Cağın hastalığı : depresyonDepresyonu bir cok kişi “psikiyatrinin nezlesi” olarak tanımlamaktadır. Bir başka tanımlama da “cağın hastalığı” olarak yapılabilir. Cunku depresyon toplumda en sık gorulen ruhsal hastalıktır. Her yuz erkekten onu, her yuz kadından yirmisi ve her yuz ergenden beşi yaşamı boyunca en az bir kez depresyon gecirmiştir. Bu kadar sık gorulen hastalığın belirtileri ise genel olarak belli olsada kişiden kişiye farklılık gosterebilir. Kimilerinde karamsarlık, umutsuzluk, mutsuzluk on planda gorulurken, kimilerinde yaşamdan zevk alamama, genel bir ilgisizlik on planda gorulebilir. Fiziksel belirtilerinde ise kimilerinde uykusuzluk iştahsızlık gozlenirken kimilerinde daha uykulu hal, yorgunluk ve iştahta artma gozlenebilir. Fakat depresyonların genel bulgu ve belirtilerini değerlendirmek gerekirse; kişide derin mutsuzluk, karamsarlık, sucluluk, değersizlik hissi gozlemlenir. Gunluk işlerde isteksizlik, cinsel fonksiyonlarda azalma, aşırı kilo kaybı ya da aşırı kilo alımı gozlemlenir. Ağır vakalarda intihar girişimleri olabilir.
Depresyon meslek, statu ya da yaş farkı gozetmeksizin her populasyonda gorulebilir. Her yaşta ortaya cıkabilen depresyonun kadınlarda en sık gorulduğu yaş 30- 45 arası, erkeklerde ise 45-65 yaşları arasıdır. Fakat kimi durumlarda cocuklarda da depresyon gorulebilmektedir.
DEPRESYONUN NEDENLERİ NELERDİR?
Genetik-kalıtımsal etkenler
Psikososyal etkenler
Yaşanan kayıp, yas gibi yaşamsal olaylar
Hormonal bozukluklar
Biyokimyasal değişiklikler
Bazı organik nedenler
Bazı ilacların yan etkileri depresyona neden olabilir.
Her populasyonda gorulebilen bu hastalığın nedenlerini değerlendirecek olursak genetik etkenlerin onemli rol oynadığı uzun suredir kabul edilmektedir. Yapılan araştırmalar gostermiştir ki ailesinde, akrabalarında depresyon oykusu olan kişiler depresyona daha yatkındırlar. Genetik yatkınlığın dışında cevresel faktorler ve yetiştirilme şeklide depresyona neden olabilir. Fakat genetik yatkınlık nedeniyle depresyonda olanlarda hastalık genellikle daha şiddetlidir ve daha fazla fiziksel belirtiler gorulur. Buna karşılık depresyonun daha az şiddetli olan tiplerinde genetik etkenlerin daha az onemli olduğu ve hastalığın oluşumda cevresel etkenlerin katkısı daha fazladır.
Psikiyatrik bozuklukların ortaya cıkışında bircok psikososyal etkenlerin olduğu bilinmektedir. Depresyon hastalığı icin de bu gecerlidir. Kişinin olum gibi bir kayıp sonrası yaşadığı yas sureci, uzun sure işsiz kalma, ozellikle boşanma, toplumsal desteklerden yoksun kalma ya da benlik saygısının duşuk olması, obsesif kişilik ozellikleri, erken cocukluk doneminde yaşanan istenmeyen olaylar sonucunda kişinin kendisi ve başkaları ile ilgili yoğun negatif duşunceler vb. bircok faktorun depresyonun ortaya cıkışını kolaylaştırdığı ya da var olan depresyonun surmesine neden olduğu bulgulanmıştır. Yapılan araştırmalar gostermiştir ki ozellikle eşinden ayrı yaşayan ve boşanmışlarda depresyon oranları yuksektir.
Depresyonun ilk kez ortaya cıkışında stresli bir yaşam olayı etkili olabilir. Buna rahmen tekrarlayan depresyon vakalarında stresin etkisi tartışmaya acıktır.
Depresyona girmeye neden olan en onemli yaşam olayları yas- kayıp ve sonrasında da benlik saygısını duşuren yaşam olaylarıdır. Depresif duşunce yapısınında depresyon icin zemin hazırladığı bir gercektir. Kişinin olaylar karşısındaki karamsar duşunceleri kişinin tepkilerini de etkiler. Alıngan ya da saldırgan tavırlar sergileyebilen bu kişilerin dış dunyadan gordukleri geri tepkilerle birlikte bu kişilerin negatif duşunceleri coğu zaman doğrulanmış olur. Bu nedenle de depresyona girmeleri cok daha muhtemeldir. Ayrıca karamsar olan bu kişiler yaşam olaylarında olumluyu herkesin başına gelebilecek bir şey gibi değerlendirip, olmusuzu sadece kendi başlarına gelen bir felaket olarak değerlendirip olumsuz olaylara karşı secici dikkat uygularlar. Ayrıca benlik saygıları duşuk kişilerde, hayatta ideallerini gercekleştirememiş, kendilerinden beklentilerin fazla olduğunu duşunen kişilerde depresyon daha cok gorulur. Oğrenilmiş caresizlik kuramına gore de kişi hayatının kontrolunu kaybettiğinde depresyona girer.
Depresyon kimi durumlarda hormonal değişimlerde de gozlemlenir. Orneğin doğum sonrası depresyon kadınların değişen hormonlarına bağlı ortaya cıkabilmektedir. Ayrıca kimi ilacların yan etkisi olarak da depresyon gozlemlenir.
DEPRESYON VE NORMAL KABUL EDİLEN COKKUNLUKLER
Gun icerisinde normal kabul edilebilecek duygusal cokkunluklerle depresyon hastalığı karıştırılmamalıdır. Normal kabul edilen duygusal cokkunlukler bir muddet sonra kendiliğinden ya da dış etkenlere bağlı olarak duzelebilir. Fakat depresyon daha uzun sureli, surekli yaşanan duygusal cokkunluk olarak yorumlanabilir. En az on beş gun kadar, hemen hemen tum gun suren duygusal cokkunlukler ve buna ilave fiziksel yaşamda problemler depresyon olarak değerlendirilebilir.
DİĞER RUHSAL BOZUKLUKLAR VE DEPRESYON
Diğer ruhsal bozukluklara en cok eşlik eden hastalıktır. Cunku ruhsal hastalıklar kişiyi zorlayıcıdır. Orneğin Obsesif kompulsif bozukluğu (takıntıları) olan bir kişi takıntıları nedeniyle sosyal yaşantısından uzaklaşmışsa ya da eşiyle problemler yaşıyorsa belirli zaman sonra kişide bunalım, sıkkınlık gozlemlenir. Bu olumsuz durumların derecesi arttıysa kişi depresyona girer. Ya da panik atak nedeniyle kişinin katılamadığı sosyal alanlar ya da aktivitelerin fazlalığı bir yerden sonra kişiyi depresyona sokabilir. Bu durumda kişinin ana ruhsal problemi tedavi olduğunda eşlik eden depresyonda kendiliğinden yok olacaktır. Cunku panik atağı tedavi edilmiş bir hasta artık sosyal alanları kullanabilecek ya da sosyal aktivitelere katılabileceğinden bunalım sebebi ortadan kalkacaktır. Eğer bunalım sebebi diğer ruhsal bozukluğun sonucu değilse bunalım sebebi bulunup tedavi planı hazırlanmalıdır.
MAJOR DEPRESYON
Ağır depresyon olarakta bilinen bu tur depresyonların tanısı icin aşağıdaki maddelerden en az beşinin, en az iki hafta suresince gozlenmesi gerekmektedir.
1.Her gun gun boyu suren depresif duygudurum ( Uzgun, boşlukta hissetme,ağlamaklı gorunum)
2. Her gun ve gun boyu suren etkinliklere ilgide azalma, eskisi kadar zevk alamama
3. Onemli derecede kilo kaybı ya da kilo alımı
4. İnsomnia ya da hipersomnia ( Uykusuzluk ya da aşırı uyuma)
5. Psikomotor ajitasyon ya da retardasyonun olması (davranışlarda aşırı artma ya da gerileme)
6. Yorgunluk, bitkinlik ve enerji kaybının olması
7. Değersizlik, aşırı ya da ugun olmayan sucluluk duygularının(sanrısal=gercek dışı yargı) olabilir
8. Duşuncesini yoğunlaştırmada azalma ya da kararsızlık
9. Yineleyen olum duşunceleri ( İntiharla ilgili)
Bu grup hastalar genellikle ilk başvurularını diğer hekimlere yapmaktadırlar. Diğer hekimlerden yonlendirme sonrasında psikiyatri bolumune başvuran bu hastalar ilk onceleri psikiyatrik temelli problemi reddedebilirler. Cunku bircok kişi psikiyatrik temelli fizyolojik belirtilerin yaşanmayan, gercek olmayan fizyolojik sıkıntılar olduğunu duşunur. Aslında kişide gercekten sırt ağrısı, boyun ağrısı gibi stres temelli ağrılar olabilir.
Major depresyon ciddi bir hastalıktır. Kişinin yaşadığı derin uzuntu, cokkunluk hali dışında kişide gunluk aktivitelere karşı ilgisizlik, isteksizlik gozlemlenir. Kimilerinde davranışsal problemler ve intihara meyillilik gozlemlenir.
DİSTİMİK BOZUKLUK ( KRONİK DEPRESYON )
Bu bozukluk eskiden norotik depresyon ya da depresif kişilik olarak adlandırılırdı. Bu grup hastalar en az 2 yıl boyunca aralarda duzelme olmaksızın devam eden, hafif dereceli depresyon belirtileri gosterirler. Depresyonun temel belirtilerinden olan sucluluk duyguları, psikomotor değişiklikler ve intihar duşunceleri genellikle bulunmaz. Genel belirtileri uykusuzluk, iştah kaybı, konsantrasyon bozuklukları, muzmin karamsarlık hali, yogunluk,, halsizlik, istek ve ilgi azlığıdır. Bu bozuklukta birkac gun ila Birkac hafta arasında iyilik hali gozlemlenebilir fakat bu iyilik hali bir ayı gecmez.
LOHUSALIK DEPRESYONU (PUERPERAL DEPRESYON)
Doğumdan hemen sonra kadınların %15'inde gorulen ağlama nobetleri, gucsuzluk, halsizlik, isteksizlik, bebeğe karşı ilgisizlik halidir. Bu durum oncelikle kadının hormonal değişimlerine bağlansa da, yeni yaşama uyum sağlama, bir başkasının varolma sorumluluğu da annede kaygı ve karamsarlığa neden olabilir. Kısa surede kendiliğinden duzelme gozlemlenmez ise tedavi altına alınması gereken cok ciddi bir hastalıktır.
YAŞLILARDA VE MENOPOZ SONRASI DEPRESYON
Kadınlarda daha sık gozlemlenen bu donem depresyonda bunalma, sıkkınlık ve uyku bozuklukları daha cok gozlemlenir. Kaygı ve tedirginlik halinin on plana cıktığı bu grupta kişinin kendini, yaşamını sorgulaması karamsar duşuncelere odaklanmasına neden olabilmektedir.
TEDAVİ
Depresyon tedavisi olan bir hastalıktır. İlk ataklar tedaviye en iyi yanıt verirler. Tedavi edilmeyen ilk atakların %5-10'u iki yıldan daha uzun surebilir. Ne yazık ki bu hastalık yineleyici bir hastalıktır. Tekrarlayan bu hastalığa karşı tedavi aşamalı ve yineleyicidir. Tedavide medikal tedavi (ilac tedavisi) ile birlikte psikoterapi en etkili yontemdir.
Depresyon tedavisinde dikkat edilmesi gereken en onemli husus intihar duşuncesi olan hastaların kontrol altında tutulmasıdır. Cunku depresyonda en onemli olum nedeni intihardır. Ağır depresyon belirtileri olan hastaların yaklaşık%10-15'i yaşamına son verir.
Depresyonda varolan sucluluk, değersizlik gibi duyguların ortaya cıkışında etkili olan karamsar duşuncelerin tespiti ve değişimi icin psikoterapiye ihtiyac duyulur. Depresyonda ayrıca ortaya cıkan yıkıcı belirtiler kişide işlevsel ve sosyal ilişki yetersizliklerine neden olur. Bu durum onemli derecede iş kayıpları, aile parcalanmalarına yol acar. Sosyal yaşamlarında da başarısızlıklarla başetmeye calışan bu kişiler alkol-madde kotuye kullanımına ya da bağımlılığına yakalanabilirler. Bu kişilerin psikoterapi desteği ile “olumsuzluklarla başedebilme becerileri geliştirilme” calışmaları yapmaları faydalı olacaktır.
Depresyonu tanımak, belirtileri erkenden farkedebilmek hastalığı yenmek icin en etkili silahtır.
Sağlıklı gunler dilerim...
Psk. Aysel ULGUNER

[h=2]İzmir Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]