Bireyin ya da yazımıza konu olacak cocukların, olum kavramını nasıl algıladıkları bilişsel ve sosyal gelişimleriyle yakından alakalıdır.
Genellikle cocukların hatta biz yetişkinlerin kafasında yer eden “yaşlılık-olum” kavramlarının kabullenilebilirliği modern cağın ortaya cıkardığı ceşitli hastalıklar, kazalar vb. nedenlerle olumu yaşlılık kavramının dışında cok geniş bir yelpazede ele almamızı ve “zamansız” olumlere hazırlıklı olmamızı gerekli kılmaktadır. Olum kavramı ve yakınlarını kaybetme herkes icin travmatik sonuclara yol acsa da ozellikle cocukların icinde barındıkları korunaklı surların birinin yıkılması anlamına gelmektedir.
Olumun algılanışı ve takınılan tutumlar tabii ki, yaşlara gore değişkenlik gostermektedir.
0-1 yaş doneminde ozellikle annenin kaybı, anne cocuk arasında kurulan ruhsal ve bedensel yakınlaşmaya ket vurduğundan ister istemez bebeğin fizyolojik, psikolojik ve sosyal gelişiminde problemlere yol acabilmektedir. Ozellikle guven duygusunun gelişmesinde annenin rolu duşunulduğunde bebek icin bu kaybın onemi de ortaya cıkmaktadır.
3-5 yaş doneminde ise durum biraz daha farklıdır. 3-4 yaş civarında cocuk, olen kişinin surekli ve geri donulmez şekilde goz onunden kaybolduğunu algılayamaz. Bu nedenle, bu yaş cocuklarında, ebeveyn kaybından dolayı aşırı bir tepki gorulmez. 5 yaş civarında ise, yavaş yavaş kaybedilen ebeveynle ilgili gercek daha net olmaya başlar. Arasında sevgi bağı olan bir yetişkinden ebediyen ayrı duşme fikri cocukta huzursuzluğa neden olabilir. Bu duygunun altında yatan ana sebep ise yalnız kalma korkusudur.
6-10 yaşlarında olum kavramı cok daha net bir şekilde algılanmaya başlar. 6 yaş civarındaki cocukların okul, yuva vb. gibi sosyal ortamlarının da genişlemesi diğer cocuklarla kendisi arasındaki farkı ayırt ederek mevcut durumu net bir şekilde algılamasına yol acar. 9-10 yaşlarındaki cocuklarda ise nicelik ve nedensellik acısından olum daha rahat nitelenebilir. Bu donemde cocuğa olen kişiyle ilgili gercekler cok daha rahat anlatılabilir. Olumun nedeni cocuğa gercek ve yalın bir dille anlatıldığı takdirde olayı kavraması, olumun ona verilen bir ceza olduğu fikrinden kurtulması ve sucluluk duygusuyla mucadele etmesi kolaylaşacaktır.
Sanıldığının aksine, meydana gelen olumun cocuklara yalın ve olabildiğince gercekci şekilde anlatılması hayatta kalan ebeveyni de cocuğu da rahatlatır. Olumun gercekliği, masalsı bir anlatımdan cok daha cabuk cocuğun yasını yaşamasını ve hayata tekrar uyum sağlamasını kolaylaştıracaktır.
Cocuklara, olen kişi icin “o artık gokyuzunde…”, “yıldızlardan bize bakıyor.”, “Allah Baba'nın yanında uyuyor.” gibi soylemlerde bulunmak, onların zengin fantezi dunyasında beklenmedik duşunce ve davranışlara sebebiyet verebilir. Olumun geri donuşu olmayan bir surec olduğunu kavrayamamış ve bu tur soylemlerde gizli “rahat ve huzurlu bir yer” fikrine kapılan cocuk aynı yıldıza kendisi de gitmeye kalkışabilir. Bu nedenle, her ne kadar daha zor bir yol olsa da cocuklara korkutucu olmamak kaydıyla ve iyi secilmiş cumlelerle olum yalın bir şekilde anlatılmalıdır.
Cocuğa bir yakınının kaybı anlatılacağı zaman konuşmanın yapılacağı ortamın ev dışında bir yer olmasında fayda vardır. Doğayla baş başa olunabilecek yerler idealdir, zira kuru bir yaprak ya da bir bocek olusu dahi konuyu orneklemeniz icin size fırsatlar sunar.
Konuşma sırasında veya sonrasında cocuğun duygusal boşalımına, ağlamasına anlayış gosterilmeli, susturmaya ya da konuyu geciştirmeye calışılmamalıdır. Hatta konuşmayı yapan ebeveynin de duygularını abartıya kacmadan yaşaması, ağlayabilmesi cocukla arasındaki duygusal bağı guclendirecektir. Unutmamalıyız ki, “ağlamamak” guclu olmak demek değildir.
Yakınlarını kaybeden kişi, bazı duygu durumlarıyla karşı karşıya kalır. Genellikle kucuk yaş gruplarında bu sureclerin pek coğu yaşanmaz ya da kısa sureli olsa da bireysel ozelliklere gore her kişide farklılık gosterebilir. Genellikle ilk surec; şok ve uyuşmadır. Bu evrede kişi kaybettiği kişiye olumu konduramaz ve var olan durumu reddeder. Durum tum gercekliğiyle etrafında olmasına karşın algılamakta zorluk ceker, genellikle gercekle yuzleşmekten kacınır. Bu evrede kimi yetişkinlerin hatta cocukların ağlamadıkları gorulmektedir. Bu durum bazı kulturlerde “gucluluk” olarak nitelendirilse de aslında kişinin gercekle tam olarak yuzleşemediği anlamına gelmektedir. Ozellikle hayatta kalan ebeveynin, olumun yavaş yavaş kabullenilebileceğini duşunerek evladına karşı anlayışlı olması ve ona zaman tanıması gereken bir evredir.
İkinci surec; inkar ve reddetmedir. İlk şok atlatıldıktan sonra ortaya cıkan duygu durumudur. Olumu reddetmek, olumu cağrıştıran her şeyi inkar etmek en cok rastlanan tutumlardır.
Ucuncu surec; ozlem, kırgınlık ve ofke halidir. Doğal olarak kaybedilen ebeveynle ilgili pek cok yaşantı hafızamızda yer etmiştir. Sabahları kahvaltı sofrasındaki neşeli sohbetlerden tutunda, birlikte gidilen bir filme, tatile kadar her şey kaybedilen ebeveyni hatırlatır. Cocuk, pek cok yetişkini tedirgin etse de sıklıkla, kaybedilen ebeveynin olduğu resimlere bakmayı, onunla cekilen videoları izlemek isteyebilir. Sanıldığının aksine bunun hicbir sakıncası olmadığı gibi cocuğun ozlemini azaltabilir.
Ancak bu evrede, ebeveyn kaybı yaşamamış olan cocuklarla okulda veya sokakta birlikte olan cocuk, “neden ben?” diye duşunerek, ofke ve kızgınlık duyabilir ve ozelikle erkek cocuklarda tekmeleme, itip katma, arkadaşlarına zarar verme, kız cocuklarda ise sebepsiz ağlama davranışları, bunun yanında sevdiklerini aldığı icin Allah'a, engel olmadıkları icin diğer yetişkinlere kızma gorulebilir.
Dorduncu surec; uzuntu ve umutsuzluktur. Genellikle bu devrede hayatta kalan ebeveynin sureci nasıl yuruttuğune bağlı olarak bir takım tutum ve davranışlar ortaya cıkar. Surec iyi yurutulmuşse cocuk uzuntusunu kabullenilebilir şekilde yansıtır, ancak aksi halde başkalarından uzaklaşmak, icine kapanmak şeklinde de uzuntusunu ifade edebilir. En sık rastlana tutum sebepsiz ağlamalardır. Genellikle de ağlamalarının kaybedilen ebeveynle ilgili olduğunu reddetme eğilimindedirler. Bu evrede cocuk gerceği kabullenme aşamasında olduğu icin “kaybedilen ebeveynin geri geleceği” ne dair beklentisinin de kaybolduğu, buna paralel olarak kızgınlık ve ofkesinin arttığı bir donemdedir.
Beşinci ve son surec ise; yeniden yapılanmadır. Duyguların en rahat ifade edilebileceği, olen kişiyle ilgili gerceğin kabullenildiği hayata tekrar tutunma evresidir. Ozellikle mezarlık ziyaretlerinin bu evrede yapılması cocuk icin daha iyi olacaktır.
İnsan ve ozellikle cocuk psikolojisi, maruz kaldığı her travmatik olayda olumsuz etkilere maruz kalabilir. Bu tabiidir. Ancak insan organizması o kadar gucludur ki; icinde bulunduğumuz durum ne olursa olsun, uygun tedbirler alınarak ve doğru yaklaşımlar takınılarak yurutulen her surec, bu olumsuz etkilerin bertaraf edilmesini ve kişiliğin derinliklerinde iz bırakmamasını sağlayabilir. Bu nedenle cocuğun kişiliğinde olumsuz etkiler yaratabilecek yaklaşımlarda bulunmak yerine, kendinizi yetersiz hissettiğiniz zamanlarda konuyla ilgili bir uzmana danışmak ve yardım almakta fayda vardır.
[h=2]İstanbul Pedagog uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Ebeveynlerde biri olduğunde...
Sağlık0 Mesaj
●28 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Ebeveynlerde biri olduğunde...