Zeyd Bin Harise(ra) (575-629)

Kur’an-ı Kerim’de adı gecen tek Sahabedir. Peygamber Efendimizin (asm) azatlı kolesidir. Kucuk yaşta annesinin yanından kacırılmış ve Mekke’de kole olarak satılmıştır. Hz. Hatice (ra) tarafından Peygamber Efendimize hediye edilmiştir. Anne ve babasının gosterdiği muhabbet ve sevgiden cok daha fazlasını gormuş, ailesi kendisini bulup almak icin izin aldıkları halde, Peygamber Efendimizin yanından ayrılmamıştır. İslam ile muşerref olan ilk dort kişi arasında yer almıştır. Biri haric, Peygamber Efendimizin katıldığı tum savaşlara katılmıştır. Ordu komutanı olarak katıldığı Mute Savaşında şehit olmuştur.
Risale-i Nur’da ismi zikredilmekte ve bu vesileyle Peygamberlerin ummetleri ile aralarındaki evlatlık meselesi, evlat edinmenin İslamiyet’teki yeri izah edilmiştir. Oğluna nispetle Ebu Usame olarak anılmıştır. Kunyesi Ebu Usame Zeyd bin Harise bin Şurahbil bin Ka’b bin Abduluzza bin Kays el-Kalbî şeklindedir.
Yemen asıllı olan Zeyd, 575 yılında doğdu. Yemen’de bulunan Kudas kabilesine mensuptur. Sekiz yaşlarında iken, annesi ile birlikte akrabalarını ziyarete gittikleri sırada başka bir kabilenin baskınına uğradı. Annesinin yanından kacırılarak Mekke’ye goturuldu ve burada bulunan Ukaz panayırında kole olarak satıldı. Hakim bin Hizam Zeyd’i satın aldı ve halası Hz. Hatice’ye (ra) hediye etti. Peygamber Efendimiz (sav) ile evlendikten sonra da Hz. Hatice tarafından kendisine hediye edildi.
Peygamber Efendimiz, Zeyd’e cok iyi davrandı. Ancak, ailesi kendisini her yerde aramaktaydılar ve nihayet Mekke’de olduğunu oğrendiler. Mekke’ye gelen babası ve amcası Zeyd’i kendilerine vermesini ve ne kadar fidye isterse odeyeceklerini bildirdiler. Peygamber Efendimiz ise, Zeyd’in karar vermesini, şayet kendileriyle gitmeyi kabul ederse hicbir bedel istemeden serbest bırakacağını ailesine bildirdi. Ayrıca, “beni tercih edeni ben de tercih ederim” diye buyurdu. Bu karşılık Zeyd’in ailesini cok sevindirdi.
Zeyd, geldikten sonra ailesinin hic de beklemediği bir davranış sergiledi. Bir kole olmasına rağmen kendisine anne ve babasından cok daha iyi davranan Peygamber Efendimizin (asm) yanından ayrılmayacağını ve ailesiyle gitmeyeceğini soyledi. Bu cevap uzerine Peygamber Efendimiz, Zeyd’i azat etti ve yanına alıp Kabe’ye Haceru’l-Esved taşının yanına goturdu. Yuksek sesle, halktan şahit olmalarını istedikten sonra, Zeyd’i evlat edindiğini, birbirlerinin mirascısı olduklarını beyan etti. Cahiliye doneminde bir cocuğu evlat edinmek isteyen kimse halkın onunde bunu acıklar, bundan sonra da o cocuk soz konusu şahsın evladı muamelesini gorurdu. Yani, onun adını alır ve butun evlatlık haklarından istifade ederdi. Bu olaya, evlat edinme anlamına gelen “tebenni” denilirdi. Nitekim, bu olaydan sonra Zeyd bin Harise yerine, Zeyd bin Muhammed olarak anılmaya başlandı. Bu sıralarda henuz İslamiyet zuhur etmemişti. Dolayısıyla bu durum, evlat edinmenin yasaklanmasına kadar devam etti.
Evlat edinme adeti Ahzab Suresi 5. “Onları kendi babalarına nisbet edin; Allah katında doğru olan budur. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, zaten onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır…” ve 40. “Muhammed hicbirinizin babası değildir; o Allah’ın Resuludur ve peygamberlerin sonuncusudur…” ayetlerinin nazil olmasıyla kaldırılınca, Zeyd babasının ismiyle yani yeniden Zeyd bin Harise olarak anıldı. Peygamber Efendimiz, azatlı kolesi olan Zeyd ile halasının kızı Hz. Zeyneb’i evlendirmiş, ancak, eşlerin anlaşamamaları neticesinde boşanmışlardı. Daha sonra Peygamber Efendimiz Zeyneb’le evlenmek suretiyle, Cahiliye devrinden kalma evlatlık anlayışının ortadan kaldırıldığını bizzat gostermiş ve Kur’an-Kerim’de, “… sonra Zeyd o hanımla alakasını kesince biz onu sana nikahladık -ta ki, evlatlıklarının boşadığı hanımlarla evlenmenin muminler icin gunah olmadığı anlaşılsın. Allah’ın emri işte boylece yerine getirilmiştir.” (Ahzab 37) şeklinde ifadesini bulmuştur.
Peygamberler, peygamberlik vazifeleri itibariyle ummetleri icin baba hukmunde olmaları, onlara babalarından daha buyuk bir şefkatle ve muhabbetle bakmalarındandır. Yoksa, nesep itibariyle olan babalık değildir. Dolayısıyla peygamberlerin kendi ummetlerinden olan hanımlarla evlenmelerinde bir sakınca yoktur. Risale-i Nur’da Zeyd’in isminin zikredildiği Yedinci Mektup’ta bu konu izah edilmektedir. Buyuk bir idareci kendine tabi olanlara buyuk bir şefkat gosterdiği ve bu şekilde yaklaştığı zaman, insanlar kendisine evladından ziyade bir muhabbet ve nazarla bakmaya başlar. Bu durum zamanla baba-evlat ilişkisine benzer bir mahiyet alınca, soz konuşu kişiler arasında bir evliliğin gercekleşmesi halk arasında kolay kolay kabul gormez. Kur’an-ı Kerim boyle bir duşunceyi ortadan kaldırmak maksadıyla; “Peygamber rahmet-i İlahiye hesabıyla size şefkat eder, pederane muamele eder. Ve risalet namına siz onun evladı gibisiniz. Fakat şahsiyet-i insaniye itibariyle pederiniz değildir ki, sizden zevce alması munasip duşmesin. Ve sizlere ‘Oğlum’ dese, ahkam-ı şeriat itibariyle siz onun evladı olamazsınız.” (Mektubat, 2000, s. 33) demektedir.
Zeyd, Musluman olan azatlı kolelerin ilki olduğu gibi, iman eden ilk dort kişinin de arasında yer aldı. Peygamber Efendimiz, Mekke’de bulundukları sırada onu Ummu Eymen ile evlendirdi. Bu evlilikten, Sahabenin buyukleri arasında yer alacak olan Hz. Usame dunyaya geldi. Muslumanların yaşadığı buyuk sıkıntıları o da yaşadı. Peygamber Efendimiz ile birlikte Taif’e gitti. Burada hic kimse iman etmediği gibi, geri donduklerinde taşa tutuldular. Kendi bedenini Yuce Peygambere siper ederek atılan taşlardan korumaya calıştı. Bu yuzden bir cok yerinden yara aldı.
Medine’ye hicret edildikten sonra Zeyd, Peygamber Efendimiz tarafından amcası Hz. Hazma (ra) ile din kardeş yapıldı. Mute Savaşı’na kadar biri haric, Peygamber Efendimizin katıldığı tum savaşlara katıldı. Sadece Mureysi Gazasına katılmadı. Cunku, Peygamber Efendimiz Medine’den ayrılınca onu yerine vekil bıraktı. Ayrıca, Peygamber efendimizin katılmadığı bir cok savaş ve sefere de katıldı. Bir coğunda da kumandanlık yaptı. Kahramanlığı ve cesareti ile dikkat cekti.
Peygamber Efendimizin Busra Valisine elci olarak gonderdiği Haris bin Umeyr (ra) şehit edilince, bir ordu hazırlandı. Peygamber Efendimiz savaşa gidecek orduya hitaben; “Zeyd bin Harise’yi kumandan tayin ettim! Zeyd bin Harise şehit olursa yerine Cafer bin Ebu Talib gecsin. Cafer bin Ebu Talib şehit olursa, Abdullah bin Revaha gecsin. Abdullah bin Revaha da şehit olursa, Muslumanlar aralarından munasip birini secip onu kendilerine kumandan yapsın!” buyurunca, bir anda Sahabe arasında huzun ve ağlamalara sebep oldu. Cunku, Peygamber Efendimiz dolaylı olarak isimlerini saydığı bu şahısların şehit olacağını haber vermekteydi.
Zeyd bin Harise’nin komutasında yola cıkan uc bin kişilik ordu, Suriye’de bulunan Mute isimli yere geldiklerinde kendilerinden cok buyuk sayıda bir orduyla karşılaştılar. Savaş başladıktan sonra, Peygamber Efendimiz tarafından sırayla ismi zikredilen kumandanlar birer birer şehit oldular. Bunun uzerine Halid bin Velid kumandan secildi. Halid bin Velid’in komutasında savaşı kazanan Muslumanlar muazzam bir zafer elde ettiler. Zeyd bin Harise bu savaşta şehitlik mertebesine ulaştı (629).
Kucuk yaşta ailesinden koparılan ve kole olarak satılan Zeyd, Peygamber ailesine dahil olmakla ihsanların en buyuğune nail oldu. Gorduğu ilgi ve şefkat, yıllar sonra ailesinin yanına donmesine mani oldu. Peygamber Efendimizin, “Zeyd bana kavmimin en sevgilisidir” mealindeki iltifatına mazhar oldu. Peygamber Efendimiz, Medine’de kendi yerine onu vekil bırakmakla; kendisine verdiği onemi gosterdiği gibi, idareciliğini, dirayetini tasvip ettiğini, aynı zamanda, makamlara getirilmenin ırkla, soyla değil, takva ile olacağını gostermiş oluyordu.
__________________