EvliyĂ‚nın buyuklerinden. İsmi Cuneyd, babasının ismi Muhammed’dir. Kunyesi Ebu’l-KĂ‚sım’dır. Tasavvuf ehlinin cok tanınmışlarından olduğu icin Seyyid-ut-TĂ‚ife yĂ‚ni tasavvuf buyuklerinin seyyidi, efendisi diye meşhurdur. 822 (H.207)de NihĂ‚vend’de doğdu, 911 (H.298)de BağdĂ‚t’ta vefĂ‚t etti.
Hz. Şeyh ul Meşayih Cuneyd-i Bağdadi Kaddesallhu sırruhu ve ruhahul aziz, alem-i meşayihin şeyhi idi. Cumle halayık onu severdi. Sozleri tarikat icinde sohbettir. Ona Bağdad icinde 'Seyyid ut taife', 'Sultan ul Muhakkikin' derlerdi. Cok tasnifleri vardır. Cuneyd'i yedi yaşında iken dayısı Hacca goturdu, Harem icinde 400 pir, şukur hakkında konuştular. Sırrı Cuneyd'e:
"Ey oğul ! Sen de soyle." Cuneyd başını aşağı bırakarak tefekkure daldıktan sonra dedi ki: "Şukur oldur ki, Cenab-ı Hakkın verdiği nimetle Ona asi olmayasın. Ve O'nun nimetini masiyete sermaye eylemeyesin. " Cuneyd bu cevabı verince 400 pir bir ağızdan dua ettiler. Sırrı da Cuneyd'e dua kıldı ve "Ey oğul! Bu sozu nerde buldun?"
"Ya seyyidi ! Senin sohbetinde buldum" diye cevap verdi.Birgun bir ulu, Sırrı Sakati'den sordu:
"Hic murid şeyhinden yekrek olur mu?"
"Beli olur. Cuneyd benim muridimdir, illa onun muamelesi benden artık."
Hazreti Sehl-i Tusteri Cuneyd hazretine kutbu asır derdi.
Kucuk yaşta ilim tahsiline başlayan Cuneyd-i BağdĂ‚dî, SufyĂ‚n-ı Sevrî’nin mezhebinde yetişti. Tasavvuf ilmini dayısı Sırrî-i SekĂ‚tî’den oğrendi. Fıkıh, tefsir, hadis gibi ilimleri İmĂ‚m-ı ŞĂ‚fiî’nin talebesi Ebû Sevr’den oğrendi. Ayrıca HĂ‚ris-i MuhĂ‚sibî, Muhammed KassĂ‚b ve başka zĂ‚tların da sohbetinde bulundu. Hocası, aynı zamanda dayısı olan Sırrî-i SekĂ‚tî ile hacca gitti. Mescid-i HarĂ‚m’da dort yuz kadar Ă‚lim zĂ‚t şukur hakkında konuşuyordu. Herbiri şukru tĂ‚rif ve îzĂ‚h ettiler. Hocası Sırrî-i SekĂ‚tî ona; “Şukur hakkında bir îzĂ‚h da sen yap.” dedi. Bunun uzerine Cuneyd-i BağdĂ‚dî; “Şukur, Allahu teĂ‚lĂ‚nın ihsĂ‚n ettiği nîmet ile O’na isyĂ‚n etmemek, O’na isyĂ‚n icin ihsĂ‚n ettiği nîmeti kullanmamaktır.” buyurdu. Orada bulunanların hepsi bu cevĂ‚ba sevinip; “Seni tebrik ederiz. Maksadı en guzel şekilde ifĂ‚de ettin.” dediler.

İlim ve mĂ‚rifette yuksek dereceye yukselmiş olan Cuneyd-i BağdĂ‚dî, Resûlullah efendimizin mĂ‚nevî işĂ‚retiyle ilim oğretmeye başladı. Cuneyd-i BağdĂ‚dî, bu husûsu şoyle anlattı:

Hocam Sırrî-i SekĂ‚tî dĂ‚imĂ‚ bana; “İlim meclisi kur, insanlara ilim oğret, nasîhat et.” derdi. Ben ise kendimi bu işe lĂ‚yık gormezdim. Bir CumĂ‚ gecesi Resûlullah efendimizi ruyĂ‚da gordum, bana; “İnsanlara anlat.” buyurdu. Uyandım, sabah erken hocamın kapısına varıp caldım. Acınca; “Peygamberimiz soylemeden bana inanmadın.” dedi. O sabah ilim meclisi kurup insanlara anlatmaya başladım.

Ders vermeye başlayınca, şohreti git gide yayıldı. Hıristiyan bir genc bir gun ilim meclisinin kenarına gelip durdu. Fakat uzerinde Hıristiyan elbisesi yoktu. Cuneyd’e hitĂ‚ben; “Efendim Resûlullah’ın (aleyhisselĂ‚m); “Mu’minin firĂ‚setinden korkunuz. Cunku o, Allahu teĂ‚lĂ‚nın nûru ile bakar” buyurmalarının hikmeti nedir?” diye sorunca; “Belindeki zunnĂ‚rı (Hıristiyanlara Ă‚it alĂ‚meti) cıkar ve Musluman ol, Musluman olmak zamĂ‚nı geldi.” cevĂ‚bını verdi. Bu cevap uzerine onun buyukluğunu anlayan genc, hemen belindeki zunnĂ‚rı cıkarıp attı ve Musluman oldu.

Din ve fen ilimlerinde cok yuksek, zamĂ‚nının buyuğu olan Cuneyd-i BağdĂ‚dî, binlerce talebe yetiştirdi. Talebeleri arasından pekcok velî cıktı. Yaya olarak otuz defĂ‚ hacca gitti. Cok kerĂ‚metleri goruldu. Bir defĂ‚sında Cuneyd-i BağdĂ‚dî’nin gozleri ağrıdı. Doktor cağırdılar. Gelen Hıristiyan doktor muĂ‚yene edip gozlerine su değdirmemesini soyledi. Cuneyd-i BağdĂ‚dî; “Su değdirmeden nasıl abdest alırım?” deyince doktor; “Gozleriniz size lĂ‚zım ise su değdirmeyeceksiniz!” dedi. Cuneyd-i BağdĂ‚dî abdest alıp namaz kıldı ve namazdan sonra bir muddet uyudu. Uyandığında gozlerinde ağrı kalmamıştı. O anda bir ses duydu ki;“Sen bizim icin gozlerini fedĂ‚ etmen sebebiyle o ağrıyı senden giderdik.” diyordu. Bir zaman sonra Hıristiyan doktor tekrar gelip gordu ki Cuneyd-i BağdĂ‚dî’nin gozleri tamĂ‚men iyileşmiş. Hayret edip; “Nasıl yaptın da iyi oldu?” dedi Cuneyd-i BağdĂ‚dî olanları anlatınca, Hıristiyan doktor onun elini opup Musluman oldu ve dedi ki:“Esas ağrıyan goz sizin değil, benim gozlerimmiş!”

HayĂ‚tını ilim oğrenmek, oğretmek ve Allahu teĂ‚lĂ‚nın rızĂ‚sına kavuşmak icin sarf eden Cuneyd-i BağdĂ‚dî, vefĂ‚tına yakın mahzûn ve uzgun bir hĂ‚ldeydi. Talebeleri onun bu hĂ‚lini gorup; “Efendim bizim umidimiz, sizin şefĂ‚atiniz bereketiyle kurtulmaktır. Sizin ise uzuntulu ve ızdıraplı bir hĂ‚liniz var. Bu hĂ‚liniz yureğimizi parcalıyor!” dediler. Bunlara hitĂ‚ben; “Ey dostlarım! Ben yaptığım ibĂ‚det ve tĂ‚atımın ve sizlere hoca olmakla kazandıklarımın hepsinin bir kılla asılmış olduğunu ve ruzgĂ‚r esmesiyle bir tuy misĂ‚li sallandığını hissediyorum. Bu esen ruzgĂ‚rın red ruzgĂ‚rı mı yoksa kabul yeli mi olduğunu bilmiyorum!” buyurdu. Biraz sonra “Allah!” diyerek rûhunu teslim etti. 911 (H.298)’ de 91 yaşındayken vefĂ‚t eden Cuneyd-i BağdĂ‚dî, BağdĂ‚t’ta hocası ve dayısı Sırrî-i SekĂ‚tî’nin kabri yanına defnedildi. Kabri, sevenleri tarafından ziyĂ‚ret edilmektedir.

Son derece ihlĂ‚s sĂ‚hibi olan Cuneyd-i BağdĂ‚dî, butun guzel huyları kendinde toplamıştı. Otuz sene cemĂ‚atle namazda ilk tekbiri kacırmadı. Namazda kalbine dunyĂ‚ duşuncesi gelse, o namazı tekrar kılardı. DĂ‚imĂ‚ Allahu teĂ‚lĂ‚yı hatırlar her gun 400 rekat namaz kılardı. Otuz yıl yatsı namazından sonra hic uyumadan ibĂ‚detle meşgul oldu.

Nasîhatleri ve hikmetli sozleri pekcoktur. Buyurdu ki:

İnsanları Allahu teĂ‚lĂ‚nın sevgisine kavuşturacak yol, yalnız Muhammed aleyhisselĂ‚mın yoludur. Bundan başka olan dinler, inanclar, ruyĂ‚lar cıkmaz sokaktır. İnsanı saĂ‚dete kavuşturmazlar. Kur’Ă‚n-ı kerîmin emir ve yasaklarını oğrenmeyen ve hadîs-i şerîflere uymayan kimse, cĂ‚hil ve gĂ‚fildir. Buna uymamalıdır.

Musluman temiz toprağa benzer. Temiz toprağa her şey atılır, ezilip hakĂ‚ret gorur. LĂ‚kin ondan hep guzel, temiz, faydalı şeyler cıkar.

Bir kimsede hilm (yumuşaklık), alcak gonulluluk, comertlik ve guzel ahlĂ‚k bulunursa, bu dort haslet o kimsenin yuksek makamlara kavuşmasına sebeb olabilir. Bunlar, îmĂ‚nın kemĂ‚lidir.

İlim kendi haddini bilmektir.

Tasavvuf kalbi temizlemektir.



Hicaz'dan Bağdad'a donduler. Cuneyd dukkanda sırca satardı. Hergun dukkana perde asar, 400 rekat namaz kılardı. Bir zaman sonra dukkanı terk ederek halvete girdi. Kırk yıl ibadetle meşgul oldu. Tamam 30 yıl yatsı namazını kıldıktan sonra sabaha kadar ayak uzere durup, Allah Allah derdi. Kırk yıl yatsı abdestiyle sabah namazını kıldı. Birgun hatırından "işim tamam maksudum hasıl oldu mu?" Diye gecti. Derhal hafiften bir avaz işitti:
"Vakit oldu ki zunnar koyasın" Cuneyd bunu işitince feryadı goğe cıktı.
"Bari Huda ' Cuneyd'den ne gunah sadır oldu?" Yine bir nida işitti:
"Tamamlık istemek gunahından terbiye idesin"
Cuneyd derdle ah eyledi. Uc gun başını secdeye bırakarak uc gun uc gece kaldırmadı.

Cuneyd'in duşmanları ve halk ona dil uzattılar ve halifeye:
"Halkı hep kendine uydurdu" dediler. Halife:
"Onu huccetsiz def etmek yaramaz " dedi. Halifenin ucbin altına satın aldığı gayet guzel bir firavuşu (cariye) vardı. Onu koku ve muzeyyenatla suslediler.
"Cuneyd'in halvetine var, ona yuzunu goster ve 'Ya şeyh, hic kimsem yoktur ve malım coktur. Ben gonlumu dunyadan cektim. Senden dilerim ki beni hizmetkarlığa ve kardaşlığa kabul edersin. Senin sohbetinde taatla meşgul olayım. Hergiz bu gonlum dunya ehliyle karar tutmaz ' de dediler." Firavuş gitti. Halife onun ardınca bir de hadim gonderdi. Firavuş Cuneyde vardı, selam verdi. Oturdu. Yuzunu actı. Cuneyd nagah bir ihtiyar ol firavuşa tuş oldu. Filhal başını aşağı eyledi. Ol firavuş tamamıyle diyeceğini soyledi. Cuneyd nagah başını kaldırıp bir kere ah eyledi. Ol firavuşu ufurdu. Firavuş filhal duştu, can verdi. Halifenin canına od duştu. Yaya olarak Cuneyd'in yanına varıp ozurdiledi. Cuneyd:
"Sana emir'ul muminin derler, şefkatin umum Muslumanlara galip ve şamil olmak gerek. Benim 40 yıllık taatimi heder etmek istersin. Senin şefkatin bu resme midir? Yarın huzuru hak'da ne cevap vereceksin?"
Halife Cuneyd'in ayağına duştu. Hacaletle cok ozur diledi. Cuneyd'in mertebesi yuceldi. Bu kıssa alem icinde meşhur oldu.
Cuneyd:
"Biz tasavvufu, aclık, uykusuzluk, dunyadan kesilme ve sevdiklerimizden beri olmakla bulduk" demiştir.

Sozleri;
Herkim Allah kelamını sağ eline ve peygamber hadisini sol elinde tutar ve yolunda bu cerağ şulesiyle yururse, şuphe afetine ve bid'at karanlığına duşmez.

Ben oyle gunler gecirdim ki, yer gok ehli, bizim icin ağlaşırlardı. Sonra oyle oldum ki ben bunlar icin ağlarım. Şimdi de oyle oldum ki ben ne bunlardan haber bilirim. Ne de kendimden. Bin yıl diri olsam amelden bir zerre eksik etmeyem.
Otuz yıl, Cuneyd diliyle, Hak Teala hazretleri halka hitab buyurdu. Cuneyd orada değil, bundan halkın haberi yok idi.

"Otuz yıllık namazı kaza ettim. Namaz icinde gonlume dunya endişesi gelse o namazı kaza eyler, ahret ucmağı gelse kaza etmez, velakin secde-i sehv eylerdim."

Nakildir ki Cuneyd daim oruc tutardı. Yarenleri gelse onlara muvafakat icin orucu bozardı.
Nakildir: Hazreti Cuneyd kaddesallahu sırrahul aziz hırka giymez, alime ve danişment elbisesi giyerdi. Eğer bilsem murakka giymekle iş hazıl olur, demirden kaftan giyerdim. Lakin Hak Teala katında itibar hırkaya ve murakkaya değil, belki gonul şevkine ve gonul derdinedir derdi.
Sırrı Sakati cuneyd'e dedi ki:
"İki gozum cerağı ! Şimdiden sonra halka nasihat et." Cuneyd:
"Ey dayı ! Sen benim şeyhim ve murşidimsin. Huzurunuzda soz soylemeye teeddub ederim" cevabını verdi.
O gece Cuneyd Muhammed Mustafa (sav) Hazretlerini duşunde gordu. Buyurdu ki:
"Ya Cuneyd ! Sen benim ummetlerime nasihat vermeğe layıksın. Ben sana dustur verdim. Vaz eyle. " Cuneyd uyandı. Sırrı katına duşunu soylemeye vardı. Hazreti Sırrı onu gordu:
"Ey kızkardeşimin oğlu ! Sen benim sozumle vaaz eylemedin, bari Muhammed Mustafa sav in sozuyle vaaz eyle" dedi.
"Ey dayı ! Benim gorduğum duşu ne bildin."
"O gece ben de duşumde Hak Teala Hazretlerini gordum:
Ya Sırrı, kız kardeşinin oğlu Cuneyd senin sozunu ve meşayıhlar sozunu tutmadı, kullarıma nasihat vere. Pes, Muhammed Mustafa yı Cuneyd'in vaaz etmesini emretmeye vasıta kıldım dedi. " Bunun uzerine Cuneyd minbere cıktı.
40 kişiden az gelirse gine inerim dedi. Meşayıh ve ululardan kırk kişi hazır oldular. Hazreti Cuneyd mana deryasına daldı ve vaaza başladı. Kırk kişiden sekizi can verdi. Onların cenazesini goturduler. Yirmi kişi beyhud kaldı. Onlar da evini barkını terk edip, dağlara duştu.
Birgun Hazreti Cuneyd Cuma mescidinde vaaz ederken bir tersa (Hristiyan) oğlanı camiye girdi. Vaazı dinledi, kimsenin haberi olmadı. Tersa, Cuneyd'e dedi ki: "Ya şeyh, Hazreti resul "Sakının muminin ferasetinden kim ol, Allah nuruyla bakar". Bu hadisin manasını şerh ediver " dedi. Cuneyd fikre daldı, başını kaldırıp cevap verdi ki:
"Peygamberimiz sav. Hazretleri bu hadis onun icin buyurdu ki sen Musluman olasın ve zunnarını kesesin" dedi. Tersa bu feraseti gordu. Şehadet getirerek iman etti. Cemaat taaccubde kaldılar.
Cuneyd'in gozu ağrıdı. Tabibe gitti. Tabib: "Gozune su değdirme " dedi. Cuneyd:
"Abdesti ne yapalım?" Tabib:
"Eğer gozun sana gerekse ilac budur."
Tabib gitti. Cuneyd abdest alıp namazı kıldı ve uykuya vardı. Uyandığı zaman gordu ki gozu iyi olmuş. Hafiften avaz işitti:
"Cuneyd bizim icin gozunu terk eyledi. Eğer o bizi andığı vakit cumle tamulukları bizden dilese idi icabet alacaktı."
Tabib geldi, gordu ki Cuneyd'in gozu iyi olmuş:
"Neyledin?" diye sordu. O da olanı haber verdi.. Tabib Cuneyd'in elini tutup iman etti ve :
"Ya Cuneyd ! Bu ilac Halık'ındandır. Ağrıyan senin gozun değil, benim gozum imiş." Dedi.
Cuneyd bir gece muridiyle giderdi.. Bir it urudu. Cuneyt "Lebbeyk Lebbeyk" dedi. Murid eğitti:
"Ya şeyh bu ne haldir?" Cuneyd: "İtin uruduğunu Allah Teala kahrında gordum, avazını O'nun kudretinden işittim ve iti aradan cıkardım. Şuphesiz, Allah kahrında lebbeyk dedim."
Nakildir: Şibli bir gun "la havle…" dedi. Cuneyd: " Bu sozu gonul darlığından derler. Her kim gonul darlığından kurtuldu kazalarına razı oldu."
Nakildir: Birgun bir kişi, Cuma mescidine geldi. Nesne istedi. Cuneyd'in gonlunden gecti ki bu yiğit sağ kazanıp ta nicin yemez, boyle kendini hor eder? Vakta ki Cuneyd uyudu. Duşunde gordu ki, bir kişi ortulu bir tabak getirip Cuneyd'in onune koydu. Cuneyd ortuyu kaldırdı. Gordu ki mescide tevekkul eden dervişi pişirmişler:
"Bunu ye "denildi. Cuneyd;
"Murdardır ben yeyemem."
"Dun mescid icinde nasıl yedin, şimdi yemezsin?" Cuneyd :
Bildim ki gıybet eylemişim. Ol heybetten uyandım. Abdest alıp namaz kıldım. O dervişi gormek uzre taşra cıktım. Gordum ki, Dicle kenarında tere yumuşlar, oturmuş anda ufaklarını yer. Yanına vardım. Başını kaldırdı.
"Ya Cuneyd, mesciddeki endişeden tevbe eyledin mi?
"Eyledim"
"Var artık ol endişeyi eyleme" dedi. Ve Şura 25.ayeti okudu ve kayboldu. Cuneyd Hazretleri o kadar ağladı ki gozleri şişti.

Hazreti Cuneyd namazda o kadar dururdu ki ayakları şişer.
"Eğer benimle Allah arasında ateşten deniz olsa, Rabbıma olan iştiyakımdan, gecmek icin kendimi denize atardım" derdi.

Hazreti Ali bin Sehl Cuneyd Hazretlerine mektup yazdı: "Uyku gaflettir, muhib odur ki kendisini uykuya vermeye, yoksa maksudundan kalır." Hak Teala, Davud Aleyhisselama vahy eyledi ki:
"Gece yatıp, uyuyan kişi, beni seviyorum davasında yalan soyler". Cuneyd cevap yazdı:
"Bizim uyanıklığımız hak Teala yolunda muamelemizdir. Uykumuzda bizim elimizde değil Hak yedindedir. İhtiyarımız olmaksızın bize haktan gelen her nesne yekrek, uyku, dostların haktan atadır. Nitekim S.a.v. buyurur. Alimlerin uykusu, cahillerin ibadetinden yekrektir." Dedi.

Hz Cuneyd'in bir muridi vardı. Zengin idi. Mal atasından kalmıştı. Cumlesini Cuneyd yolunda sarf eyledi. Birgun:
"Ya şeyh ! Kalan bu evleri nideyim?" dedi.
"Var sat"
Parasını getir diye soylemedi. Murid satıp getirdi.
"Dicle ırmağına bırak, ta ki ululuğa eresin" dedi. Yiğit akcayı dicleye bıraktı, geri geldi. Cuneyd muridi katına koymadı. Ne vakit te gelse koymaz idi. Az zaman icinde mertebeye erdi. Ululardan oldu.
Bir yiğit Cuneyd'in meclisine geldi, tevbe eyledi. Nesi varsa dervişlere dağıttı. Bin altın alıkomuştu. Şeyh:
Onları Dicle ırmağına at, dedi. Yiğit altınları aldı. Birbir sayarak suya attı. Hazreti Şeyh geldi. Şeyh ona heybetle baktı ve haykırdı.
"Nicin hepsini birden bırakmadın da birer birer saydın" dedi. Bir zaman meclisine bırakmadı. Akıbet Şeyh Ebul Hasan Sevri ve Şibli yalvardılar, ondan sonra kabul eyledi.
Muridlerden biri:
"Ben kemal dercesine erdim" diye cıktı, halvette bir koşeye cekildi. Seher vakti uykuya daldı. Duşunde, hoş akar sular, bahceler ve taamlar gordu. Bunlardan kendisini yer ve icer gordu. Ucub ve gurur kendisine galebe caldığından gorduğu bu ruya şeytani idi. Halini muridlere soyledi. Muridler de Cuneyd hazretlerine arz ettiler. Cuneyd onun halvetine geldi. Gordu ki kibir ve gurur onun dimağına tesir eylemiş. Hakka layık hicbirşey yok. Cuneyd:
"Bu gece seni ucmağa gotureler. Varıcak uc kere la havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim! De dedi. Okudu. Hep gordukleri gitti. Bu kez kendisini mezbele ve necaset icinde buldu. Uykudan uyanıp hatasını anladı. Tevbe eyledi. Yine gelip Cuneyd hazretleriyle meşgul oldu. " Muride murşid gerek, yoksa şeytan gelir ona murşid olur.

Birgun bir muridden edebsizlik vucuda geldi. O murid hacetinden kactı. Bir mescit bucağına girdi. Cuneyd geldi. Kaşını catıp ona nazar eyledi. Cuneyd'in heybetinden murid duştu, başı yarıldı, kan revan oldu. Damlayan her katreden Allah yazılırdı. Cuneyd:
"Cilve ve Şive mi dersin, Allah'dan mı kacarsın?" Dedi. Muridi bu soze katlanamadı. Can verdi. Cuneyd onun namazını kılıp kendi eliyle defneyledi. Bir murid onu duşunde gordu. Sordu:
"Eğer beni şeyh kendi eliyle defneylemeseydi, halim nice olurdu."

Cuneyd'in bir muridi vardı, sonradan gelmişti. Hazreti şeyh onu pek sever, diğer muridler onu cekemezlerdi. Muritlerin bu hali Şeyh Hz. lerine malum oldu. Hizmetkarına yirmi kuş getirerek, her muridin eline birer tane verdi.
"Her biriniz bu kuşları kimse gormedik halvet bir mahalde boğazlayıp getirin," dedi.
Hepsi kuşları, varıp ıssız bir mahalde boğazlayıp getirdiler. Yalnız o murid boğazlamadan getirdi. Cuneyd:
"Nicin boğazlamadın?" diye sordu. "Sultanım, siz kuşları hic gormedik yerde boğazlayın demiştiniz, ben ıssız bir yer bulamadım, her yerde Hak Telayı hazır gordum. Cuneyd:
"Gordunuz mu? Nice feraseti vardır." Dedi. Cumle muridleri istiğfar eyleyip, onun farkını ikrar ettiler.

Şeyh Cuneyd hazretlerinin kelamlarındandır.
Futuvvet Şam'da fesahat Irak'ta, sıdk Horasan'dadır. Yol urucular coktur. Bu yolda başlıca uc tuzak kuruludur. Mekr, kahri lutuf tuzağı. Bunların nihayeti yoktur.
Kul ile Allah arasında uc deniz vardır. Onları gecmedikce Allah'a erilmez. Biri dunya : onun gemisi zuhddur. İkincisi halk: onun gemisi uzlet, ucuncusu iblis: onun gemisi duşmanlığını bilip ondan sakınmak, dorduncusu nefstir ki: onun gemisi dileğini vermemektir. Nefis kotuluğu buyurucu, hevaya uyucudur. Er oldur ki onu oldure.

Allah'dan gafil olmak cehennem odundan katıdır. Eğer sende nefsinden nesne kalmışsa, azatlığa ermeyesin.
Her kimin de ayeti ola, onun velayeti daim ola.
Her kim Allah'ı bildi, visal vaktine kadar şad olmadı.
Her kim dilerse dini, selamet uzere ola, teni asude ve gonlu inayetli ola. O halktan uzlet eylesin.
Akıl oldur ki yalnızlığı seve.
Herkimin ruyeti ibret olmazsa onun gormezliği gorurluğunden yekrektir.
Herkim Allah zikriyle meşgul olmaya, onun soylemezliği soylediğinden yekrektir. Her kulak kim, haksozunu işitmeye, muntazır olmaya, onun sağırlığı işittiğinden yekrektir. Her ten ki, Allah kulluğuna meşgul olmaya, onun olmekliği diriliğinden yekrektir.

Derviş oldur ki yer gibi ola, ustune supruntu dokeler, tahammul ede ve cumle iyilikleri onda gore.

Sofu oldur ki safi ola, Allah'dan başkasından kesilmekle ve nefsine dilediğini vermemekle. Ve dahi, gonlu Halil İbrahim A.s. ın gonlu gibi dunya dostluğundan salim ola, teslimiyeti İsmail As. ın teslimiyeti gibi ola, gussası hz. Davud a.s gussası gibi ola, sabrı Eyyub as. sabrı gibi, fakrı Hz. İsa as. fakrı gibi ola, şevki Hz. Muhammed Mustafa s.a.v şevki gibi ola.

Cuneyd Hz leri birgun muridleri arasında dururken sarı benizli bir yiğit Cuneyd'e baktı, tezcek geri gitti. Cuneyd onun ardınca bir murid gonderdi. "Sofilik nedir?" diye ona sor dedi. Murid ona yetişti sordu. Ol yiğit:
"Cuneyd'e var soyle. Bivasıf ol ki bivasıf olasın." . Cuneyd bu sozu işitince seğirtti, bulamadı.
"Biz onun kadrini bilemedik. O bir Huma kuşu imiş" dedi. Bir zaman hayrette kaldı.

Hazreti Cuneyd buyurur ki, arifin yetmiş makamı var. Birisi Hergiz bu cihan muradını dilemeye. Hak Tealanın sırrından soyleye, kendi hamuş ola; Hak ile onun arasında hicab olmaya.
Eğer bir sadık, bin yıl Hakka yuz tutsa da bir lahza Hak'tan iraz eylese, bir lahzadaki fevti, bin yıl ibadeti hasılatından artık ola.
Sadık oldur ki, doğru soyleye, kendisine ziyan gelecek yerde bile. Futuvvet oldur ki dervişlerden arlanmayasın, baylara muaraza eylemeyesin. Rıza oldur ki belayı ganimet bilesin.

Hz Cuneyd'e sordular:
"Adem sema işitince ihtiyarsız harekete gelir. Bu hal nedendir?"
"Hak Subhanehu ve Teala "Elestu" deminde adem oğluna hitab eyledi. Canlar o vakit hitabdan lezzet bulup sordu. Bu alem de dahi sema işitince ol zevk hasıl olur da şuphesiz biihtiyar hareket ederler."

Bir ulu Cuneyd'e tasavvuf nedir diye sordu. Şu cevabı aldı:
"Gonlunu pak eylemek, Hak muvafakatinden ve halktan ayrılmak, beşeriyet sıfatından kendini oldurmek, nefis dileklerinden ırak olmak, kesafette ruhani sıfata gelmek, Hak ilmiyle derecesi yuce olmak ve cumle ummete nasihat eylemek, vefayı beklemek, Peygamberimiz s.a.v. şeraitine mutabaat eylemektir."
Hak tealanın kudret ve azametini tefekkurden marifet artar, nimetlerini tefekkurden, muhabbet doğar, vaid ve azablarını tefekkurden havf doğar, murakaba da oldur ki daima uyanık durasın, gafil oturmayasın.
İhlas oldur ki Hak muamelesinden halkı cıkarmak.
Uzlet iki kısım. Birisi halktan, birisi de nefis dileğinden uzlettir.
Kulları Haktan men eden hicab uctur: Nefis, halk, dunyadır ki, bunlar avamındır. Havvasın hicabı da uctur : taatini, sevabını, kerametini gormek.
Nakildir hazreti Cuneyd'in vefatı yakın geldi. Halet-i Nez'a duştu, bana abdest aldırın dedi. Abdest aldırdılar, parmaklarını hilal etmediler.
"Tehlili yerine getirin dedi" Getirdiler, derhal secdeye duştu, ağladı. Bakara suresinden 70 ayet okudu. Birkez Allah deyip tesbih okumaya başladı. Beş parmağını yumdu. Besmelei şerifi okudu. Ve ol, ari pak mukaddes canını iki gozunu yumarak hakka ısmarladı. Gasl eden sonradan nakletmiştir.
"Gozunu acayım dedim, ne kadar cehd eyledimse acamadım bir avaz işittim ki: ' Hey ! elini Cuneyd'in gozlerinden cek. O gozlerini onun icin yumdu ki bizim didarımızı gormeyince acmaz.' "
Parmaklarını acamadılar. Yine avaz eşitti ki: "Kendisi parmaklarını acmayınca acılmaz"
Cism-i şerifini yudular. Cenazesini gotururlerken bir ak guvercin gelip cenazesinin yanına kondu. Tabut icine girip kayboldu.

Cuneyd Hazretini defn eylediler. Bir ulu anı duşunde gordu, sordu:
"Munkir ve nekre ne cevap verdin?"
"Ol kişi feriştah dergah-ı izzetten benim katıma geldiler. "Menrabbuke?" dediler, guldum.
"Benim canımı Rabbim yarattı. Elestu birabbikum hitabında Beli cevabını vermiştim. Şimdi siz tekrar sorarsanız. Sultan ol kişiye sormuş ola kul iken yine sorar mı? Bari size sultan sozuyle cevap vereyim" dedim. Ve Surei Şuara 78, 81 ayetlerini okudum. Bunları işittiler.
"Bu muhabbet eseri, mulkunden ayrılamayanındır," deyip gittiler.
Cenab-ı Hak:
"Ya Cuneyd ucmağa girer misin? " buyurdu.
"Sultanım, ben seni gucle buldum, beni karşına koy, hayran olayım durayım." Hak Teala:
"Ya Cuneyd ! Ben seninim sen benim, şimdiye değin sen benim dediğimi tutardın, şimdiden sonra ben de senin dediğini tutarım" buyurdu.

****
Cuneyd-i Bağdadi Hazretleri

Bağdat’ın genc hatibi
Cuneyd 7-8 yaşlarındadır. Bir gun babasını ağlarken gorur.
-Neler oluyor baba?
-Dayına (Sırriyi Sekati Hazretlerine) zekĂ‚t icin bir kac gumuş yolladım, almadı. Yoksa ben omrumu Allah adamlarının beğenmediği şeyleri kazanmak icin mi geciriyorum?
-Musaade edersen bir de ben deneyeyim.
-Alacağını zannetmem ama sen bilirsin.
Nurlu cocuk dayısına gider ve gumuşleri uzatır. Buyuk veli hem gulumser, hem elini ceker. “Hayır Cuneyd” der, “alamam”.
-Adl edip babama emreden ve ihsan edip seni serbest bırakan Allah (Celle Celaluh) icin al!
Sırriyi Sekati tutulur kalır. Şiir gibi bir cumle, icinde bin mĂ‚nĂ‚. Buyuk veli kucağını acar, “Hem gumuşleri kabul ettim” der, “hem de seni!”
Edipler parmak ısırır
Sırriyi Sekati Hazretleri bu cevheri cok sever. Cunku o, en girift meseleleri bile berrak bir şekilde ifade eder. Onu yanından ayırmaz olur hatta birlikte hacca giderler. Bir ara Hicaz Ă‚limlerinin oturduğu bir meclise katılırlar. Mevzu şukurdur. 400 Ă‚lim şukru en veciz şekilde tarife calışır. Tam dağılacaklardır ki iclerinden biri “Durun hele” der “kucukbeye sormadık” Cuneyd “Şukr Allah-u teĂ‚lĂ‚’nın ihsan ettiği nimetlerle ona isyan etmemektir” der ki o ana kadar yapılan tariflerin en mĂ‚nĂ‚lısıdır.
Cuneyd ibadetten tarifsiz bir lezzet alır ve geceleri asla uyumaz. Bir yandan Sırriyi Sekati’nin sohbetleriyle hĂ‚llere ve sırlara kavuşurken, diğer yandan İmam-ı Şafii’nin talebelerinden fıkh ve hadis oğrenir. Ancak muhteşem ilmine rağmen kursuye cıkmaz. Ta ki ruyasında Resulullah Efendimizi (Sallallahu aleyhi ve sellem) gorunceye kadar. Server-i Kainat, ona “Ey Cuneyd insanlara nasihat et” buyururlar, “Zira sozlerin ferahlık vericidir. Allah-u teĂ‚lĂ‚ seni insanların kurtuluşuna vesile kıldı.”
İşte o gunden sonra vaaza başlar ve Bağdatlı Cuneyd, Cuneyd-i Bağdadi olur.
Berberin ihlĂ‚sı
Birisi ona gelir sorar: “İhlĂ‚sı kimden oğrendiniz?”
-Mekke-i Mukerreme’de harclıksız kalmıştım. Basra’dan para bekliyordum ama gelmemişti. Sacım sakalım cok uzamıştı. Bir berbere girdim “Peşin peşin soyliyeyim param yok” dedim, “Allah rızası icin saclarımı duzeltebilir misin?” Berber o anda mevki sahibi birini traş etmekteydi. Onu bırakıp bana başladı. Adam itiraz etti. Berber “Kusura bakmayınız efendim” dedi, “sizi ucreti mukabilinde traş ediyorum. Ama bu genc Allah rızası icin istedi” Berber dahasını da yaptı, bana harclık verdi. Aradan birkac gun gecti, beklediğim para geldi. Ona bir kese altın goturdum. “Asla alamam” dedi, “İnan Allah’ın rızası, daha değerli”
Meclisine gelenlerden biri mubareği denemek ister. Aklınca zor bir soru hazırlar ve sorar. Mubarek “sozle mi cevap verelim” der, “yoksa halle mi?”
-İkisi de olsun.
-Eğer kendi kendini deneseydin, bizi denemeye luzum gormezdin. Kalbindeki değişimi de mi farketmedin?
-Peki hĂ‚l ile cevabınız nasıl olacak?
-Yuzune bak anlarsın.
Adam aynayı eline aldığında kendini tanıyamaz, cunku yuzu simsiyahtır. Ustelik bu yola olan muhabbetinden eser kalmamıştır ki bu tard oldu demektir. Buyukleri incitmek boylesine korkunc bir curettir işte.
Aradığına bağlı
Adamın biri Cuneyd-i Bağdadi’ye gelip “Nerede o eski kardeşlikler” der, “Hani, Allah icin sevenler?”
-Eğer sıkıntılarına katlanacak birini arıyorsan bulamazsın ama sıkıntılarına katlanacağın dostlar arıyorsan coktur.
Cuneyd-i Bağdadi’nin talebelerinden biri şeytanın vesveselerine kapılıp kemĂ‚le geldiğini zanneder. Birbirinden cazip ruyalar gormeye başlar ve bunları arkadaşlarına da nakleder. Cuneydi Bağdadi Hazretleri onun durumuna cok uzulur. Talebesinin ayağına kadar gider ve “Eğer ruyanda seni cennete gotururlerse uc defa ‘La havle...’ oku” diye tenbih eder. Hakikaten o gece ruyasında onu alıp cennete gotururler. Aklına hocasının sozu gelir. “La havle...” okuduğu anda kendini coplukler, pislikler icinde bulur. İcine duştuğu durumu anlar ve tevbe eder. MubĂ‚rek, “Herkese bir murşid-i KĂ‚mil lĂ‚zımdır” der “aksi halde mel’ûn şeytan musallat olur ve oyuncak eder.”
Talebelerinden biri sorar: “Hic ibadet ve tĂ‚at yapmadan Allah’ın (Celle Celaluh) lutfuna kavuşmak mumkun mudur?
-Zaten gelen butun nimetler Allah’ın lutfudur. Bizim gibi acizlerin ibadetlerinden ne olsun.
Son nefes, zor nefes
Mubarek vefat edeceği gun cok korkulu ve uzgundurler. Yuzleri kul gibi olmuş rengi ucmuştur. Talebeleri bu halden cok urkerler. Hatta iclerinden biri “Aman efendim” der, “biz sizin şefaatiniz ile kurtulmayı umid ediyoruz. Eğer siz bu kadar sıkıntı cekerseniz bizim halimiz nice olur?
-Ey dostlarım yetmiş yıllık ibadetimi kıldan ince bir ipe astılar. KĂ‚h o yana, kĂ‚h bu yana sallanıyor ve ben bu esintinin kabul yeli mi, red ruzgĂ‚rı mı olduğunu bilemiyorum.
Naaşını yıkayan talebesi su ulaştırmak icin mubarek gozlerini aralamaya calışır. Melekler dile gelir, “Kendini yorma” derler, “Cuneydin gozu Allah’ın zikri ile kapanmıştır ve onun didarını gormeden acılmaz.”
Talebelerinden biri onu ruyasında gorur. Merakla sorar: -Efendim, Allah-u teĂ‚lĂ‚ size nasıl muamele etti?
-İlim ve marifet dolu sozlerimin hicbir faydası olmadı. Sadece gece kıldığım namazlar imdadıma yetişti.
__________________