MUHAMMED B. IDRÎS ES-SAFIÎ


(150-204 H.)

Safiî mezhebinin oncusu ve muctehid imamlardan biri.

Hicrî 150/Miladî 767 yilinda Filistin'in Gazze sehrinde dogdu. Babasi Idris bir is icin Gazze'ye gitmis, orada iken vefat etmisti. Dedelerinden biri olan Safiî Ibn es-SÂib'e nisbeten Safiî olarak bilinir. Soyu Abd-i MenÂf'ta Hz. Peygamber'in soyuyla birlesir.

Henuz kucuk yasta iken babasini kaybeder. Fakir bir sekilde yasayan annesi, oglunu alip Mekke'ye gitmege karar verir. Mekke'de, daha kucuk yasta kendisini ilme veren Imam Safiî, yedi yasinda Kur'Ân-i Kerim'i; on yasinda da Imam MÂlik'in el-Muvatta' adli hadis kitabini ezberlemis ve on bes yasina geldiginde, fetva verebilecek bir seviyeye ulasmisti.
Bundan sonra yirmi yila yakin bir sure colde, Huzeyl kabilesi icinde yasayarak fasih Arapca'yi ve cÂhiliye siirlerini ogrendi. Hatta Asmaî, onun hakkinda; "Huzayl'in siirlerini Kureys'ten Muhammed b. Idris denen bir genc ile duzelttim" demistir. Boylece edip ve Arapcada soz sahibi olmustur.

Akabinde bircok alimden hadis okudu. Mekke valisinin bir tavsiye mektubu ile Medine'ye gitti. Burada Imam MÂlik'e el-Muvatta adli eserinin tamamini arzetti. Daha sonra tamamen fikha yonelerek Imam MÂlik'ten Hicaz fikhini ogrendi. Safiî'nin essiz kavrayis ve ustun zekÂsini musahededen Imam MÂlik, ona su anlamli tavsiyede bulundu: "Muhammed! Allah'tan kork, gunahtan sakin; cunku ben senin buyuk bir sahsiyet olacagini umid ediyorum. Gonlune Allah'in koymus oldugu bu nuru gunahla sondurme."
Medine'de Imam MÂlik'ten fikih ve hadis ilmi aldi. Sufyan b. Uyeyne'den, Fudayl b. IyÂz ve amcasi Muhammed b. SÂfi' ve digerlerinden hadis rivayet etti.
Imam SÂfiî, bu arada calismak zorunda oldugu icin bir sure Yemen'e gitti. Yemen kÂdisi Mus'ab b. Abdillah el-Kuresî orada kendisine resmî bir is bulmustu. Bu arada, Halîfe HÂrun er-Rasîd Hz. Ali taraftarlarinin bir harekÂtindan korkuyordu. Yemen tarafindan yakalanip getirilen Siîler arasinda -Siî olmadigi halde- SÂfiî de Medîne'de Halîfe'nin huzuruna cikarildi. Sucsuzlugu anlasilinca Halife onu serbest biraktirdi ve maddî yardimda bulundu. Sonra H.183 ve 195'te Bagdat'a gitti. Orada Muhammed b. Hasan es-SeybÂnî'den Irak fakihlerinin kitaplarini okudu. Onunla fikir alis verisinde bulundu.

Imam SÂfiî bundan sonra H. i87'de Mekke'de ve i95'te Bagdat'ta Imam Ahmed b. Hanbel (O. 241/855) ile bulustu. Ondan Hanbelî fikhini ve usulunu, Kur'an'in nÂsih ve mensuhunu ogrendi. Bagdad'ta onun eski mezhebinin esaslarini ihtiva eden "el-Hucce" adli eserini yazdi. Sonra H. 200'de goruslerinin en cok yayginlasacagi Misir'a gitti. 204/819'da Receb'in son cuma gunu Misir'da vefat etti ve orada defnedildi (el-Hudarî, Tarihu't-Tesrîi'l-IslÂmî, Kahire 1358/1939, s. 254 vd.; Muhammed Ebû Zehra, Usulu'l-Fikh, Kahire, t.y., s.12 vd.; ez-Zuhaylî, el-Fikhu'l IslÂmî ve Edilletuh, Dimask 1405/1985, I, 35, 36; Hamdi Donduren, Delilleriyle IslÂm Hukuku, Istanbul 1983, 9, 78 vd).
Imam SÂfiî'nin "er-RisÂle" adli eseri fikih usulunde ilk kaleme alinan usul kitabidir. Hanefilerde, usul muctehid imamlar devrinde yazili bir eser haline getirilmemis daha sonra furûdan hareket edilerek usûl kaideleri belirlenmistir. Imam SÂfî, isin basinda er-RisÂle'yi yazarak sonraki SÂfiî bilginlerini bu kulfetten kurtarmistir. Imam SÂfii'nin "el-Umm" adli eseri ise Misir'da mezhep goruslerini kapsayan bir fikih eseridir.
Onun ilmî ve edebî sahsiyeti yaninda, takvÂsi, olgun karakteri ve guzel ahlÂki da zikredilmesi gereken hususlardandir. Kendisine Siffin meselesi, sorulunca su anlamli cevabi vermisti: "Omer b. Abdulazîz'e Siffîn'da olenler sorulunca o; "Allah'in elimi bulasmaktan korudugu kanlardir" demisti. Simdi ben de dilimi bu kana bulastirmak istemiyorum."
Ogrencileri onun hakkinda, "Safiî Hz'leri bir Âyeti tefsir etmeye baslayinca, sanki o Âyetin indirilisini gormus gibi buyuk bir vukufla konusurdu" derler.

Imam SÂfiî, mustakil mutlak muctehid idi. Hicazlilar'in ve Iraklilarin fikhini kendinde toplamisti. Ahmed b. Hanbel onun icin; "Allah'in kitabi ve Rasûlunun sunnetinde insanlarin en fakîhi idi"; "Eli hokka ve kalem tutup da, boynunda SÂfi'nin minneti olmayan kimse yoktur" demistir. TaskopruluzÂde, Miftahu's-SaÂde'sinde onun icin soyle der: "Ehli fikih usûl, hadîs, dil ve nahiv Âlimleri, Imam SÂfiî'nin; emÂnet, adÂlet ve zuhdunde, vera, takv ve comertliginde, guzel ahlÂkinda, kiymetinin yuceliginde birlesmistir. Onu gerektigi sekilde anlatmak zordur" (ez-Zuhaylî, a.g.e., I, 26).

SÂfiî mezhebinin usûlu kitap, Sunnet, icma ve kiyasa dayanmaktadir.
Hanefî ve MÂlikîlerin kabul ettigi istihsanla ameli terketti ve "istihsani kullanan kendisi seriat koymustur" gorusunu ileri surdu. Istihsani gecersiz kilmak ve tenkid etmek icin "Ibtalu'l-IstihsÂn"isimli risÂlesini kaleme almistir (bk. "Istihsan" mad.).
Imam SÂfiî, rÂvisi sikÂ, zabt ve hadis muttasil olunca ÂhÂd haberle amel etmenin gerekli oldugunu savunur. O, Imam MÂlik'in sart kostugu gibi, ÂhÂd haberin amelle desteklenmesini, Irak ekolunun gerekli gordugu rÂvinin fakih ve ameli haber-i vÂhide uygun olma gibi sartlari aramaz (Ebû Zehra, a.g.e., s.i2 vd.). O'nun haberi vÂhidin delil olmasiyla ilgili, dayandigi cesitli deliller vardir. Bunlardan birinde Hz. Peygamber (s.a.s)'in soyle buyurdugunu rivayet eder: "Benim sozumu dinleyip belleyerek ezberleyen ve oldugu gibi baskasina duyuran kimsenin Allah yuzunu agartsin. Bazan fikih hÂmili, fakih olmayana nakleder, iceleri de kendisinden daha fakih olan kimseye nakleder..." (Ebû DÂvud, Ilm, i0; Tirmizî, Ilm, 7; Ibn MÂce, Mukaddime,i8). Bu hadisi aktardiktan sonra Imam SÂfiî gorusunu soyle aciklar: "Madem ki Hz. Peygamber, sozlerini dinleyip bellemege ve onlari baskalarina duyurmaga davet etmistir. Bunu yerine getiren kimse ister bir kisi olsun, ister cemaat olsun, O'nun davetine icabet etmis sayilir. Hz. Peygamber'den rivayet eden kimse bir kisi de olsa guvenilir ve Âdil olmak sartiyla rivayeti makbuldur."
Diger yandan Imam SÂfiî istihsani ve MÂlikîlerin mesÂlih-i mursele delilini reddederken, kendisi bunlara benzer "istidlÂl" adini verdigi bir aklî delil kullanir.
SÂfiîlerde, cesitli konularda fetvÂ, Imam SÂfiî'nin yeni mezhebine goredir, Imam Safiî, eski mezhebini temsil eden el-Hucce'den donmus ve; "Onu benden rivayet edene hakkimi helÂl etmiyorum" demistir. Ancak on yedi kadar meselede eskiye gore fetva verilmistir. MeselÂ; eski gorusu, muarizi olmayan bir hadisle desteklenirse onunla fetva verilir. Onun soyle dedigi nakledilir: "Hadis sahih olunca, o benim gorusumdur. Benim boyle bir hadisle celisen sozumu de duvara carpin".
Imam SÂfiî Hicaz, Irak, Misir ve diger Islam beldelerinde cesitli talebeler yetistirmistir. Yeni mezhebini SÂfiî'den alan Misirli bes ogrencisi sunlardir:
i) Ebû Ya'kub Yûsuf b. Yahy el-Buveydî (O. H. 231). Halîfe Me'mun'un cikardigi "Halku'l-Kur'an" fitnesi yuzunden Bagdat'ta bir sure hapsedildi (bk. "Halku'l-Kur'an" mad.). SÂfiî, onu ders halkasina vekil olarak birakmistir. SÂfiî'nin sozlerinden derledigi unlu bir ozet eseri vardir.
2) Ebû Ibrahim Ismail b. Yahy el-Muzenî (O. H. 266): SÂfiî mezhebine gore yazilmis cesitli eserleri vardir. Mebsût adi verilen "el-Muhtasaru'l Kebîr" ve "el-Muhtasaru's-Sagîr" bunlardandir. Irak, Sam ve Horasan'dan pek cok ilim talibi ondan yararlanmistir.
3) Ebû Muhammed er-Rabî' b. Suleyman b. AbdilcebbÂr el-MurÂdî (O.H. 270): Imam SÂfiî'nin kitaplarinin ravisidir. Amr b. el-Âs CÂmiinde (Fustat CÂmii) muezzindi. Safiî'nin er-RisÂle, el-Umm ve diger kitaplari, el-MurÂdî kanaliyla bize ulasmistir.
4) Harmele b. Yahya b. Harmele (O.H. 266): Imam SÂfiî'den er-Rabî'in rivayet etmedigi kitaplari nakletti. Kitabu's-Surût, Kitabu's-Sunen, Kitabu'n-NikÂh ve KitÂbu'l-Ibil ve'l-Ganem ve Sifatuh ve EsnÂnuh bunlar arasinda sayilabilir.
5) Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem (O.H. 268): Imam MÂlik'in de ogrencilerinden idi. Misirlilar onu diger fakihlerden ustun kabul ediyordu. Daha sonra SÂfiî'nin goruslerini birakarak Imam MÂlik'in ictihadlariyla amel etmeye basladi.

SÂfiî'nin mezhebi; Misir, Guney Arabistan, Dogu Afrika, Dogu Anadolu, Seylan, Endonezya, Cava, Filipinler, Malaya, MÂverau'n-Nehir ve Horasan gibi yerlerde yayilmistir (ez-Zuhaylî, a.g.e., I, 37 vd.; Hamdi Donduren, a.g.e., s. 78 vd.).

Imam SÂfiî Ictihad'da izledigi usûl:

Delillerden hukum cikarma ve ictihad'ta izledigi usulu "IhtilÂfu'l-Hadis", "CimÂu'l-Ilm" ve "er-RisÂle" isimli eserlerinin cesitli yerlerinde aciklamistir. Ozetle soyle der: "Kitap ve ihtilafsiz mutevatir sunnetle hukmolunur. Bu hukum icin "gorunuste ve gercekte (zahir ve batinda) hak ile hukmettik" deriz. Uzerinde ittifak edilmeyen ve ÂhÂd yoldan gelen sunnetle hukmolunur. Bunun icin, "gorunuste hak ile hukmettik", deriz. Fakat "gercekte..." diyemeyiz. Cunku hadisi rivayet eden yanilmis olabilir. Icma, daha sonra da kiyas ile hukmederiz. Bu, ondan da zayiftir, fakat zaruret bulundugu yerde kullanilir. Cunku haber varken kiyasi kullanmak helal degildir. Nitekim teyemmum de, seferde su bulunmayinca temizligi saglar, fakat su bulununca teyemmum bozulur (es-Safiî, er-RisÂle, s. 512, 599, 600).

Safiî, Kitap ve Sunnet'in te'vile muhtac kisimlarini dogru tevil etmek icin Arapcanin, yapilan te'vile musait bulunmasini ve Kitap, Sunnet ve Icma kaynaklarinda, anlasilan manÂyi takviye eden bir delilin bulunmasini sart kosar. Te'vilini de bu dogrultuda yapar. Sunnete gore hukum vermesi icin, mutevatir olmayan hadiste sika, dogru, ne dedigini ve hadisin anlamini degistirecek sozleri bilen; hadisin anlamini tam olarak bilmiyorsa, onu man yoluyla degil, asil lafizlariyla rivayet eden; rivayetini hifzetmis, kitabini muhafaza etmis, sika ravilere muhalefetten uzak ve hadisin ilk kaynagina kadar ayni sartlari tasiyan raviler tarafindan rivayet edilmis bulunmasi sartini arar.
Istihsani, mesnedsiz, keyfî hukum olarak anladigi icin reddeden Imam Safiî, rey ictihadini kiyastan ibaret kabul etmis, kiyasi da delÂlet yoluyla ilahî beyan cesitlerinden biri saymistir. Hakkinda nass bulunan meselenin illeti ile nass bulunmayan meselenin illeti ayni olursa, yapilan kiyasta ihtilaf edilmez. Ancak, asil mesele ile nass bulunmayan fer'î meselenin illeti ayni olmayip benzer olursa, bu konuda yapilan kiyasta ihtilaf olur ve farkli hukumlere varilir.

Imam Safii'nin ictihad ve taklid konusundaki su sozleri kayda deger: "Delilsiz ve huccetsiz olarak bilgi toplayan kimse gece karanliginda odun toplayana benzer; topladigi bir arkalik odunu yuklenirken bunun icinde kendisini sokacak bir yilanin bulundugunu bilmez."; "Sahih hadis bulununca benim mezhebim odur."; "Kiblenin hangi yonde oldugunu kestiren bir kimsenin bir baskasini taklid etmesi nasil uygun olmazsa, mukellefin dininde, cagdasi olan bir kimseyi taklit etmesi de oyle uygun degildir."e
Ictihadina ornek:
"Cuma gunu yikanmak vaciptir" hÂdisini rivayet ettikten sonra Safiî, soyle der: "Hadiste gecen "vacip" ifadesinin "baskasina caiz degil, ahlaken gerekli, temizlik ve pis kokunun giderilmesi icin tercih edilmeli." gibi manÂya ihtimali vardir. Kur'an, abdesti abdestsiz olanlara; guslu, cunuplere tahsis ettigi goz onune alinirsa, bu son man en uygun olanidir. Safiî burada te'vil ve anlayis ictihadi yapmistir.
Imam Safiî, annenin cocugu emzirecegini, babanin da yiyecek ve giyecegini temin etmesinin, sut anne tutulursa bunun da emzirme ucretini odemesinin gerektigini belirten el-Bakara 2/233. ayeti ile Hz. Peygamber'in (s.a.s) Hind'e, Ebu Sufyan'in malindan kendisi ve cocugu icin yetecek kadar mali habersiz olarak alabilecegini ifade eden hadisini naklettikten sonra; babadan olmasi nedeniyle, cocugun emzirilme ve beslenme kulfetinin babaya ait oldugu hukmunu cikarir. Daha sonra da bu hukumden hareketle kiyas yaparak evlÂdin da babaya bakmasi gerektigi hukmune varir.o
Ictihadla kiyasi ayni anlamda kullanan Imam Safiî, yalanci sahidlikle bir kimsenin esini uc talakla bosadigini iddia ederek hÂkimin esleri ayirmasina sebep olanlarin yalanciliklari anlasilinca, magdura esinin mehri mislini vermeye mecbur kilinmasi ictihadinda oldugu gibi, maslahat-i mursele delilini de kullanir.
Hikmetli sozleri ve siirlerini ihtiva eden bir DîvÂn'in sahibi olan Imam SÂfiî, edebî yonuyle de essiz bir sahsiyet sayilir. Asagidaki dortluk ona aittir.
"Hafizamin bozuklugunu (hocam) Vekî'e sikayet ettim.
Bana gunahlari terketmemi tavsiye etti.

Ve bana sunu bildirdi ki; ilim bir nurdur

Ve Allah'in bu nuru Âsilere verilmez. "

Mehmed Emin AY

__________________