.:..:.. SURÂKA BİN MÂLİK ..:..:..

Peygamber efendimize, Peygamberliğinin bildirildiğinin 13. senesinde, Kureyş muşrikleri, Peygamber efendimizin vucudunu ortadan kaldırmak icin kesin karar almışlardı. Bu hususta ısrarlı idiler. Bunun uzerine Allahu teĂ‚lĂ‚, Habîbine hicret etmesi icin izin verdi.

Beraber hicret edecekler

Resûlullah efendimiz Hz. Ebû Bekir�e, beraber hicret edeceklerini bildirince, Hz. Ebû Bekir�in gozlerinden sevinc yaşları aktı. Cunku KĂ‚inatin efendisiyle boyle bir yolculuk yapmak, herkese nasip olmazdı. Hz. Âişe vĂ‚lidemiz buyurmuştur ki:

- O gune kadar, bir kimsenin, sevincinden dolayı bu derece ağladığına şĂ‚hit olmamıştım.

Resûlullah efendimiz ile Hz. Ebû Bekir hicret icin yola cıktıktan sonra, muşrikler arzularını yerine getirmek icin, Peygamberimizin hĂ‚ne-i saadetlerine uğramışlardı. Fakat, Peygamberimizi evde bulamayınca, şaşkına donduler. Derhal her tarafı aramaya başladılar. Ancak Mekke�de olmadığını anlayınca, dışarıda aramaya karar verdiler. Bunun icin herşeylerini ortaya koydular.

Peygamber efendimizle, Hz. Ebû Bekir�i oldurene veya esir edene cok miktarda mal, para vereceklerini vĂ‚dettiler. Miktarını da 100 deve olarak bildirdiler.

Bu haber, SurĂ‚ka bin MĂ‚lik�in bağlı olduğu Mudlicoğulları arasında da yayıldı. SurĂ‚ka bin MĂ‚lik iyi iz takibi yapan birisiydi. Bu yuzden bu haberle yakından ilgilendi.

Bir salı gunu SurĂ‚ka bin MĂ‚lik�in oturduğu bolge olan Kudeyd�de, Mudlicoğulları toplantıda bulunuyorlardı. Bu toplantıya SurĂ‚ka bin MĂ‚lik de katılmıştı. O sırada Kureyş�in adamlarından biri gelip, SurĂ‚ka�ya dedi ki:

- Ey SurĂ‚ka! Vallahi ben az once, sĂ‚hile doğru giden uc kişilik bir yolcu kĂ‚filesi gordum. Onlar herhalde Muhammed ile arkadaşıdır.

SurĂ‚ka, durumu anladı. Ancak, ortada cok fazla miktarda mukĂ‚fat vardı. Bunu kendisi elde etmek istiyordu. Onun icin başkasının bundan haberdar olmasını istemiyordu. Bu yuzden, ortada onemli bir şey yokmuş gibi konuştu:

- Hayır, o senin gorduğun kimseler, filĂ‚n kişilerdir. Biraz once gecmişlerdi. Onları biz de gorduk.

Fal oklarına baktı

SurĂ‚ka bin MĂ‚lik biraz daha orada kaldı. Dikkat cekmeden evine geldi. Hizmetcisine, atını ve silĂ‚hını alıp vĂ‚dinin arkasında kendisini beklemesini soyledi. Kendisi de kargısını almış, ucunun parlaklığının, başkalarının dikkatlerini cekmesini onlemek icin de, kargının ucunu aşağıya cevirmişti.

Muşriklerin bĂ‚tıl bir Ă‚detleri vardı. Bir işi yapmadan evvel, oklarla fala bakarlardı. SurĂ‚ka da yanına aldığı cantadan fal oklarını cıkardı. Peygamber efendimiz ile arkadaşına zarar verip veremeyeceğini, fal oklarından anlayacaktı.

SurĂ‚ka oklarla fala baktığında, oklar, Hz. Muhammed ve arkadaşına zarar veremeyeceğini gosteriyordu. SurĂ‚ka�nın buna cok canı sıkıldı. Fakat butun duşuncesi vadedilen yuz deveyi almaktı.

Yuz deveyi almak askıyla yanan SurĂ‚ka, başka bir şeye aldırmadan atına bindi. Falının ters gostermesi bile, onu bu takibinden vazgeciremedi. Atını koşturmaya başladı. Fakat SurĂ‚ka�nın atı tokezlenerek yere duştu ve kendisi de yuvarlandı. Acaba yanlış mı fala baktığını oğrenmek icin, tekrar birkac defa daha aynı işi yaptı.

Netice hep aynı cıkıyordu. Muhammed ve arkadaşına zarar veremeyecekti. Buna rağmen, yine yoluna devamda ısrar etti. Aldığı bir haber uzerine Resûlullahın ve Hz. Ebû Bekir�in izlerini yine buldu.

TelĂ‚şa kapıldı

Nihayet SurĂ‚ka yaklaşmıştı. Artık onları iyice gorebiliyordu. Hatta, o sırada Resûlullahın okuduğu Kur�an-ı kerimi dahî isitiyordu. Fakat Resûl-i ekrem efendimiz arkalarına hic bakmıyorlardı.

Hz. Ebû Bekir arkasına bakınca, SurĂ‚ka�yi gorup, telĂ‚şa kapılmıştı. Peygamber efendimiz ona, mağaradaki gibi buyurdu ki:

- Uzulme, Allahu teÂl bizimle beraberdir!

SurĂ‚ka yanlarına iyice yaklaşınca, Hz. Ebû Bekir, ağlamaya başladı. Peygamber Efendimiz, ona nicin ağladığını sordu. Bunun uzerine Hz. Ebû Bekir şoyle cevap verdi:

- Vallahi kendim icin ağlamıyorum. Sana bir zarar gelirse diye ağlıyorum.

SurĂ‚ka, Peygamber efendimize saldırabilecek kadar yaklaşmıştı ki, seslendi:

- YĂ‚ Muhammed! Seni, bugun benden kim koruyacak?

Resûl-i Ekrem efendimiz de buyurdu ki:

- Beni CebbÂr ve KahhÂr olan Allahu teÂl korur.

O sırada SurĂ‚ka�nın atının iki on ayakları, dizlerine kadar yere battı. Bundan kurtulup, tekrar saldırmaya teşebbus edince, atının ayakları yine yere saplandı. Atını bu durumdan bir turlu kurtaramadı. Başka yapacağı hicbir şey yoktu.

Bunun uzerine cĂ‚resiz kalan SurĂ‚ka, Ă‚lemlere rahmet olarak gonderilen şefkat ve merhamet sahibi Resûlullaha yalvardı:

- YĂ‚ Muhammed! Bu işin, senin sebebinle olduğunu anladım. DuĂ‚ et de kurtulayım. Bundan sonra sana asla zarar vermem. Senin peşine duşenlere de senden hic bahsetmeyeceğim.

Butun olgunlukları ve iyi ahlĂ‚kı kendisinde toplayan, ustun ahlĂ‚k ve yaratılış uzere olan Peygamber efendimiz, onun bu dileğini kabûl etti ve Allahu teĂ‚lĂ‚ya şoyle duĂ‚ etti:

Onun atını kurtar!

YĂ‚ Rabbî! Eğer o sozunde doğru ve samîmî ise, onun atını kurtar.

Allahu teĂ‚lĂ‚ bu duĂ‚yı kabûl buyurdu. SurĂ‚ka bin MĂ‚lik�in atı bir haylı caba sarfettikten sonra ayağını cukurdan cıkarabilmişti. Bu sırada atın ayağının cıktığı yerden, ateş dumanı gibi birşey goğe doğru yukseliyordu. Bu manzarayı goren SurĂ‚ka hayretler icerisinde kaldı.

Resûlullah efendimiz ile arkadaşları, SurĂ‚ka�nın atını kurtarmasını beklediler. SurĂ‚ka, butun bu olup bitenleri dikkatle duşunuyordu. Anladı ki, Hz. Muhammed bu hĂ‚diselerde dĂ‚ima korunuyordu. Butun bunları gordukten sonra SurĂ‚ka dedi ki:

- YĂ‚ Muhammed, ben SurĂ‚ka bin MĂ‚lik�im, benden asla şupheniz olmasın! Size soz veriyorum. Bundan sonra beğenmediğiniz hicbir işi yapmayacağım.

Bunları soyledikten sonra, Kureyş muşriklerinin, kendilerini yakalayanlara cok mukĂ‚fat vereceklerini ve yapmak istedikleri şeyleri tek tek haber verdi.

Yetişmesine meydan verme!

Bu sırada SurĂ‚ka, onlara yol azığı ve binek deve vermek istediyse de, Peygamberimiz kabûl etmedi ve buyurdu ki:

- Ey SurĂ‚ka! Sen İslĂ‚m dînini kabûl etmedikce, ben de senin deveni ve sığırını arzu etmem, istemem. Sen bizi gorduğunu gizli tut, hic kimsenin bize yetişmesine meydan verme yeter.

Allahu teĂ‚lĂ‚ dileyince herşey oluyordu. O�na hĂ‚lis bir şekilde guvenilip, rızĂ‚sı yolunda yuruyunce, akıllara durgunluk veren hĂ‚diseler meydana geliyordu. Resûlullahı oldurup, buyuk mukĂ‚fatlara kavuşma hırsıyla, kukreyen bir aslan misĂ‚li yola cıkan SurĂ‚ka, şimdi munis, uysal, bir cocuk oluvermişti.

Her şeye kĂ‚dir olan Allahu teĂ‚lĂ‚, Habîbine zarar vermemesi icin SurĂ‚ka�nın kalbini iyiliğe doğru cevirmişti. Elbette Allahu teĂ‚lĂ‚, Habîbini yalnız bırakmayacaktı. Cunku O, insanlara merhamet icin, onların dunyada ve Ă‚hirette ebedî saadet ve mutluluğa kavuşması icin gonderdiği Peygamberiydi.

Peygamber efendimiz, ayrılmadan once, Hz. Ebû Bekir�e, SurĂ‚ka�nın bir isteği olup olmadığını sormasını emir buyurdular. Hz. Ebû Bekir sorunca, SurĂ‚ka dedi ki:

- Sizinle benim aramda emannĂ‚me olacak bir yazı verir misiniz?

Peygamberimiz emannĂ‚menin verilmesini emretti. Hz. Ebû Bekir, hicrette yanlarında bulunan Âmir bin Fuheyre�ye bu emannĂ‚me�yi yazdırıp, SurĂ‚ka�ya verdi. O da alıp cantasına koydu.

Peygamber olduğunu anlardın

SurĂ‚ka bundan sonra izini takip ederek geri dondu. Karşılaştığı bu durumları yolda kimseye anlatmadı. Ebû Cehil, onun eli boş donduğunu gorunce, Musluman olduğunu zannetti. Soylediği şiirlerle onu kotuleyip herkesin gozunden duşurmeye calıştı.

SurĂ‚ka şĂ‚ir birisiydi. Onun icin Ebû Cehil�e şiirle şoyle cevap verdi:

- Ey Ebû Cehil! Ben Muhammed�e iyice yaklaşmış, saldırmak uzereyken, atımın ayakları birdenbire yere batıverdi. Sen eğer bu hĂ‚li gormuş olsaydın şuphesiz, Muhammed�in apacık Peygamber olduğunu anlardın.

Sen soyle, artık buna kim dayanabilir? Senin yapacağın, Kureyşlileri ona saldırmaya teşvik değil, bilĂ‚kis buna mĂ‚ni olmandır. Ben inanıyorum ki, Onun dĂ‚vet ettiği İslĂ‚miyet bir gun yerleşip, her tarafa yayılacaktır. Oyle olacak ki, herkes ona karşı gelmeyi değil, Onunla sulh icerisinde yaşamayı isteyecektir.

SurĂ‚ka, bundan sonraki senelerde, İslĂ‚miyetin hızla ilerlediğine, karşısına cıkan kufur ve şirk engellerini bir bir aştığına şahit oluyordu. SurĂ‚ka anlatır:

�TĂ‚if�ten CirĂ‚ne�ye indiği sırada, Resulullah efendimizle buluştum. Muslumanlar; Resulullahın onunde, aralıklı olarak; birbirlerinin ardınca, takım takım gidiyorlardı. Ensardan, otuz-kırk kişilik bir suvari birliğinin arasına girince, onlar, mızraklarını bana durtmeye ve, "Sen, ne istiyorsun?" demeye başladılar. Beni, tanımadılar.

Ben SurÂka bin MÂlik�im

Ben, Resulullah efendimizi gorunce, tanıdım. Sesimi işiteceği kadar, yanına yaklaştım. Hicret sırasında, Hz. Ebû Bekir�in, benim icin yazmış olduğu emannĂ‚meyi, iki parmağımın arasında tutarak kaldırdım ve dedim ki:

- Ya Resulallah! Bu, benim icin yazdırdığın yazıdır! Ben, SurĂ‚ka bin MĂ‚lik�im. Resulullah efendimiz buyurdu ki:

- Bugun, verilen sozde durma ve sozu yerine getirme gunudur. Yanıma, yaklaş!

Hemen, yanına yaklaştım ve Musluman oldum. Resulullah efendimize soracağım bir şeyi, hatırlamaya calıştımsa da, hatırlayamadım. Onun yerine başka bir meseleyi sual ettim:

- Ya Resulallah! Kendi develerim icin doldurduğum havuzlarımın etrafını, yitik develer sararlar. Havuzumdan, onları da sularsam, bana ecir ve sevap var mı?

Resulullah efendimiz buyurdu ki:

- Evet! Her susamış canlıyı sulamakta, ecir ve sevap vardır!

Sonra Peygamber efendimiz tekrar bana buyurdular ki:

- Ey SurĂ‚ka! KisrĂ‚nın bileziklerini kollarında gorur gibi oluyorum.

Ben, �Krallar kralı KisrĂ‚ bin Hurmuz�un mu?� diye hayretle sordum. Resulullah efendimiz buyurdu ki:

- Evet, KisrĂ‚nın!�

Aradan uzun zaman gecmişti. Hz. Omer devrinde, ulkesi fethedilen KisrĂ‚nın kurk ve bilezikleri Medine�ye getirilmişti. O sırada Hz. SurĂ‚ka bin MĂ‚lik de Medine�de idi.

Bilezikler SurÂka'ya verildi

Hz. Omer bu gumuş bilezikleri SurĂ‚ka bin MĂ‚lik�e verdi.

SurĂ‚ka, bu bilezikleri bileğine takmış cok geniş olduğu icin, bilezikler dirseklerine kadar uzanmıştı.

SurĂ‚ka bu sırada Resul-i ekremin seneler once buyurduğu mubĂ‚rek sozu hatırlayıp, bu mucize karşısında ağladı.

SurĂ‚ka�nin bileğinde bu bilezikleri goren Hz. Omer de buyurdu ki:

- KisrĂ‚nın iki bileziğinin, Mudlicoğullarından biri olan SurĂ‚ka bin MĂ‚lik�in bileklerine takildığı gunu bize gosterdiği icin, Allahu teĂ‚lĂ‚ya şukurler olsun.

SurĂ‚ka�nın kunyesi Ebû SufyĂ‚n�dır. Doğumu kesin olarak bilinmiyor. 645 senesinde, Hz. Osman zamanında vefat etti.



Esselam.net
__________________