Kur'Ân-ı kerîm'de ismi bildirilen peygamberlerden, ululazm adı verilen altı peygamberden biri olup, KeldÂnî kavmine gonderilmiştir. Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselÂmdan sonra peygamberlerin ve insanların en ustunudur. Allahu teÂl ona Halîlim (dostum) buyurduğu icin Halîlullah veya HalîlurrÂhmÂn olarak bilinir. Babası mumin olan TÂrûh olup, annesi Emine'dir. İbrÂhim aleyhisselÂm, peygamber efendimizin dedelerindendir. Cunku, ilk oğlu İsmÂil aleyhisselÂm Arapların, ikinci oğlu İshÂk aleyhisselÂm da İsrÂiloğullarının ceddi yÂni dedesidir. KeldÂni memleketi olan BÂbil'in doğu tarafında ve Dicle ile Fırat nehirleri arasındaki bolgede doğdu. Yuz yetmiş beş yaşındayken Kudus'te vefÂt etti.
İbrÂhim aleyhisselÂma annesi Emîle veya ÛşÃ‚ hÂmileyken, babası TÂrûh vefÂt etti. Annesi, amcası olan Âzer ile evlendi.
Âzer uvey babası ve amcası olup putperestti. Gecimini put yapıp satarak temin ederdi
Tefsir Âlimleri, En'Âm sûresinin Âzer'in ismi gecen 14. Âyetini tefsir ederken, Âzer'in hazret-i İbrÂhim'in amcası ve uvey babası olduğunu acıkca belirtmişlerdir. ZîrÂ, Peygamberimizin baba ve dedeleri Âdem aleyhisselÂmdan beri hep mumindi. Kur'Ân-ı kerîm'de meÂlen;" Sen, yani senin nûrun, hep secde edenlerden dolaştırılıp, sana ulaşmıştır. " (Şu'ar sûresi: 219) buyrulmaktadır. Ehl-i sunnet Âlimleri bu Âyet-i kerîmeyi tefsir ederken, Peygamberimizin butun ana ve babalarının, mumin olduğunu anlamışlardır. Abdullah ibni AbbÂs'ın bildirdiği hadîs-i şerîfte de: "Benim dedelerimin hicbiri zin yapmadı. Allahu teÂlÂ, beni temiz babalardan, temiz analardan getirdi. Dedelerimin iki oğlu olsaydı, ben bunların en hayırlısında, en iyisinde bulunurdum. "buyuruldu.
Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden anlaşıldığı ve binlerce İslÂm kitÂbında yazıldığı uzere Peygamber efendimizin anaları ve babaları arasında bulunmakla şereflenen bahtiyarların hepsi, zamanlarının ve memleketlerinin en asîl, en şerefli, en guzel ve en temiz kimseleriydi. Hepsi de aziz ve muhteremdiler. İbrÂhim aleyhisselÂmın babası TÂrûh da boylece mumin, yani inanmıştı. Kotu ahlÂktan, Âdî ve cirkin sıfatlardan uzaktı.
Nûh aleyhisselÂmdan cok sonra BÂbil'de hukum suren, yıldızlara ve putlara tapan KeldÂni kavminin o devirdeki kralı olan Nemrûd, insanları kendine ve putlara taptırıyordu. Bir gece gorduğu ruyÂyı, mineccimler;"Doğacak bir erkek cocuğun yeni bir din getireceği ve onun saltanatını yıkacağı. " şeklinde tÂbir edince, Nemrûd yeni doğan erkek cocukların oldurulmelerini ve hÂmile kadınların hapsedilmelerini emretti. O sırada hazret-i İbrÂhim'e hÂmile olan annesi, amcası Âzer'le evliydi. Gorunuşte hÂmileliği belli olmadığı icin fark edemediler, kocasına da;"Cocuk doğunca oğlan olursa, kendi elinle Nemrûd'a teslim eder mukÂfÂt alırsın"dedi. Annesi zamanı gelince de şehir dışında bir mağarada doğum yaptı ve Âzer'e cocuğun doğup olduğunu soyledi. Oğlunu mağarada gizledi ve orada buyuttu. Yanına gittiğinde onu parmağını emerken bulur ve doymuş gorurdu. Parmaklarından sut ve bal gelirdi. Allahu teÂl CebrÂil aleyhisselÂmı gondererek bu gıdÂları Cennet'ten parmaklarına akıtırdı.
İbrÂhim aleyhisselÂm buyuyup, mağaradan cıkınca, guneşe, aya, yıldızlara ve kÂinÂta bakarak bunları yaratanın eşi ve benzeri olmayan bir yaratıcının olduğunu anladı. KeldÂni kavmine gelerek, taptıkları putların ve yıldızların ilÂh olmadığını, anlayabilecekleri acık delillerle anlattı. BÂbil halkı cocuk yaşta olan ve putlarına karşı cıkan hazret-i İbrÂhim'i uvey babası Âzer'e şikÂyet ettiler. Âzer, İbrÂhim aleyhisselÂmı azarlayarak bu işten vazgecmesini istediyse de İbrÂhim aleyhisselÂm onun sozlerine hic aldırmayıp;"Benden delil isteyin gostereyim. Bana hidÂyet veren, doğru yolu gosteren Allahu teÂl beni sizden ayırdı. Sizin icinde bulunduğunuz sapıklığa duşurmedi. Sizi ve putlarınızı sevmiyorum. " dedi. Putlara tapmanın mÂnÂsız olduğunu Âzer'e de soyledi. Âzer hiddetlenip İbrÂhim aleyhisselÂmın yanından uzaklaşmasını istedi.
Genc yaştayken KeldÂnî kavmine peygamber olarak gonderilen ve kendisine on sayfa (forma) kitap verilen İbrÂhim aleyhisselÂm, Allahu teÂlÂnın emriyle buyuk-kucuk herkesi Allahu teÂlÂya îmÂn etmeye cağırdı. İnsanlara topluca ve acık bir tebliğde bulunmayı, putların mÂnÂsız ve Âcizliğini, onlara tapmanın sapıklık olduğunu gÂyet acık bir şekilde gostermek istedi. O zaman KeldÂnî kavmi, bir gun bayram yapmak uzere bir yere toplandı. Onlar gittiği zaman İbrÂhim aleyhisselÂmın uvey babası ve puthÂnenin bekcisi olan Âzer onu da bayram yerine gitmeye zorladı. İbrÂhim aleyhisselÂm hasta olduğunu soyleyerek gitmedi. İnsanlar bayram yerinde toplandıkları zaman, yetmiş kadar putun bulunduğu puthÂneye girdi. Getirdiği bir balta ile butun putları kırıp. parca parca etti. Sadece en iri putu kırmadı ve baltayı bunun boynuna asarak, oradan uzaklaştı. KeldÂnî kavmi bayramdan donunce, puthÂneye girip, putların kırılıp parca parca edildiğini gorup, şaşırdılar. Bunu kim yaptı, diye bağırmaya başladılar. Bu işi, İbrÂhim yapmıştır, diyerek onu yakalayıp halkın onunde sorguladılar. " Ey İbrÂhim! Putlarımızı sen mi kırdın?" deyince, İbrÂhim aleyhisselÂm, bu işi olsa olsa;" Ben varken bu kucuk putlara nicin tapıyorlar!" diyen şu iri put yapmıştır, demiştir. "Siz ona sorunuz. " deyince, putperestler;" Putlar konuşmaz ki, sen bize ona sor diyorsun!" dediler. Bunun uzerine İbrÂhim aleyhisselÂm;"O hÂlde daha kendilerini kırılmaktan kurtaramayan, size hicbir faydası olmayan bu putlara ilÂh diyerek nicin tapıyorsunuz?HÂl akıllanmayacak mısınız?Size ve bu taptığınız putlara yazıklar olsun!" dedi. Putlarını İbrÂhim aleyhisselÂmın kırdığını anlayan KeldÂnî kavmi, onu hapsettiler. Durumu da ılÂhlık iddiÂsında bulunan kralları Nemrûd'a bildirdiler.
Nemrûd, İbrÂhim aleyhisselÂmı yanına getirmelerini emretti. İbrÂhim aleyhisselÂm Nemrûd'u Allahu teÂlÂya îmÂn etmeye dÂvet etti. Nemrûd, bunu reddettiği gibi, İbrÂhim aleyhisselÂmın kendisine secde etmesini istedi. Secde etmeyince, hapsettirdi ve ateşte yakılmasını emretti. Gunlerce yığılan odunlar ateşlendi. Şiddetinden yanına yaklaşamadıkları ateşe hazret-i İbrÂhim'i mancınıkla attılar. Ateşe atılırken;"Hasbiyallah ve ni-mel vekil", yani "Bana Allah'ım yetişir. O ne iyi vekildir, yardımcıdır. " dedi. ateşe duşerken CebrÂil aleyhisselÂm gelip;"Bir dileğin var mı?diye sorunca;"Var, fakat sana değil, Rabbim beni goruyor, biliyor. " dedi. Onun bu hÂli Kur'Ân-ı kerîm'de ovuluyor ve;"Sozunun eri olan İbrÂhim. " buyruluyor. Allahu teÂlÂ, Kur'Ân-ı kerîm'de meÂlen ateşe; "Ey ateş! İbrÂhim'e karşı serin ve selÂmette ol!" (Enbiy sûresi: 69) diye emretti. Ateşin ici yemyeşil bir bahce kesildi. CebrÂil aleyhisselÂm da kendisine arkadaş oldu. Cennet'ten gomlek ve yaygı getirdi ve onu Cennet nîmetleri ile doyurdu. Ateşte yedi gun kaldığı rivÂyet edilir. Ateş sonunce mûcizeyi gozleriyle gorenlerden kardeşi Haran, amcasının kızı ve sonra hanımı olan hazret-i SÂre ve bÂzı kimseler îmÂn ettiler. İbrÂhim aleyhisselÂm ateşten kurtulduktan sonra KeldÂni kavmini bir muddet daha îmÂna dÂvet etti. Fakat zÂlim Nemrûd ve putperest ahÂli kufurlerinden vazgecmediler. Allahu teÂlÂ, Nemrûd ve kavmine sivrisinekleri musallat etti. Sinekler onların kanlarını emdiler ve kuru kemik hÂline getirdiler. Sineklerden birisi de Nemrûd'un burnundan girip beynine yerleşti. Uzun zaman azap ve ıztırap verdi. Hatt başını tokmakla doğdure doğdure oldu. Allahu teÂlÂ, tanrılık iddi eden Nemrûd'u en Âciz mahlûklarından birisi olan sivrisinekle cezalandırdı.
İbrÂhim aleyhisselÂm Allahu teÂlÂnın emriyle BÂbil'den HarrÂn'a (Urfa'nın guneyinde bir yer) hicret etti. Bu yolculukta kardeşinin oğlu Lût aleyhisselÂm, hanımı SÂre HÂtun ve diğer inananlar da bulundular. HarrÂn'da bir muddet kaldıktan sonra, Şam'a, oradan da Mısır'a gitmek uzere yola cıktı. Bu yolculuk esnÂsında kardeşinin oğlu Lût aleyhisselÂmın Sedûm bolgesi ahÂlisinde peygamber olarak vazîfelendirildiği bildirildi. Lût aleyhisselÂmın Sedûm'a hareketinden sonra, Mısır'a giden İbrÂhim aleyhisselÂm rivÂyete gore bu sırada otuzsekiz yaşındaydı.
Mısır'a gittiği sırada Sinan bin Ulvan adlı zÂlim bir Firavun vardı. İbrÂhim aleyhisselÂm ve hanımı hazret-i SÂre'nin Mısır'a geldiğini haber alan Firavun, zorbalık yaparak SÂre'yi almak istedi. Bu zÂlim hukumdÂr hazret-i SÂre'yi sarayına cağırttı. Ona musallat olmak isteyince nefesi kesilip elleri ve ayakları tutmaz hÂle geldi. Bu hÂline pişman olup, musallat olmaktan vaz gecti. Hazret-i SÂre'den, onun duştuğu fecî hÂlden kurtulması icin du etmesini istedi. Hazret-i SÂre, hukumdÂrı bu kadın oldurdu, diye suclanmasından korktuğu icin, du etti. Tekrar eski hÂline donen Firavun, Hacer adında bir cÂriyeyi hazret-i SÂre'ye hediye etti. Bu hÂdiseden sonra İbrÂhim aleyhisselÂm hanımı SÂre ve hediye edilen Hacer HÂtunla birlikte Mısır'dan ayrılıp, Filistin'e gitti. Filistin topraklarında ıssız ve kupkuru bir yer olan Sebû'ya yerleşti. Bir muddet burada kaldı. Zamanla cok mala kavuştu. Yarım milyonu sığır olmak uzere, davarları vÂdileri ve ovaları doldurdu. Cok zengin oldu. Sebû denilen yere sonradan gelip yerleşen insanların İbrÂhim aleyhisselÂmı incitmeleri uzerine oradan ayrılıp, Şam tarafında Kıst adlı yere goctu. Cok comert olan İbrÂhim aleyhisselÂm insanlara cok ikrÂmlarda bulunurdu.
İbrÂhim aleyhisselÂm, cocuğu olmadığı icin hanımı hazret-i SÂre'nin isteği ve izniyle hazret-i Hacer'le evlendi. Bu evlilikten İsmÂil aleyhisselÂm doğdu. Muhammed aleyhisselÂmın nûru hazret-i Hacer vÂsıtasıyle İsmÂil aleyhisselÂma intikÂl ettiği icin, hazret-i SÂre'nin kalbinde hazret-i Hacer'e karşı gayret hÂsıl oldu. İbrÂhim aleyhisselÂm, hazret-i SÂre'yi uzmemek icin Allahu teÂlÂnın emriyle hazret-i Hacer ve oğlu İsmÂil'i (aleyhisselÂm) yanına alarak, o zamanlar ıssız ve susuz bir yer olan Mekke'ye goturdu. Onları oraya bırakıp, Şam diyÂrına geri dondu. Hacer annemiz ve oğlu İsmÂil aleyhisselÂm oradayken, mubÂrek Zemzem suyu yerden fışkırarak cıktı.
İbrÂhim aleyhisselÂm, daha once bir oğlum olursa, Allah yoluna kurban edeceğim, diye adakta bulunmuştu. İbrÂhim aleyhisselÂm, hazret-i Hacer ve oğlu İsmÂil aleyhisselÂmı ziyÂret icin Mekke'ye geldiği sırada, uc gun ust uste gorduğu bir ruy uzerine İsmÂil aleyhisselÂmı kurban etmek istedi. Tam kurban etmek uzereyken, Allahu teÂl İbrÂhim aleyhisselÂma ruyÂsında sadÂkat (bağlılık) gosterdiğini bildirerek kurbanlık bir koc ihsÂn etti. Boylece İsmÂil aleyhisselÂm, kurban edilmekten kurtuldu. Allahu teÂlÂ, İbrÂhim aleyhisselÂma ihtiyar yaşında hazret-i SÂre'den İshÂk isimli oğlunu ihsÂn etti. İbrÂhim aleyhisselÂm bir kac defa hazret-i Hacer'i ve oğlu İsmÂil aleyhisselÂmı ziyÂret etti. Bir defÂsında oğlu İsmÂil ile birlikte Beytullah'ı (KÂbe-i muazzamayı) inşÃ‚ etti. Cennet yÂkutlarından Hacer-ul-Esved adlı siyah taşı CebrÂil aleyhisselÂmın bildirmesiyle alarak, KÂbe-i muazzamanın duvarına yerleştirdi. KÂbe duvarını orerken, şimdi MakÂm-ı İbrÂhim denilen taşın uzerine bastı. KÂbe'yi yapıp bitirince, Allahu teÂlÂnın CebrÂil aleyhisselÂm aracılığıyla bildirdiği gibi, İsmÂil aleyhisselÂm ve Mekke'de yerleşmiş olan Curhumlulerle birlikte hac ibÂdetini yaptı.
İsmÂil aleyhisselÂmla haccın rukunlerini yerine getirdikten sonra, oğluna KÂbe'ye bakmasına ve onu koruması icin tenbihte bulundu. Şam'a gitmek istedi. Gitmeden once Arafat'a cıkıp, İsmÂil aleyhisselÂmın evlÂdına du etti ve Şam'a dondu. Ertesi sene hac mevsiminde hanımı hazret-i SÂre ve oğlu İshÂk aleyhisselÂmı da alarak Mekke'ye geldi. Hac ibÂdetini yaptıktan sonra, birlikte Şam'a donduler.
İbrÂhim aleyhisselÂm, vefÂt etmeden once oğlu hazret-i İsmÂil'e şu vasiyette bulundu: "Ey oğlum!Alnında parlayan bu nûr, son peygamber Muhammed aleyhisselÂmın nûrudur. Butun baba ve dedelerimizin vasiyeti, bu nûru iyi muhÂfaza edip, ehline teslim etmektir. Bu mubÂrek nûru iyi muhÂfaza et. NikÂhlı, afîf ve temiz kadınlara teslim eyle. EvlÂdına da boyle vasiyette bulun. "dedi. Yuz yetmiş beş yaşında hazret-i Hacer ve hazret-i SÂre'den sonra Kudus'te vefÂt etti. Kudus civÂrında Habrun kasabasında bir mağaraya defnedildi. Bu kasaba, İbrÂhim aleyhisselÂmın Halîl (Allahu teÂlÂnın dostu) ismine izÂfeten HalîlurrahmÂn ismiyle meşhurdur. Hazret-i Lût, hazret-i İshÂk ve hazret-i YÂkûb ile pekcok peygamberin bu beldede bulunduğu rivÂyet edilir. Musluman hukumdÂrlar oradaki mescitleri ve turbeleri kendi devirlerinde tÂmir ettirmişlerdir. HalîlurrahmÂn'daki mescit ve turbeleri ise son olarak Osmanlı SultÂnı İkinci AbdulhÂmid Han tÂmir ettirmiştir.
İbrÂhim aleyhisselÂm ululazm peygamberlerin ikincisi olup, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselÂmdan sonra butun peygamberlerden ve resûllerden ustundur. İbrÂhim aleyhisselÂmdan sonra gelen butun peygamberler onun neslindendir.
Allahu teÂl hazret-i İbrÂhim'i ilÂhî sırlara vÂkıf kıldı ve onu, ateşe atıldığında nefsiyle, oğlu hazret-i İsmÂil'i Allah icin kurban etmesini bildirip evlÂdı ile malı ile imtihÂn etti. Malı ile imtihÂn edilmesi şoyle olmuştur: O kadar zengindi ki, sadece sığırları yarım milyon olup, davarları, ovaları ve vÂdileri dolduruyordu. CebrÂil aleyhisselÂm insan sûretinde gelip;"Ya İbrÂhim, bu suruler kimindir?" deyince;"Allah'ındır fakat benim elimde emÂnettir. Allahu teÂlÂyı tesbih et, ismini an, onu zikret, bu surulerin hepsi senin olsun. " diyerek butun malını bağışladı. CebrÂil aleyhisselÂm kendini tanıtınca, hazret-i İbrÂhim;"Ben Allah icin bağışladığımı geri alamam. " diyerek butun malını satıp, Allah yolunda sarf etti.
Hazret-i İbrÂhim kendisine nÂzil olan (indirilen) emir ve yasakları tamÂmen halka bildirdi. Allah'tan başka şeylere tapmanın bÂtıl (gecersiz) olduğunu cok acık bir şekilde anlattı. Şirke (Allah'a ortak koşma) yol acacak kapıların hepsini kapattı.
Cocukluğundan olumune kadar hak din uzere olduğundan ve insanlara dîni bildirdiğinden dolayı, onun milletine işÃ‚ret icin Kur'Ân-ı kerîmde "Hanîfen" (hak din uzere bulunanlar) diye zikredilmiştir. Hazret-i İbrÂhim'in husûsiyetleri Kur'Ân-ı kerîmde Nahl sûresi 120, 121, 122. Âyetlerde bildirilmektedir. MisÂfirperverliği ve comertliği dillerde dolaşırdı. MisÂfir olmayınca yemek yemez, bir misÂfir bulmak icin uzaklara giderdi. Bu vasfından dolayı ona Ebû'd-Duyûf (misÂfirler babası) adı verilmişti. Kıblesi KÂbe idi. Namaza durduğu zaman kalbinin coşması, hışırtısı cok uzaklardan duyulurdu.
İbrÂhim AleyhisselÂmın Mûcizeleri
1. İbrÂhim aleyhisselÂmın mubÂrek vucûduna ateş tesir etmedi. Nemrûd onu ateşe attığında Allahu teÂlÂ;"Ey ateş! İbrÂhim uzerine serin ve selÂmet ol!" buyurunca ateş onu yakmadı.
2. Cansız olan, parca parca edilmiş ve parcaları ayrı ayrı yerlere konmuş olan kuşlar (dort kuş), İbrÂhim aleyhisselÂmın cağırması uzere yeniden dirilmişlerdir.
3. İbrÂhim aleyhisselÂmın mûcizesi ile taşlar komur gibi yanmıştır. RivÂyete gore İbrÂhim aleyhisselÂm Şam tarafına hicret ettiğinde Cayırlık, cimenlik bir yerde konaklamıştı. Orada yakacak hicbir şey bulamayan, buldukları az bir şeyle ihtiyaclarını karşılayamayan ahÂli, durumlarını İbrÂhim aleyhisselÂma anlattı. İbrÂhim aleyhisselÂm taşları toplattı ve komur gibi yaktı. Bu mûcizeyi goren pekcok kimse îmÂn etti.
4. BÂzan yırtıcı ve yabÂnî hayvanlar İbrÂhim aleyhisselÂmla beraber giderler ve dile gelerek gÂyet acık bir şekilde onunla konuşurlardı. Bir defÂsında, hanımı hazret-i Hacer ve oğlu İsmÂil'le goruşmek ve onları ziyÂret etmek icin Mekke'ye gitmişti. Şam'a geri donuşunde bircok yabÂnî hayvan, İbrÂhim aleyhisselÂm ile berÂber yuruyup, onunla acıkca konuştular.
5. İbrÂhim aleyhisselÂm duvarların ve dağların arkasını da gorurdu. Bu mûcizesi Mısır'a gittiğinde zevcesi hazret-i SÂre'ye musallat olmak isteyen zamÂnın kralı Firavun, hazret-i SÂre'yi sarayına alınca, İbrÂhim aleyhisselÂm dışardan iceriyi seyretmiştir. Sarayın duvarları ona cam gibi olmuş ve gozunden perde kaldırılmıştır. Boylece hazret-i SÂre'ye el uzatmaya kalkışan Firavun'un ellerinin kuruyup, ayaklarının tutmayarak yere yıkıldığına şait olmuştur.
6. İbrÂhim aleyhisselÂmın bastığı taşın uzerinden ağac bitip yeşermiştir. Bu istek dîne dÂvet ettiği bir beldenin ahÂlisinden gelmiş, duÂsı uzerine mûcizeyi gostermiştir.
7. İbrÂhim aleyhisselÂmın oturduğu yerden guzel kokular yayılırdı. Ayrılsa bile, senelerce guzel kokusu oradan cıkmazdı. Hazret-i İsmÂil de babasının evine gelip gittiğini, onun kokusundan anlamıştı.
İbrÂhim aleyhisselÂmın dîni: İbrÂhim aleyhisselÂmın dîni, Hanîf dînidir. Yanlış ve sapık olan şeye hic dalmadan doğruya yonelen mÂnÂsınadır. İbrÂhim aleyhisselÂm, KaldÂnî kavminin taptığı putlara asl tapmayıp, onları aşağılayıp, Allahu teÂlÂya ibÂdet ettiği icin, Hanîf denilmiştir. Ayrıca, kendiside eğrilik bulunmayan dosdoğru olan din mÂnÂsında da Hanîf dîni denilmiştir. Peygamber efendimize peygamberlik bildirilmeden onceki Arablardan bircok kimse Hanîf dînine mensuptu.
İbrÂhim aleyhisselÂma bildirilen Hanîf dîninin esaslarından bÂzıları şunlardır: Kimse kimsenin gunÂhını yuklenmez. Kimse başkasının gunÂhından sorumlu olmaz. İnsanlar Âhirette ancak ihlÂsla işlediği sÂlih amellerinin ve niyetlerinin faydasını gorurler. Her insanın hayır ve şerden ibÂret olan ameli kıyÂmet gununde mizÂnında gorulecektir. İnsana calışmasının karşılığı tam olarak verilecektir.
__________________
IbrÂhim aleyhisselÂm
Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler0 Mesaj
●42 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eðitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler
- IbrÂhim aleyhisselÂm