AshÂbu's-Suffe: Hz. Peygamber (SallAllahu Aleyhi Vesellem)'ın mescidine bitişik sofada barınan ve islÂmî tedrisatla meşgul olan sahabiler.


Suffe, eski evlerdeki seki, sed gibi yuksekce eyvan demektir. Dilimizde buna sofa da denir. İslÂm tarihinde "suffe" denilince, Hz. Peygamber (a.s.)'ın Medine'deki mescidinin bitişiğindeki bu isimle anılan yer anlaşılır. Burada barınan sahabîlere de "ashab-ı suffe" veya "ehl-i suffe" denir.104

Ashab-ı suffe ictimaî, siyasî ve askerî nedenlerle Medine doneminde ortaya cıkmıştır. Kavim ve kabileleri arasında İslÂm'ı yaşama imkÂnı bulamayıp gerek Efendimizle beraber Mekke'den ve gerekse muhtelif yerlerden Medine'ye hicret eden fakir, yeri, yurdu olmayan kimseler burada barınırlardı. İslÂmiyet'te ilk yatılı medrese burası olmuştur. Bundan sonra buranın durumu ornek alınarak İslÂm aleminde medreseler hep camilerin etrafına yapılmıştır.105

Medineli muslumanlar olan Ensar evini-barkını, butun mal varlığını geride bırakarak şehirlerine hicret eden muslumanlara maddî ve manevi yonlerden cok yardımcı oldular. Fakat buna rağmen, yer-yurt sahibi yapılamıyan bazı kimsesiz muslumanların acıkta kalmaması icin boyle bir yer yapıldı. Suffe ehlinin ihtiyaclarıyla Efendimiz bizzat ilgilenir, Beytu'l-mÂl'e ve kendisine gelen malların buyuk bir kısmını onlara ayırırdı. Kendisinin yetişemediği hÂllerde Ashab'a tavsiye eder, evlerine Suffe ehlinden goturebilecekleri kadar misafir almalarını soylerdi. Bu sebeple bunlara: “EdyÂfu'l-muslimîn” (Muslumanların MisÂfirleri) de denilmiştir.106

Suffe ehlinin ihtiyaclarıyla Peygamberimiz, kendi ailesinin ihtiyaclarından daha cok ilgilenirdi. Bir defasında, değirmen cekmekten yorgun duştuğu icin bir hizmetci isteğinde bulunan kızı FÂtıma'ya peygamberimiz: "Kızım! sen ne diyorsun? Ben, daha henuz Ehli Suffe'nin ihtiyaclarını temin edebilmiş değilim. " demişti.

Ashab-ı Suffe hayatlarını Peygamber medresesinden ilim ve irfan tahsil etmeye adamış seckin kimselerdir. Bunlar daima Mescid-i Nebevî'de bulunurlar, kendilerini ilim ve ibadete verirler, hep oruclu olurlar, Kur'an tahsil ederler, Hz. Peygamber'in vaz ve irşÃ‚dını dinlerler, onunla beraber savaşlara iştirak ederlerdi. Onların gecimleriyle bizzat Hz. Peygamber ilgilenir ve ashabın zenginlerini de onlara yardım etmeye teşvik ederdi.

Gucu kuvveti yerinde olan Suffeliler, dağdan sırtlarında odun taşımak dahil olmak uzere ellerinden gelen işleri yapıyor, mumkun mertebe ihtiyaclarını sağlamaya calışıyorlardı. Yoksa Suffe, bir tembeller yuvası değildi. Son derece ihtiyac ve zaruret icinde olsalar da, iffet ve vakarları onlara, başkalarından bir şey istemeye izin vermiyordu. Şu ayetin onlar hakkında indirildiği rivayet edilir.107

لِلْفُقَرَاءِ الَّذينَ اُحْصِرُوا فى سَبيلِ اللّهِ لَا يَسْتَطيعُونَ ضَرْبًا فِى الْاَرْضِ يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ اَغْنِيَاءَ مِنَ التَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُمْ بِسيميهُمْ لَا يَسَْلُونَ النَّاسَ اِلْحَافًا وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّهَ بِه عَليمٌ

"Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adayıp yeryuzunde dolaşamayanlara; hayalarından dolayı, kendilerini tanımayanların zengin sandıkları yoksullara verin. Onları yuzlerinden tanırsın; yuzsuzluk ederek insanlardan bir şey istemezler. Sarfettiğiniz iyi bir şeyi, Allah şuphesiz bilir."108

Peygamberimize bir şey ikram edildiği zaman Efendimiz, ne maksatla getirildiğini sorardı. Sadaka olduğu soylenirse kendisi kabul etmez Ashabı Suffe'ye gonderirdi. Şayet hediye olduğu soylenirse, bir kısmını ailesi icin alıkor, bir kısmını yine Ashab-ı Suffe'ye gonderirdi.

BuhÂrî'nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifde Resulullah : "İki kişilik yiyeceği olan, Ashab-ı Suffe'den bir ucuncusunu, dort kişilik yiyeceği olan, bir beşincisini, yahut da altıncısını alıp birlikte gotursun" buyurmuş ve bizzat kendisi on tanesini evine goturmuştur.Hz. Ebû Bekir da uc tanesini goturmuştur.109

Suffede sadece, kimsesiz sahabîler değil, zaman zaman, sevgili peygamberimizi gormek icin gelen ve kalacak başka bir yeri olmayan misafirler de kalıyordu. Bunun yanında, evlenip ev-bark sahibi olanlar da Suffe'den ayrılıyordu. Bunun icin, Ehli Suffe'nin sayısı daima aynı kalmamıştır. Kaynakların bildirdiğine gore Suffeliler'in sayısı; 10-30-70-90-400 arasında değişmektedir. Bu rakamlar da, sayılarının zaman zaman değiştiğini gostermektedir.

Peygamberimiz Suffe ehlinin sadece maişetiyle değil, ibadet ve ilim hayatıyla da yakından ilgileniyordu. Şu hadise bunu gostermektedir: "Bir gun Resulullah evinden cıkarak mescide girdi. Mescidde iki halk ile karşılaştı. Bunlardan biri Kur'an okuyor ve Allah'a dua ediyor, diğeri ise ilim oğreniyor ve oğretiyordu. Bunları gorunce "İkisi de hayır işliyorlar. Bunlar Kur'an okuyor ve Allah'a dua ediyorlar. Allah, dilerse verir, dilerse vermez. Ama şunlar, ilim oğreniyor ve oğretiyorlar. Şuphesiz ben bir muallim (oğretmen) olarak gonderildim" buyurdu ve ilimle meşgul olanların yanına oturdu."110

Bu iki topluluk da Ehli Suffe'den idi. Cunku onlar, gunduzleri mescidde ilim ve ibadetle meşgul olur, Suffe'yi yatakhane ve ilmî muzakere yeri olarak kullanırlardı.111
İlimle meşgul olan Suffe ehline başta Kur'an-ı Kerîm olmak uzere; yazı, hadisler, ceşitli dînî bilgiler oğretiliyordu. Oğretmenleri ise; başta sevgili Peygamberimiz olmak uzere, Abdullah b. Mes'ud, Ubey b. Ka'b, Muaz b. Cebel, Ebu'd-DerdÂ, UbÂde b. es-SÂmit gibi bilgin sahabîler idi. Ehli Suffe ilme son derece duşkundu. Dunyevî meşgaleleri de olmadığı icin zamanlarının coğunu, ilmî muzakerelere ve Peygamberimizle beraber olmaya verebiliyorlardı. Belki de Peygamberimiz, boyle bir imkÂnın doğması icin onların ihtiyaclarını gidermeye bu kadar ihtimam gostermiştir.

Ashab arasında, 1000'den fazla hadis rivayet edenlere "Muksirûn: Cok hadis rivayet edenler" denir ve bunların hepsi yedi sahabîdir. Bu yedi sahabînin de ucu; Ebû Hureyre, Abdullah b. Omer, Ebû Saîd el-Hudrî idi. Bu sahabîlerden Ebû Hureyre şoyle der:
"Benim fazla hadis rivayet etmem cok gorulmesin! Muhacir kardeşlerimiz carşıda, pazarda ticaretle, Ensar kardeşlerimiz de tarlada bahcede ziraatle uğraşırken Ebu Hureyre, boğaz tokluğuna Peygamber'in mubarek nasihatlarını ezberliyor, onların şahit olmadığı olaylara şahit oluyordu."112

İlme ve Hz. Peygamber'in yanında olmaya duşkunluğunden olsa gerek ki, Hz. Omer'in oğlu Abdullah, Suffe'de kalmayı, Mescid-i Nebevî'ye hayli uzak olan baba evine tercih etmiş ve ilimle, hadis oğrenme ile daha fazla meşgul olmuştur.

Peygamber Efendimiz Suffe'de yetişen bu elemanları, bilgi ve kabiliyetlerine gore ceşitli hizmetlerde kullanıyordu. MeselÂ;

Yeni musluman olan kabilelere Kur'an ve diğer dînî bilgileri oğretmek, onları İslÂmî yonden eğitmek icin Ehli Suffe'den muallim ve mûrşidler gorevlendiriyordu. Raci' ve Bi'ri Maûne vakalarında kalleşce şehit edilen yetmiş kurrÂ, boyle bir goreve giderken muşrikler tarafından şehit edilmişti. İslÂm'ı oğrenmek icin kısa bir sure Medine'ye, Hz. Peygamber'in yanına gelenler; bir taraftan sevgili Peygamberimiz'le goruşurken, obur taraftan, bilhassa Suffe ehlinden olan muallimlerden ceşitli İslÂmî bilgileri oğreniyorlardı. Peygamberimiz, Suffe ehlinden olan BilÂl-i Habeşi ve Abdullah b. Ummu Mektûm'u muezzinlikle gorevlendirmişti.

Kısacası Suffe; leylî-meccÂnî (parasız-yatılı) bir eğitim ve oğretim yuvası, ceşitli hizmetler icin de hazır bir kuvvet idi.

Ehli Suffe'den olan ve yukarıda ismi gecen sahabîlerden başka, bu babda Ebû Zerr el-GıfÂrî, Huzeyfe, Ammar, HabbÂb, Ebû Hureyre, SelmÂn-ı FÂrisî, Suheybi'r-Rûmî, Ukbe b. Âmir, UkkÂşe, Abdullah b. Mesud, Ber b. MÂlik gibi onemli sahabileri sayabiliriz.

104 Tecrîd-i Sarih Tercumesi, 7, 46

106 BuhÂrî, Rikak, 17

107 Kurtubî, el-CÂmi'u li AhkÂmi'l-Kur'an, 3, 340

108 Bakara, 2/273

109 Tecrid-i Sarih Tercumesi, 2, 540

110 DÂrimî,5; İbni MÂce,12

111 Ebû DÂvud, Buyû', 36

112 BuhÂrî,İlim,34

__________________