Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
İman; lisan ile ikrar, kalb ile tasdiktir. Sadece ikrar iman olmaz. Cunku sadece ikrar iman olsaydı, butun munafıkların mu'min olmaları gerekirdi. Keza sadece tasdik de iman olmaz. Eğer sadece tasdik îman olsaydı, butun kitap ehlinin mu'min olması gerekirdi. Halbuki Allah; "Allah şahitlik eder ki, munafıklar yalancıdırlar."(el-Munafikun,1) ve "Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler Peygamberi oğullarını tanır gibi tanırlar."(el-Bakara,146.) buyurmaktadır.
İman artmaz ve eksilmez. Cunku, imanın artması ancak kufrun azalmasıyla; eksilmesi de kufrun artmasıyla tasavvur olunabilir. Bir şahsın aynı durumda mu'min ve kÂfir olması nasıl mumkun olur? Mu'min gercekten iman eden, kÂfir de gercekten inkÂr eden kimsedir. İmanda şuphe olmaz. Zira Yuce Allah "Onlar gercekten mu'minlerdir."(el-Enfal,4.) ve "Onlar gercekten kÂfirlerdir."(en-Nisa,151.)buyurmaktadır. Hz. Muhammed'in ummetinden Âsi olan kimselerin hepsi gercekten mu'min olup, kÂfir değillerdir.
Amel imandan ayrı, iman da amelden ayrı şeylerdir. Mu'minin bir cok zaman bazı amellerden muaf tutulması bunun delilidir. Bu muaflık halinde mu'minden imanın gittiği soylenemez. Âdet goren bir kadın, namazdan muaftır. Fakat, ondan imanın kaldırıldığını, yahut imanın terkedilmesinin emredildiğini soylemek caiz değildir. ŞÃ‚ri' o kimseye "Orucu terket, sonra da kaza et," demiştir. Fakat "İmam bırak, sonra kaza et," denilmesi caiz değildir. Fakirin zekÂt vermesi gerekmez, demek caizdir. Fakat fakirin iman etmesi gerekmez demek caiz değildir.
Hayrın ve şerrin takdiri Allah'tandır. Eğer bir kimse hayır ve şerrin takdirinin Allah'tan başkasından olduğunu soylerse, o kimse Allah'ı inkÂr ve tevhid inancını iptal etmiş olur.
Ameller; fariza, fazilet ve masiyet olmak uzere uc kısma ayrılır. Farizalar, Allah'ın emri, dilemesi, muhabbeti, rızası, kazası, kudreti, ilmi, muvaffak kılması, yaratması ve Levh-i Mahfûz'da yazması iledir. Fazilet (farz olmayan ameller) Allah'ın emri neticesi olan amel değildir. Eğer oyle olsaydı, fariza olurdu. Fakat fazilet olan ameller Allah'ın dilemesi, muhabbeti, rızası, kaderi, kazası, hukmu, ilmi,muvaffak kılması, yaratması ve Levh-i Mahfûz'da yazması neticesidir. Ma'siyet olan amel Allah'ın emri neticesi değildir, fakat Allah'ın muhabbeti, rızası ve muvaffak kılması olmaksızın; dilemesi, kazası, takdiri, hızlanı (yardıma ihtiyac duyulduğu anda yardımı kesmek), ilmi ve Levh-i Mahfûz'da yazması iledir.
Allah'ın ihtiyacı olmaksızın Arş uzerine istiva ve istikrarı vardır. Muhtac olmaksızın arşı ve başkalarını muhafaza eder. Eğer Allah'ın ihtiyacı olsaydı, mahlûklar gibi Âlemi icad ve tedbîre kadir olamazdı. Oturmak ve karar kılmaya muhtac olsaydı, Arş'ın yaratılmasından once Allah'ın nerede olduğu sorusu ortaya cıkardı. Yuce Allah bundan munezzehtir.
Kur'Ân, Allah-u TaÂla'nın mahluk olmayan kelÂmı, vahyi, tenzili, ilÂhî zÂtının aynı olmayan, zatından da ayrı duşunulemeyen kelÂm sıfatıdır. O, mushaflarda yazılı dille okunur, kalplerde yer tutmaksızın muhafaza edilir. Murekkep, kÂğıt ve yazıların hepsi mahlûktur. Zira bunlar kulların fiilleri sonucudur. Fakat Allah'ın kelÂmı mahlûk değildir. Yazılar, harfler, kelimeler, işaretler kulların anlama ihtiyacından dolayı mÂnÂya delalet eden şeylerdir. Allah'ın kelÂmı zÂtıyla kaim olup, mÂnÂsı bu delalet edici şeylerle anlaşılır. Allah'ın kelÂmının mahlûk olduğunu soyleyen kimse kÂfir olur. Allah-u' TaÂla daima kendisine ibÂdet edilendir. KelÂmı ise kendisinden ayrılmaksızın okunan, yazılan ve hıfzolunandır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed'den sonra bu ummetin en faziletlisi Ebû Bekr es-Sıddîk, sonra Omer, sonra Osman, sonra da Ali'dir (Allah hepsinden razı olsun). "İlk once iman edenler, herkesi gecenlerdir. Allah'a yakın olanlar onlardır. Onlar Naîm cennetlerindedir."(el-Vakıa,10.) Âyeti bu hususu ifade eder. Onceliği olan herkes daha faziletlidir. Onları her mu'min ve muttaki sever, buğzedenler munafık ve kotu kimselerdir. Kullar amelleri, ikrarları ve marifetleri ile mahlûkturlar. Fail mahlûk olunca onun fiillerinin evleviyetle mahlûk olması gerekir.
Allah-u TaÂla mahlûkatı Âciz ve zayıf oldukları halde gucleri olmaksızın yaratmıştır. Onların yaratıcı ve rızıklandırıcısı "Sizi yaratan, sonra besleyen, sonra sizi olduren, sonra dirilten Allah'tır."(er-Rum,40.) Âyetine gore Allah-u TaÂla'dır. HelÂl kazanc ve helÂlinden mal biriktirmek helÂldir. Haramdan mal biriktirmek ise haramdır. İnsanlar uc kısma ayrılır: İmanında samimi olan mu'min, kufrunde direnen inkarcı kÂfir ve nifakında sebat eden iki yuzlu munafık. Allah-u TaÂla mu'mine ameli, kÂfire imanı, munafığa da ihlası farz kılmıştır. "Ey insanlar; Rabbinizden korkun"(el-Hac,1.) Âyetinde "Ey mu'minler, Allah'a itaat edin", "Ey kÂfirler; Allah'a iman edin", "Ey munafıklar; ihlaslı ve samimi olun," mÂnÂsı vardır.
İstitaat (kulun fiili icin gerekli guc) fiilden once de sonra da değil, ancak fiille beraberdir. Eğer istitaat fiilden once olsaydı, kul ihtiyacı anında Allah'tan mustağni olurdu. Bu ise "Mustağni olan Allah'tır. Sizler ise muhtacsınız." (Muhammed,38.) Âyetine muhalif olurdu. İstitaatin fiilden sonra olması, fiilin takat ve istitaatsız meydana gelmesini gerektireceği icin muhaldir.
Mestler uzerine meshetmek vÂrid olan hadîse gore caiz olup; mukim icin bir gun bir gece, yolcu icin uc gun uc gecedir. Hadîs, mutevatire yakın olduğu icin inkÂr edenin kufrunden korkulur. Seferde namazları kısaltmak ve oruc tutmamak ruhsattır. "Sefere cıktığınız zaman namazı kısaltmanızda beis yoktur."(en-Nisa,101.) ve "İcinizden kim hasta olur veya seferde bulunursa, tutamadığı gunler sayısınca başka gunlerde oruc tutar."(el-Bakara,184) Âyetleri bu hususu ifade etmektedir.
Allahu TaÂla "Kalem"e yazmasını emretmiş, Kalem de "Ne yazayım ya Rabbi" demiştir. Allah-u TaÂla da ona "Kıyamete kadar olacak şeyleri yaz," buyurmuştur. (Ebû Davud, es-Sunne, 16; et-Tirmizî, el-Kader, 17; İbnu Hanbel. el-Musned, V/217, 218, 219.)"Onların işledikleri her şey defterlerde kayıtlıdır. Kucuk, buyuk her şey yazılıdır."(el-Kamer,52,53.) Âyeti bunu belirtmektedir.
Şuphesiz kabir azabı vardır. Munker ve Nekir suali haktır. Bu konuda hadîsler varid olmuştur. Cennet ve Cehennem haktır. Ve ehli icin yaratılmıştır. Allah mu'minler icin Cenneti "Muttakiler icin hazırlanmıştır."(A’li-İmran116.) kÂfirler icin de Cehennemi "KÂfirler icin hazırlanmıştır."(el-Bakara,24.) Âyetlerinde yarattığını belirtmiştir. Allah Cennet ve Cehennem'i sevap ve ceza icin yaratmıştır. Mizan haktır. "Kıyamet gunu adalet terazilerini kuracağız. Hic bir kimse, hic bir şeyde haksızlığa uğramayacaktır."(el-Enbiya,47) Âyeti bunu ifade eder. İnsanın kitabını (amel defterini) okuması haktır. "Kitabını oku! Bu gun senin nefsin kendi hesabını gormek icin kÂfidir."(İsra,14) Âyeti bunun delilidir.
Allah bu nefisleri olumden sonra da ellibin sene miktarınca tutan gunde; ceza, sevap ve hakların edası icin diriltir. "Şuphesiz, Allah kabirlerde bulunanları diriltecektir." (et-Tirmizi, el-Kader, 17.)Âyeti bu hususu' belirtir. Cennet ehlinin Allah-u TaÂla'ya keyfiyet, teşbih ve cihet olmadan mulaki olmaları haktır. Peygamberimiz'in (Allah salÂt ve selÂm eylesin) şefaati buyuk gunah işlese de Cennet ehli olan her mu'min icin haktır. Hz. Aişe, Hz. Hatice'den sonra kadınların en faziletlisi, mu'minlerin annesi, zinadan uzak, rÂfizîlerin iftira ve iddialarından beridir. Kim ona zina isnadında bulunursa, kendisi zina mahsûludur.
Cennet ehli Cennet'te, Cehennem ehli de Cehennem'de ebedî kalacaklardır. Allah-u TaÂla mu'minler icin "Onlar Cennetliklerdir, orada ebedî kalacaklardır." (İbn Hanbel, el-Musned, V, 217,218,219.)kÂfirler icin de "Onlar Cehennemliklerdir, orada ebedî kalacaklardır." (Ali-İmran,116) buyurmaktadır.
MARMARA UNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKULTESİ VAKFI YAYINLARI
__________________
Ebu Hanife'nin Vasiyeti
Peygamberler ve Evliyalar0 Mesaj
●52 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Peygamberler ve Evliyalar
- Ebu Hanife'nin Vasiyeti