.:..:.. UMM-İ UMARE NESİBE HATUN ..:..:..
Umm-i Umare, Uhud gazasına, kocası Zeyd bin Asım, oğulları Habib ve Abdullah ile birlikte katılarak, secaat ve kahramanlıklar gosterdi. Gazilere su dağıtmak ve yaralarını sarmak vazifesiyle katıldığı savaşın en şiddetli bir anında, Resulullah efendimize saldıran bir muşriki atından aşağı duşurup oldurdu.

Ok, kılıc ve kalkan kullanarak duşmana saldırırken kendisi de birkac yerinden yaralandı. Yaralı hÂliyle kocasını ve oğullarını savaşa teşvik etti. Duşman, Resulullah efendimize hangi istikametten saldırırsa, hemen kocası ve oğullarıyla oradan mudafaa ederlerdi.

Carpışmaya koyuldum

Umm-i Umare der ki: �Gunduzun başlangıcında Uhud�a vardım. Halk ne yapıyor bir bakayım dedim. Yanımda bir kirba ve icinde su vardı. Resulullahın yanına kadar gittim. Kendisi, o sırada Eshabı arasında bulunuyordu. Bu zamanda muslumanlar savaş ustunluğunu devam ettiriyorlardı.

Muslumanlar dağılmaya başlayınca, Resulullahın yanına vardım. Carpışmaya koyuldum. Kılıcla, okla muşrikleri Resulullahtan uzaklaştırmaya calıştım. Bu arada da yaralandım. Resulullahın yanında on kişi kalmamıştı. Ben, oğullarım ve kocam, Resulullahın onunde carpışıyor, muşrikleri ondan uzaklaştırıyorduk.

Bir ara Resulullah efendimiz, benim yanımda kalkan bulunmadığını gordu. Yanında kalkan bulunanlardan birisine buyurdu ki:

- Ey kalkan sahibi, kalkanını carpışana bırak!

O kimse kalkanını Resulullaha verdi. Ben de Resulullah efendimizden alıp, onunla korundum.

Bize ne yaptılarsa, muşrik suvarileri yaptılar. Atlı bir adam gelip, bana vurdu. Kalkanımla korundum. Ben de onun atının ayaklarına kılıc caldım. At arkaustu yıkılınca, Peygamber efendimiz oğlum Abdullah�a şoyle buyurdu:

- Ey Umm-i Umare�nin oğlu! Annene, annene yardım et!�

Umm-i Umare�nin oğlu Abdullah ibni Zeyd anlatır:

�Uhud gunu sol kolumdan yaralanmıştım. Beni, hurma ağacı gibi upuzun bir adam vurmuştu. Resulullah efendimiz; �Yaranı sar� buyurdu. Anam yanıma geldi. Yaraları sarmak icin yanında bulunan hazır bezlerle yaramı sardı.

Herkes katlanabilir mi?

Bu sırada Resulullah efendimiz bana bakıyordu. Annem, yaramı sardıktan sonra, bana dedi ki:

- Kalk yavrucuğum! Muşriklerle carpış!

Resulullah efendimiz de buyurdular ki:

- Ey Umm-i Umare! Senin katlandığın, dayanabildiğin şeye, herkes katlanabilir, dayanabilir mi?

Beni yaralayan muşrik o sırada oradan geciyordu. Resulullah efendimiz tekrar buyurdular ki:

- İşte, oğluna vuran adam!

Annem, hemen onun onune gecip, bacağına vurup cokertti. Bunun uzerine, Resulullahın, mubarek dişleri gorunecek kadar gulumsediğini gordum. Sonra buyurdu ki:

- Allaha hamd olsun ki, seni duşmanına muzaffer kılıp, gozunu aydın etti. Ocunu almayı sana gozunle gosterdi.�

Peygamber efendimiz, Uhud savaşında Umm-i Umare�nin oğlu Abdullah�a buyurdu ki:

- Ey Umm-i Umare�nin oğlu!

Hz. Abdullah, �Buyur ya Resulallah� deyince, ona, taş atmasını buyurdu.

Hz. Abdullah, onunde gitmekte olan atlı muşrike bir taş attı. Taş, atın gozune değince, at urktu ve at da, atlı da yere yıkıldı. Hz. Abdullah taşa tutup, o muşriki yaraladı.

Su dağıtıyordu

Umm-i Umare, Uhud�da oğlu yaralanınca, oğlunun yarasını ve diğer sahabilerin yaralarını sarıyor, susuz olanlara su dağıtıyordu. Daha sonra, eline bir kılıc alarak carpışmaya başladı.

İbni Kamia kÂfiri, Resulullahı oldurmeye yemin etmişti. Resulullahı gordu. Resulullaha hucum edince, Umm-i Umare atının onune gecti. Atını durdurup İbni Kamia�ya saldırdı. O muşrikin uzerinde zırh olduğu icin darbeleri pek tesir etmedi. Zırh olmasaydı, o da oldurulen diğer muşriklerin yanına gidecekti.

Sonunda o muşrikin şiddetli bir hucumu ile boynundan ağır yaralandı. Resulullah efendimiz onun icin buyurmuştur ki:

- Uhud gunu ne tarafıma baktıysam, hep Umm-i Umare, hep Umm-i Umare�yi gordum.

Nesibe Hatun, bu savaşta oniki-onuc yerinden yaralanmıştı. Bunlardan en ağırı, İbni Kamia�nın, boynunda actığı yaraydı. Resulullah efendimiz, oğlu Abdullah�a bu yarayı sarmasını emrettiler. Sonra buyurdular ki:

- Ev halkınızı Allahu teÂl mubarek kılsın. Senin annenin makamı filan ve filanların makamından hayırlıdır. Allahu teÂl sizin ev halkınıza rahmet etsin!

Bir sene tedavi gordukten sonra bu yara iyileşti.

Museylemet-ul Kezzab, yalancı peygamberlik iddiasıyla ortaya cıkınca, Umm-i Umare�nin oğlu Habib, Amman�dan Medine�ye gelirken esir duştu. Museyleme, kendisinin peygamberliğini kabul etmesini istedi. Habib onu tasdik etmeyince, tek tek uzuvları kesilerek şehit edildi.

Olumunu gostersin

Bunu işiten Umm-i Umare Museyleme�nin olumunu gostermesi icin Allahu teÂlÂya du etti. Yaşı altmışın uzerinde olmasına rağmen, oğlu Abdullah�la beraber Yemame savaşına iştirak etti. Savaşın şiddetli bir anında, muslumanların dağılmaya başlamaları uzerine, kılıcını cekerek duşmana hucum etti. Oniki yerinden yara aldı. Museyleme�yi de yaraladı.

Umm-i Umare�nin oğlu Abdullah�ın da bulunduğu, bir grup muslumanın onunden atla kacmaya calışan Museylemet-ul Kezzab, Hz. Vahşi tarafından mızrakla vurularak olduruldu.

Umm-i Umare bu savaşta kolunun birini kaybetti. İslÂm ordusunun kumandanı Halid bin Velid, kendisiyle yakından alÂkadar oldu. Yaralarını sardırdı. Boylece Museyleme�nin oluşunu gormuş oldu.

Bir gun Nesibe Hatun, Peygamberimize dedi ki:

- Ya Resulallah, Allahu teÂlÂya du et de cennette sana komşu olalım. Peygamber efendimiz de, �Allahım! Bunları, cennette bana komşu ve arkadaş et� diye du etti. Bunun uzerine Umm-i Umare dedi ki:

- Bu bana kÂfidir. Artık dunyada ne musibet gelirse gelsin, hic ehemmiyeti yok.

Melekler du ederler

Birgun Resulullah efendimiz Umm-i Umare�nin evine teşrif ettiler. Umm-i Umare de yemek ikram etti. Resulullah efendimiz "Sen de ye" buyurdular. O da oruclu olduğunu arz etti. Bunun uzerine Resulullah efendimiz buyurdu ki:

- Bir oruclunun yanında yemek yenildiği zaman, sofra kalkıncaya kadar, melekler orucluya du ederler.

Hz. Ebu Bekir de hilafeti zamanında, kendisini evinde ziyaret eder, hÂlini, hatırını sorardı. Hz. Omer zamanında, bir savaşta elde edilen ganimetler icinde kıymetli kumaşlar da vardı. Bunların en kıymetlisi olan altın sırmalı bir elbise, Hz. Omer�e isabet etti.

Herkes gelinine veya hanımı Hz. Ali�nin kızı Umm-i Gulsum�e verecek diye beklerken, Hz. Omer, �Bu elbiseye Umm-i Umare herkesten daha layıktır� buyurdu ve arkasından ilave etti:

- Resulullah efendimizin, �Savaşta ne tarafa baktımsa, hep Umm-i Umare, hep Umm-i Umare�yi gordum� buyurduğunu işittim.

Bunları soyledikten sonra elbiseyi Umm-i Umare�ye gonderdi.

Umm-i Umare Uhud�dan başka, Hudeybiye, Hayber Umret-ul kaza, Huneyn ve Yemame gazalarına da katıldı. Biat-i Rıdvan�da hazır bulunmakla şereflendiler. Oğulları Habib ve Abdullah da, Peygamber efendimizin butun gazalarına iştirak ettiler.

Umm-i Umare, ensarın Hazrec kabilesinden olup, Medine�nin ileri gelen ailelerindendir. Mazin bin Neccar�in evladındandır. Annesi, Rebab binti Abdullah�tır. Tahminen miladî 573 yılında doğdu. İkinci Akabe biatında bulunarak, zevciyle birlikte musluman olmakla şereflendi.

Onlardan da biat aldım

Akabe�de, kocası Zeyd biat ettikten sonra, Peygamberimize gelerek dedi ki:

- Ya Resulallah! Umm-i Umare ve Umm-i Muney adlı iki kadın da bizimle birlikte biat icin gelmişlerdir.

Bunun uzerine Resulullah efendimiz, �Hangi şartlarda sizden biat aldımsa, onlardan da aynı şartlarda biat aldım. Ellerini tutup musafeha zarureti yoktur" buyurdular ve kadınların elini tutmadılar.

Umm-i Umare�nin ilk kocası ensardan Zeyd bin Asım�dır. Zeyd�den Abdullah ve Habib isminde iki oğlu vardı. Her iki oğlu da Bedir savaşına katıldı. Diğer gazaların hepsine birlikte iştirak ettiler.

Hz. Zeyd�in vefatından sonra Umm-i Umare, Guzeyye İbni Amr�la evlendi. Bu zattan da oğlu Temim ve kızı Havle dunyaya geldi. Umm-i Umare�nin ne zaman vefat ettiği bilinmemektedir. Ancak Medine�de vefat etmiş, Bakî kabristanına defnedilmiştir.

Umm-i Umare�den, Abbad ibni Temim, HÂris ibni Abdullah ibni KÂb, İkrime ve Leyla hadis rivayet etmişlerdir.



Esselam.net
__________________