceler yapıyorlardı. Ya dininden donersin veya seni oldureceğiz diyorlardı. BilĂ‚l-i Habeşî bu tahammulu zor işkenceler altında (Allah birdir, Allah birdir) diyordu. Bu sırada Sevgili Peygamberimiz ( aleyhisselĂ‚m ) oradan geciyordu. BilĂ‚l-i Habeşî’nin halini gorerek uzuldu. “Allahu teĂ‚lĂ‚nın ismini soylemek seni kurtarır” buyurdu. Evine dondukten biraz sonra da Hazreti Ebû Bekir yanına geldi. Peygamberimiz ( aleyhisselĂ‚m ) BilĂ‚l-i Habeşî’nin cektiği işkenceyi Hazreti Ebû Bekir’e soyleyip “Cok uzuldum” buyurdu. Hazreti Ebû Bekir hemen BilĂ‚li Habeşî’ye işkence yapılan yere gitti. Muşriklere (BilĂ‚l’e boyle yapmakla elinize ne gecer? Bunu bana satınız) dedi. Dunya dolusu altın versen satmayız. Fakat, senin kolen Âmir ile değişiriz dediler. Hazreti Ebû Bekir’in kolesi Âmir onun ticĂ‚ret işlerini yapardı. Cok para kazanırdı. Yanında şahsî malından başka, onbin altını vardı. Hazreti Ebû Bekir’in onemli bir yardımcısı olup, her işini yuruturdu. Fakat, kĂ‚fir idi. İmĂ‚n etmiyordu. Hazreti Ebû Bekir Âmiri butun malı ve paraları ile BilĂ‚l icin size verdim, buyurdu. Umeyye bin Halef ve diğer muşrikler cok sevinip, Ebû Bekir’i aldattık dediler. Hazreti Ebû Bekir hemen BilĂ‚l-i Habeşî’nin uzerine koydukları ağır taşları uzerinden alıp ayağa kaldırdı. BilĂ‚l-i Habeşî ağır işkenceler sebebiyle cok halsizleşmişti. Elinden tutup doğruca Sevgili Peygamberimizin ( aleyhisselĂ‚m ) huzûruna getirdi. (YĂ‚ Resûlallah! BilĂ‚li bugun Allah rızası icin Ă‚zĂ‚d ettim) dedi. Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) cok sevindi. Hazreti Ebû Bekir’e cok duĂ‚ buyurdu. O sırada CebrĂ‚il aleyhisselĂ‚m gelip, (Velleyl) sûresinin onyedinci Ă‚yetini getirdi. O sırada nĂ‚zil olan bu Ă‚yet-i kerîmede Allahu teĂ‚lĂ‚ Hazreti Ebû Bekir’in Cehennemden uzak olduğunu mujdeledi.
BilĂ‚l-i Habeşî Ă‚zad edildikten sonra, hicrete kadar Peygamberimizin yanından ayrılmadı. Medine-i Munevvere’ye hicret edince bir muddet Sa’d bin Haysumenin evinde misĂ‚fir oldu. Mekke’den Medine’ye hicret eden EshĂ‚b-ı kiram ile (muhacirler) Medine’de bulunan EshĂ‚b-ı kiram (ensĂ‚r) arasında kardeşlik kurulmuştu. Mallarını, servetlerini paylaşmak ve her husûsta yardımlaşmak uzere kurulan İslĂ‚m kardeşliğinde Peygamberimiz ( aleyhisselĂ‚m ) BilĂ‚l-i Habeşî’yi de ensĂ‚rdan Ebû Ruveyha Abdullah bin AbdurrahmĂ‚n ile kardeş yaptı. Bu kardeşlik omurleri boyunca buyuk bir fedĂ‚kĂ‚rlık ve sadakatle devam etmiştir. BilĂ‚l-i Habeşî’nin evlenmesi de hicretten sonra olmuştur.
Hicretten sonra da İslĂ‚miyet yeni hĂ‚diselerle her gun biraz daha yayılıyor, kufur karanlıkları gunden gune siliniyordu. BilĂ‚l-i Habeşî de diğer muslumanlar gibi muhim hizmetler yapıyordu. En muhim hizmetlerinden biri Peygamber efendimize ( aleyhisselĂ‚m ) muezzinlik yapması olmuştur. Resûlullah’dan ayrılmaz, yolculuklarda da bu hizmeti yapardı. Peygamberimiz ( aleyhisselĂ‚m ) icin lĂ‚zım olan şeyleri dışarıdan alıp getirirdi. Gerektiğinde bu işleri gormek icin borc alır sonra da oderdi. HĂ‚ne-i se’Ă‚detin işlerini gorur, ihtiyĂ‚clarını giderirdi.
Medine-i Munevvereye hicret yapıldıktan bir muddet sonra Mescid-i Nebî yapıldı. Peygamberimiz ( aleyhisselĂ‚m ) EshĂ‚b-ı kirama beş vakit namazı cemaatle bu mescidde kıldırıyordu. Namaz vakti gelince “Es-salĂ‚tu cĂ‚mi’a” denilerek namaz vaktinin girdiği bildiriliyordu. Daha sonra Peygamberimiz ( aleyhisselĂ‚m ) EshĂ‚b-ı kiramla istişĂ‚re edip, namaz vaktinin bildirilmesi icin bir alĂ‚met tesbitini arzu buyurdu. Bir kısmı can, bir kısmı boru calalım, bir kısmı da ateş yakıp yukarı kaldıralım, dedi. Peygamberimiz canın Hıristiyanlara, borunun Yahudilere, ateşin Mecûsîlere mahsûs olduğunu soyleyerek bunları kabûl etmedi. Abdullah bin Zeyd bin Sa’lebe ve hazret-i Omer ru’yĂ‚da ezan okumasını gorup soylediler. Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) bunu beğenip, namaz vakitlerinde ezan okunmasını emr buyurdu. BilĂ‚l-i Habeşî’yi cağırdı. Ezanın ona oğretilmesi ve onun okumasını emretti. BilĂ‚l-i Habeşî yuksek bir yere cıkıp, beş vakit namaz icin ezan okumaya başladı. Ve boylece ezan okumak sunnet oldu. İslĂ‚mda ilk ezan okuyan O’dur. BilĂ‚l-i Habeşî bir gun sabah namazı vaktinde, Peygamberimizin ( aleyhisselĂ‚m ) kapısı onunde (Es-salĂ‚tu hayrun minennevm) diye iki defa seslenmişti. Bunu Peygamber efendimiz ( aleyhisselĂ‚m ) beğendi. “BilĂ‚l, bu ne guzel soz! Sabah ezanını okurken bunu da soyle” buyurdu.
Hazreti BilĂ‚l-i Habeşî’nin sesi gur cok guzel ve pek tesirliydi. O, ezan okumaya başlayınca, herkes buyuk bir aşk ve vecd icinde dinler kendinden gecerdi. Ezan okurken herkesi ağlatırdı. Peygamberimizin ( aleyhisselĂ‚m ) vefĂ‚tına kadar muezzinlik, yapmıştır. BilĂ‚l-i Habeşî Medine’de bulunmadığı zaman Ebû Mahzûre ( radıyallahu anh ), O da bulunmazsa Abdullah bin Ummî Mektûm ( radıyallahu anh ) muezzinlik yapardı. BilĂ‚l-i Habeşî’nin muezzinlikten başka bir vazîfesi daha vardı. O da bayram namazlarında “Anaze” denilen mızrağı taşırdı. Bu asayı Peygamberimiz ( aleyhisselĂ‚m ) namaza veya duĂ‚ya durunca onune dikerdi.
BilĂ‚l-i Habeşî Peygamberimizin ( aleyhisselĂ‚m ) yaptığı butun savaşlara katılıp cihad etmiştir. Bedir savaşında, daha once kendisine musluman olduğu icin işkence yapan Umeyye bin Halefin uzerine hucum etmiş onun oldurulmesini sağlamıştır. Diğer savaşlarda da Peygamberimizin yanında bulunmuştur. Mekke’nin feth edildiği gunde Peygamberimiz ( aleyhisselĂ‚m ) has muezzini BilĂ‚l-i Habeşî’yi yanında bulundurmuştur. Mekke-i Mukerreme feth edilip, KĂ‚’be putlardan temizlenince Peygamberimiz ( aleyhisselĂ‚m ) BilĂ‚l-i Habeşî’ye, KĂ‚’be’de ilk ezanı okutturdu. Onun tatlı ve gur sesiyle tevhîd sedaları dalga dalga Mekke semĂ‚larında yayıldı. Bunu işiten EshĂ‚b-ı kiram artık kufrun ortadan kaldırıldığını, hakkın gelip bĂ‚tılın silindiğini gorerek sevinc gozyaşları doktuler.
Peygamberimizin vefĂ‚tından sonra BilĂ‚l-i Habeşî ayrılık acısına tahammul edemez olmuş, artık bir daha ezan okumamıştır. Resûlullah’a ( aleyhisselĂ‚m ) olan muhabbetiyle her gun yanıp, tutuyor gozyaşı dokuyordu. Sonra da Medine’de kalmaya tahammul edemediği icin Şam’a gitmeye karar verdi. Hazreti Ebû Bekir kalmasını arzu edince (YĂ‚ EbĂ‚ Bekir sen beni Ă‚zad etmemiş miydin, eğer kendin icin Ă‚zad etmişsen kalayım, Allah icin Ă‚zad etmişsen musaade et gideyim) dedi. Hazreti Ebû Bekir (istediğin yere gidebilirsin) diyerek musĂ‚ade etti. Boylece Şam’a gidip orada yerleşti. Hazreti Ebû Bekir devrinde orada yapılan savaşlara katılıp cihad etti. Hazreti Ebû Bekir’in vefĂ‚tından sonra da Şam’da kalıp, Hazreti Omer’in Şam taraflarında yaptığı savaşlara katıldı. Hicretin onaltıncı senesinde Hazreti Omer ordusuyla Şam’a gelmişti. BilĂ‚l-i Habeşî de orduya katılıp Kudus’e gitmişti. Burada Hazreti Omer, Peygamberimizin vefĂ‚tından beri ezan okumayan BilĂ‚l-i Habeşî’ye ezan okumasını rica etmişti. Hazreti Omer’in ısrarına dayanamayıp ezan okumaya başlamıştı. O ezan okumaya başlar başlamaz. Hazreti Omer ve orada bulunan EshĂ‚b-ı kiram, Peygamberimizin ( aleyhisselĂ‚m ) zamanını hatırladılar. Hepsi kendinden gecmiş gozyaşı dokup ağlamışlardır.
BilĂ‚l-i Habeşî Şam’da bir muddet kaldıktan sonra bir gece ruyasında Peygamber efendimizi ( aleyhisselĂ‚m ) gormuştu. Peygamberimiz “Beni ziyĂ‚ret etmeyecek misin YĂ‚ BilĂ‚l” buyurmuştur. Bunun uzerine hemen Medine yoluna duştu. Medine-i munevvere’ye; gelince doğruca Peygamberimizin kabr-i şerîfine gidip, Ravda-i mutahharaya yuzunu, gozunu surerek ziyĂ‚ret etti. Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) ile gecirdiği gunleri hatırlayıp, hasret ve muhabbet gozyaşları dokerek uzun muddet ağladı. Bu sırada Peygamber efendimizin torunları Hazreti Hasan ve Hazreti Huseyin onu gorup boynuna sarılmışlardı. BilĂ‚l-i Habeşî’nin Medine’ye bu gelişinde Hazreti Hasan ve Hazreti Huseyin bir ezan okuması icin cok ısrar etmişlerdi. BilĂ‚l-i Habeşî bu ısrara dayanamayarak bir gun sabah namazı vaktinde ezan okumaya başlamıştı. Peygamberimizin ( aleyhisselĂ‚m ) mescidinden BilĂ‚l-i Habeşî’nin sesiyle yukselen ezanı duyan EshĂ‚b-ı kiram yerlerinden fırlayıp, kadın, erkek, coluk, cocuk hep sokaklara dokulmuşlerdi. Hepsi Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) ile yaşadıkları se’Ă‚detli gunleri, BilĂ‚l-i Habeşî’nin okuduğu ezan sedalarıyla hatırlayıp ağlaşmışlardı. Fakat BilĂ‚l-i Habeşî ezanda (Eşhedu enne Muhammeden resûlullah) derken, Peygamber efendimizin ( aleyhisselĂ‚m ) mubĂ‚rek ismi gecince hungur hungur ağlamaya başladı. Ezanı tamamlamak icin kendini zorladı, gene gozyaşlarını tutamadı. Boylece ağlaya ağlaya ezanı bitirdi. O gun EshĂ‚b-ı kiram sanki Resûlullahın ( aleyhisselĂ‚m ) bulunduğu gunlerden bir gun yaşadı. Peygamberimize ( aleyhisselĂ‚m ) olan hasretleri ve derin muhabbetleriyle ağlaşarak, o gunleri yĂ‚d ettiler. Bu ezan BilĂ‚l-i Habeşî’nin okuduğu son ezan oldu. Birkac gun Medine’de kaldıktan sonra Şam’a dondu. Fakat yolda cok hastalanıp evine guclukle varabildi. Bu hastalıkla omrunun son gunlerini gecirdi ve vefĂ‚t etti.
VefĂ‚t edeceği sırada buyuk bir sevinc icinde (Oh ne tatlı artık Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) ve arkadaşları ile buluşacağım) demiştir.
O, imĂ‚nında gosterdiği sebat ile ve Resûlullahın ( aleyhisselĂ‚m ) hayatında yanından ayrılmayıp hizmet etmesiyle hep sevilip ve rahmetle yĂ‚d edilmektedir. Hazreti Ebû Bekir O’nu kolelikten Ă‚zad edince Hazreti Omer; (Seyyidimiz efendimiz Ebû Bekir, Seyyidimiz BilĂ‚li Ă‚zad etti) buyurmuştur. Peygamberimiz ( aleyhisselĂ‚m ) “BilĂ‚l ne iyi kimsedir. O muezzinlerin efendisidir.” ve “BilĂ‚l Habeşlilerden ilk muslumandır.”, “Ey BilĂ‚l, zengin olarak değil fakîr olarak ol” buyurdu.
BilĂ‚l-i Habeşî bir gun Mescid-i Nebîde iken buyuk bir neş’e ile coşuyor, yerinde duramıyordu. Hazreti Omer bu halini gorup ne yapıyorsun YĂ‚ BilĂ‚l, Mescidde boyle yapılır mı? dedi. Bu sırada Peygamberimiz de ( aleyhisselĂ‚m ) Mescidde oturuyordu. BilĂ‚l-i Habeşî Resûlullaha ( aleyhisselĂ‚m ) soralım YĂ‚ Omer, dedi. İkisi birlikte Peygamberimizin ( aleyhisselĂ‚m ) yanına varıp oturdular. Durumu arz ettikten sonra Peygamberimiz BilĂ‚l-i Habeşî’ye bu halinin sebebini sordu. BilĂ‚l-i Habeşî nasıl sevinip, neşelenmeyeyim YĂ‚ Resûlallah ( aleyhisselĂ‚m ) Allahu teĂ‚lĂ‚ bana hidĂ‚yet nasîb etti. Halbuki Kureyşin ileri gelenlerinden niceleri inadları sebebiyle bu hidĂ‚yetten ve ebedî se’Ă‚detten mahrûm kaldılar. Onlara da hidĂ‚yet nasîb olmadı, dedi. Bunun uzerine Peygamberimiz ona dokunulmamasını ve sevinip neşelenmesinde serbest olduğunu tasdîk buyurdu.
BilĂ‚l-i Habeşî Peygamber efendimize ( aleyhisselĂ‚m ) muezzin olduktan sonra, oyle guzel ezan okuyordu ki, işiten her insan dinliyordu. Bu durum musluman olmayanları kahrediyor, muslumanları ise cok sevindiriyordu. Medine’deki zengin Yahudilerden biri BilĂ‚l-i Habeşî ne zaman ezan okusa durup dinlerdi. Dinlememek icin kendini zorlar fakat kendini alamazdı. Dinledikce de kahrolurdu. Buna engel olmak icin careler arardı. Bir gun BilĂ‚l-i Habeşî’nin son derece maddî sıkıntı icinde olduğunu gorerek sana istediğin kadar borc vereyim dedi. BilĂ‚l-i Habeşî de kabûl etti. Yahudi borc parayı verirken de eğer bunu odeyemezsen seni borca karşılık kole olarak tutarım dedi. Aradan bir muddet gecmişti. BilĂ‚l-i Habeşî Yahudinin borcunu odemek icin ne kadar uğraştı ise de odeyecek parayı bir turlu temin edememişti. Bir gun Yahudi gelip eğer bir ay sonra borcunu odeyemezsen kolem olacaksın dedi. Yahudinin verdiği muddetin dolmasına cok az bir zaman kalmıştı. Yahudi borcunu odeyemediğini gorerek, onu kole yapacağım, deyip kendi kendine seviniyordu. BilĂ‚l-i Habeşî’yi de gordukce unutma odeyemezsen kolem olacaksın diyordu. Zamanın bitmesine dort gun kalmıştı ve Yahudi yine gelmişti. BilĂ‚l-i Habeşî caresizlik icinde Peygamberimize ( aleyhisselĂ‚m ) gidip, durumu arz etti. Peygamberimiz başını eğip, biraz duşundu ve bir şey buyurmadı. BilĂ‚l-i Habeşî bir muddet sonra kalkıp evine gitti. O gece uyuyamadı. Kolelik bana geri mi donecek, artık ezan okuyamayacak mıyım diye derin derin duşunuyordu. Bu duşuncelere daldığı sırada kapısı calındı. Heyecanla koşup, kapıyı actı. Gelen kimse, seni Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) cağırıyor dedi. Hemen toparlanıp, Resûlullah’ın huzûruna koştu. Yanına varınca edeble beklemeye başladı. Peygamberimiz ( aleyhisselĂ‚m ) “YĂ‚ BilĂ‚l ticĂ‚retten donen bir kervan var, kervana git onların arasında uzerindeki yukleriyle birlikte bana hediye edilmiş olan uc deve var, onları al senin olsun. Borcunu ode!” buyurdu. BilĂ‚l-i Habeşî hemen gidip onları teslim aldı. Yukleri indirdi. Develere yem verip, sabah ezanını okumak uzere mescide gitti. Yine o tatlı sesiyle ezanı okudu. Namazı kıldıktan sonra da dışarı cıkıp, bende borcu olan gelsin alsın diye bağırdı. Yahudi gelince o mallardan butun borcunu odedi. Yahudi şaşkın şaşkın donup gitti. O yine hoş sesiyle ezan okuyarak Medine semĂ‚larını cınlatmaya devam etti.
Hazreti BilĂ‚l-i Habeşî bizzat Peygamberimizden, ( aleyhisselĂ‚m ) işiterek hadîs-i şerîf rivĂ‚yet etmiştir. RivĂ‚yet ettiği bu hadîs-i şerîflerden 44 tanesi Sahih-i BuhĂ‚rî’de ve Sahih-i Muslim’de ve dort Sunen kitabında yer almıştır. EshĂ‚b-ı kiramdan Hazreti Ebû Bekir, Hazreti Omer, Hazreti Ali, Abdullah İbn-i Mes’ûd, İbn-i Amr, UsĂ‚me bin Zeyd, Ka’b bin Ucre, CĂ‚bir bin Abdullah, Bera bin Âzib (r.anhum) ve diğer eshĂ‚b, ayrıca tabiînin buyuk hadîs Ă‚limleri BilĂ‚l-i Habeşî’den hadîs-i şerîf rivĂ‚yet etmiştir.
Hazreti BilĂ‚l-i Habeşî’nin Peygamber efendimizden bizzat işiterek rivĂ‚yet ettiği hadîs-i şerîflerden bir kısmı şunlardır:
“Ezan ve gozumun nûru olan namaz ile bizi ferahlandır YĂ‚ BilĂ‚l”
“Cennette BilĂ‚li gordum. (O’na cennete ne ile girdin!) diye sordum. Sebebini bilemiyorum, ancak her abdest tazeledikce iki rekĂ‚t namaz kılardım diye cevap verdi”
“Gece kıyamına (ibadetine) devam edin; zira bu, sizden onceki sĂ‚lihlerin ibadetidir. Cunku, gece ibadeti, Allah’a yakınlık ve gunahlara keffaret olup, insanın bedenini hastalıklardan korur ve gunahlardan uzaklaştırır.”
__________________
ESHÂB-I KİRÂM BİLÂL-İ HABEŞÎ ( radıyallahu anh )
Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler0 Mesaj
●32 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eđitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler
- ESHÂB-I KİRÂM BİLÂL-İ HABEŞÎ ( radıyallahu anh )