Hz. Peygamber bircok hadisinde ailenin onemine işaret etmiş ve onun bir huzur yeri olduğunu belirtmiştir. Bir baba olarak cocukları dunyaya gelince sevinmiş; vefatlarında ise uzulmuştur. Sozgelimi oğlu İbrahim'in doğum haberini kendisine getiren Ebû RÂfi'e hediye vermiş; İbrahim'in annesi MÂriye'yi de azat etmiştir.[618] Bu cocuğunun bakımı ve yetiştirilmesiyle ilgilenmiş; sutannesine bir hurmalık tahsis etmiştir. Sık sık sutannesinin bulunduğu yere onu gormek icin gitmiştir. İbrahim, on altı veya on sekiz aylık iken vefat etmiştir. Onun vefatı uzerine gozlerinden yaş dokulmuştur. Bunun uzerine "Sen de mi ağlıyorsun y Resûlallah!" diyen Abdurrahman b. Avf'a bunun şefkatten kaynaklandığını, uzuntulu olduğunu, ancak bağıra cağıra ve feryat ederek ağlamayı yasakladığını soylemiştir.[619]
"Bir dost ve bir baba olarak yaratılışın en ince duygularıyla" bezenmiş olan[620] Hz. Peygamber, bir aile reisinin aile fertlerine nasıl davranması gerektiğini emir ve tavsiyeleri ile acıkladığı gibi, bizzat kendi uygulamaları ile de ortaya koymuştur. Erkeğin kadına iyi davranması gerektiğini cok acık ve kesin bir şekilde dile getirmiştir. Bu anlamda "En hayırlınız ailesi icin hayırlı olandır. Bana gelince, ben aileme karşı en hayırlı olanınızım";[621] "En hayırlınız hanımlarına karşı iyi davrananınızdır"[622] buyurmuştur. Enes b. MÂlik, "Ailesine Resûlullah kadar şefkatli bir kimse gormedim"[623] demiştir. İman, ahlak ve aile fertlerine yumuşak davranma arasında kurduğu bağıntıyı dile getiren şu sozu cok anlamlıdır: "Mu'minlerin imanca en mukemmel olanı, ahlakca en guzel olanı ve aile fertlerine yumuşak davrananıdır."[624]
İnsanın uzerinde hakkı olan kişilerin başında aile fertleri gelmektedir. Cunku kişinin sevincini ve uzuntusunu ilk once paylaştığı kimseler aile fertleridir. Hz. Peygamber ceşitli vesilelerle erkeklerin kadınlar uzerinde, kadınların da erkekler uzerinde hakları bulunduğunu soylemiştir. Kadınlar hakkında Allah'tan korkulmasını, onlara haksızlık yapılmamasını istemiştir. Kocasını şikayet icin kendisine gelen kadınların sayısı artınca bu tur davranışta bulunanların iyi kimseler olmadığını soylemiştir.[625] Hanımlarına iyi davranmış, onları dovmemiştir. Kendisi bunu yapmadığı gibi, hanımlarını dovenleri de "Kadınlarınızı nasıl dovuyor, sonra da akşam olunca beraberce yatıyorsunuz"[626] diyerek kınamıştır. Kadınların dovulmemesi, hele yuze hic vurulmaması, kotu sozlerle tahkir edilmemesi ve evinin terkedilmemesi[627] konularında ikazda bulunmuştur. "Kadınları ancak kotuleriniz dover"[628] demiştir. İbn Sa'd, hanımların dovulmesi ile ilgili rivayetleri ozel bir başlık altında toplamıştır.[629]
Hanımlarının ve diğer aile fertlerinin yakınlarına da ilgi gosterirdi. Hz. Hatice'nin bir arkadaşı yanına geldiğinde ona iltifatta bulunmuştur. Her koyun kesişinde Hz. Hatice'nin arkadaşlarına et gonderdiği rivayet edilir.[630] Ev halkından sayılan Enes b. MÂlik'in annesi ve buyukannesi ile de ilgilenmiştir. Babasından kendisine intikal eden ve cocukluğunda kendisinin hizmetini goren Ummu Eymen'e "Anneciğim" diye hitap ederdi ve onun icin "Bu, benim ailemin bakiyyesidir"[631] derdi.
Kur'an-ı Kerim'de Hz. Peygamber'in hanımları ve aile hayatı hakkında bilgi verilmektedir. Eşleri ile aralarında gecen tartışmalarda hem Peygamber'e ve hem de hanımlarına oğutlerde bulunulmakta ve yol gosterilmektedir.[632] Bunun yanısıra Hz. Peygamber'in eşlerinin mu'minlerin anneleri olduğu,[633] bildirilmektedir.
Hz. Peygamber aile fertlerinin eğlenme ve dinlenme gibi ihtiyaclarını karşılar, meşrû eğlencelerden onları yararlandırmaya calışırdı. Ramazan ve Kurban Bayramı merasimlerine kızlarını ve hanımlarını da gotururdu.[634] Bir bayramda Habeşlilerin sergiledikleri gosterileri Hz. Âişe'nin seyretmesine izin vermiş ve hatta yardımcı olmuştur. Hz. Âişe ile koşu yapmıştır.[635] Aile bireyleri ile şakalaşmıştır.
Hz. Peygamber cocuklarına olduğu gibi, yanında, kendi himayesinde buyuyenlere, mesela Ali b. Ebû TÂlib'e, Zeyd b. HÂrise'ye ve azatlısı Ummu Eymen'e de son derece şefkatli davranmıştır. Amcası Ebû TÂlib'in yukunu hafifletmek uzere 5 yaşında iken yanına almış olduğu Hz. Ali, babası Mekke'de olduğu halde Hz. Peygamber'in yanında buyumuş ve omru boyunca onun yanından ayrılmamıştır. Aynı şekilde Zeyd b. HÂrise de Hz. Peygamber'in ailesi icinde buyumuştur. Hz. Hatice, kendisine Hakîm b. HizÂm'ın kole olarak verdiği Zeyd'i Hz. Peygamber'e hediye etmiş; Hz. Peygamber de onu azat etmişti. Zeyd'in babası, oğlunu araya araya Mekke'de bulmuş; Hz. Peygamber onu, kendi yanında kalmak veya babası ile birlikte gitmek konusunda serbest bırakmıştı. Zeyd ise Hz. Peygamber'i babasına tercih etmiştir. Bu da Hz. Peygamber'in ona karşı hareketleri, davranış ve muamelesinin gercek bir babanın davranışından farksız olduğunu gostermektedir. Hz. Peygamber, babasından kendisine kalan ve Hz. Hatice ile evlendiği zaman azat ettiği Ummu Eymen'i de ailesinden sayarak ona bir anneye gosterilen muameleyi gostermiştir. Hanımlarını, cocuklarını, yanında buyuyenleri ve hizmetcilerini dovmemiştir.[636] Medine'de Hz. Peygamber'in hizmetine verilen Enes b. MÂlik, kendisine vefatına kadar hizmet etmiş; bir defacık olsun karşıdakinin davranışlarına bıkkınlık, yılgınlık ve ic sıkıntısının bir ifadesi olan "of" bile demediğini soylemiştir.
Hz. Peygamber hanımları ile istişÃ‚re etmiştir. Kaynaklarda bu konuyla ilgili bol miktarda bilgi bulunmaktadır. Ayrıca zaman zaman hanımlarının itirazlarına ve taleplerine maruz kalmıştır. Şayet hep emredici olsaydı, hanımlarına birşey danışmasaydı ve sormasaydı herhangi bir itirazla karşılaşmazdı. Bu bakımdan "hanımlarla istişÃ‚re edilmesini, ancak soylediklerinin aksiyle hareket edilmesini"[637] soylediğine dair rivayetin sıhhati uzerinde duşunulmesi gerekir. Herşeyden once bu rivayet hadis tekniği acısından sağlam değildir; sahih hadis kitaplarında yer almamaktadır. Bu rivayetin ortaya cıkmasına sebep olan sosyal şartların araştırılması ise ayrı bir inceleme konusudur. Şu kadar var ki bu rivayet, Hz. Peygamber'in uygulamalarına ters duşmektedir. Oysa ilk vahiy aldığı zaman, icinde bulunduğu sıkıntılı durumu hanımı ile istişÃ‚re etmiştir. Hz. Hatice de hem kendisini teselli etmiş ve hem de onu meseleye kesin cozum bulacak ve doğru teşhis koyacak bir kişiye, Varaka b. Nevfel'e goturmuştur. Bu olay Hz. Hatice'nin dirayetini, soğukkanlılığını ve isabetli karar verme yeteneğini mukemmel bir şekilde ortaya koymaktadır. İlk vahiy nÂzil olduğunda kendisine hanımının yardımcı olduğunu ileriki yıllarda unuttuğu duşunulemez. Hz. Peygamber Hudeybiye seferinde barış antlaşmasından sonra sahÂbîlere kurbanlarını kesmelerini ve tıraş olmalarını emreder. SahÂbîler gorunuşte antlaşmanın şartlarını Muslumanların aleyhine buldukları icin isteksiz davranırlar; hicbiri kalkıp da bu emri yerine getirmez, o emir verdikce yuzune bakarlar. Buna cok uzulen ve hatta kızan Hz. Peygamber hanımı Ummu Seleme'nin cadırına girerek durumu ona anlatır. Ummu Seleme şunları soyler: "Y Resûlallah! Sen cıkıp kurbanını kes, başını tıraş et. Onların hepsi sana uyacaktır". Peygamberimiz Ummu Seleme'nin tavsiyesini yerine getirir. Sahabe de duyguları ile hareket etmeyi bırakır ve ona uyar.[638]
Hz. Peygamber, evinde zamanının bir kısmını ibadete, bir kısmını ailesine, diğer kısmını da kendisine olmak uzere uce ayırırdı. O'na gore kişinin ailesiyle gecirdiği vakit, boşa harcanmış bir vakit değildir. Hz. Peygamber, insanlara, bildiğini anlatacağı ilk kişilerin aile fertleri olduğunu oğretmiştir. O, kendisine gelen heyetleri "Ailenize donun ve onlara ta'limde bulunun" derdi. Kendisi de aile fertlerini eğitmiştir. O'nun bu yonunden en fazla faydalanan hanımı Hz. Aişe olmuştur. Hz. Peygamber aile kurumunun korunmasına calışmıştır; boşanmayı zorlaştırmıştır.
__________________