SUHREVERDİYYE TARİKATI PİRİ

542 hicri yılında Şabanın ilk gecesi (27 Ocak 1145) dunyaya gelmiş olan Şeyhler Şeyh i Şihabuddin Omer Suhreverdi Hazretleri'nin soyları, Sıddik-ı Ekber (Radıyallahu Anh) Hazretleri'ne ulaşır.

Soy zinciri şoyledir:
"Şihabuddin Omer, Onun babası Muhammed, Onun babası Abdullah, Onun babası Muhammed, Onun babası Abdullah, Onun babası Sa'd, Onun babası Huseyn, Onun babası Kasım, Onun babası Nasr, Onun babası Kasım, Onun babası Muhammed, Onun babası Abdullah, Onun babası Abdurrahman,
Onun babası Kasım, Onun babası Muhammed,
Onun babası Ebu Bekri-Sıddik."

" Devrin siyasi ve kulturel durumu Muellifin yaşadığı cağ Abbasi hilafetinin yıkılışına tekaddum eder. Bu donem aynı zamanda İslam dunyasında medreselerin ve tekkelerin kurulup yaygınlaşmaya başladığı donemdir. İbn-i Arabi, Necmeddini Kubra, Gavsı Geylani, Razi gibi buyuk kametler bu donemde boy gosterir.
" Muellifin adı ve nesebi Adı Omer bin Muhammed Kunyeleri Ebu Hafs, Ebu Abdullah, Ebu Nasr, Ebul Kasım. Suhreverdi 6 aylık cocukken babası kadılık makamında bir iftira sonucu idam edilir. Lakabları, Şihabuddin, Şeyh-ul İslam, Şeyh-uş Şuyuh,

" Memleketi ve doğumu Doğum yeri Irak ın Acem bolgesinin kuzey batı koşesinde Cibal eyaleti, Zencan'a bağlı kucuk bir kasaba olan Suhreverdi 16 yaşına kadar burada, geri kalan omrunu Bağdat'ta gecirdi.
Şeyh Şihabuddin Omer Hazretleri'nin Tarikat Silsilesi:
Seyyiduna ve Seyyidu'l-Alemin Hazret-i Muhammed Mustafa (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Seyyiduna Ali el-Murtaza
Şeyh Hasan-ı Basri
Şeyh Habib-i Acemi
Şeyh Davudi-Tai
Şeyh Ma'ruf-i Kerhi
Şeyh Seriyy-i Sakati
Şeyh Cuneyd-i Bağdadi
Şeyh Ebu Ali Rudbari
Şeyh Ebu All Katib
Şeyh Ebu Osman Mağribi
Şeyh Ebu'l-Kasım Gurganı
Şeyh Ebu Bekr Nessac
Şeyh Ahmed Gazali
Şeyh Ziyauddın Ebu'n-Necib Abdulkahir Suhreverdi
Şeyhler Şeyhi Şihabuddin Omer Suhreverdi
(Allah Onlardan razı olsun ve sırlannı yuceltsin)

Şeyh Şihabuddin Omer Hazretleri, şeyhleri ve amcaları Ziyauddin Ebu'n-Necib Abdulkahir Suhreverdi Hazretleri'nin ilgi ve şefkatleri sayesinde kemale ermişlerdir.
Abdulkahir Suhreverdi Hazretleri: "Ey gozumun nuru! Zahir ilimlerinde olgunluk kazandın. Şimdi ilahi ma'rifetlerle, tarikat ve hakikat ilimieriyle gonlunu aydınlatma zamanı geldi" derler; fakat, bu yola yoneltemezlerdi. Cunku; tartışmalara girerek zahiri ilim
erbabını mağlub etmekten zevk alırlardı.
O'nu birgun Gavs-ı A'zam Abdulkadir Geylani Hazretleri'nin huzuruna goturerek bu halini arz ettiler.
Hazret-i Gavs-ı A'zam da mubarek ellerini O'nun goğsune koyarak: "Kelam ilminden hangi kitapları okudun?" diye sordular. Şihabuddin Omer, bu yolda ne oğrenmiş ise hepsinin kalb sayfasından silinmiş olduğunu fark etti. Gavs-ı A'zam Hazretleri gulumseyerek:
"Biz senin, nurlar fışkıracak olan kalbini temizledik ve Hakk'ın ma'rifeti ile doldurup bezedik" buyurdular.
O gunden sonra, asıl maksad olan ilahi ma'rifet ve hakikatleri elde etmeye calışarak zahiri ilimIerin esiri olmaktan kurtulup, Allah Dostlarının Buyuklerinden olmak saadetine ermişlerdir.
Şihabuddin Omer Hazretleri, Gavs-ı A'zam Abdulkadir Geylani Hazretleri'nin sohbetlerinde bulunarak buyuk faydalar sağlamışlar ve zamanın ileri gelen şeyhlerinin pek coğundan feyz almışlardır.
Ricalu'l-gaybdan Ebdal ve Evtad tabakasıyla da collerde sohbetler ederlerdi. Cok defalar Hızır Aleyhisselam yanlarına gelir; ledunni (İlahi) ilimler oğretirdi.

Abdulkadir Geylani Hazretleri, bu zat hakkında: "Ya Omer! Sen Irak meşhurlarının sonuncususun..." diye ovgude bulunurlardı.
Değerli şahsiyetleri, Gavs-ı A'zam Hazretleri'nin buyurdukları gibi "Bağdat Şeyhlerinin Şeyhi" olmuşlardı.
Yakından uzaktan tarikat erbabı yanlarına gelerek kendilerinden tasavvufun onemli konularını ve cetin meselelerini sorup oğrenirlerdi.
Şeyh Şihabuddin Omer Hazretleri'nin, "Avarifu'l-Maarif, İ'lamu'I-Huda ve Pir Abdulkadir Geylani Hazretleri'nin menkıbelerinden bahseden Behcetu'I- Ebrar" gibi faydalı eserleri ve Arapca bircok guzel şiirleri vardır.
"Menakıb-ı Gavsiyye" Yazarı Şeyh Muhammed Sadık Şeybani Cenapları naklederler ki:
Şihabuddin Omer Suhreverdi Hazretleri'nin annesiyle babasının cocukları olmuyordu. Gavs-ı Azam Hazretleri'nden bir erkek cocukları olmasını dilemişler; Hazret-i Gavs da: "Hak Teala size bir erkek cocuk verdi" buyurmuşlardı. Dokuz ay sonra bir cocukları dunyaya geldi. Hazret-i Gavs'ın huzuruna vararak,
"kız da olsa" bir cocukları olduğunu haber verip teşekkur ettiler. Hazret-i Gavs: "Cocuk kız değil. Erkek cocuğunuz olmuştur" buyurdular. Koşarak eve gelip baktıklarında, cocuğun erkek olduğunu gorduler. Durumu Gavs-ı A'zam Hazretleri'ne arz edince: "Bu cocuk uzun saclı olup cok yaşayacak ve Buyuk
Allah Dostlarından olacak" buyurdular. Hal, buyurdukları
gibi oldu. Sevincleri ve hayretleri, anlatılmaz dereceyi buldu.
Şeyhler Şeyhi Şihabuddın Suhreverdı Hazretleri, her sene Bağdat'tan hacca gider ve Medine-i Munevvere'de Rasul-i Ekrem'i ziyaret ederlerdi.
632 hicri yılında, 90 yaşlarında oldukları halde ebedi aleme gocerek Bağdat'ta toprağa verilmişlerdir.
Mubarek kabirleri, halkın ve ileri gelenlerin ziyaretgahıdır.

Şeyh Hazretleri'nin başlıca halifeleri şunlardır:
"Şeyh imaduddın Muhammed, Şeyh Bahauddin
Zekeriyya-yı Multanı, Hace Şerefuddın Şirazi, İmaduddin
Suhreverdi, Şeyh Şemsuddin Safiyy-i Şırazi,
Şeyh Ahmed Hirevi, Şeyh Emir Hasan, Muslihuddin
Sa'dı-i Şırazı, Neci buddın Bezğaş."
Allah ruhlarını yuceltsin,feyz ve bereketlerini bizlere de
lutfetsin.(Amin,ya Rabbe'l-Alemin)

Avarif-ul Me´arif
Şihabuddin Suhreverdi
Hazretleri
MUELLİFİN ONSOZU
Allah (cc) kalp temizliğine ermiş olanlara kendini tanımaya bahşeder. Onlar zikirle hoş ve derin nefes alırlar. Dunyayı ve menfaatini hor gorur geceleri kaim, gunduzleri saimdirler. Dunyevi lezzetlere bedel Kur'an'dan tad alırlar.

Kur'an ve sunnete bağlılıklarından oturu. Onlara taraf-ı ilahiden halkı irşad, Hakk'a davet vazifesi verilmiştir. Bir kavmin sayısını arttıran onlardan olur.
İlmi Tasavvuf, saf gonullere, ihlaslı kalplere inen Rabbani bir hak vergisidir.



1. BOLUM

TASAVVUF İLMİNİN MENŞEİ:
Tasavvuf hali, zevki ve keşfi bir ilimdir.İnsan tabiatının devamlı değişen istekleri cehaletin, gafletin, bir ceşitidir. Sufilerin kalpleri ise Allah ile doludur. Her ilmin kendi sahasında temel dinamikleri
belirlenip usulleri tayin edilmiştir. Tasavvuf da bu tasniften nasibini almıştır. Allah gokten su indirdi, demek nurları taksim etti,
dereler onunla dolup taştı ayeti ise Allah Teala'nın ezelde taksim ettiği nur kalplerde dolup taştı manasına gelir. Fıkıh, dunyada tam manasıyla zuht hayatı yaşayan tasavvuf aliminin ilmidir. Birinci
dereceden ilim, istikamet ve hidayet kaynağı Peygamberimiz (SAV) dir. Aşağıda olan her şey mutevazi olur. Din insanın kendisini Rabbine adaması onun karşısında darlık iddia etmemesidir. İlim pınarlarının suyu kalbe ulaşınca kalp gozleri
tam manasıyla acılır. Kişi hakkı batıldan ayırdeder. İbn-i Abbas: En iyi ibadet dini anlamaktır. Efendimiz (SAV)'in ilim ve marifeti, butun varlıların isimleri kendisine oğretilen Hz. Adem (AS)'den intikal etmiştir. Gercek sufi mukarrebdir. Ebrar, mukarrebin haliyle hallenmedikce "mutasavvuf", hal kendilerinde tahakkuk ederse
"sufi" olur.

2. BOLUM
SUFİLERİN DUYDUKLARINI ANLAMALARI
İşitmenin hayırlı oluşunun alameti, kişinin Hakk'tan duyduğunu butun ozellik ve vasıflarıyla anlayarak işitmesi ve dinlemesidir.
Sufi anlatılan ve ilham edilene kulak verir. Şibli: "Kur'an'ın nasihatleri kalbi Allah ile beraber olan ve goz acıp kapayıncaya kadar da olsa O (cc)'ndan gafil olmayanlar icindir." Anlayış makamı, sohbet ve konuşma yeridir. O da kalbin işitmesinden ibarettir. Muşahade makamı ise kalbin basiretli olmasıdır. Anlayış, ilham ve semain tabi neticesidir.
Kalbin olumu nefsin şehvetlere dalmasındandır. Allah Teala'ya kulak vermeye mani olan her şey nefisden kaynaklanır. Anahatlar umumi bir bakışla idrak edilir. Tefarruat ise insan yaratılışının kifayetsizliği sebebiyle tamamiyle idrak edilemez. Tohum eken hakime benzer, tohum ise doğru soze benzer. Heva ve hevesten tad almak asalak bir dikenin gelişmekte olan bir bitkiye mani olması gibidir. Sufinin kalbi ilahi sevginin butun lezzetleriyle konakladığı yerdir. Saf sevgi ruhu huzur-u ilahiye ulaştıran bir bağdır. Rasulullah (SAV) kainat yaratılmadan once makam-ı istikrara en yakın kişi olmuş, temkin sohbetine katılmış bulunduğundan butun hal ve davranışlarında ilahi n urlar apacık gorulmuştur. Fehimden ilme, ilimden amale ulaşılır. Ayetler, ilahi hususiyet ve vasıflar taşır. Okunması ve dinlenilmesiyle ilahi tecelliler yenilenir ve kişi Allah'ın azamet ve cemalinin aksettiği bir ayna olur.
Cafer-i Sadık "Allah kullarına kelamı ile tecelli eder, fakat onlar bunu idrak edemezler." Duydukları ve dinledikleri Allah katından olunca, duyduğu gorduğu, gorduğu duyduğu olur. Sonu evvelki haline doner. Evveli sonu olur. Konuşana sozunu bitirinceye kadar muhlet vermek, dinlerken sağa sola bakmamak ve hatibin yuzune bakmak iyi dinleme adabındandır. Rasulullah (SAV)'tan gelen haberleri, salihlerin hayatını, ahiret ahvalini dinlemek, ilim oğrenmek isteyene gereklidir.

3.BOLUM
TASAVVUF İLMİNİN FAZİLETİ

Ulema, ummetin yol gostericisi, delili, dinin direğidir. Sufyan b. Uyeyne "İnsanların en cahili bildiği halde yapmayan ve en faziletlisi ise Allah'tan en cok korkandır." " İlmi ile amil olmayan alimin ilmi bereketiyle amele donmesi umulur. İlim hem farz hem de fazilettir. Kitap ve Sunnete istinat etmelidir. Farz ilim, ihlas ilmidir. Tehlikeli davranışları incelikleriyle bilmektir. Vakit ilmidir. Helali bilmeye yarayan ilimdir. Alış-veriş, nikah ve talak ilmidir. Cahili olduğu ilmi elde etme ilmidir. İlmi tevhidi oğrenmek, yerine getirilmesi farz olan şeyleri amel etmeyi bilecek kadar oğrenmek, emir ve nehy ilmini oğrenmek farz olan ilimdir denilmiştir. Ebu Ali el Cuzcani: Allah'tan istikamet uzere olmayı isteyenlerden ol, keramet sahibi olmayı isteyenlerden değil. Kırık kalpli ve amelinden oturu kendini sorumlu tutmak, nefsini itham etmek, keramet ve keşiften ustun tutulmalıdır.Yakin bir defa hasıl oldumu yeni harikuladeliklerle yakin artmaz. Bulunduğu makam istiğna makamı olduğundan ilahi kudretin harikuladelikler vasıtasıyla bilinmesine ihtiyacı olmadığı gibi, bunda ilahi bir hikmet de yoktur.
Eğer kişi marifet yolunda ilerlerken keramet ve harikuladeliklere rastlarsa bu caiz ve guzeldir, rastlamazsa bu muhim olmadığı gibi eksiklik de değildir.
Butun ilimlerin tahsili esnasında dunya muhabbeti ve takvanın hakikatlerinden uzak kalmak tahsile mani olmaz hatta bazen bu ilmi elde etmeye (cunku ilimle uğraşmak cok zordur) yardımcı olur. Ehl-i tasavvufun ilmi, dunya ile elde edilmez,heva ve hevesten kacınmadıkca bu ilmin hakikatlerine ulaşılmaz. Takva medresesi dışında da oğrenilemez. Sufiler, muhabbetin her ceşidine vakıftırlar. Muhabbet-i Zati'den muhabbet-i sıfatı, kalbi
muhabbetten ruhi muhabbetin farkını bilirler. Saf bir takva ve zuhdde kemal, ilimde ustun olmakla elde edilir. Kalp aynası cilalanmış kimse, Levh-i Mahfuz'dan bazı bilgilere sahip olabilir. Kulli ilimleri ihata eden, cuz'i ilimlere donmeye onlarla uğraşmaya
ihtiyacı yoktur. Yaşanmayıp cok ilim elde etme duşuncesi şeytanın bir aldatmacasıdır. İlm-ul verase ilm-ul diraseden gecer. Hakka'l yakin derecesi ilimleri vicdanidir. Muşahade makamından ustundur. Sahabe yakin ilmini kendileri hallederken, fetva ilmini tabiine havale ediyordu. Mufassal bilgi, kalp temizliği, ustun seciye ve kabiliyetle elde edilir. Mucmel bilgi ilmin aslıdır. Allah (cc) kuluna hayır murad ettimi onu taate muvaffak kılar.
Salih amel, salih amele goturur. Alim ve zahid sufi kendini kimseden ustun gormez. Tercih edildiğinde aleyhinde bir fitne olmasından korkar.

4. BOLUM
SUFİLERİN HALLERİ VE TARİKATLERİ
En muhim şey, her turlu kin ve duşmanlıktan arınma. Kin adavete saik dunya sevgisi, makam ve mevki tutkusu. Kotu sıfatlar değiştikce perdeler kalkar, sunnete muvafakat mumkun olur. Resulullah (sav)' a intiba eden ilahi muhabbetten en cok nasib dar olandır. Resulullah (sav)'intiba etmekle elde edilen başarıların en şereflisi Allah (cc)'a sığınma ve ilticadır. Bunda ruhi bit istiğrak ve dua makamına yakın olma gizlidir. " Murad" ilahi yardıma mazhar olmuş, şuhum aleminin kotuluklerinden korunmuş demektir. Tasavvuf nefsin tabii arzularına sed cekme, aclık ve dunyayı terkle elde edilir. Mutabakat yolu dışındaki bir hareket mahrumiyet, sunnete ittiba ise hikmetli konuşmayı netice verir. Sehl b. Abdullah: Kitap ve sunnetin kabul etmediği butun vecd halleri batıldır.

5. BOLUM
TASAVVUFUN MAHİYETİ
Tasavvufun mahiyeti "fakr" oluşturur. Fakrın sıfatı; yokluk anında sukunet ve rıza, varlıkta dağıtma ve isar. Fakir, Allah' a arzedilecek haceti olmayandır. Fakir, hicbir şeye malik olmayan, hic bir şeyin de kendisine malik olmadığıdır. Fakir, kulluk vazifesiyle meşguldur. Rabb'isinin hacetini bildiğini bilir. Tasavvuf, fakr ve zuhdu cem eden bir isimdir. Tasavvuf edeptir, guzel oydur.
Sadık muridin izn-i ilahiye olan bağlılığı sağlamlaşmadıkca zenginliğe dalıvermesine izin verilmez.
Tasavvuf iyi gecinme, alınana uzulmeme, altınla toprağı bir gormedir. Tasavvuf, kendinde olup Hakk'la dirilmedir. Sufi toprak gibidir, ona her şey atılır, ama ondan sadece guzel ve hoş şeyler cıkar. Tasavvuf ciledir, sıkıntıdır, ıstıraptır.

6. BOLUM
SUFİ KELİMESİNİN KOKU
Sufiler yun giyerler yun (suf) e izafeten "sufi" denir. Huzur-u ilahide on safta bulunduklarından "saff"a izafeten Safevi kelimesinden turemiştir. Eshab-ı suffe'ye izafeten. Horasanlılar yerleştikleri mağaraya izafeten "Şikufiyye", Şamlılar ise "Cuiyye" ile adlandırılırlar.
Tercihe şayan ise "suf" ( yun) e nisbet edilenidir. Sufi, H.200'uncu yıla kadar kullanılan bir kelime değildir.

7. BOLUM
MUTASAVVIFLAR VE ONLARA BENZEYENLER
Kişi sevdiği ile beraberdir. Muteşebbihin sufilere olan sevgisi, sufilerin ruhlarının kendisini anladığı gibi kendi ruhunun da
onları anlaması ve yakınlaşmasından kaynaklanır. Sufiyye yolunun basamakları; iman, ilm, zevk. Sufinin telvini (halden hale gecmek) kalbini bulma, mutasavvıfınki kalp mertebesinden nefis
mertebesine duşerek, nefsini gormekle gercekleşir. Muteşebbihin telvini yoktur. Sufinin şarabı saf ve halis, mutasavvıfınki biraz
karışık, muteşebbihin şarabı ise daha katkılıdır. İbn- i Ata: "Cenab-ı Hakk'ı dunyevi endişe veya menfaatı nedeniyle seven zalim, ahiret icin seven muktesid, iradesini Cenab-ı Hakk'm iradesine terkeden sabıktır.
Cuneyd: "Marifete ihtiyacı olanla karşılaştığın zaman ona ilimle değil, rıfk ve hilmle yanaş." Sufilerle veya muteşebbihlerle beraber olan şaki olmaz.

8.BOLUM
MELAMETİLİK VE MELAMETİLER
Melameti, halis, sadık kimselerdir ki amellerine başkalarının vakıf olmasını istemezler. Amelinin ortaya cıkmasından, gunahının ortaya cıkmasından korktuğu gibi korkar. Sufi ise ihlasından dolayı kendi ihlasını da unutmuştur. Osman el Mağribi: "Melameti; halkı aradan cıkaran, fakat nefsine karşı bunda muvaffak olamayan kimsedir. Bu "muhlis"tir. Sufi ise kalbinden ve amelinden halkı cıkarıp nefsini de bertaraf eden kimsedir ki bu da "muhlas"tır." Arif gerektiğinde amelini maslaha icin izhar eder.
Melameti, mutasavvıftan ileri, sufiden geri bir mertebededir.
Melamatiyye Usulune Gore Zikir:
1. Dil ile
2. Kalp ile
3. Sır ile
4. Ruh ile


9. BOLUM
SUFİ OLMADIKLARI HALDE SUFİ GORUNENLER
Fitneye tutulmuş carpık kimselerin zannettiği şeyler melametilerde yoktur. "Kalenderiyye", kalp temizliğinin verdiği sarhoşlukla şer'i hudutları bozan, bir arda oturma ve birlikte olma konusundaki her turlu kayıtları ve adabı ortadan kaldıran gruptur. Allah ile beraber olduğuna inandıkları kalplerinin guzelliği ve temizliği ile yetinirler.
Kimisi ibahilerin yolunu tutarak iclerinin Allah'a ulaştığını iddia ederek, bunun da ulaşılması gereken hedef olduğunu savunmuşlardır. Şeriatın reddettiği her şey zındıkadan başka bir şey değildir. Aldatılmış olan bu tur kimseler, şeriatın kulluğun
gerektirdiği bir hak ve vecibe, hakikatin da kulluk gorevinin inceliklerine vakıf olmak, demek olduğunu bilemediler. Hz. Omer (ra): "Kendisini tohmet altında bırakacak duruma sokan kimse, bu yuzden hakkında da kotu duşunen kimseleri kınamasın." Allah(cc) her hangi bir şeye hululdan munezzeh olduğu gibi, kendisine de her hangi bir şeyin hululunden munezzehtir.
Hakikat derecesine ermiş bazı muhakkiklerin, sohbetlerinde duydukları gibi konuşmaya ve yanlış anlamaya sebep olacak sozler soylemeye cesaret etmelerinin sebebi, uzun muamele ve mucahade neticesinde zahiri ve batıni olarak bu sozlerin kendilerine gelmesi, sufiye topluluğunun esasları olan takvada sadakat, dunyaya karşı gosterilen zuhd ve kemal gibi prensiplere sımsıkı sarılmalarıdır.

10. BOLUM

ŞEYHLİK MAKAMI
Şeyh, Allah'ı kullarına gercek manada sevdiren, kullarını da Allah(cc)'a sevdiren ve yaklaştıran kimsedir. Şeyh, ittiba-i Resul(sav)'u şart koşar ve oraya goturur. Tezkiy-i nefis yoluyla Cenab-ı Hakk'ı bildirir ve sevdirir.
Şeyhin uzerinde Cenab-ı Hakk'ın verdiği bir vakar vardır. Şeyhlik yolundaki salik nefsini iradesiyle iyiliğe sevkeder. Kalbin biri nefse diğeri ruha bakan iki yuzu vardır. Şeyh, kendi nefsini daha once nasıl duzeltmiş ise muridini de oylece duzeltir. Hz. İsa: "İkinci doğumu gercekleştiremeyen kimse, semanın melekutuna yukselemez."
Akıl, mulk aleminde tasarrufa sahip olduğu icin matematik ilminin delillerine vakıf olabilir. Fakat, melekut alemine yukselemez.

Şeyhlik konusunda salih salikin durumu:
1-Mucerred Salik: Cenab-ı Hakk'ın kendisine lutfettiği kadar nasibini alır. Nefse ait bazı sıfatlardan dolayı şeyhliğe erişemezler.
2. Mucerred Meczup: Farzların dışında belli bir amelleri ve seyr-i sulukları olmadığı halde Allah (cc)'m kendilerine lutfettiği kadar, ruhi huzur ve sukuna erişilen hallerden nasibini alabilirler.

Şeyhlik makamına layık olamazlar.
1. Salik-i Meczub: Diğer ikisine nazaran daha acık, lutf-u ilahiye daha mazhar, daima avlar ama avlanmaz. Bazı sıfatlardan dolayı şeyhlik makamına ulaşamazlar.
2. Meczub-u Salik: Mutlak şeyhlik makamına en layık olanlar ; "Perde-i gayb kalksa yakinim ziyadeleşmeyecek." diyebilenler. Halin etkisinden kurtulmuş, hal ona değil o hale galiptir. Bedenler ve kalıplar Hakka yaklaştırılmış ruhların uzanıp kısalarak secde eden golgeleri gibidir. Asılları şehadet aleminde kesif, golgeleri latiftir. Gayıp aleminde ise asıllara latif, golgeleri kesiftir.
Şeyhlik makamına eren; Hakkal yakine ulaşmış bir arif , Maddi - manevi, nurani ve zulmani perdelerden sıyrılmış, Hakk tarafından sevilen, nazarı deva, sozu şifa, Sukutu Allah'la Lutf-u kahrı bir goren kimsedir.

11.BOLUM
HADİMLER VE ONLARA BENZEYENLER
Cenab-ı Hakk: Davut (as) 'a " Ey Davut bana talip olan ve beni isteyen birini gorduğun zaman onun hizmetcisi ol" diye vahyetmiştir. Şeyh her konuda Cenab-ı Hakk'ın muradını, hadim
ise niyetini bilir. Hadim her işini Allah icin, Şeyh ise Allah ile birlikte, O' ondan gafil olmaksızın yapar. Hizmet, kişinin Allah ile beraber olabilme halini duzeltmek ve devamlı yaptığı nafileler haric sair nafilelerden daha hayırlıdır. Yapılan hizmet ne olursa hepsi de kendi arzuları ile başkalarına hizmeti tercih ettiği ve sufiler grubuna benzemeye calıştığı icin onların bereketine nail
olur. " Onlar kendileriyle bulunanların şaki olmadığı bir topluluktur"

12.BOLUM
SUFİLER GORE HIRKANIN HUKMU
Hırka giymek, Şeyh ile murit ile arasında bir bağlantı kurmak, muridin nefsi ile kendi arasında şeyhin hakemliğini kabul etmesi ve şeyhine ait elbise ile talibin nefsinde şeyhin iradesinin hakimiyet tesis etmesi demektir. Kendiliğinden yetişen ağac, yapraklansa da meyve vermez, meyve verse de bakımlı meyve gibi olmaz. Hırka giymek sunnet-i Peygamberi'de acıkca yoktur. Kabulu maslahata dayanır. *Batını yonu ile şeyhine itiraz eden bir muridin feyz alıp, felaha ermesi pek nadirdir. Şeyh, hırkanın şartlarını yerine getireceğine ve edebine riayet edeceğine dair muritten soz alır. Murit, şeyhe bir emanettir, heva ve hevesle tasarruf edilmez. Muridin şeyhin sohbetinden izinsiz ayrılması uygun değildir. Muridin sut emme zamanı şeyhin sohbet vakitleridir. Hırka :
1.Muritlik hırkası Sadece gercek muridlere giydirilir.
2.Teberruk hırkası Murid olmayıp onlara benzemeye calışanlara giydirilir.

Hz. Yusuf (as)'un gomleği Hz. Yakup (as)'un gozlerini nasıl acmışsa şeyhin giydirdiği hırka da muridde aynı tesirleri yapar. Teberruk hırkası giydirilene şeriatın sınırlarına sıkı sıkıya bağlı kalması tavsiye edilir. Bu haldeki kimse muridlik hırkası giyme seviyesine yukselebilir. Hırka konusunda yapılan tercihler (renk, cins) dinden ve hakikatten bir şey değildir. Hırka giydirme ve giydirmemede bir beis yoktur.

13.BOLUM
RİBAT (TEKKELER)'DE YAŞAYAN DERVİŞLER
Ribat ve tekkelerde yaşayan dervişler "ne ticaret ne de alışverişin kendilerini Allah'm zikrinden alıkoymadığı" kimselerdir. Ribatın aslı, atların bağlandığı yer idi. Sonraları ardından gelecek tehlikelere karşı, icindekileri korumak icin hudut boylarındaki tekkelere "ribat" denilmiştir. Salih bir musluman vesilesiyle cevresindeki nice kimseler ıslah olur. Ribat; bir ibadetin ardından diğerini gozlemektir. Ribat, nefisle savaştır. *Masivayla ilişkiyi kesen, butun organlara hakkını tam veren, kefalet-i ilahi ile yetinen... kimse hakiki murabıttır.

14.BOLUM
SUFFE ASHABI VE RİBATLARDAKİ DERVİŞLER
Cokca temizlenmeyi severler. Ribat onların evi ve ikametgahıdır. Ribatlardaki dervişlerin iclerinden kin sokulup atılmıştır. Zahidler halveti, sufiler halvet de- encumeni tercih ederler.
* Cemaat evlerindeki kaidelerle gencler uzerindeki nefsin hakimiyeti daraltılır. Gozlerin ona cevrilmesi, uzerimde davranışlarını kontrol eden bakışların coğalması ile gencler cemaat icinde murakabe altına alınır ve terbiye edilirler. Hizmet, başkalarına karşı davranmanın ve hizmet etmenin lezzetini almış, muamelenin tadına varmış, ribatlara ilk defa giren, acemi ve mubtedilerin yapacağı iştir. Kalp kazanma bereketine ve abidlere
yardım sevabına boylece nail olur.

15.BOLUM
MURABITLAR VE SUFİLERİN OZELLİKLERİ
Mevzii ve arizi bir takım kusurların varlığı, işin ruhuna zarar vermez. Mu'min seven ve sevilen, iyi gecinen ve iyi gecinilen insandır. Zıddında hayır yoktur. Karşılıklı murakabe altındadırlar. Tefrika nefsin zuhuruyla ortaya cıkar. Ruveym: "Sufiler aralarında anlaştıkları ve kınamayı kaldırdıkları vakit helak olurlar." Nefis, kalple karşılaştığında ondan kotuluk ve şer def'olur. Şikayet eden de şikayet edilen de şeyh tarafından tekdir edilir. Dervişler kusurlarından dolayı istiğfar ederler, kusurda ala ısrar etmezler.
Af ve ozur dilendiğinde kabul edip reddetmezler. Af diledikten sonra kardeşlerine bir şey takdim etmek sunnettendir.Sufi yapılan bir iltifattan dolayı kalbine bir gurur gelirse,kendini bundan alıkor.ribatlardaki dervişlerin dunyevi tasa ve meşgaleye duşmemeleri icin ihtiyacları giderilir. Şeyh, vaktini butunuyle Hakk'a veremeyen dervişlerin ribatlardan yedirilip icirilmelerini uygun gorebilir.
Sufiler ve şeyhler, gencleri başı boşluktan korumak icin onları istihdam ederler. Hakiki derviş ve murid doner dolaşır gene ribata gelir.

16.BOLUM
SEFER VE İKAMET ADABI
A. Başlangıcta sefer edip nihayette ikameti tercih edenler

1. Sefer vesilesiyle ilim oğrenmek icin. İlm kastıyla evinden cıkan Allah yolundadır. Ona cennetin yolu kolaylaştırılır.
2. Şeyh aramak ve sadık ihvan bulmak icin. Sadık ve salih kimselerle goruşme inkişafa vesiledir. Nazarı ve vakarı fayda sağlamayanın sozu de tesir ve fayda sağlamaz. Sozun nuraniliği kalp nuraniyeti kadardır. Kalp nuraniyeti de istikametin ve ubudiyyetin hakkıyla ifasıyla gercekleşir.
3. Alışkanlık ve hoşa giden şeylerden uzaklaşmak icin Eğer kişi doğduğu yerden başka bir yerde olurse, kendisine cennetten doğduğu yerle izinin bulunduğu yer arası mesafe olculur.
4. Nefsin ince tuzak ve hilelerini ortaya cıkarmak icin
1. Eskiye ait ibretli eserleri gormek icin.
2. Husn-u teveccuhten sıyrılmak ve unutulmak icin. Husn-u teveccuh ayakların kaydığı bir makamdır. Eğer teveccuh nefsin mudahalesi olmaksızın geliyorsa bunda mahzur yoktur, bilakis sıhhat-ı hale işarettir.
B-Başlangıcta ikameti tercih edip, nihayette sefere yonelenler.
C. Devamlı ikameti tercih edenler. Bunlar Hakk'ın terbiye ve murakabesinde yetişirler.
A. Devamlı seferde olmayı tercih edenler.
Tanınmaktan sakınırlar. İkametin tevekkule mani olduğuna kanidirler.
" Bazen nefsin coşkunluğu ve heyecanı kalp hareketine karıştırılır. Bu ise felakete goturur. Sefere cıkmadan istihare namazı kılmak
adabtandır.

17.BOLUM
SEFERİN FARZLARI VE FAZİLETLERİ
Sefere karar veren sufinin; Teyemmumun, Namazın kasr ve cem durumunu, Mest uzerine mesh ahkamını bilmesi gerekir. Sefer adabı:
1. Yoldaş ve arkadaş edinilmeli. Tek başına yolculuk uygun değildir. Uc kişi olunduğunda biri imam tayin edilir. Tasallut ve cah duşuncesiyle riyasete talip olma heva ve hevesten kaynaklanır
2. Sefere niyetlenen sufi arkadaşlarına veda eder ve onlara duada bulunur.
3. Uğranılan yerlerde en azından iki rekat namaz kılar.
4. Binite bindiğinde mesnun olan duayı okur.
5. Yolculuğa sabah erkenden ve Perşembe gunu cıkmak iyi olur.
6. Konak yerine uğrandığında dua etmek
7. Temizlik malzemelerini yanında bulundurmak
8. Sefere cıkmadan evvel iki rekat namaz kılmak.
Bu kaidelere bağlı kalanlar reddolunmaz. Kabul etmeyenlerin goruşu de busbutun atılmaz.

18. BOLUM
SEFERDEN DONME ADABI
İkamet edilecek yerin olu ve dirilerine selam vermek. Kardeş edindiği kimseyi ziyaret edenin yolu asan olur. Mescidlerden birine girince iki rekat namaz kılmak. Tekkeye girince hususi ve maslahata dayalı bazı sebeplerden dolayı selam vermek bazen terkedilir. Seferden donene hoş amedide bulunmak. Sefer donuşu geridekilere hediye getirmek. Seferden donen kimsenin istirahatı icin hazırlık yapmak. Gelir gelmez konuşmaya dalmama, sorulmadıkca konuşmama Ziyaret ettiklerinin yanından izinsiz ayrılmama

19. BOLUM
ESBABA TEVESSUL VE SUFİLER
Aslolan kimseden bir şey istememektir. Yakin durumuna gore esbaba tevessul farklılık gosterir. Tevekkulde vesvese maruz kimseler, esbaba kafi miktarda tevessul edebilirler. Gercek miskin insanlardan bir şey istemeyendir. Sufiler Hz. İbrahim (as) vari Allah (cc)'dan bir şey istemekten haya ederler. O (as) "Allah (cc) beni biliyor mu ?" demişti.
Bazen rızka meyil Cenab-ı Hakk'ın verdiği bir intibah, bazen de bir gunahın cezasıdır. Rızık bazan hikmet yollu, bazen de kudret - Hz. Meryem'e olduğu gibi- yollu gelir. Rızık ve borc konusunda daim sabır hazinesine muracaat edilmelidir. Butun bu tevekkul ve esbab dairesinde bir şey gelmiyorsa zaruret miktarı istenilebilir. Veren el alan elden ustundur. Kendine verilen mala emanet nazarıyla bakan fakrı lisanıyla, kendi malı gibi seyre dalan, fahr lisanıyla ve hayalperestlerin diliyle konuşur. Gercek fakir indirileni değil, asıl indirenin yakınlığını taleb eder.




20.BOLUM
FETH-İ MANEVİ VE İHSAN-I İLAHİ
Sufi Allah ile meşguliyetin kemaline ererek takvada kemal sahibi olunca, hali onu esbaba tevessulu terke mecbur edebilir. Bunun mebdeinde bir kapı acılır ki, gerek kendinin gerekse şeriatın gunah saydığı şeye ducar olursa yaptığının cezası olarak telakki eder. "Gunaha duştuğumu cocuğumun kotu ahlakından anlıyorum." sozu meşhurdur. Allah (cc), bahşedeceği idrakle onu tevhide ve Hakk'la meşgul olmaya muvaffak kılar. Allah(cc)'m tecelliyat-ı ef'alinden kendisine munkeşif olan hadiseleri tarassut ve mulahazaya devamla kul, tecelliyat-ı ef'alden tecelliyat-ı zata
yukselir.
Tecelli-i ef'al; rıza ve teslimiyeti doğurur.
Tecelli-i sıfat; heybet ve uns kazandırır.
Tecelli-i zat ; fena ve beka duygularını bahşeder.
Fena, terk-i ihtiyar ve fiil-i ilahiye vukufun adıdır. Cenab-ı Hakk'ın zatının bizzat tecellisi ancak ahirette olacaktır.
Resulullah (sav), ashabını tedricen ve nefsin tedbirinden, fiil-i ilahiyi muşahade ve Hakk'ın husn-u tedbirine yonelmeye hazırladı. Cenab-ı Hakk'ın kendisine sevkettiği rızkı kabul hususunda ilm-i ilahiye vakıf olan kul, korktuğundan emindir.
Feth-i ilahinin farkında olan da vardır olmayan da.
Mukaşefeye mazhar olanlar ;
Allah'tan ilm sunularak,
Ef'alden tecrid ile ilim sunularak,
Her ikisi de olmaksızın mukaşefeye ulaştılar.
Rızık alırken de verirken de işaret beklenir. Nefis endişesi kalkarsa işaret beklenmez. Dervişlerin bazısına musallat olan sıkıntılar,
kalplerin Allah ile meşguliyetini, kulluk hukukuna riayetini kemale erdirmek icindir. Kul, Allah(cc) ile olan meşguliyetinden hali olduğu olcude dunya sevgisine muptela olur.
Zuhd, ehlinin son adımı, tevekkul ehlinin ilk adımı mesabesindedir.
Feth-i ilahiye mazhar olana, hikmet veya kudret elinden merzuk olması musavidir.
İhtiyacından ve zaruret miktarından fazlasını isteyenin sufilikle alakası yoktur.

21. BOLUM
SUFİLERE GORE EVLİLİK VE BEKARLIK
Sufi'lere gore her ikisinin de bir gaye ve zamanı vardır. Herhangi bir halin (evlilik-bekarlık) ihtiyar edilmesi, Allah (cc) icindir.
Nefsin isyanından emin olundukca, bekarlık tercih edilir. Nefis, ilimle dizginlenir. Evlenme adına şehevi bir acelecilik, erkeklerin
manevi yolda gerilemesi demektir. Sadık murid buluğa ermedikce evlenmez. Buluğu ise 'Rical' olmasıdır. Evlilik ve bekarlık hakkındaki haberlerin farklılık gostermesi, muhatabın farklılığındandır. Fazileti muhataba gore değişir. Evli sufiye yardım edilmelidir. Mucerred yaşamak, dervişini işini kolaylaştırır. ''Bizim arkadaşlarımızdan evlenip de manevi derecesini muhafaza edeni gormedim.'' S. Darani..
Evlenmek, azimetten, ruhsata duşmektir.
Sıkıntıya sabır, refaha sabırdan daha kolaydır. Oruc tutulmalı, nefis, ibadete alıştırılmalı. Muridin evliliği duşunmemesi, husn-u edebdendir. Kadın ve şehvet akla gelince tevbe edilmelidir.
Kalbi namaz ve ibadetten meşgul olacak derecede evlenme duşuncesi arız olunca, şeyhe muşkil arzedilir ve duası talep edilir.
Bazen keşfen, yakazaten veya bir zatın işareti ile evlilik telkin, bekarlık men'edilir. Evliliğe basiretle gidilir; gozu kapalı gidilmez.
Tezkiye olmuş nefisler, nasibi olan hazlara eriştiğinde kalblerin inşirahı artar. Sufyan b. Uyeyne; 'Cok kadınla evlenmek, dunya
sevgisinden değildir. Cunku Hz. Ali (ra) Peygamber Efendimiz (sav)'in Ashab'ının en zahidi olduğu halde, dort hanımla evli idi, on yedi Cariyesi vardı'.
Evlilik nedeniyle hanımdan gelen iki fitne vardır:
1-Maişet derdi
2-Kadınla ihtilat ve mubaşerette ifrat, hizmetten uzaklık.
Evliler icin buyuk bir gizli fitne de, fuhuş cemal lutfunda sukunet bulması ve neticede ruhta bir donukluk hasıl olur ki, bunun farkedilmesi cok zordur.
Ariflerin gonlune zina duşuncesinin arız olması, onu işleyenin durumuna duşmeleri demektir.

22.BOLUM
SUFİLER'İN SEMAI
'Sozu dinleyip, en guzeline uyanları mujdele! Onlar Allah (cc)'ın doğru yola ilettiği kimselerdir. Onlar, akıl ve basiret sahibidirler' (Zumer Suresi, Ayet: 18)
Butun sema'ın harareti, yolu, duygusunun burudeti uzerine gelince, gozlerinden yaşlar boşanır. Bazen bu vecdden de urperti ve titremeyle zahir olur. Beyne ve ruha da etkisi vardır. Ehl-i batıl, heva sahiplerinden de butun haller nakledilir. Kalb incelendiğinde duaya yonelinmelidir. Allah korkusundan, derisi urperince Cenab-ı Hak Cehennemi haram kılar. Semaın ihtilaflı olanı, name ile soylenen şiirlerin dinlenmesidir. Sema, nefse hitabı, eş ve cariyelerin şoylesi eğlenceli ve Hakk'a davet itibariyle haram, şupheli ve helal pozisyonu sozkonusudur. Bunların helal ve
şupheli hallerine de acz-u musamaha gosterilmesi uygun değildir.
Sema yapanın diri bir kalb ve olu bir nefisle sema yapması gerekir. Aksi halde sema helal değildir (Abdurrahman es-Sulemi)
Nefsini rahatlatmak icin, hal iddiasından uzak olarak sema yapanın raks ve semaı faydalı da değildir, zararlı da...

Şeyh ve manevi liderlerin raksetmeleri hic yakışık almaz.
SEMA'I İNKAR EDENLER
1-Sunnet-i Seniyye ve Asar'dan habersizdir.
2-Kendisinin iyi amellerine aldanmıştır.
3-Soğuk tabiatlı, zevkten nasibi yoktur.
Haram olan, mucerred değil, fitne endişesidir.
Taat, zahiri sıfatların sırrı, vecd batıni sıfatların ozudur. Zahiri sıfatlar hareket ve sukunet, batıni sıfatlar ahval ve ahlak şeklindedir.

23.BOLUM
SEMA'A KARŞI CIKANLAR
Sema, temkin ehli ariflerden başkası icin sahih olmadığı gibi, mubtedi muridlere de mubah değildir. Şarkıyla cokca meşgul olan, sefih sayılır. Sefihin de şehadeti muteber değildir. (İmam Şafi'i). Şarkı kalbe nifak tohumu eker. (Abdullah b. Mes'ud)
Şarkı zinanın buyuğudur (F. b. İyaz)
Sema, eğer bir oğlanın sesini dinleyerek yapılıyorsa, ona fitne karıştığından, dindar kimselerin bunu reddi gerekir. Tasavvufun tamamı ciddiyet'dir.

24.BOLUM

SEMA'A İHTİYAC DUYMAYANLAR
Vecd, kaybettiğini hissetmektir. Ehl-i batın, nefsinin hevasını bulduğunda vecde ulaşır. Ehl-i Hak ise, kalbinin muradına erdiğinde vecd duyar. Nefsin perdeleri, arızi ve zulmani hicaplar, kalbin perdeleri ise semavi ve nurani hicaplardır. Vecd bazen manaların anlaşılmasından, bazen de sadece musıki ve namelerin tesiriyle olur. Vecd kaynağı Hak Teala olan, bir varidatdır. Allah'ın zatını murat eden O'nun (cc) indinden gelenle yetinmez. Mekan-ı kurba erişmiş olan kimseyi nezd-i ilahiden gelen bir varidat meşgul etmez ve harekete gecirmez. Varidat kulun Allah (cc)'a uzaklığını gosterir. Halbuki kurb makamındaki kimse aradığını bulmuştur. Varidat guclu ve kamil olanı değiştirmez. Hz. Ebubekir (ra)'in sozune telmihen. 'Allahım! Beni gozu yaşlı olmakla merzuk kıl'. (H. Şerif)

25. BOLUM
SEMA ADABI
Sıdk, ciddiyet, halis niyet, vakar ve semadan once istihare, bereket ve istifade icin dua. Sema meclisinde vecde davetiye cıkarmaktan korkmalıdır.
1- Vecd gelmeden, vecd gosterisinde bulunulursa:
2- Allah'a yalan isnadı
3- Halkı aldatma
4- Salah duşuncesinin bozulmasına sebep olur.
5- Halkı batıl yola zorlama.
En guzeli, vecd anında hırka yırtmamaktır. Hırkayı parcalayıp dağıtmak Sufilere gore ahdi yenilemektir.Hırka hususunda soz hakkı, şeyhindir. Sema'a ehil olmayanın katılması mekruhtur.

26.BOLUM
HALVET, CİLE VEYA ERBAİN
Erbain, sair zamanlarda hak, ters duşen arzuların bastırılması icin yapılır. Kırk gun ihlasla amel eden kimsenin kalbinden diline doğru hikmet pınarları akseder, ilm-i ledunne acılan kapı, buradadır. Kul, insanlardan ayrılıp, Allah-u Teala'ya yonelmesi sayesinde mesafeler kat'ederek nefis madeninden ilim cevherini cıkarır. Erbain'de muvaffak olmanın şartı, şartları ihlasla yerine getirmektir. Halvette nefsin arzularından uzaklaşma vardır. Peygamber Efendimiz (sav) de nubuvvet oncesi halvet yaşamıştı.

27. BOLUM
HALVETTE VAKİ OLABİLECEKLER
Halvet, dinin selameti, nefis ahvalinin yok olması, amelin Allah icin yapılması icindir. Keşf ve Fetih mulahazasıyla yapılan halvet fitneye duşme demektir. Taleb edilecek istikamettir; keramet
değildir. Dinin esaslarına uygun halvet, kalbi nurlandırır, dunya rağbetini keser, zikrin tadına erdirir, namaz, tilavet vs. ibadetlerin ihlasla yapılmasını sağlar. Bazen zihne hayaller duşer ki, bunları vehametle karıştırmamak lazımdır. Zikre, hususiyle 'La ilahe illallah' mulazemet esastır. Kalbe yermeşen kelime-i tevhid, kalbe yerleşince nefsin itirazlarını onler. Zikir nurunun kalbe bir cevher halinde yerleşmesi, halvetten gaye budur. Bazı hayaller asılsız bazen de mevhibe-i ilahi olarak belirir ki, onlar da hakikatle irtibatlıdır. Hakikatler misal elbisesinden sıyrılarak, ozel bir
haber ve keşif halini alır. Mukaşefelerin hepsi yakin duygusunu takviye icindir. Asıl kayine ulaşan kimsenin bunlara ihtiyacı yoktur. Her ne olursa olsun, takva ve zuhdun hakkı verilmeli, asla aldanılmamalıdır.


28. BOLUM
HALVETE NASIL GİRİLİR
Dunyada tecerrud, halvete girip, gusul, iki rekat namaz, gozyaşı tevbe, ahlak-ı zemimeden arınma, cemaatle kılınacak namazlara sadece devam. Halka halveti belli etmeme, daim zikr-i İlahi ile meşgul olma, hayale başka şeylerin girmesine izin verilmemelidir.
Daim abdestli bulunmaya calışılmalıdır. Uykuya karşı mucadele etmelidir. Azık, tuz ve ekmektir. Cok zor durumda katık da alınabilir. Kıllet-i Taam, Kıllet-i menam, Kıllet-i kelam, uzlet ani'l enam esastır. Yeme, tedricen azaltılabilir. Aclığın sınırı; ekmek-katık ayırt edilemeyecek seviyeye gelmesi. Belli bir donemden sonra Allah (cc) yemeği unutturur. Unutmasa bile, kalbin nur ile dolması, ruhun cekici kabiliyetini guclendirir. Ruh, onu kendi merkezine ve alem-i ruhanideki yerine doğru cıkmaya başlar. Bu sayede salik, nefsani şehvet duygularından nefret eder. Luzumsuz, konuşma gibi, şeyler nefsi uyarıcı etki yapar. Fakat Cenab-ı Hakk'ın mevahib-i İlahiyesi buna munhasır değildir. Erbain icin tercih edilen zaman: Zi'l-Ka'de, Zi'l- Hicce'nin ilk on gunudur.

29. BOLUM
SUFİYYENİN AHLAK ANLAYIŞI
Ahlakta model Peygamber Efendimiz (sav)'dir. O (sav)'nun ahlakıyla ahlaklanmak esastır. Rasulullah (sav)'dan Şeytani sıfat sokulup alınmıştır. Bazı sıfatların bulunması ise Allah (cc)'ın Nebi'sini (sav) ozel rahmeti ile terbiye etmesi ve ummetine ornek almasına vesiledir. Tasavvuf halka iyi muamele, Hakk'a sadakattir.
İyi gecim, sabır, comertlik, ulfet, nasihat ve şefkat hukuk-u azimdendir. Allah (cc)'ın ahlakıyla ahlaklanmak hedeftir. Guzel ahlak, insanı Cennet'e goturur.

30. BOLUM
SUFİLERİN AHLAKI
1-Tevazu:
Her davete icabet, hediye kabulu, selam verme, selam alma.
Kendinde bir değer gormeme, hakkı her kimden olursa olsun kabul etme, herkesi kendinden hayırlı gorme. Boburlenerek yurumeme, insanın yaratılığı şeye bakması. Zillet ve meskenete duşmek, uygun değildir.
2-İnsanlara yumuşak davranmak: Halkın arasına karışıp ezalarına sabır, uzletten daha hayırlıdır. Ofkeyi yutma, aff-u safv memduhdur. Yumuşaklık hayırdan nasipdarlık demektir.
3-İsar: Kendileri muhtac iken başkalarını kendilerine tercih edenler. Kendisini mulkun emanetcisi gorenin isarı en sağlıklı isardır. Huzeyfetu'l-Adevi'nin Yermuk'teki su hadisesi, Ebu Talha ve misafiri Sa'd b. Rebi ve Abdurrahman b. Avf kardeşliği. Comertlik, buhl'la kazanılır
4-Afv ve Musamaha: İhsan sana kotuluk yapana iyilik yapmandır. İnsan, guneş, ruzgar ve yağmur gibi umumidir.

5-Guler Yuzluluk ve Tatlı Dillilik: Guler yuzluluk, tebessum, sadakadır. mu'minin kalbinin aydınlığı yuzune vurur. Sevinc ve neşe Allah icin ve O'ndan (cc) oturudur.
6-Şakalaşma ve Yumuşak Muamele Sufiyye ahlakındandır. Rasulullah (sav) latife ve şaka yapardı. Mubtedilerin cokca şakalaşmaları uygun olmaz.
İşin icine nefs karışabilir. İnsanları rahatlatmak icin şaka yapılsa da, halvette ciddiyyet esastır. Mizah bast ve recadan ileri gelir,
7-Yapmacık Davranışları Terketmek:
Tekelluf, nefsin arzusu uzere insanlara gosteriş olsun diye yapılan yapmacık hareketlerdir. İkram ederken dahi tekelluften uzak peygamberane ahlaktır. ziyaretciye elde olanı, davetliye elden geleni ikram etmek esastır.
8-Mal Biriktirmeyi Terketmek:
Rasulullah (sav) ertesi gun icin evde bir şey bırakmaz ve bıraktırmazlar. Sufilerin Cenab-ı Hakk'ın hazinelerini deniz gibi
(tukenmez) bilir. Allah (cc) kuşlar gibi tevekkul icinde olmak
9-Aza Kanaat Etmek:
Kanaat rızadan kaynaklanır. Şerefi artırır. Fitnelerden korur. O, tukenmez hazinedir. Az malın şukru daha kolaydır.
10-Munakaşa ve Cedelden Uzaklaşmak:Hakkı soylemenin dışında cedel ve munakaşadan uzaklaşma. Nefisten gelen ofkeye kalbi hilm gosterme Ofke anında nefsi itham etme, pozisyon değiştirme. Ofke ve normal halde hukmetmek ancak nefsini
dizginleyebileceklerin işidir.
11-İnsanları sevmek ve onlarla iyi gecinmek: Mumine merhamet, kardeşlik. Gecinemeyen ve gecinilemeyende hayır yoktur.
İyi kimselerle ulfet ve unsiyyet kalbe inşirah verir. Sevgi ile itaat, korkarak itaatten daha faziletlidir. Allah (cc)'ın sevdikleriyle beraberlik O'nun (cc) sevgisine goturur.
12-İyilik Yapana Teşekkur ve Dua: Sufinin hakkın varlığını kabulu, hakkın vucudunu perdelemez, O (cc) her şeyi acık secik gorur.
Nimete hamd, nimetden daha değerlidir. Sufinin teşekkuru, teşekkulun kemalinden, inancın nimeti Allah (cc)'dan gormelerindendir.
13-Makamı Muslumanlara Hizmet İcin Kullanmak: Makamı hizmet icin isteyenler, olmeden evvel olenler icindir. Nefsin hilelerinden emin olmayanın fitnesinden korkulur. Bilgisizlikle insanlara zarar vermemek. İnsanların cehaletine sabretmek İnsanların elindekilerine talip olmamalı, kendi elindekini onlar icin harcamak. Riyasete liyakat icin gerekli şartlardır. (Sehl b. Abdullah)

31. BOLUM
TASAVVUFTA EDEB
Ebed, zahir ve batın terbiyesidir. İnsan edebe (ahlaki değişikliğe) ehil yaratılmıştır. Edebin menbaı, iyi seciyedir. Kimse halindeki
seciye mumarese ve riyazetle fiile cıkarılarak edeb ve terbiye kazanılır. Bazen mumarese ve riyazete ihtiyac duyulmaz. İlim edeble anlaşılır. İbadetteki edeb, hizmetten daha yucedir. Taat Cennet'e, taatteki edeb, Rıza-yı Bari'ye ulaştırır. Zahiri su-i edeb, zahiri ceza, batıni dolanı da batıni cezayı mucib olur.


32. BOLUM
HUZUR-U İLAHİ'DE EDEB
Bu edeb, Rasulullah (sav)'dan alınır. Sevincteki ifrat veya bastın halinin aşırısı, varidatın coğalmasına mani olur. Her kabz halinde bir ceza sozkonusudur. Kabz bast halindeki ifrattandır. Bastın itidali mesalih-i ilahiyyeyi nefse kaydırmamaktır. Goz, basiretle istikamete erer. Sultandan kucuk şeyler istenmez. Kurb nedeniyle
haşmet perdesi mustesna. Arif icin edeb, mubtedi icin tevbe mesabesindedir.

33. BOLUM
TAHARET ADABI
İstinca, Kıble'ye yonelmeme, Pisliği izale ve kullanılacak taş ve suyun temiz olması istibra, idrar kalmaması icin yapılan temizlik hareketi istinca, oksurme gibi hareketlerle iyice temizlenme.
Temizlikte Şeytan vesvesesine fırsat verecek aşırılıktan sakınılmalıdır. Def-i hacet halinde istitar (nazar-ı nas'dan gizlenme) İdrar serpintilerinden ictinab edilmelidir.Gusledilen banyoya bevletmemek. Duaları yerli yerince okumak Girişte sol ayak, cıkınca sağ ayak İsm-i İlahi bulunan şeyleri yanından bulundurmamak


34. BOLUM
ABDEST ADABI
Abdestden once -adabıyla- misvaklanmak Abdest dualarını okumak Farzlarını noksansız yapmak, tertibe riayet etmek
Sunnetlerine riayet etmek.


35. BOLUM
HAVASS'IN ABDEST ADABI
Uzuvlarını huzur-u kalb ile yıkamak Daim abdestli bulunmak Suyu israf etmemek, i'tidal sınırına vakıf olmak Zahiri temizliğe kafi miktarda onem verip, asıl batına yonelmek.


36. BOLUM
NAMAZIN FAZİLETLERİ
Namaz, felaha goturur. Namaz kılan, ateşte ısınan ve eğrilikleri duzeltilen ağız gibidir.
Namaz, kul ile Rabb'i arasında kavuşma vesilesidir.
Namaz, Allah'ı hatırlatır.
Namaz kılan butun azalarıyla dua halindedir.
Namaz kılan ehl-i semanın butun hallerini
cem'etmiştir.
Namazda surat ve acele, felah kapılarını kapatır.

37. BOLUM
NAMAZIN KEYFİYYETİ VE ADABI
Abdest, vakit girmeden alınmalıdır. Sunnet, insanı farza hazırlar, berekete vesile olur. Sunnet-farz arası tevbe edilir. İlk tekbirler ruhi ve bedeni tam konsantrasyona girilmelidir.
Kıyam, ruku', secde hallerinde okunması farz, vacip ve mendub olan dualar okunur. Gozler secdede acık bulundurulur. Zira onlar da secde ederler. Namazda Mirac sırrı vardır. İmam, sultanın
kapısında duran elciye benzer. Temsil ettiklerini unutmaz ve onlara tercuman olur.

38. BOLUM
NAMAZIN ADABI VE SIRLARI
Kalbi dunyevi şeyle meşgul etmeme. Maddimanevi. Namazda istikamet uzere olma, namaz hırsızlığına girmeme, kişiye namazda yazılacak ecir, kalb huzurudur.


39. BOLUM
ORUCUN FAZİLETİ VE TESİRİ
Oruc, sabrın yarısıdır. Şehveti kırar. Oruc, Allah (cc)'a doğru seyahattir. Hikmeti doğurur. Melekut kapıları orucla calınır.
Mide doldurulan en şerli kaptır.


40. BOLUM
ORUCLA İLGİLİ MUHTELİF GORUŞLER
Kalb selameti oructa goruluyorsa, oruca devam edilir. ara-sıra oruc bırakılır. Bayram ve teşrik gunleri haric, savm-dehr tutulabilir.
Oruc tutma sıra ve keyfiyeti kalbin ve nefsin durumlarına gore farklı değerlendirilmiştir. Kimileri orucun bozulmasını mubah ve iyi
gorurken kimileri cirkin gormuştur. Eyyam-ı beyz, Şaban'ın ilk 15'i Zi'l-Hicce ve Muharrem ayının ilk 10 gununde oruc mustehabdır.


41. BOLUM
ORUCUN ADABI
Zahir ve batın butunluğu selameti. Yemeğin normal zamanlarda daha az yenmesi Orucla nefis zarurete alıştırılırsa diğer zaruretlere gecilir. Sahur yapmak, iftara acele etmek. İftarın namazdan once olması sunnetdir. Gıybet gibi ma'nevi arazlardan ictinab. Sufiler orucun da alışkanlık haline gelmesinden hoşlanmazlar. Orucsuz bir cemaatin sohbetine katılanın da orucsuz olması adabdandır. Belli bir programı olanların ise oruca devamlılığı uygun olanıdır. Orucun bozulmasındaki ve bozulmamasındaki efdaliyet niyetleri sadakate bağlıdır. Yediklerinizi zikirle eritiniz (H. Şerif) Mumkun mertebe gizlenmek.


42. BOLUM
YEMENİN FAYDA VE ZARARLARI
Niyetle adet ibadete doner. Sufi vaktini Allah'a vermiştir.
Sufi adet olan şeylere ancak zaruret miktarı rağbet eder. Vukuf rutubeti (su) hararet-i nefis, (toprak)serinlik (ruh) hususiyeti vardır. Dengeli olmaları esastır. Yiyecekler helal olmalıdır. Yemekten once eller yıkanır besmele cekilir, Mun'im olan Allah hatırlanır.
Kalbin bozulması lokmadan gecer. Nimetin değerini takdir, şukur sayılır.


43. BOLUM
YEME-İCME ADABI
1-Tuzla başlayıp, tuzla bitirmek
2-Topluca yemek, bereket olur.
3-Yer sofrasında yemek
4-Lokmaları kucuk kucuk almak ve iyice ciğnemek, yaslanmadan yemek
5-Once yaş ve ilim bakımından ustun olan kimsenin başlaması,
6-Sağ el ile yemek
7-Kendi onunden ve yemeğin kenarından yemek
8-Kusur aramamak
9-Yere duşen lokmayı alıp yemek
10-Parmaklarını yalamak.
11-Yemek kabını iyice sıyırmak
12-Yemeğin icine uflememek
13-Sofrada sirke ve yeşillik cinsinden şeyler bulundurmak.
14-Yemekte suskun durmamak
15-Et ve ekmeği bıcakla kesmemek.
16-Sofradakiler ellerini cekmedikce yemeğe devam etmek.
17-Ekmek konulunca başka bir şey beklememek
18-İyice acıkmadan yememek, iyice doymadan da kalkmak.
19-Hizmet edene en azından yemekten birkac lokma yedirmek.
20-Kalkınca hamdetmek.
21-Dişleri ve elleri temizlemek, dişlerdeki kırıntıları yutmak.
22-Elinin ıslağı ile gozleri meshetmek
23-Yapmacık davranışlardan sakınmak. Şupheli yiyeceklerde istiğfar.
24-Bir topluluğun yanına tam yemek vaktinde
gitmemek.
25-İkramda tekelluften sakınmak. İkram etme niyeti mustesna...
26-Konulan yemeği kucumsememek
27-Davete icabet etmek.


44. BOLUM
SUFİLERİN GİYİNME ADABI
Elbisenin helal ve temiz olması esastır. Sıcak ve soğuktan korumak. Giyilen elbise, bulunan mevki ve makamla tenasub
icinde olmalıdır. Nefsine galip gelen, hırstan uzak, husn-u niyyet
sahibi kimselerin guzel ve yumuşak elbise giymelerinde bir beis yoktur. Kibre sebep olacak, nefsin heva ve hevesini teşci edecek giysilerden sakınılmalıdır. Şupheli şeyleri terk etmek.

45. BOLUM
GECELERİ İHYA ETMENİN FAZİLETİ
Kalb ve nefis birbiriyle mucadele ettiği sırada, şartlarına riayet ederek, dengeli bir şekilde uymak. Salih ise, muridlerin kalblerinin sukun bulmasına sebep olur. Ruh, kalb ve uns, uykunun yerini tuttuğunda az uyku zarar vermez. Gece elde edilen nimetler, gunduze yayılır. Bu durumda kalb ilahi nurlarla dolar. Geceleri namaz kılanın yuzu, gunduzleri ak olur.

46. BOLUM
GECELEYİN KALKIŞ VE UYKU ADABI
Akşam namazını evrad-u ezkarlar beklemek, gece kalkışı akşam ile yatsı arasını ibadet ve zikirle gecirmek. Yatsıdan sonra konuşmamak. Abdest tazelemek. Nefis derin haz almaya calışır. Hakkı verilir ama hazzı verilmez. Alışkanlıkları değiştirmek de gece kalkmayı kolaylaştırır. Midenin yemekle dolu olmaması. Yeniler yiyecekler tilavet zikir ve istiğfarla eritilmelidir. İhtiyaten vitir uykudan once kılınmalıdır. Taze abdestle sadık ruya zahir ve batının temizliğinden gecer. Ruyada Hak Teala ile konuşanlar olur ki, emir ve nehy alırlar. Bu zahiri emir ve nehy gibidir. Kendileri hakkında gafletten kurtulmak icin abdeste azami dikkat gerekir. Mesela, gece yatarken mesnun olan dura ve sureler okunur.


47. BOLUM
GECE NAMAZI VE ADABI
Akşam ezanıyla ikameti arasında iki rekat namaz ve farz namazdan sonra da iki rek'at namaz kılınır. Akşam ile yatsı arası ibadet gunduzun gunahlarını siler. Yatsıdan sonra da dort veya iki rekat nafile kılar. Eve girince dort rek'at daha kılar.
Uyanacağından emin olmayanın vitir namazını yatmadan kılmalıdır. Gece kalkınca gonlu sadece Allah (cc)'a vermeli. Daima Allah (cc)'a iltica edilmelidir. Su ile temizlenip, Kur'an okunduğu zaman iki temizleyici bir araya gelir (zahiri ve batıni). Boylece Şeytan'ın vesveseleri, te'sir ve aldatmalar zail olur. 12 rek'at teheccud namazı kılınır.

48. BOLUM
GECEYİ BOLUMLERE AYIRMAK
Gecenin tamamını ihya edemeyenler ucte birini, ucte ikisini, veya altıda birini ihya etmeleri mustehabdır. Gece ibadeti şuurlu yapılmalı. Uyku gibi sıkıntı veren şeyler giderilmeli. Tan yerinin ağarması (uykuyla gecirilerek) gece ibadetine tercih edilmemeli.
Kurb makamına erenler artan bir şevkle gece ibadetine mudavimlerdir. Gunduz işlenen gunah, kusur, gece ibadetine mani olur. Dunyevi işle cok fazla iştigal.


49. BOLUM
GUNDUZUN ADABI
Tan yeri ağarmadan abdestli olarak sabah namazı beklenir.
Gunduzun iki ucunda ve gecenin bir kısmında kılınan namaz, gunahlara keffaretdir. Sabah namazı, sunnetinden sonra tevbe istiğfar getirilip, dua edilir. Efendimiz (sav)'e salat-u selam getirilir.
Sabah namazından sonra munacaat yapılır.


50. BOLUM
GUNLUK İBADETLERİN VAKİTLERİNE GORE DAĞILIMI
Sabah namazından sonra yerinden kalkmadan Kıble'ye yonelik olarak oturup, evrad-u ezkar okunur. Kerahet vaktinde uyumamalıdır. Guneş iki mızrak boyu yukselince iki rekat namaz
kılınır. İşe gidecek bir kimse evden cıkmadan once iki rekat namaz kılar; eve donduğunde de iki rek'at kılar. Sabahla oğle arası iki veya on iki rekat kuşluk namazı kılar. Dışarıda hizmeti olmayan taat, tilavet, zikir ve munacaatla meşgul olur. Kuşluk sonrası namazdan sonra biraz uyumak iyidir. Gece kalkmaya yardımcı olur. Kalbi saflaştırır. Zeval vaktine bir saat kala kalkar. Tilavet ve zikirle meşgul olur. İbadet-u ta'ate coluk-cocukla meşguliyetten aşırı bir gevşeklik hasıl olur. İbadete olan isteksizlik giderilmedikce namaza durulmaz. Bu da halk icinde Hakk'la olmaktan gecer.
Ruhu daim hak huzurunda bulunanlara ise halkla beraber olması zorluk vermez, bilakis ibadet gibi olur. Oğle ile ikindi arası ibadet ve tilavetle gecirilir. Ağzın tadı değiştiğinde misvak kullanılır.
Hevanın, dunyanın ve nefsin galebesiyle ibadetten geri kalan kalbiyle bunun ezikliğini yaşar. İkindiden sonra nafile ibadet vakti bittiğinden tilavet ve zikirle meşgul olur veya sohbet dinler.


51. BOLUM
MURİD-MURŞİD MUNASEBETLERİ
Murid, murşidin onunde bulunmaz. Ondan once işe ve soze başlamaz. Şeyh konuşurken ses tonuna dikkat eder. Murid gerek malında, gerek şahsında şahsi tercihte bulunmaz. halinde ve hareketlerinde acıklanması gereken bir şey hisseden murid, bunu şeyhinden sorarak cozumler. Murşid, muridin problemlerinin halline calışır ve onları giderir. Rasulullah (sav) icin Cibril (as) bir vahy emini olduğu gibi, murşid de murid icin ilham eminidir.
Murşid konuşurken, şaibeli, parlak, nefse hoş gelen soz ve davranışlardan uzaktır. Murid, şeyhinin makamından daha ustun bir makam aramaz. Şeyh icin arzu edilen şey, muride daha yuksek dereceler kazandırır. Tam teslimiyetle murid gıyabi
huzur edebine nail olur. Yuksek sesle konuşmak vakarın gitmesine sebeptir. Kalbde hurmet ve vakar olduğu zaman dil, ma la ya'niyyat ve garabetten kurtulur. Şeyhe (buyuğe) temsil ettiği makam muktezasıyla hitab edilir. Yabancılık nisbetinde zahire alaka artar. Şeyh yeni gelenlere onceki muridlere nisbeten daha fazla alaka gosterebilir.

Ebu Mansur el-Mağribi:
Şeyhe hizmet, ihvan ve akranla da arkadaşlık edilir. Şeyhde gorulen beğenilmedik hareket, şeyhin ilim ve hikmet yonuyle bir mazeretinin bulunduğunu bilmesi ve ona teslim olması, muridin
edebindendir. Şeyhin yanında nafile namaza durmamak da adabdandır. Kendine gelen tecelli, mesbibe, keramet gibi şeyleri şeyhinden gizlemeli. Kendi terbiye ve eğitimine layık olduğuna inanmadığı şeyhin sohbetine girmemesi edebdendir. Karşılıklı sevgi ve ulfet hal ve feyz in'ikasına en buyuk vesiledir. Ruya ve halleri şeyhinden habersiz tek başına yorumlamamalı. Her turlu hacetini arzetmek icin acele etmemesi şeyhin hazır hale gelmesini beklemesi adabdandır. Huzura varırken hususi goruşmelerde şeyhe hediye (sadaka) takdim edilir.


52. BOLUM
ŞEYHİN RİAYET EDECEĞİ ADAB
1-Sufiler arasından sivrilip, ortaya atılmamak, insanları celb icin lutuf, merhamet, guzel konuşma gosterisinde bulunmamak. Kalbini Hakk'a nazır tutmaksızın, O'ndan (cc) yardım istememeksizin muridlere tek bir kelime etmez. Dili kalbe, kalbi Allah'a bağlar. Ebu'n-Necib es-Suhreverdi: Dervişler, sozu ve
sohbeti algılamaya hazır bulunmadığı surece onlarla konuşmaz.
Muridin değişen halini gorup ona gore hareket eder. Umuma karşı konuşurken konuları genel boyutlarıyla ele alır.

2-Halkla beraber bulunduktan sonra ke