SÂLİH BİN BEŞÎR EL-MURRÎ
TÂbiîn devrinde Basra'da yetişen meşhûr hadîs ve fıkıh Âlimlerinden ve velî. Adı, SÂlih bin Beşîr el-Basrî'dir. "Murrî" lakÂbı ile de tanınmaktadır. Kunyesi Ebû Bişr'dir. Basra'da doğdu. Orada ilim oğrendi. Hadîs, fıkıh ve kırÂat ilmlerinde yuksek bir Âlim oldu. Halîfe Mehdî onu Bağdat'a goturdu. 792 (H.176) tÂrihinde Bağdat'ta vefÂt etti.
SÂlih bin Beşîr, hadîs ilminde buyuk bir Âlimdi. TÂbiînin buyuklerinden Muhammed bin Sîrîn, Bukeyr bin Abdullah, HişÃ‚m bin HısÂn, KatÂde bin DiÂme ve daha pek cok Âlimden ilim aldı ve hadîs-i şerîf rivÂyet etti. Kendisinden de, ŞucÂ' bin Ebî Nasr-ı Belhî Sureyc bin Nu'man, AffÂn bin Muslim, Yûnus bin Muhammed ve daha bircok Âlim ilim oğrendi ve hadîs-i şerîf rivÂyetinde bulundu. RivÂyet ettiği hadîs-i şerîfler, Sunen-i Tirmizî ve Sunen-i Ebû DÂvûdda yer almaktadır.
SÂlih bin Beşîr, Basra'daki Âlimlerden ilim alıp yetiştikten sonra, HÂlife Mehdî kendisini Bağdat'a dÂvet edip getirtti. Bağdat halkı kendisinden cok istifÂde etti. Halîfenin Âlimlere hurmeti ve ikrÂmı coktu. SÂlih el-Murrî'nin Bağdat'a gelişinde, halîfe onu daha yolda iken karşıladı. Sonra veliahdı olan iki oğluna(Mûs ve HÂrun'a): "Kalkınız! Buyuğunuzu hayvandan indiriniz!" diye emretti. Kendisine boyle iltifat edildiğini gorunce, bundan cok sıkıldı. Cunku onun cok mutevÂzi yaşayışı olup, gosterişten ve iltifattan hoşlanmazdı. SÂlih bin Beşîr, halîfenin huzûruna varıncaona nasîhat olarak buyurdu ki:
"Ey muminlerin emîri! Şimdi sana bÂzı tavsiyelerde bulunacağım. Yalnız sabır etmenizi ve tahammul gostermenizi tavsiye ediyorum. Cunku Allahu teÂlÂya en yakın kul, yapılan acı nasîhatlara bile tahammul edip, kabûl edendir. Resûlullah efendimize yakınlık isteyenlere yakışan, O'nun guzel ahlÂkı ile ahlÂklanması ve O'nun yuce sunnetine sarılmasıdır.
Ey muminlerin emîri! İşlerinde cok dikkatli ol ve Allahu teÂlÂdan kork! Sana Allahu teÂl ilim ve anlayış vermiştir. Bu bakımdan huzûr-ı ilÂhîde "Bilmiyorum" diye mÂzeret beyÂn edemeyeceksin.
Ey muminlerin emîri! Resûlullah efendimiz, ummetine haksızlık edenlerin hasmıdır. Kim Resûlullah'a hasım olursa, Allahu teÂl da o kimseye hasım olur. Allah'a ve Resûlune karşı gelmesinden dolayı o kimseye, kurtuluşuna mÂni olan engeller hazırlanır. Boyle olunca yarın kıyÂmet gununde, ayağını sağlam yere basmak istiyorsan, Allahu teÂlÂnın kitÂbına (Kur'Ân-ı kerîme) ve Resûullah'ın sunnet-i seniyyesine sarıl! Bunun icin, gunahlarını, yaptığın haksızlıkları tekrarlamak sûretiyle, Allah'a ve Resûlune karşı gelmen sana yakışmaz. Ben, bu nasîhatımı sana Allah rızÂsı icin yaptım. Senin de bunlara kulak verip sarılman lÂzımdır."
Bu nasîhatlar, halîfenin cok hoşuna gitti. Hemen ona hediye ve ihsÂnlarda bulunulmasını emretti. Fakat SÂlih bin Beşîr, bunların hic birini kabûl etmedi. Bunun uzerine halîfe cok ağladı. SÂlih-i Murrî'nin bu nasîhatını, halîfe kendi ozel defterine yazıp dÂima onlara uygun hareket etmeye calıştığı anlatılmaktadır.
SÂlih el-Murrî, cok ibÂdet eden sÂlih bir zÂt idi. Herkese nasîhat eder, ibretli kıssaları ile insanlara emr-i mÂrûf yapardı. Cok guzel Kur'Ân-ı kerîm okurdu ve cok ağlardı. SÂlih-i Murrî'nin Kur'Ân-ı kerîm okuyuşu, cok huzunlu ve cok guzel olup, dinleyenlere tesir ederdi. Onun zamÂnında Bağdat'ta, ondan daha guzel okuyan kimse yoktu. Hatt bir kerresinde Kur'Ân-ı kerîm okurken, bayılıp yere duştu. Kendisi şoyle anlatıyor: Cok ibÂdet eden birisine, AhzÂb sûresinin: "O gun, yuzleri Cehennem ateşine dondurulunce, "Eyvah bize! Keşki, biz Allaha itÂat etseydik, Peygambere itÂat etseydik" diyeceklerdir" meÂlindeki 66'ncı Âyet-i kerîmesini okuyunca, adam bayılıp duştu ve oldu. SÂlih bin Beşîr de, boyle bayılıp duştukten sonra vefÂt etmişti.
SÂlih bin Beşîr'in hayır ve iyilikleri coktu. Hatt oyleydi ki, kime ne yaptığını kendisi asl bilmezdi. Omru, hep insanlara nasîhat ve iyilik yapmakla gecti. Allah korkusundan, geceleri sabahlara kadar ibÂdet eder ve gozyaşı dokerdi. İnsanlar sohbetini dinlemek icin yanına toplanır, ondan istifÂde ederlerdi. SufyÂn-ı Sevrî, onun sohbetinde bulunup dinlediği sozlerinin tesirinden dolayı ağlar ve; "Bu zÂt, sanki bir kavme gonderilmiş bir peygamberdi" derdi. İbn-i HibbÂn da, "SÂlih bin Beşîr, Basra'dakilerin en cok ibÂdet edeni ve onların en guzel Kur'Ân-ı kerîm okuyanlarındandı. Basra'da, en huzunlu, ince ve guzel sesiyle Kur'Ân-ı kerîm okuyan o idi. Hayır ve iyiliği o kadar coktu ki, bunların hicbirini kendisi de bilmezdi."
Allahu teÂlÂnın korkusu sebebiyle ağlayıp doktuğu gozyaşlarının cokluğundan, onu gorenler korkardı. O hep şoyle du ederdi: "Allah'ım! Bize sana itÂatta, sıkıntılar ve zorluklar karşısında sabır ihsÂn et!"
Sevdiği dostlarından birisi şoyle diyor: "Ben, ondan daha huzunlu bir insan gormedim." Bir gun Kur'Ân-ı kerîm okumakta olan oğluna şoyle dedi: "Ey oğlum! İşte, huzunleri canlandıran, gunahları hatırlatan, o okuduğundur!"
Kendisi şoyle anlatıyor: Bir gun kabristana gitmiştim. Mezarlara bir baktığımda, dilsiz, sÂkin ve sessiz bir topluluk gordum ve onlara şoyle seslendim: "Cesetlerinizi ve ruhlarınızı birbirinden ayırdıktan sonra birleştirecek ve uzun bir imtihandan gecirdikten sonra sizi diriltip haşredecek olan Allahu teÂlÂnın şÃ‚nı ne yucedir!.."
Bir gun hanımına felc gelmişti. Ona Kur'Ân-ı kerîm okuyarak du etti ve hanımı iyileşti. Sevdiklerinden biri gelip "Bu nasıl olur?" diye hayretini belirtince, ona; "Allah'a yemin ederim ki, bir olunun uzerine Kur'Ân-ı kerîm okundu da, olu dirildi desen, asl buna bile şaşmam!" dedi.
Hikmetlerle dolu daha bir cok sozleri vardır. Buyurdu ki:
"DunyÂda lezzeti uc şeyde aramalıdır. Aradığını bulursan, sevinip keyfine bak! ŞÃ‚yet bulamazsan, bu kapının sana kapalı olduğunu bil! Bunlar: 1- Namaz kılmak, 2- Kur'Ân-ı kerîm okumak, 3- Allahu teÂlÂyı cok zikretmek, hatırlamaktır."
"Allahu teÂlÂnın sana istediğin şekilde lutuf ve ihsÂnda bulunmasını istiyorsan, kullarına O'nun istediği gibi davranman lÂzımdır."
"DunyÂdan sonraki yolculuk cok uzundur. O uzun sefer icin, yol azığı hazırlayınız ve biliniz ki, azıkların en hayırlısı, takvÂdır." YÂni Allahu teÂlÂdan korkarak, haramlardan sakınmaktır.
"DunyÂnın fÂnî, gecici ve sıkıntılarla dolu olduğunu bilen bir kimse, dunyÂya sarılmakla nasıl mutlu olabilir?" Ve sonra ağlayarak ilÂve etti: "DunyÂ, bizden evvelkilerin artığı, gecmişlerin terkedip boşadığıdır. Buradan, ayrılık zamanı gelmeden once ayrılın ve olum, baş ucunuzda imiş gibi hareket edin!"
"İnsanlara şaşıyorum! Onlar ki, azık tedarik etmek ve Âhiret yolculuğuna hazırlanmakla emrolunmalarına rağmen, birbirlerini engelleyip oyalanmaktan başka bir şey yapmıyorlar."
FAYDASI OLMAYACAK
SÂlih ibni Beşir ki, TÂbiînden bir kişi,
Sunnet-i seniyyeye, muvÂfıktı her işi.
Halîfe Mensur onu, Bağdat'a etti dÂvet,
Ayakta karşılayıp, gosterdi buyuk hurmet.
Ve dedi: "Bir nasîhat, eyleyin de fakîre,
Saltanat işlerini, yapayım ona gore."
Buyurdu: "Ey halîfe, tavsiyem şu ki sana,
Merhameti, elinden, bırakma her insana.
Resûlun ahlÂkıyle, tezyîn et ahlÂkını,
Hep O'nun sunnetine, uydur harekÂtını.
Dikkat et her işine, kork ve titre Rabbinden
Bir an bile bırakma, adÂleti elinden.
MÂdem ki akıllısın, var ilmin, mÂrifetin,
Yarın mahşer gununde, gecmez hic mÂzeretin.
Ey Mensur, kork zulumden, milletine hep acı,
Yoksa Peygamberimiz, senden olur dÂvÂcı.
Kurtulmak istiyorsan, Cehennemden, ateşten,
Uzak dur buyuk-kucuk, gunah olan her işten."
Cok tesir etmiş idi, bu sozler halîfeye
Bir kese altın alıp, uzattı bu velîye.
LÂkin kabûl etmedi, o, eliyle iterek,
Mensur bunu gorunce, ağladı yaş dokerek.
O Kur'Ân-ı kerîmi, huzunle okuyordu,
AzÂb Âyetlerine, gelince korkuyordu.
Birgun yine okurken, Kur'Ân'dan şu Âyeti,
Yine aynı şekilde, sarardı benzi beti:
Onlar dondurulunce, "Cehennem ateşi"ne,
Duşerler cok buyuk bir, "pişmanlığın" icine.
Ve o zaman derler ki "EyvÂh bize, vÂh bize,
Keşki biz de ibÂdet etseydik Rabbimize."
Peşinden bir Âh edip, bayılıp yere duştu,
Baktılar nabzı durmuş, bu korkuyla olmuştu,
Her gece uzun uzun, yapardı cok ibÂdet,
Sonunda goz yaşıyle, ağlardı uzun muddet.
Derdi ki: "Bir musluman, bilmek isterse eğer,
Rabbimiz kendisine, ne kadar verir değer?
Baksın her gun yaptığı, iş ve amellerine,
Ne kadar değer verir, o, Rabbinin emrine?"
Derdi ki: "Âhirette, iyilik bekliyorsan,
DunyÂdayken herkese, yap "iyilik" ve "ihsan".
Rabbinden bekliyorsan, nasıl bir muÂmele,
O'nun mahlûklarına, sen dahî davran oyle."
Derdi ki: "Cok uzundur, Âhiret yolculuğu,
Şimdiden hazırlayın, azık ile yolluğu.
O yolda en kıymetli, azık ise takvÂdır,
YÂni Allah'tan korkup, gunahtan kacınmaktır."
Derdi ki: "Ey insanlar, gecicidir bu dunyÂ,
Sıkıntıyla doludur, siz de gorursunuz ya.
Bizden oncekilerin, artığıdır tamÂmen,
Onun icin gonlunu, kaptırma buna hemen."
Derdi ki: "Şaşıyorum, ben şu insanlara ki,
Sarılmışlar dunyÂya, ayrılmıyacak sanki.
HÂlbuki biraz sonra, cıkacak sonsuz yola,
Hazırlık yapacakken, oyalanır o hÂlÂ.
Olum uyandırınca, uyanacaktır, ancak,
O zaman uyanmanın, faydası olmıyacak."
1) Tehzîb-ut-Tehzîb; c.4, s.382
2) TÂrih-i Bağdad; c.9, s.305
3) VefeyÂt-ul-A'yÂn; c.2, s.494
4) MîzÂn-ul-İ'tidÂl; c.2, s.279
5) Hilyet-ul-EvliyÂ; c.6, s.165
6) İslÂm Âlimleri Ansiklopedisi; c.2, s.363
Kaynak
__________________
SÂlih Bin Beşîr El-Murrî
Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler0 Mesaj
●30 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eðitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler
- SÂlih Bin Beşîr El-Murrî